Kıbrıs canımız
Altemur Kılıç
Geçen gün KKTC’de bazı densiz sözde Türkler ellerinde pankartla bağırarak Türkiye’ye ‘defol’ dediler… Adıyla sanıyla “h…stir” çektiler! Bu eylemlerde Türk bayrakları dalgalanmıyordu, ancak Rum bayrakları vardı. Şimdi de, medet umdukları Avrupalılara “defol” bile diyemiyorlar! Ama ortam-zaman-zemin müsait olunca düğmeye basılmışcasına sokaklara döküldüler. Çünkü, Türkiye -TSK en zayıf durumda… Biraz cesaret bulsalar Adadaki Türk ordusuna da “defol” diyecekler.
Bu sözler ve pankartlar, bağrıma düşman hançerinden fazla saplandı. Bu adamlar aynı celadeti ne İngilizlere, ne de Rumlara gösterebildiler. Olanların Mısır’la, Tunus’taki olaylarla bağlantısı var mı bilmiyorum ama dikkate şayan bir tesadüf!
Bağrıma saplanmış yara
Kişisel olarak, acım çok büyük. 60 yıla yakın gazetecilik- yazarlık hayatımda, Kıbrıs Türklerinin mücadelesinde, rahmetli Müftü Dana Efendiye, Fazıl Küçük’e ve sevgili kardeşim Rauf Denktaş’a naçizane destek oldum.
Sırası gelmişken hatırlatmalıyım: Bu mücadelede rahmetli meslektaşlarımız Ömer Sami Coşar’ın, Selahattin Sonat’ın ve Türkiye’den, Kıbrıslı mücahitlere (bunların arasında Asil Nadir de vardı) yardım için giden askerlerimizin ve tabii, Ecevit’in ve Barış Harekatını başaran askerlerimiz – şehitlerimiz unutulmamalı. Dost düşman unutmamalı!
Bu mücadelenin, benim için iki gerekçesi vardı: Önce, dünyanın neresinde Türk varsa, Çin’deki Uygur Türklerinden, Kerkük’teki Türk kardeşlerimize kadar hepsini desteklemek, dertlerine, kederlerine ortak olmak, milletçe ilkemiz olmalı. Kıbrıs Türkleri faktörünün hayati önemi var, üstüne üstlük Adanın, Türkiye’nin güvenliği hususunda hayati bir önem arzediyor. Bunu idrak etmek için haritaya bakmak yeter. Kıbrıs yabancı ellerde, Türkiye’nin bağrına dayanmış bir “hançer” olur. Ama Türkler ve KKTC var oldukça, “yavru vatan” Anavatanın güvenliğini sağlar. Bu açık gerçeği yabancılar, Yunanlılar, İngilizler ve ABD galiba bizden daha iyi biliyorlar… Yunanistan, Türkiye’yi tehdit etmek için, İngiltere ve ABD de, kendi stratejik çıkarları, planları gereği Kıbrıs’ta üsler bulundurmak ve kendi deyimleriyle Ada’yı “sabit uçak gemisi” olarak kullanmak isterler.
Hiç kuşkusuz Kıbrıs Türklerinin hepsi Türkiye’ye, dolaylı olarak da, Türk Ordusuna “defol” diyenler gibi değil… Bu “Talatgiller” Rumlarla işbirliği yapan Mehmet Ali Talat’ın adamları. Denktaş “yüzde bir” diyor ama galiba yüzde 25’e yakın soysuz var. İşbirlikçiler, maalesef, hep vardı… Ve bu alçak istisnalar, “kaideyi” yani Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğunun Anavatana bağlılıklarını bozamaz- bozmamalıdır.
Erdoğan öfkesi
Başbakan Erdoğan’ın, bu kabul edilemez hakaretler karşısında, hem bir Türk, hem de Başbakan olarak öfke göstermesi tabii doğruydu. Ama Erdoğan öfkesine hakim olamadı, ölçüyü kaçırdı ve olayı başka boyutlara taşıdı. Sanki sorun bir “pazarlama-alış veriş” konusuymuş gibi, “Biz size şu kadar para verdik, şu yardımları yaptık, nankörlük yapıyorsunuz” demekle,“besleme” benzetmesiyle, bütün Kıbrıs Türklerini kırıyor.
Kısacası, olay bir “ticari alış-veriş, borç-alacak muhasebesi” değildir. Söz konusu olan Türkiye’nin öz çıkarlarıdır.
Bu arada, Kıbrıs konusunda, özellikle Erdoğan iktidara geleli beri, bugünkü zemini hazırlayan yanlışlar, “Annan Planı” fiyaskosu unutulmamalı.
Sonuç olarak; bazı ahlaksızların kendi Anavatanlarına hakaretlerini asla sineye çekemeyiz. Ama gene de, bağrımıza taş basarak, düşmana daha fazla fırsat vermeyelim! Bakın, Rumlar ve Yunanistan bu olayları sevinçle seyrediyor. AB de, karışmak için fırsat kolluyor!
Ve de içimizdekiler
Sadece dış düşmanlar mı? İçimizdekiler de! Mâlum “Altangillerden” Ahmet, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’ın , “Kıbrıs, Türkiye’nindir” demesine takılmış… Nasıl Türklerin olurmuş, Kıbrıslılarınmış! Ve daha da ileri giderek, Türkleri kurtarmak için Kıbrs’a giden Türk ordusuna, Rumların dediği gibi “işgalci” diyor… Ve adeta sevinçle, “Bu gidişle bu kafayla, Lefkoşa’da, Kahire görüntüleri yaşanır” tehdidini savuruyor. İçimizde böyleleri oldukça düşmanlara ne hacet! Barış Harekatından sonra, davamızı dünyaya anlatmak için, rahmetli Mehmet İsvan’ın öncülüyle dört dilde bir broşür hazırlamış ve dünyaya dağıtmıştık. Başlığı “Kıbrıs bir ada değildir” idi… Evet Kıbrıs sadece bir ada değildir, bır simgedir. Bundan öte, TC’nin savunma üssüdür, bir fay hattıdır!
kaynak
Altemur Kılıç
Geçen gün KKTC’de bazı densiz sözde Türkler ellerinde pankartla bağırarak Türkiye’ye ‘defol’ dediler… Adıyla sanıyla “h…stir” çektiler! Bu eylemlerde Türk bayrakları dalgalanmıyordu, ancak Rum bayrakları vardı. Şimdi de, medet umdukları Avrupalılara “defol” bile diyemiyorlar! Ama ortam-zaman-zemin müsait olunca düğmeye basılmışcasına sokaklara döküldüler. Çünkü, Türkiye -TSK en zayıf durumda… Biraz cesaret bulsalar Adadaki Türk ordusuna da “defol” diyecekler.
Bu sözler ve pankartlar, bağrıma düşman hançerinden fazla saplandı. Bu adamlar aynı celadeti ne İngilizlere, ne de Rumlara gösterebildiler. Olanların Mısır’la, Tunus’taki olaylarla bağlantısı var mı bilmiyorum ama dikkate şayan bir tesadüf!
Bağrıma saplanmış yara
Kişisel olarak, acım çok büyük. 60 yıla yakın gazetecilik- yazarlık hayatımda, Kıbrıs Türklerinin mücadelesinde, rahmetli Müftü Dana Efendiye, Fazıl Küçük’e ve sevgili kardeşim Rauf Denktaş’a naçizane destek oldum.
Sırası gelmişken hatırlatmalıyım: Bu mücadelede rahmetli meslektaşlarımız Ömer Sami Coşar’ın, Selahattin Sonat’ın ve Türkiye’den, Kıbrıslı mücahitlere (bunların arasında Asil Nadir de vardı) yardım için giden askerlerimizin ve tabii, Ecevit’in ve Barış Harekatını başaran askerlerimiz – şehitlerimiz unutulmamalı. Dost düşman unutmamalı!
Bu mücadelenin, benim için iki gerekçesi vardı: Önce, dünyanın neresinde Türk varsa, Çin’deki Uygur Türklerinden, Kerkük’teki Türk kardeşlerimize kadar hepsini desteklemek, dertlerine, kederlerine ortak olmak, milletçe ilkemiz olmalı. Kıbrıs Türkleri faktörünün hayati önemi var, üstüne üstlük Adanın, Türkiye’nin güvenliği hususunda hayati bir önem arzediyor. Bunu idrak etmek için haritaya bakmak yeter. Kıbrıs yabancı ellerde, Türkiye’nin bağrına dayanmış bir “hançer” olur. Ama Türkler ve KKTC var oldukça, “yavru vatan” Anavatanın güvenliğini sağlar. Bu açık gerçeği yabancılar, Yunanlılar, İngilizler ve ABD galiba bizden daha iyi biliyorlar… Yunanistan, Türkiye’yi tehdit etmek için, İngiltere ve ABD de, kendi stratejik çıkarları, planları gereği Kıbrıs’ta üsler bulundurmak ve kendi deyimleriyle Ada’yı “sabit uçak gemisi” olarak kullanmak isterler.
Hiç kuşkusuz Kıbrıs Türklerinin hepsi Türkiye’ye, dolaylı olarak da, Türk Ordusuna “defol” diyenler gibi değil… Bu “Talatgiller” Rumlarla işbirliği yapan Mehmet Ali Talat’ın adamları. Denktaş “yüzde bir” diyor ama galiba yüzde 25’e yakın soysuz var. İşbirlikçiler, maalesef, hep vardı… Ve bu alçak istisnalar, “kaideyi” yani Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğunun Anavatana bağlılıklarını bozamaz- bozmamalıdır.
Erdoğan öfkesi
Başbakan Erdoğan’ın, bu kabul edilemez hakaretler karşısında, hem bir Türk, hem de Başbakan olarak öfke göstermesi tabii doğruydu. Ama Erdoğan öfkesine hakim olamadı, ölçüyü kaçırdı ve olayı başka boyutlara taşıdı. Sanki sorun bir “pazarlama-alış veriş” konusuymuş gibi, “Biz size şu kadar para verdik, şu yardımları yaptık, nankörlük yapıyorsunuz” demekle,“besleme” benzetmesiyle, bütün Kıbrıs Türklerini kırıyor.
Kısacası, olay bir “ticari alış-veriş, borç-alacak muhasebesi” değildir. Söz konusu olan Türkiye’nin öz çıkarlarıdır.
Bu arada, Kıbrıs konusunda, özellikle Erdoğan iktidara geleli beri, bugünkü zemini hazırlayan yanlışlar, “Annan Planı” fiyaskosu unutulmamalı.
Sonuç olarak; bazı ahlaksızların kendi Anavatanlarına hakaretlerini asla sineye çekemeyiz. Ama gene de, bağrımıza taş basarak, düşmana daha fazla fırsat vermeyelim! Bakın, Rumlar ve Yunanistan bu olayları sevinçle seyrediyor. AB de, karışmak için fırsat kolluyor!
Ve de içimizdekiler
Sadece dış düşmanlar mı? İçimizdekiler de! Mâlum “Altangillerden” Ahmet, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’ın , “Kıbrıs, Türkiye’nindir” demesine takılmış… Nasıl Türklerin olurmuş, Kıbrıslılarınmış! Ve daha da ileri giderek, Türkleri kurtarmak için Kıbrs’a giden Türk ordusuna, Rumların dediği gibi “işgalci” diyor… Ve adeta sevinçle, “Bu gidişle bu kafayla, Lefkoşa’da, Kahire görüntüleri yaşanır” tehdidini savuruyor. İçimizde böyleleri oldukça düşmanlara ne hacet! Barış Harekatından sonra, davamızı dünyaya anlatmak için, rahmetli Mehmet İsvan’ın öncülüyle dört dilde bir broşür hazırlamış ve dünyaya dağıtmıştık. Başlığı “Kıbrıs bir ada değildir” idi… Evet Kıbrıs sadece bir ada değildir, bır simgedir. Bundan öte, TC’nin savunma üssüdür, bir fay hattıdır!
kaynak