Kırk katır mı, kırk satır mı?

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
12 Eylül – Referandum – Anayasa Değişiklikleri ve Kırk katır mı, kırk satır mı?



“İnsan mâruz kalmaz, tercih eder” diyordu C. Meriç. Biz ise mâruz kalıyoruz…



Bir tarafta “Asmasaydık da beslese miydik?” diyen cunta lideri Kenan Evren, Kenan Evren’i, hukukun varlık sebeplerini yok sayarak muhafaza altına alan bir anayasa, 12 Eylül Anayasasının Türkiye üzerinden kalkmayan felâket bulutları, 12 Eylül’ün “Ali kıran baş kesen hukuku”, diğer tarafta da Türk siyâsetinin ve çok partili hayatımızın “değiş tonton” kaabiliyeti en yüksek iktidârı, dereye otursa balık tutacak kadar şanslı, her türlü hırsızlığı, kayırmacılığı, başarısızlığı, hatta rezilliği bile faydaya çevirebilen ve 15. Madde’nin kaldırılmasını önümüze, demokrasinin “emânet-i mukaddesi” gibi sunan AKP iktidarı…


Kırk katır mı, kırk satır mı?



Hangisini seçeceğiz?



Önümüze bir paket gelecek, içinde 12 Eylül’ün ve 12 Eylülcülerin bütün günah galerisini barındıran bir GBT arşivi, bir kriminal sicil, devlet eliyle cinayetler, devlet eliyle zulüm, devlet eliyle terörün tohumlarının ekildiği bir kara dönem niteliğindeki 15. Madde’nin iptalini de ihtivâ eden..



Paketin tamamına “evet” ya da “hayır” diyeceksiniz; eh bu da hazırlayıcılarının zekâsı, yerseniz.. “yemem” diyorsanız gargara yapacaksınız…



Bir tarafta değişikliklerle ilgili Anayasa Mahkemesinin bildik kararı, diğer tarafta böyle bir karar çıksa da referanduma gitsem ve en büyük seçim anketini yapsam diyen iktidar… İçine de 15. madde değişikliğini koyup milliyetçi camiayı ters köşeye yatıran bir iktidar… Hiç bir bedel ödemeyen, ellerini sıcak sudan soğuk suya koymayan ve 12 Eylül’ün gerekçeleri arasında okkalı cümlelerle yer alan ama 12 Eylül’le hemen hemen hiçbir problem yaşamayan bir siyâsî gelenek.. Bu geleneğin “biz değiştik” diyen “yamalı bohçası” AKP…



Bir tarafta 1983’ten bu yana “kevgire dönmüş” ve delinmekle bir şey olmadığı ispat olunmuş bir “darbe anayasası”, diğer tarafta aynı anayasanın özgürlükleri kısıtlayan maddelerine, dokunulmazlıklarına ve seçim kanunlarına itirazlarla a’l’a- yı vâlâ iktidara gelen ve iktidar olduklarında ise hemen hafızalarını kaybeden “ahlâksız iktidarlar”…



Bir tarafta demokrasi denen işveli dilberin bütün nimetleriyle halvet olan bir iktidar, diğer tarafta demokratik hakkını kullanmak isteyen çiftçiye “ananı da al git” diyen bir demokrasi kahramanı(!)…



Bir tarafta Habur’da teröristlere neredeyse VIP muâmelesi yapan, fener alaylarıyla karşılayan bir iktidar, diğer tarafta bu terörün tarlasını eken 12 Eylül Darbesinin anayasasını, kendi otoritelerini tahkim etmek için yine “kısmen tâdil” etmeye çalışan aynı iktidar…



Satrancı tek kişi oynuyor.. Satrancın başında oturanın silûeti karşıdan iktidar gibi görünüyor ama gerçekte kim oynuyor bu satrancı; bunu tam olarak bilmiyoruz…



Çünkü bu oyunda rolümüz yalnızca figüranlık…



Önümüze atılan 15. Madde yemiyle köşeye sıkıştırılmışız, çar nâ-çâr sandıkta “evet” oyu vermek gibi bir tazyikle karşı karşıyayız…





Başrolü elde ettiğinde “sessiz sinema” oynayan MHP, bugün çıkardığı gürültü ile bağırıp çağırarak kabahatini gizlemeğe çalışıyor; kimse o yılları hatırlamasın istiyor. Oysa unutmuyoruz…



“15. Maddeyi biz değiştirmek isterdik, şimdi haset ediyoruz” gibi naif bir tahlil ise içler acısı durumumuzu anlatmağa kifâyet etmiyor…



İktidar bile suçlu sandalyesine Anayasa Mahkemesini oturtarak stratejik hamlelerle “evet” isterken, biz referandumun “flamacılığına”, içtimâ alanında “flamasını taşımaya” tâlip oluyoruz…



Bir tarafta, gözümüzün önünde idam sehpasına çıkarılan arkadaşlarımız, işkencelerde hayatını kaybeden arkadaşlarımız, sakat kalan arkadaşlarımız, hayatlarının en güzel yıllarını cezaevinde kaybeden ve istikbâllerinden olan bir nesil, cezaevlerinin kapılarının önünde kar demeden, kış demeden, yağmur çamur, hastalık demeden bekleyen anne-babalarımız, kardeşlerimiz, kayıp bir nesil, diğer tarafta bile bile bir “lâdes oyunu”…



Diğer tarafta ise “bâtılın kast edildiği hak sûretinde bir politik hamle…



Kırk katır mı, kırk satır mı?



Sâhi ne yapacağız?



Bendeniz en azından “flamacılarla birlikte değilim”.. Onlarla aynı safta hizalanmayacağım…



12 Eylül günü âdetim üzere yine bir “12 eylül istidratları” yazısı yazacağım.. Siyahlar giyerek Emir Sultan kabristanında yatan arkadaşlarımızın kabirlerini ziyaret edeceğim, İmamoğlu’nu, Yücel Kapusuz’u, Taner Kalkancı’yı evvel giden bütün arkadaşlarımızı temsîlen ziyaret edeceğim, onlara Yâsin okuyacağım, kabirlerindeki çiçekleri sulayacağım…



Ver Emirsultan’da yatan arkadaşlarıma vedâ ederken, “sizin hatırınız ve hâtıranız tüm siyâsî endişe ve hesaplardan daha aziz ve mukaddestir benim için” diyeceğim, ama sessizce, kabirlerine eğilerek…



Sonra da müzmin migren ağrım tutmaz ise eğer sandığa gideceğim…

Adnan İSLAMOĞULLARI
Nizam-ı Alem Dergisi


K:Ebedî Nizâm-ı Âlemciler Alperen Ocaklılar :: www.Nizâmialem.org
 
Yazar muhalif bir ağızla muhteşem bir yazı kaleme almış. Dürüstçe de yazmış. Bu fırsatı bize sunan AKP diye. Kalemine sağlık. Böyle muhalifleri gördükçe aslanım diyesim geliyor. Fakat Eğer ki muhalefet gözlüğünü çıkarsa " Diğer Taraftan " diye başlayan endişeli cümleleri hiç kurmaz. Çünkü eğer Akparti 12 Eylülde siyasi hayatın içinde olsaydı , Muhtemelen en ağır ceremelerden birisini Akparti lider kadrosu çekecekti. Çünkü Bugün nasıl Darbecilere karşı dimdik bir duruş sergiliyorsa ogünde benzer bir duruş sergileyip Darbecilerin öfkesine merkeziyet oluşturacaktı.

Kendimce bir fikir cimnastiği yaptım dün ; Srebrenica da 15 yıl önce katliam yapıldı. Biz o zaman uzayda mı yaşıyorduk. Türkiye cumhuriyetinin başında seçimle gelmiş meşru bir iktidar yokmuydu. Hükümet ne iş yapardı. Ve Şu çok önemli soru aklıma geldi. " ACABA O ZAMAN BAŞBAKAN ERDOĞAN OLSA İDİ. SIRPLAR BU KATLİAMI YAPABİLİRMİYDİ" yada " BU KATLİAM KARŞISINDA TÜRK HÜKÜMETİ SESSİZ KALIRMIYDI ". Buyrun sizde düşünün ve kararınızı buraya yazın. Aynı keza 12 eylül darbesinde Başbakan Demirel değil de Erdoğan olsaydı ne olurdu.
 
bu herşeyden önce bir ilk adımdır.. eksikleri olsada atılan bu adımın devamı gelecektir
 
Geri
Üst