'Kürtler Türkçe öğrenmeme yolunu tercih edebilirler!'

yyildirayy

Moderatör
Moderatör
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
20,694
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ATATÜRK' ü inkar eden bizden değil; ondan bundandı
BDP'li Kışanak: Acaba Türkçe öğrenerek suç mu işledik, Türkçe’yi öğrenmek bizim haklarımızı kullanmamızın önününde engel haline mi geldi?’ O zaman bundan sonra Kürtler de Türkçe öğrenmeme yolunu tercih edebilirler.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Kürt sorununu silahla bitirmeye çalışanların, şimdi de bu sorunu mahkeme
koridorlarına havale ettiğini ileri sürdü.

BDP Grup toplantısının açılışında, toplantının divan başkanlığını yapan BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, Kürtçe bir konuşma yaptı. Yıldız, konuşması
sırasında Kürtçe sözlük ve deyimler sözlüğünü de gösterdi.

Daha sonra kürsüye gelen Genel Başkan Yardımcısı Kışanak, yaptığı konuşmadan dolayı Yıldız’a teşekkür ederek, "Bir halkın dilini engelleme zihniyetini taşıyanları kınıyorum" dedi.

Erbil’de bölgesel Kürt yönetiminin Başkanı Mesut Barzani’yi ziyaret ettiklerini ve gündemdeki bazı siyasi konularla ilgili fikir alışverişinde
bulunduklarını anımsatan Kışanak, önümüzdeki günlerde Erbil’de, BDP’nin bürosunu açmayı planladıklarını söyledi. Sözkonusu ziyarete ilişkin bazı gazetelerde
"spekülasyonun ötesinde, gerçek dışı" haberler yer aldığını belirten Kışanak, bu haberlerin belli kaynaklardan servis edildiğine inandıklarını öne sürdü.

Diyarbakır’da devam eden KCK davasına değinen Kışanak, davanın, "Kürt sorununun çözümü konusunda hem olanaklara hem de olanaksızlıklara işaret etme
ihtimali olduğunu" ifade etti. Kışanak, "Bu davadaki tutum, ’sorunu çözmek mi istiyoruz yoksa bu sorun üzerinden siyaset yapıp halkı yine bu sorunla başbaşa mı
bırakmak istiyoruz?’ sorularının yanıtını verecek" dedi.

Duruşmalarda, tutukluların anadillerinde savunma yapamadıklarını ve Kürtçe’nin mahkeme kayıtlarına "bilinmeyen bir dil" olarak geçtiğini belirten
Kışanak, burada bir "çözümsüzlük" mesajı gördüklerini savundu.

-"TÜRKÇE ÖĞRENEREK SUÇ MU İŞLEDİK?"

Kışanak, Türkiye kamuoyunun davaya ilişkin yaklaşımında, anlamaya, çözüm
üretmeye dönük tablo gördüklerini, ancak bu tartışmaların içinde hükümeti ve
devleti göremediklerini kaydederek şunları söyledi:

"Kürt sorununu şimdiye kadar silahla, tankla, topla bitirmeye
çalışanlar, şimdi de bu sorunu mahkeme koridorlarına havale etmiş, korku ve
tehditle bir tasfiye operasyonu yürütmeye çalışıyorlar.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu sürece müdahil olarak, ’Eğer Türkçe biliyorsa
Türkçe konuşmalıdır, eğer bilmiyorsa kendi dilinde savunmasını yapabilir’
anlamına gelen bir değerlendirme yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu söylemi,
mahkemeye negatif yönde etki yapma yaklaşımıdır. Biz Kürtler, artık şunu
düşünmeye başladık, ’Acaba Türkçe öğrenerek suç mu işledik, Türkçe’yi öğrenmek
bizim haklarımızı kullanmamızın önününde engel haline mi geldi?’ O zaman bundan
sonra Kürtler de Türkçe öğrenmeme yolunu tercih edebilirler. ’Madem ben
anadilimdeki haklarımı kullanmam için Türkçe bilmemem gerekiyor ben de Türkçe’yi
öğrenmemeliyim’ diyebilirler. Anadilimizi engellemek için böyle bir gerekçe
kullanılacaksa Kürtlerin de hayatın her alanında fiili olarak kendi anadillerini
kullanma hakları vardır."

Anadilin uluslararası tüm sözleşmelerde artık temel bir hak olarak
tanımlandığını belirten Kışanak, ancak bu hakkın ihlal edildiğini öne sürdü.
Kışanak, Lozan Anlaşması’nda da bu hakkın Türkiye’de yaşayan tüm yurttaşlara
tanındığını ifade etti.

Eylemsizlik sürecinin Kürt sorununun çözümü açısından önemli olduğunu ve
iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Kışanak, bu konuda herkesin üzerine
bazı sorumluluklar düştüğünü ifade etti. Gültan Kışanak, "Bu 7 ayı nasıl
değerlendireceğimiz, 7 ay sonrasının gidişatını belirleyebilecek" dedi.

AK Parti’nin "8 yıldır iktidarda olduğunu ancak 8 yılı heba ettiğini"
öne süren Kışanak, "Hükümetin////, önümüzdeki 8 ayı heba edip etmeyeceğini
görmek gerekiyor. 8 yılı bu ülke için barış ve çözüm adına kayıp yıllar olarak
görüyoruz. Önümüzdeki 8 ayın kaybedilmemesi gerektiğini düşünüyoruz" diye
konuştu.

Kışanak, hükümetin, çözüm sürecinin önü açmak için öncelikle demokratik
siyasetin önünü açması gerektiğini kaydetti.

-"SİYASİ İRADE GÖSTERMİYORLAR"-

Gültan Kışanak, AK Parti’nin, referandum sürecinde, özellikle "12 Eylül
darbecileriyle hesaplaşılacağı" yönünde söylemlerde bulunduğunu, ancak
referandumun üzerinden zaman geçmesine rağmen, bu konuda siyasi irade
göstermediğini savundu. Kışanak, şöyle devam etti:

"Dünyadaki bir çok örnek göstermiştir ki; bunlar mahkemenin ve yargının
tek başına altından kalkabileceği süreçler değildir. Eğer darbecilerle
hesaplaşılmak isteniyorsa, bunun arkasına siyasi irade koymak gerekir. AKP
hükümetinin darbecilerle hesaplaşma konusunda bir siyasi irade göstermediğini net
bir şekilde görüyoruz. AKP hükümetinin 12 Eylül rejimiyle bir hesaplaşma
yaklaşımı içerisinde olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır."

Kışanak, AK Parti’nin başlangıçta "darbe ürünü olan YÖK’ten şikayet
etiğini, ancak YÖK’ü kendi denetimine aldıktan sonra bu itirazlarını geri
çektiğini" savundu. Gültan Kışanak üniversitelerin şu andaki durumunun, 12 Eylül
dönemini aratmayacak kadar kötü olduğunu iddia etti.

Bütçeyle ilgili eleştirilerde de bulunan Kışanak, Türkiye’nin Gayri Safi
Milli Hasılası’nın arttığını, ancak milli gelirin adil şekilde
paylaştırılmadığını belirterek, "Çünkü bu hükümetin politikası, zengini daha
zengin, fakiri daha fakir yapıyor" dedi.

-KÜRTÇE KONUŞMASINDA, NE DEMİŞ-?

Kışanak’ın konuşmasını tamamlamasının ardından, Bengi Yıldız, yine Kürtçe
bir konuşma yaparak grup toplantısını kapattı. Toplantı çıkışında gazetecilerin
sorularını yanıtlayan Yıldız, toplantının açılışında yaptığı Kürtçe konuşmada,
Diyarbakır’daki duruşmalarda mahkemenin tutumunu eleştirdiğini, bu tutumun
uluslararası anlaşmalara, Lozan Anlaşması’na aykırı olduğunu anlattığını söyledi.
Yıldız, Kürtçe’nin milyonlarca insan tarafından konuşulduğunu ve Kürtçe
anlaşılıncaya kadar Kürtçe konuşmak istediklerini söylediğini belirtti.

Yıldız, kapanış konuşmasında ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ’Benim
de 75 Kürt milletvekilim var’ ifadesini anımsattığını belirterek, "Mahkemenin
tutumu karşısında 75 AKP’li milletvekilinden bunu eleştiren bir yaklaşım
olmadığını söyledim" diye konuştu. Yıldız, "Grup toplantılarınızı bundan böyle
bu şekilde mi açacaksınız?" sorusuna, "Gerekli olan bütün yerlerde
konuşacağız" yanıtını verdi.



Kaynak






Sizin dilinizi bu kadar uzatanları Allah bildiği gibi yapsın
 
tayyip onlara herseyin yolunu acti nasil olsa.! kurdistan kurmanin yolunu apo yu serbest birakmanin yollarini herseyi acti! gizlice pkk lilarla pazarliklarida oldu.. tayyip herseyi verir onlara onlar birinci sinif vatandas bizler yani turkler ise ikinci sinif vatandas tayyip sayesinde
 
Almanyada ırkçı nazi partisi yasak ama Türkiyede adı bdp olan bu ırkçı parti
serbest faaliyet gösteriyor.hitlerde peşinden milyonları felakete sürüklemişti.
bu partiye oy veren kimi kürt kökenli vatandaşlarımız uyanır da bu ırkçı parti yerine
başka partilerde olduğunu anlarlar.bu ırkçılar sandığa gömülmeli.
ırk ve kan üzerinden siyaset yapıyorlar.
 
Artık b.kunu çıkardılar bunlarda ha. Arkadaş bu ülkenin resmi dili Türkçedir. Eğer ben hiç resmi işlerle işim olmaz gerek yok derse öğrenmesin. Ama ben bi memur olacağım vs vs diyorsa SEVE SEVE ! öğreneceksin.


Almanya'ya giden Kürtler deli gibi Almanca öğrendiler neden mecburlar seve seve öğrendiler. Almancayı öğrenirken sorun yok yabancısı olmadığın Türkçeyi de öğreniver bir zahmet.
 
İyice ülkeden kopmaya başladılar. Bu işin sonu hayırlı değil.
 
T.C. Vatandaşı olarak bu topraklarda yaşamak istiyorlarsa,Türkçeyi sevsede,sevmesede öğrenecekler! öğrenmeyene,elbette öğretmenlerimiz öğretir.Öğrenmeyecekler diye pekde üzülmeyeceğiz.
 
bu ülkede yaşıyorsan gerekliliğini yapacaksın(bu yurdu kolay kazanmadık),türklüğü kabul etmiyorsan git kendine başka yurt ara...!!
 
TÜRKÇE yi öğrenecekler , öğrenmeliler...
çoğu zaten kürtçe yi bilmiyor bilenler birbirlerini anlamıyor ...
ingilizceyi dert etmiyorlar da Türkçe mi zor geldi ...
 
son 200 yılda 38 kez isyan etmiş, herkesin bildiğinin aksine kurtuluş savaşı esnasında bile bağımsızlık içiğn isyan halinde olan ve bir bölümünün Yunanla bile işbirliği yapmış olan bu güruh....bu şımartılma ile içilerindeki en meşum istekleri bile ortaya dökmekten kaçınmıyor.

İçinizden bazıları yunan ile işbirliğide ne ayak derse diye bir ön bilgi notu.

Kürt-Yunan işbirliğinin en büyük sonucu ise Koçgiri İsyanı'dır. Yunan ordusu büyük ilerleyişe geçmeden hemen önce Kürtler isyan eder. Yunan ordusu Bursa'ya doğru ilerlerken Kürtler Sivas'a doğru yürümeye başlar.

Amerikan Askeri Ateşesi durumu şöyle rapor eder:

"... Yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa Kürt isyanı Türkiye'nin arkasını ciddi bir şekilde tehdit edebilir. Ancak Batıdaki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler, ellerindeki yetenekli liderden biriyle Kürt sanırlar oğlu verebilir Yarım düzine. İngilizler Kuşkusuz bu durumu bilmektedirler. Gene de Kürt sorunu ile meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal'in Musul'a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar. "

Koçgiri İsyanı'nın başlangıç tarihi sadece Yunan ilerleyişine değil aynı zamanda Londra ve San Remo Konferansları'na da denk gelir. Ankara Hükümeti böylece sıkıştırılmaktadır.

Kürtler Sevr'i istiyor

Koçgiri İsyanı'nın liderlerinden Baytar Nuri isyan Programını şu şekilde açıklar:

"İlk önce Dersim'de Kürt istiklali ilan edilecek, Hozat'a Kürdistan bayrağı çekilecek, Kürt milli kuvveti Erzincan, Elazığ ve Malatya istikametlerinden Sivas'a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti'nden Kürdistan istiklalinin tanınmasını isteyecekti. Türkler bu isteği kabul edeceklerdi. Çünkü isteğimiz silah kuvvetiyle desteklenmiş olacaktı. "

Ayaklanma büyür ve isyancılar Ankara Hükümeti'ne bir MUHTIRA yollarlar. Telgraf yoluyla iletilen MUHTIRA şu maddelerden oluşmaktadır:
"1-İstanbul Hükümeti'nce kabul edilen Kürdistan özerkliğinin Ankara Hükümeti'nce de tanınıp tanınmayacağının açıklanması
2-Kürdistan Özerk Yönetimi konusunda Mustafa Kemal hükümetinin İVEDİ yanıt vermesi
3-Malatya, Elazığ Sivas ve Erzincan cezaevlerindeki Kürtlerin hemen salıverilmesi
4-Kürt çoğunluğu bulunan İllerden Türk Memurlarının çekilmesi
5-Koçgiri yöresine gönderilen Birliklerin geri alınması. "

Kürtler bununla da kalmaz, 25 Kasım 1920 tarihinde Batı Dersim Aşiretleri reisleri adına TBMM'ye şu şekilde başvurur:

"Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan Kurulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa, bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz. "



Yalan söyleyen Tarih utansın...
 
Bulundugun yasadigin ülkenin dilini bilmek zorundadir her vatandas gibi kim ne olursa olsun ayrim yapmadan.almanyada yasayan almancayi fransada yasayan fransizcayi ögrenmek uyum saglamam zorundadirlar ..Düsünsenize is yerindesiniz usta basi size bir sey söyledi yapamazsanniz ne olacak anlamazsaniz ögrenmezseniz yani ögrenmek zorundadirlar ...vatandasligin temel sartlarindan biriside budur yasadigi ülkenin ((RESMi)) dilini bilmek
 
Bu laflara değilde asıl bunları şımartan hükümete bakmak gerekir adamlar okadar cesur oldularki düşünün yani açık açık herşeyi söyleyebiliyorlar...ee nede olsa demokratik açılım var değilmi (!)
 
Geri
Üst