Kış Uykusundaki PKK ve Kara Harekatının Anlamı

Vtnsvr

New member
Kış Uykusundaki PKK ve Kara Harekatının Anlamı


Yazan: Doç. Dr. Celalettin YAVUZ on 25 Şubat, 2008 15:11:17






Türk Silahlı Kuvvetleri 21 Şubat 2008’de saat 19.00’dan itibaren Irak sınırından içeri girdi. Tüm dünyada programların kesilerek verildiği bu girişim, aslında saat 10.00’dan itibaren Irak’ın kuzeyindeki Türkiye’ye yakın ağlarda yuvalanan PKK inlerinin uzun menzilli top ve obüs ateşleriyle yumuşatılmasıyla başlamıştı. Havadan atılan bombalarla da desteklenen bu yumuşatma saat 18.00’e kadar sürmüş, daha sonra da aradan geçen 11 yılın ardından TSK yeniden Irak’a PKK’yı hedef alan bir kara harekatına girişmiştir. Harekata 10 bin civarında silahlı asker, 20 civarında taarruz ve keşif helikopteri ve tank birlikleri de katıldığı belirtilmektedir. Hava harekatı ile de destek sürmektedir.

Aslında 1 Aralık 2007’de başlatılan hava harekatıyla birlikte TSK, Irak’ta yuvalanan PKK’ya uzun yılların ardından ilk taarruzlarını yapmaya başlamıştı. Bu harekatı daha sonra yenileri takip etti. Bir günde 70 PKK üssünün vurulduğu, PKK’nın darmadağın edildiği ileri sürüldü. Ancak, aslında Türk kamuoyunun gönlünde yatan tek başına bir hava harekatı değildi. Bu işin uzmanı akademisyenlere (yani askeri uzmanlar ve terörle mücadele uzmanları) göre, tek başına bir hava harekatının yeterli olamayacağı, mutlaka bir kara harekatı (helikopterle yapılan uçarbirlik harekatı da olabilir) ile desteklenmesi, vurulan inlerin komandolar ya da özel birliklerce bir “süpürme” harekatı ile temizlenmesi gerekliydi. Veya bir adım daha ileriye gidilerek, Irak’ın kuzeyinde bir güvenlik hattı oluşturulması, bu hattın içerisine TSK’nın izni olmadan hiçbir kimsenin girmemesi arzu edilmekteydi. Zira, böylesi bir hareket tarzı halinde; geçecek zaman içinde sadece PKK’nın etkisi kırılmayacak, ondan daha önemlisi, kurulması halinde Türkiye’de bir “etnik çatışma” riski taşıyan olası bir Kürt devleti heveslilerinin istekleri boğazlarına takılacaktı. Dahası, Ertelenen “Kerkük’ün statüsü” ile ilgili referandum belki de bir daha yapılmayacak şekilde rafa kaldırılacaktı. Aslında bu son iki gerekçe dikkate alındığında, PKK’nın etkisizleştirilmesi hususu, diğerlerinin yanında buz dağının görünen yüzü kadar küçük ve önemsizdi.

1 Aralık 2007’den bu yana sınırlı da olsa 21 Şubat 2008’e kadar kara harekatı düzenlenmemişti. Bu duruma bakarak, TSK’nın PKK’ya sadece hava harekatı yapmasının yararları olmadığını söylemek mümkün değildir. Zira, hava harekatı ile bile Irak’ın kuzeyindeki ve özellikle de güneyindeki “gaz” alınmış, Türk kamuoyu yatışmış, Türk basını yeniden ABD’yi baş tacı etmiş, Hükümet “başarısı” ile tatmin olmuş, ama ille de Iraklı Türklerin moral değerleri yükselmiş, kendilerini daha büyük bir güvence içinde hissetmeğe başlamışlardı. Irak’ın kuzeyindeki yönetimde ise muhtemelen yeni bir “ABD tarafından aldatılmışlık” hezeyanı baş göstermişti. Çünkü TSK’nın sınırlı ve sadece PKK inlerine yönelik hava harekatı bile peşmergeleri sindirmeye yetmişti.

Kara Harekatının Hedefleri
21 Şubat’ta başlayan kara harekatının askeri hedefleri açıkça belirtilmediği için, konunun uzmanı olmayanları tarafından tam olarak anlaşılmayabilir. Ancak, Genelkurmay web sayfasında 22 Şubat’ta yer alan ilk basın açıklamasındaki, “Irak’ın toprak bütünlüğüne ve istikrarına özel bir önem veren TSK, planlanan hedeflere ulaşılmasından sonra, en kısa zamanda yurt içine dönecektir!” ifadesinden bunu çıkarmak mümkündür. Kara harekatının askeri hedefi; “planlanan hedeflerin ele geçirilmesidir.” Bu hedeflerin de 21 Şubat’ta top atışları ve hava harekatı ile dövülen PKK kampları ile bu kampları besleyen yolların ve geçitlerin, varsa lojistik destek üssü gibi kullanılan mekanların ele geçirilmesi, imhası ve pek tabii bölgedeki PKK teröristlerini etkisizleştirmektir. Hedef bölge ise, harekatın yoğun olarak geliştirildiği Zap vadisi ağırlıklı olmak üzere, Zap-Şivi, Avaşin-Basyan ve Hakurk bölgelerindeki PKK kamp ve yuvalarıdır.

Irak’ın kuzeyine yapılan askeri harekatın “siyasi hedefi” ise son derece açık ve bir üstteki paragrafta yer almıştır. Bu; “Irak’ın toprak bütünlüğüne ve istikrarı” olarak belirlenmiş, Türkiye’nin Irak’la ilgili politikasında en başından beri izlediği ve asla şaşmadığı çizginin korunmuş olduğunun bir göstergesidir. “Irak’ın toprak bütünlüğü” ifadesinin de doğrudan bölgede kurulması dillendirilen yeni bir “devlete” karşı olduğu açıktır. Yani bu mahdut hedefli kara harekatı; bölgedeki PKK teröristlerinin etkisizleştirilmesi şeklinde nispeten önem derecesi düşük “askeri hedefler” içerirken, çapının çok üzerinde ve PKK’dan ziyade Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetimini frenlemeyi esas alan “siyasi” hedefleri mevcuttur. Bir başka ifadeyle, bu harekatın askeri hedefleri buz dağının görünen kısmı, yani “PKK” iken, siyasi hedefi ise buz dağının altındaki asıl kitle ve ondan çok daha önemli olan “olası bir bölge devletine mani olmak”tır...

Bu nedenledir ki, harekatın ikinci gününde hem Irak’ın kuzeyindeki yönetimin bağırtısı duyulmuş, hem de bu sesi destekleyen İngiltere, Almanya gibi ülkelerdeki çatlak sesler yükselmiştir. Türkiye, sınırlı harekatını PKK ile sınırlı tuttuğu sürece, bu harekata “istihbarat” desteği veren, vermese bile en azından önleme girişiminde bulunmayan Irak’ın işgalci Devleti ABD’yle eşgüdüm içinde çalışmaların süreceği de anlaşılmaktadır. Akla hemen, “ABD daha önce neredeydi?” diye bir soru gelmektedir.

2003 Irak Savaşı sırasında “Tezkere” nedeniyle Türkiye’ye karşı hasmane tutumunu sergileyen “yeni muhafazakarlar”a ilaveten iki önemli beyinden biri o dönemin Dışişleri Bakanı Savunma Bakanı Rumsfeld idi. Bir diğeri ise, tüm dünya kamuoyu tarafından Bush yönetiminin “güvercini” olarak bilinen, ancak Türkiye’ye karşı şahin kesilen Dışişleri Bakanı Powell idi. Powell 2004 yılı sonlarında görevini Rice’e devretti. Türkiye’ye duyduğu kini gizlenemeyen Rumsfeld de 2006 içinde koltuğuna veda etti. Bu arada 2006 yılı sonunda Baker-Hamilton Planı ile Bush yönetimine Irak politikasında değişiklik yapılması önerildi. Bölge ülkeleri ile işbirliği tesisi belki de bu planın en önemli parçasıydı. Irak’a komşu bölge ülkeleri içerisinde de, her şeye rağmen işbirliği yapılabilecek en önemli ülke Türkiye idi. Üstelik 2007 Ekim ayı içinde PKK’nın Türkiye’de üst üste onlarca şehit (önce 12 köylü vatandaşı, daha sonra 12 er, onları takiben 13 er) verdirmesi üzerine, Türk kamuoyunda gemlenemeyen bir öfke seli kabardı. Bilen bilmeyen, hemen her vatandaş Irak’a müdahaleden söz etmeğe başladı. Meclis’te görülmedik büyüklükteki bir oranda Irak’a askeri müdahaleye onay çıktı. TSK’nın her an Irak’a girebileceği endişesi okyanusun ötesinden sezildi. Bölgede yeni bir Kürt devletinin kurulup kurulmamasından çok, kendi çıkarları önemli olan ABD, Irak’ın kuzeyindeki muhtemel devletle ilgili projeyi bir tarafa bırakmak zorunda kaldı. Zira, ABD’nin isteği dışında Irak’a yapılacak bir müdahale ile bölgedeki en yakın müttefiki Türkiye’yle çatışma noktasına dahi gelebilecekti. Böylesi bir gelişmeyle ABD’nin kayıpları sadece prestijle sınırlı olmayacak, muhtemeldir ki milli çıkarları çok daha olumsuz etkilenecekti. Hemen Türkiye’nin gazını almak için “küresel basın” baronları devreye girdi. Türk gazetelerinin bazı ünlü köşe yazarları “strateji” uzmanı kesilerek, Türkiye’nin “nokta operasyonu” yapabileceğini ilk kez yazmağa başladılar. İkinci adımda, “ABD’nin Türkiye’ye nokta operasyonu için izin verebileceğini” yazdılar. Oysa beklenti, böyle bir nokta harekatı değil, kesin sonuç alacak, aynı zamanda Türkiye’ye dil uzatan Irak’ın kuzeyindeki muhtemel ve sözde devletin sesini de kesmekti. Olan oldu. Sayın Başbakan Washington ziyaretinden “anında istihbarat” adıyla askeri harekata eklenen yeni bir terminolojiyle birlikte döndü. Ama önemli bir şey kotarıldı. Türkiye Irak’a kalıcı olarak sokulmadı, Türkiye’nin frenlenmesiyle ABD çıkarları da hasar görmedi…

Yaklaşık 28 gün sonra yürürlüğe giren bu anında istihbarat desteği ile “BBG Evine” dönüştürülen PKK kamplarının, aslında pek de “gözetlenemediği” anlaşıldı ki, kara harekatına karar verildi. PKK’yı söndürme konusunda Türk ve ABD Genelkurmay II. Başkanları ikişer kez kendi başkentlerinde ve bir kez de Bağdat’ta görüştüler. ABD, son haftalardaki tutumuyla bir taraftan PKK’nın üzerini çizmiş görünürken, öbür taraftan da Irak’ta kendisine bağlı, ancak ayakları üzerinde durabilecek bir Irak yönetimi tesisini de dikkate aldı. Zira, ABD kuvvetlerinin büyük bir kısmını bu yıl sonuna doğru çekmeyi planlamaktadır. Irak’ın kuzeyindeki peşmergeleriyle Irak merkezi yönetimini de rahatsız eden Kürt yönetiminin pervasızlığı sonunda ABD çıkarlarına da dokunmaya başladı. Hele de özellikle arada Türkiye var iken. Bu durumda, evvelce ABD’nin sofrasında en iyi yeri alan Kürt müttefikleri, bundan böyle aynı sofraya davete fazla şans bulamayacak gibiler…

Sonuç
Yukarıdaki paragraflarda bu ilk kara harekatının hedefleri ayrıntılı olarak açıklandı. Sonuçları ise şöyle olabilir:
1. Bölgedeki hem PKK yandaşları, hem de yeni bir devlet kurma hevesi sürdürenler için olumsuz bir psikoloji hakim olacaktır.
2. Irak Türklerinin moral değerleri daha da yükselecek, ertelenen Kerkük referandumunun kalkması konusunda bir araya gelen ittifaka yenileri de katılabilecektir.
3. Irak hükümeti de Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin Türkiye karşısındaki tırsımasıyla kendisine doğal bir müttefik bulduğu için radikal kararlarını almakta daha serbest olabilecektir.
4. PKK, bundan böyle canlı bomba veya başka vasıtalarıyla kısa süreli de olsa bir ani çıkış yaşayarak, terör faaliyetlerini artırabilecektir.
5. Hepsinden önemlisi; bu kara harekatı her ne kadar sınırlı da olsa, son olmayacaktır. Zincir kırılmış, yol açılmıştır. Türkiye bundan böyle milletlerarası hukuka göre “meşru müdafaa hakkı”nı kullanmak maksadıyla haberli, ya da “habersiz” Irak’a girmeyi sürdürecektir. Bu nedenledir ki, “Neden tampon bölge yaratacak büyüklükte bir kara harekatı yapmadık?” diye fazlaca dövünmeye gerek yoktur. Bu tür alıştırmalarla uluslar arası karşı kamuoylarının gazlarının alınması da daha kolay olabilecektir. Kolay gelsin Mehmetçik! Gazanız mübarek olsun TSK’nın komutanları…
Doç.Dr. Celalettin Yavuz, Jeopolitik-Strj. ve Harp Tarihi Uzmanı, [email protected], (23.2.2008)

 

kullanıcı

New member
eline sağlık da bu belirtildiği gibi gaz alma sürecinden başka bir şey değil bence.
adamlar şehirlere indiler ve sivil halk arasına katıldılar. kim bilir kaç sene önce boşaltılan
alanlara bombalar yağdırdık. savaş ancak karadan düşman topraklarına girilerek
kazanılır.
 

Vtnsvr

New member
Kara Harekâtının Anlamı!



Yazan: Özcan YENİÇERİ on 25 Şubat, 2008 15:07:25






Türk Silahlı Kuvvetleri terör yuvalarına karşı bu kez karadan bir harekât yaparak bir süpürme operasyonu başlattı. Öncelikle bu harekâtın ABD’nin bilgi ve ilgisiyle gerçekleştirilen sınırlı ve kontrollü bir operasyon olduğunun altını çizmemiz gerekir.
Bu harekâtın PKK’yı gerileteceğinin ve hırpalayacağının herkesten daha çok DTP farkındadır. Kanla beslenen ve terör sayesinde var olabilen bu siyasi zevat, ne kadar rahatsız oluyorsa, yapılanlar o kadar isabetlidir. Olgunun bir yanı budur!
Diğer yanı da bu operasyonun fiziki yanından -PKK’yı ezmenin ötesinde- daha çok psikolojik etkisi önemlidir. Artık üstünlük Türk Silahlı Kuvvetleri’ndedir. Girilemez denilen yere girilmiş, vurulamaz denilenler vurulmuştur. Birilerinin “Havadan dağı taşı bombalıyorsunuz! Bunun etkisi olmaz” söylemlerinin de artık geçerliliği kalmamıştır.
Amerika’nın bir kara harekâtına izin vermeyeceğini söyleyerek teröristler için yaratılan psikolojik koruma ve direnç de bu operasyonla kırılmıştır. Teröriste açıkça “hiçbir yerde, hiçbir gücün himayesinde güvencede değilsiniz” mesajı verilmiştir.
Ancak bilmek gerekir ki, bu tür harekâtlar terör örgütlerini yok etmek için tek başına yeterli değildir. Hele hele bölge halkını açıkça terörize etme siyaseti izleyenler olduğu sürece terör, tam anlamıyla denetim altına alınamaz. İşin özü PKK’yı destekleyen dış emperyal odaklar bir yana, içeriden DTP ile bir kısım yazar/çizer ve onlarca STK olduğu sürece tamamıyla yok etmek mümkün değildir. Siyasiler dağa PKK’lı devşirmeye; yaygın medya “Kürt sorunu” ndan bahsederek terörizmin haksızlıktan doğduğunu kanıtlamaya devam ettiği sürece dağdaki PKK’yı ezmekle sorun bitmez. Çünkü terör yılanının başı kentlerdedir, televizyon stüdyolarındadır ve Ankara’dadır.
Ancak bu durum Kandil’e yapılan hava destekli kara harekâtının önemini, büyüklüğünü, sağladığı katkıları ve verdiği mesajı göz ardı etmeyi gerektirmez.
Operasyonun verdiği mesajları altı başlık altında toplamak mümkündür.
1. TSK bu operasyonla PKK’ya ve Barzani’ye bölgede ABD yalnız başına değildir ve oyunun kurallarını “ben de koyabilirim” demiş olmaktadır.
2. TSK; PKK’nın saldırıları ya da Barzani’nin tahrik, provokasyon ve ajitasyonlarını ciddiye almadığını “ben uygun gördüğüm zaman harekata geçerim” demiştir. Yani “müdahale zamanını ben tayin ederim” demiştir.
3. TSK; başta PKK olmak üzere bilumum dosta ve düşmana terör üslerini her istediği zaman diliminde ve her türlü iklim şartlarında vurabilecek güçte olduğu mesajını vermiştir. “Şartları ben tayin ederim” ve “işimi de iyi yaparım” demiş olmaktadır.
2. TSK; PKK’ya Suriye’deki El Muhaberat’ın, Irak’taki Barzani’nin ya da ABD’nin taşeronluğunun kendisine sürekli dokunulmazlık sağlayamayacağını, sorunun zaman ve şartlarla ilgili olduğunun mesajını vermiştir.
4. Barzani’ye mevcut konjonktürü ve Kosova’da meydana gelen gelişmeleri istismar ederek, Türkiye’yi hesaba katmayan bir oldu bittinin (Bağımsız Kürt Devletinin) sandığının aksine çok da kolay olmadığını göstermiştir.
5. Bu operasyonla Türkiye, Kerkük’ün statüsü ve Türkmenlerin durumu konusunun Kuzey Yönetimi’nin inisiyatifine terk edilemeyeceği yolunda da güçlü bir mesajı vermiştir.
6. TSK; bu harekâtıyla kış/yaz; yağmur/kar fırtınası; gece/gündüz şartlarında istediği operasyonu yapabilecek yeteneğe sahip olduğunu göstermesi bakımından da son derece önemlidir. Her türlü aygıtı, her şart altında kullanabilen, üstün bir koordinasyon ve organizasyon yeteneğine sahip bir silahlı kuvvetleri ABD hesaba katmazlık edemez! Diğer yandan ABD ile Türkiye arasında PKK konusundaki ilişkilerin bazı tereddütleri doğurduğunun da altı çizilmelidir. ABD’den bazı heyetlerin Türkiye’yi ziyareti, Dick Cheney -tam anlamıyla kriminal bir vakanın- yakında Türkiye’yi ziyaret edecek olması da bu bağlamda düşünülmelidir. Türkiye, Afganistan ve Irak’ta batağa saplanan, yakında da başkanını değiştirecek olan ABD’nin kendisini bir yerlere sürüklemek isteyeceğini bilerek gerekli tedbirleri almalıdır.
Büyük devlet politikası, büyük riskleri de almayı içerir. Ancak Türkiye başkalarının risklerini değil kendi milli çıkarlarının gerektirdiği hesaplı riskleri almalıdır. Bölgede kuyruk politikası izlemek Türkiye’nin tarihi misyonuna uygun düşmez. Bilmek gerekir ki, asker görevini iyi yaparak ancak muharebeyi kazanır, savaşı kazanmak ise diplomatların ve siyasilerin işidir.




 

Vtnsvr

New member
Zap'ın stratejik noktaları bizde 28 Şubat 2008


Şenol ÇAKIR- Ferit DEMİR- Faruk BALIKÇI- Osman BEKLEYEN- Fahrettin GÖK-Behçet DALMAZ- Serdar KARA/DOHUK (Irak), HAKKARİ, ŞIRNAK, (DHA)



TÜRK Silahlı Kuvvetleri’nin, terör örgütü PKK’ya yönelik Irak'ta sürdürdüğü kara harekatı yedinci gününde bazı kesimlerde 1 metreyi aşan kara rağmen tüm hızıyla devam ederken; harekatta ilk hedef olan örgütün Zap Kampı’nın bütün stratejik bölgeleri birliklerin kontrolüne geçti. Mehmetçik ile teröristler arasında dün gece Kanimasi ile Metinan kesimlerinde şiddetli çatışmalar oldu ve 36 terörist daha ölü geçirildi. Kara harekatında ölen terörist sayısı 266’ya yükseldi.



Kara harekatında komandoların ilk hedefi olan terör örgütü PKK’nın Kandil’den sonra önemli kamplarından biri olan Zap’ta günlerdir süren yoğun çatışmaların ardından en stratejik kesimler askerin kontrolüne geçti. Kampın ana karargahına giriş ve çıkış noktalarına zırhlı birliklerle hakim olunurken, hedefin ana karargahının bulunduğu bölgeye yeni komando timleri indirildi. Zap Kampı'nda kuşatmaya alınan PKK'lıları destek için diğer kamplardan gelen teröristler ise hava operasyonlarıyla vuruldu ve dağıtıldı.


Hakkari’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca Komando Taburu’nun güvenliğini sağlayan birliğe 21 Ekim 2007 gecesi düzenlenen, 12 askerin şehit edilmesi, 16 askerin yaralanması, 8 askerin de kaçırılmasıyla sonuçlanan saldırı emrini veren ‘Ape Hüseyin’ kod adlı PKK’lı eski asteğmen Kadri Çelik’in ölen teröristler arasında bulunduğu Zap alanındaki Çemço Vadisi’nde çatışmalar tüm hızıyla sürüyor.


Dağlıca Taburu’na yapılan saldırının planlayıcılarından olan ve örgütün Zap sorumlusu ve üst düzey yöneticilerinden ‘Alişer’ kod adlı Yücel Halis ile yardımcılarının da kuşatması devam ediyor. Bölgenin yüksek dağlar ve derin vadilerden oluşması nedeniyle Mehmetçik olası tuzaklara karşı temkinli davrandığı belirtildi.


KANİMASİ’DE ŞİDDETLİ ÇATIŞMALAR


Kuzey Irak’taki PKK yuvalarına yönelik operasyoda dün gece ve bugün en şiddetli çatışmalar Kanimasi ve Metinan bölgelerinde yaşandı.


Kanimasi, Metinan ve Zap Vadisi’nde beş ayrı noktada yoğunlaşan çatışmaların devam ettiği belirtildi. Mehmetçiğin büyük bölümünü kontrolü altında aldığı Haftanin’e gelen teröristlerin havadan helikopterlerce bombalandı. Teröristlerin bir kısmı dağılıp kaçarken, bir kısmı da etkisiz hale getirildi.


Zap, Kanimasi ve Haftanin’de dün geceden bu yana ölü ele geçen terörist sayısının 36 olduğu, böylece harekatta şu ana kadar etkisiz hale getirilen terörist sayısının 266’a yükseldiği belirtildi. Hala çatışmaların devam ettiği bölgelerde ölen teröristlerin bulunduğu, ancak sayıları konusunda net tespit yapılamadığı kaydedildi.


BEGOVA’DAN SELAM VAR


Kuzey Irak’taki yerel Kürt Hükümeti Parlementosunun toplantısında Kuzey Irak’ta konuşlanan Türk askeri birliklerinin kaldırılmasının tartışılması gündeme gelirken; Begova, Batufa, Şeladize ve Kanimasi’deki askeri birliklerin teyakkuzda olduğu gözlendi.


Begova’daki birlikte görev yapan askeri tim komutanı el sallayarak, ‘Türkiye’ye selam’ gönderdi. Daha sonra ise, “Şehit yakınları merak etmesin. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” diye gazetecilere seslendi.


Bamerni’de bulunan Türk askerleri, askeri araçlarla keşif yaptıktan sonra üslerine döndüler. Ayrıca Bamerni’deki tanklar namlularını operasyonun yapıldığı dağlara çevirdiler.


Bu arada, Duhok’ta yapılması planlanan sınır ötesini protesto gösterisi güvenlik gerekçesiyle iptal edildi.


SINIRA SEVKIYAT


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a başlattığı kara harekatının ardından Hakkari’de askeri hareketlilik her geçen gün biraz daha hız kazandı. Kara harekatının merkezi konumunda olan Çukurca İlçesi’ne Van ve Hakkari’den sürekli asker sevkiyatı yapılıyor.


Hakkari Dağ ve Komando Tugay’ından bu sabah biri 70, diğeri 40 araçlık askeri konvoy çıkış yaptı. Aralarında sivil minibüslerin de bulunduğu bu konvoy Çukurca’ya gitti. Konvoyun 79 kilometre boyunca yol güvenliğini korucular sağlarken, teröristlerin mayınlı saldırılarına karşı frekans karıştırıcı ‘jammer’ araçlar eşlik etti. 70 araçlık konvoydaki bulunan araç ve mühimatlar, Işıklı, Çayırlı, Hakantepe bölgelerine konuşlandırıldı. 40 araçlık konvoy ise Çukurca 3’üncü Sınır Jandarma Taktik Alay Komutanlığı’na giriş yapmadan önce ilçe merkezinden geçti. Bir süre ilçe merkezinde duran konvoydaki Mehmetçiklerin morallerinin yüksek olduğu gözlenirken, gazetecilere el salladı. Askerler Bolu’dan geldiklerini söyledi.


Şırnak'tan dü dün gece Irak sınırına komandolar sevkedildi. Yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleştirilen 50 araçlık konvoyun geçişi sırasında yollarda geniş güvenlik önlemleri alındı. Irak sınırı hattında güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarırılırken, Hakkari’den Şırnak’a gelen tüm araçlar kent girişindeki arama noktalarında didik didik aranıyor.


TOP ATIŞLARI GECE DE DEVAM ETTİ


Hakkari’nin Çukurca İlçesi’nde sınırın sıfır noktasında bulunan birliklerden terörist yuvaları gece boyuncu 40 kilomere menzilli obüslerle dövüldü.
Sabahın erken saatlerinden itibaren de sınır kesiminde helikopter haraketliliği yoğunlaştı. Sabah saat 04.00’ten itibaren helikopterlerin Zap ve Metina kesimlerine doğru uçuş yaptıkları gözlendi. Helikopterlerin operasyon bölgelerine özel eğitimli komandolar indirdiği öğrenildi.


ŞIRNAK VE TUNCELİ’DE OPERASYON


Irak topraklarında kara harekatı sürerken, dün gece Şırnak’ta hareketli saatler yaşandı. Küpeli, Cudi, Kato Dağları ile Bestler Dereler bölgesinde bir grup teröristin Türkiye’ye sızdığı istihbaratı üzerine Şırnak 23’üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’ndan gece saat 00.30’da Kobra tipi helikopterler bölgeye havalandı. Helikopterler teröristlerin saklanabileceği mağaralara bomba yağdırdı.


Ayrıca sınır birliklerinden de havan atışı yapıldı. Gündüz ise bölgeye sevkedilen komandolar teröristlerin olabileceği muhtemel bölgeleri kordon altına aldı. Bölgede hava destekli operasyonların halen devam ettiği bildirildi. Ayrıca Silopi ilçesindeki Siyahkaya bölgesinden de sınır noktalarına tankla top atışı yapıldığı öğrenildi.


Tunceli’de bu sabah Jandarma Bölge Komutanlığı ve İl Jandarma Komutanlığı’ndan kalkan çok sayıda Sikorsky helikopterle teröristlerin tespit edildiği Ovacık ile Hozat ilçeleri arasındaki dağlık kesime Jandarma Özel Timleri indirildi. İki ilçede konuşlu bulunann birliklerden bölgeye uçarlı harekat gerçekleştirildi. PKK’lı teröristlerin Karadeniz’a açılma yolu olan Aliboğazı Mevkii’nde teröristlerin gizlenebileceği tüm alanlar Kobra tipi helikopterlerle bomba yağmuruna tutuldu. Bölgeden teröristlerin kaçışını önlemek için indirilen komanların geçiş güzergalarını tuttuğu ve her an sıcak temasın sağlanabileceği belirtildi.

 

HTML

Üst