Focus StyLe
FıRtına'
"Allah, Beyt-i Haram (olan) Ka'be'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı
«Ka'be»ye bu ismin verilmesinin sebebi dörtgen şeklinde (kübik yapı) inşa edilmiş olmasıdır. Kelimenin bir anlamı da tümsektir. Tümsek yüksek, görülebilen, seçilen mekan demektir. ". (5/Maide, 97.)
Ayak topuğuna «ka'b», mızrağın yüksek bölümüne «kuub» ve genç kızlarda yeni tomurcuklanmış, görünür hale gelmiş memelere «kevaib» denir. (78/Nebe, 33) Mukatil'e göre bu isim, Ka'be'nin biricikliğini, eşsizliğini ifade etmektedir; Arapçada yapısı itibarıyla eşsiz (münferid) olan her şeye «ka'be» denir. Bütün zamanlar için Ka'be eşsiz bir yapıdır.
Ka'be, son derece basit yapıda bina edilmiştir. İnsan önünde durur temaşa eder ve etrafında dönerken, başka duygular yanında Allah'ın mutlak varlığı, varlık âlemine yansıyan kudret ve iradesi karşısında hiçliğinin farkına varır, bu onun teslimiyet ve bağlılık duygularının pekişmesine vesile teşkil eder. Ortada karmaşık, süslü, şifreler bütününden ibaret bir sanat eseri söz konusu değildir. Sade, anlaşılabilir bir yapı vardır. Göklerden yere, yerden göklere doğru akışın hem başlangıç hem bitiş noktasıdır. Beyt-i Ma'mur'dan (52/Tur, 4) bir taş atılacak olsa yeryüzünde Ka'be'nin damına düşer, Arş'ın altındaki Beyt'ten akan nur, bu Ev'in üstüne yağar ve oradan yeryüzünün bütününe yayılır.
Hz. Adem, Ka'be'yi ilk inşa ettiğinde etrafında yerleşen insanlar barınaklarını dairevi olarak inşa ettiler, daha sonraki nesiller de bu geleneği devam ettirdiler. Kur'an'a göre ilk Ev Ka'be'dir, Ka'be'nin etrafında oluşan ilk yerleşim birimi Mekke, bütün şehirlerin, medeniyetin başlangıç noktası ve merkezidir. (3/Al-i İmran, 96)
Ka'be'nin «haram» adını alması, saygıdeğer kılınmasına işarettir. Bütün varlık âlemi kutsaldır, profan iğne ucu kadar yer yoktur, ama Haram Bölge'de kutsal kesafet kazanmıştır. Bu özelliğiyle Ka'be hem korunmuştur hem korumaktadır. Peygamber Efendimiz (sa), «Gerçekten Allah, Mekke'yi haram kılmıştır. Ama insanlar onun hürmetine riayet etmiyorlar.» (Buhari, İlm, 37; Müslim, Hacc, 446; Tirmizi, Hac, 1.) buyurmuştur. (Balkanlı Müslümanlar, Rumeli'den gelip denizi geçtikten sonra Anadolu'ya ayak bastıkları ilk yere "Harem" demişlerdir, onlara göre kutsalın kesafeti başlamıştır. Karayoluyla yolculuk kesintisiz olarak Beyt-i Haram'a kadar sürecektir.)
«Kıyam» kalkma fiilinden ayağa kalkmak, kıyam etmek, işlerin düzelmesine çalışmak anlamlarına gelir. Bu fiil, zararın def'ini, kötülüğün engellenmesini, belli bir faydanın teminini; makam, statü, şan; sevap ve manevi haz elde edilmesini ima etmektedir. Ka'be'de her dört unsur da bulunmaktadır. Söz konusu kıyamda dünyevi geçim ve hayatın yürütülmesi için ayağa kalkma, ayakta durma anlamları var. Dünya gurbetinde yaşayan insan -hepimiz garibiz; «Ne mutlu gariplere!»- Allah'ın Evi'nin anlam çerçevesiyle hayata tutunur, hem varlık içindeki konumu itibarıyla «kıvam»a ulaşır hem «kaim» olur.
Ka'be, Allah'ın Evi'dir, insanlar buraya gelip ikamet ederler. İbadetleri, İslami hükümleri yerine getirmelerini sağlar, can ve mal güvenlikleri teminat altına alınır. Hükümleri yerine getiren kişi aynı zamanda batıl, temelsiz; özünde haksızlığa ve adaletsizliğe; ahlaki çürüme ve yozlaşmaya; baskıcı ve sömürücü güçlere karşı ayaklanma (kıyam) bilincini kazanır.
«İnsanlar için» ifadesinin iki anlamı vardır: a) Ka'be'yi ziyaret edenler Allah'ın Evi'ni ziyaret ederler, fakat bu kendileri için fayda sağlar. b) Bilincinde oldukları takdirde bu fayda bütün insanlar için söz konusu olur. İnsanlar, içinde yaşayıp da hoşnutsuz oldukları bütün maddi ve maddi olmayan yapılardan kurtulmak, ruhsal ve toplumsal olarak özgürleşmek istiyorlarsa Ka'be'yi bir «kıyam yeri» olarak görmeleri gerekir. Bu sayede hayat tarzlarını doğrulturlar. Bunun yanında insanlar ihtilaf eder, birbirlerini kıskanır, üstünlük kurmaya çalışır ve elbette hak ihlal ederler. Hac, bunlara karşı bilinç kazandığımız, kendimizi eğittiğimiz kutsal mekandır.
ALİ BULAÇ