
Yavuz Sultan Selim`e ait olduğu iddia edilen fotoğraf bakın kimin çıktı.
Bütün tarih kitaplarında Yavuz Sultan Selim`in temsili resmi olarak gösterilen tablonun İran Şahı İsmail`e ait olduğu iddia edildi. Habertürk gazetesi yazarlarından usta tarihçi Murat Bardakçı bugünkü yazısında yer verdiği bu konuyla ilgili ezber bozan açıklamalarda bulundu.
İŞTE BARDAKÇI`NIN YAZISININ İLGİLİ KISMI...
Yavuz Selim bahsinin geçtiği hemen her kitapta, hükümdarın mutlaka kulağı küpeli bir tablosunun fotoğrafı da yeralır. Ama bu tablo aslında Yavuza değil, İran Şahı İsmaile aittir. Küpe, Şah İsmailin Şiiliğinin yanısıra Hayderî-Kalenderî dervişi olmasının sembolüdür ve Hayderîler bu küpeye mengûş derler.
BU RESİM BU ADAMIN DEĞİL
İddia ilk defa bundan 25 sene kadar önce, eski bir gazeteci olan Nezih Uzel tarafından ortaya atıldı ve Uzel, bir antika dergisine Bu resim bu adamın değil diye yazdı.
Söylediği adam bizim meşhur Yavuz Sultan Selim, bahsettiği resimde, Yavuzun taa ilkokullardan itibaren hemen bütün ders kitaplarına girmiş olan küpeli tablosuydu.
O FOTOĞRAF YAVUZ`UN CAN DÜŞMANININ
Yazılmasının üzerinden çeyrek asır geçti ve konu o derginin sayfaları arasında unutulup gitti. Nezih Uzel tablonun Yavuz Selimi değil, aksine onun can düşmanı İran Şahı İsmaili gösterdiğini söylüyordu ve söylediği doğruydu.
Yavuzun küpe taktığı yolundaki söylenti, döneminden sonraki tarih yazarları tarafından ortaya atılmıştı. Resim ise saray nakkaşhanesinde ama Yavuzdan çok sonraki dönemlerde yapılmış, asırlar öncesine dayanan bazı efsaneler neticesinde, hükümdarın kulağına bir de küpe oturtulmuştu.
KÜPE İNANCIN BELİRTİSİYDİ
Küpe, aslında Şah İsmaile aitti ve Şahın inançlarıyla ilgiliydi. Şii olan Şah, aynı zamanda 13. yüzyılda ortaya çıkan bir yola, Hayderî-Kalenderî tarikatine bağlıydı ve kulağındaki küpe de bu inancının belirtisiydi.
Hayderiliği, 1221de ölen Kutbüddin Hayder isminde bir derviş, Kalenderî tarikatının bir şubesi olarak kurmuştu ve o devirde varolan tarikatların en marjinaliydi. Hayderîliğin temelinde Hazreti Aliye duyulan aşırı bağlılık ve günlük hayattan uzaklaşıp kendine mahsus bir dünyada yaşamak vardı.
GÖĞÜSLERİNDE BİR TUTTAM KIL BIRAKIRLARDI
Dervişler kulaklarının sadece tekine küpe takar, saçlarını, kaşlarını, kirpiklerini ve hatta göğüslerinin kıllarını bile tıraş eder, göğüslerinde bir tutam kıl bırakır ve bazıları bu tutama da tek bir inci tanesi geçirirlerdi. Hayderîlerin belli bir yerleri yoktu, bazan tek başlarına, bazan da bir arada gezer, diyar diyar dolaşırlardı ve eski dönem Türk Edebiyatının birçok önemli eseri Kalenderîlere aitti.
İşte meşhur tablodaki küpe Şah İsmailin bu yönünün, Hayderî-Kalenderî dervişi olmasının sembolüdür. Yavuz Selime yapılan yakıştırma günün birinde belki düzeltilir ama, araştırılması, üzerinde mutlaka durulması gereken bir başka konu var: Her iki hükümdarın da şairliği ve şiirlerinde kullandıkları dil... Türk hükümdarı olan Yavuz Selimin Farsça, İranlıların Şahı ama aslında özbeöz Türk olan İsmailin de sadece Türkçe yazmış olmalarının sebebi...