Küresel Sermaye İstedi...Hükümet de Yapıyor...

bytan

LinuX GeeK
Moderatör
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
1,866
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
41° 0' 0 N, 27° 30' 0 E Amor en el exilio...
Küresel Sermaye İstedi...Hükümet de Yapıyor...​

Emeklilik ile ilgili tartışma aldı başını gidiyor. Başbakan eleştirilere dahi tahammül edemiyor. Dün çok güzel ve tatmin edici bir cevap verdi; “yalan söylüyorlar”… Ben de vatandaş olarak derin bir “oh” çektim, yalan söylüyorlarmış!
Sevgili dostlar, kim yalan söylüyor takdirini sizlere bırakıyor ve bu köşede “çok uzun süredir” paylaştığımız “Avrupa’daki emeklinin parasını Türk çalışanlar ödüyor” yazılarını hatırlatarak, geldiğimiz nokta gayet “normal” diyorum… Küresel sermayenin Türkiye için “biçtiği” modelde “Türk halkı için emeklilik yok”… Modelde “emekli olmuş Türklerin giderlerini karşılayacak bir kaynak yok”… Model, “sıcak paranın” Türk çalışanını mümkün olduğunca çok “işler halde” tutup, gelirini “küresel kaynaklara aktarması” üzerine kurulmuş…

İsterseniz “daha önce tartıştığımız” detayları özellikle “İzmirli Emel abla-Atinalı Yorgo” üzerinden sorguladığımız modeli, o yazıdan alıntılar ile hatırlayalım;

“…Birkaç gün önce çok ilginç bir elektronik posta aldım. Yıllarını kamuda avukat olarak çalışarak geçirmiş bir okuyucum “Nasıl oluyor da her yıl yüzde 5 üstünde genleşen Türkiye’de, mucize olduğu iddia edilen ekonomik büyüme Türk halkına yansımıyor?” sorusunu soruyor… Bu sorunun İzmir’den gelmiş olması ayrıca önemli. İzmir ve çevresinde “yaşlı” insanlarımızı dinlerseniz, size genelde “Yunanı nasıl denize” döktüklerini anlatırlar… Döktünüz amcacım, döktük teyzecim ama bugün; “Sen İzmir’de çalışıp vergi mükellefi olarak, Atina’da oturan Yorgo’ya bakıyorsun!”

Nasıl mı? İki hayat var; İzmir’de yaşayan ve ödeyeceği vergi daha kaynaktan kesilen “Emel abla”. Ve Atina’da oturan “emekli” olmuş Yorgo. Yorgo “bir emeklilik” şirketinden emekli olmuş. O şirket de “birikimleri” fonlarında değerlendiriyor. Bu fon yani Yunan Emeklilik Fonu, 2003 yılında “emeklilerine getiri” sağlamak amacıyla, Türkiye’ye 100 milyon dolar sokuyor. Bu parayı kademeli olarak 1.50-1.77 arasında TL’ye çeviriyor ve Türk Hazinesi’nin borçlanma kağıtlarına yatırıyor yani Hazine bonosu alıyor…

Emel ablam İzmir’de oturuyor. Kamu görevlisi olarak çalışıyor ve “döviz-faiz-borsa” üçgeninden herhangi bir kazanç sağlamıyor… Aylık kazancının yüzde 30’u üzerinde bir kısmı kaynağında kesiliyor, devletimize vergi veriyor… Bu noktada Yunan Emeklilik Fonu’na dönelim. Yorgo’nun parasını değerlendiren fon, 2003 yılında açtığı pozisyonu kapatmaya karar veriyor ve 2007 yılı içinde Hazine bonolarını satıp yeniden dolar alarak operasyonu tamamlıyor… Şimdi sıkı durun; koyduğu 100 milyon dolara karşılık geri aldığı para tam 225 milyon dolar… Hemen soralım; aradaki 125 milyon dolar yani yıllık yüzde 30’un üzerindeki dolar bazındaki net kazanç nereden geldi?


Cevap çok zor değil; Emel ablamın ödediği vergiden… Sonuç: Yukarıdaki “olay” hem bana sorulan soruya cevap, hem de “bir Türk vatandaşının var olan ekonomik yapı içinde sıcak paracılara alın terini nasıl kaptırdığına verilebilecek” en güzel “örnek”… Siz de yukarıda anlatmaya çalıştıklarımı lütfen defalarca sorgulayın. O zaman “5 yılda yüzde 30’dan fazla büyüdü” denen bir ekonomide “çalışmanıza rağmen” elde edemediğiniz “katma değerin” nereye transfer edildiğini çok daha iyi anlayacaksınız…

Sevgili dostlar, yazıdan alıntılar ile “içine düştüğümüz küresel” kapanı hatırlattıktan sonra gelelim “emeklilik tartışmalarına”. Durum çok açık ve net; bu model Türk insanının yani küresel sermayenin “çalıştırıp” emeğini “faiz olarak” transfer edeceği “insanların” emekli olmasını öngörmüyor. Yaşadığımız tartışmanın özü bu. Küresel sermaye emrediyor, son düzenlemeler ile “modele uygun” olarak emeklilik haklarımız “yok ediliyor”. Kim yalan söylüyor “varın, siz karar verin”…


 
Arkadasım sen sen ol boyle hukumetin ustunu kapadıgı konuları acma. Baksana bu konu ustune neler neler oldu Ergenekon, Akp davası , gozaltılar. Adamlar bu konuyu unutturmak icin cok ugrastılar emekleri bosa gitmesin biz en iyisi susalım...
 
Geri
Üst