Küba: 49 Yıllık Direniş ve Sosyalizm

Vamos Bien

New member
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,108
Reaction score
0
Puanları
0


Önümüzdeki 1 Ocak günü, Küba Devrimi Zaferi’nin 49. yıldönümü kutlanacak. Güçlü bir düşmana, XIX. yüzyılın başlarından itibaren bizzat Başkanı Tomas Jefferson’ın adayı ABD’ye dahil etme arzusunu dile getirdiği, kıyılarımıza sadece birkaç kilometre uzaklıktaki Amerikan emperyalizmine karşı zorlu direnişimizde uzun yılları geride bıraktık. Sonraki yıllarda başka birçok ABD yetkilisi de aynı dileklerini kamuoyu önünde yinelemişti.

XIX ve XX. yüzyılın belli bir bölümü, imparatorluğun topraklarını genişletme süreci olarak bilinmektedir: Meksika’nın topraklarının büyük bir kısmını ele geçirmişler; Fransa’nın sömürgesi olan Luisiana’yı almışlar; öncesinde İspanya’yı Florida’yı kendilerine satmaya zorlamışlar; Alaska’yı Rusya’dan satın almışlardır. Karayipler ve Orta Amerika’da birçok ülkeye askeri müdahaleler gerçekleştirmişler; Panama Kanalını tesis etmek üzere Kolombiya’nın bir kısmının bölünmesini desteklemişlerdir.

1898’de, bağımsızlık uğruna 30 yıldır mücadele eden Kübalı yurtseverler, sömürgeci İspanya’nın gücünü tükettiklerinde ve tam yenmek üzereyken, ABD bir askeri müdahaleyle, adayı işgal etmiştir. Buna karşın, mücadeleyle geçen uzun yıllar boyunca, Jose Marti ve diğer önemli vatanseverlerin fikirlerine eklenen çok kuvvetli bağımsızlıkçı bir ideoloji olmuştur, bu da; Washington’daki yöneticilerin arzuladıkları gibi Küba’nın tamamen ele geçirilmesini engellemiştir.

Buna rağmen, “Platt Kanunu” olarak bilinen, kendi çıkarları için gerekli gördükleri hallerde adaya müdahale etme hakkını tahsis eden bir maddeyi, henüz dünyaya yeni gelen Cumhuriyetin Anayasasına dahil ettirerek, B Planını uygulamışlardır. Ayrıca, Küba halkının iradesine karşı gelerek, bugün zorla işgalini sürdürdükleri ve artık ne yazık ki bir toplama kampına ve işkence merkezine dönüştürülen, meşhur Guantanamo Deniz Üssü’nde askeri üs kurma hakkını da dayatmışlardır.

Uyguladıkları plan, ülke ekonomisine hakim olmayı; siyaseti yozlaştırmayı, silahlı kuvvetlere ve yurtseverlere dönük baskıcı mekanizmalar yaratmayı; ulusal kültürü ortadan kaldırmayı ve ABD topraklarına dahil olmayı kabul eden siyasi ve sosyal bir sınıfın oluşumunu teşvik ederek, kendi çıkarlarına cevap veren değerleri ve gelenekleri kabul ettirmeyi içermekteydi.

Ama önemli sosyal içerikli, anti-emperyalist ve Marti’nin bağımsızlıkçı ideolojisi öne çıkarak değer kazanmış ve 60 yıl kadar süren neokolonyal cumhuriyet süresince, yolsuz sisteme son vermenin, sosyal adalette ilerleme sağlamanın, tam ve kati bağımsızlığın gerekli olduğuna inanan halk, entellektüel ve siyasi öncüler arasında isyan duygusu artarak sürmüştür.

Fidel Castro, bu durumu çok kesin bir şekilde değiştirmek üzere tarihi bir an yaratmıştır ve Jose Marti’nin 100. doğum yıldönümünde, 1953 yılı Temmuz ayında Moncada Kışlası Baskını’yla başlatılan bir ulusal halk isyanını öne çıkarmaya girişmiştir. Başarıya ulaşamayan eylem sonrasında hakkında açılan davada, bu saldırının fikir babasının kim olduğu kendisine sorulduğunda, Fidel şöyle cevap vermiştir: “Jose Marti; bu eylemde bizlere yol gösteren Jose Marti’dir.”

Kuzeydeki büyük imparatorluğun saldırgan bir politika sürdürdüğü yarım yüzyılı aşkın bir süredir, Küba halkının direniş gücü ele alındığında; Jose Marti’nin bağımsızlıkçı, yurtsever ve milliyetçi düşüncesine derinden bağlı, Küba Sosyalist Devrimini göz önünde bulundurmalıyız. Sovyetler Birliği ve diğer ülkelerden ulaştırılan, uluslararası dayanışma, marksizm ve leninizmden gelen sosyalist fikirler de buna dahil olmuştur. Ama Küba Devriminin kendine has bir kökeni vardır ve Küba’daki Sosyalizm ayrıca, Washington’un bizleri ABD’nin 51. eyaleti yapma girişimlerine karşı, ulusal bağımsızlık anlamına da gelmektedir. Bu yüzden de; Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki sosyalizm ortadan kalktıktan sonra da devam etmiştir.

Öte yanda, paralı asker işgalleri, terörizm, kirli savaş, her tür sabotaj, güçlü komşumuzun süregiden karalama kampanyalarını da içeren saldırgan politikası ve çok sıkı ekonomik ablukasına rağmen, Devrim, hemen hemen hiç bir Üçüncü Dünya ülkesinin başaramadığı, ekonomik ve sosyal sorunları çözebilmiştir: Tam okur–yazarlık, her kademede parasız eğitim, herkes için etkin parasız sağlık sistemi, önemli kültürel ve sportif ilerleme, işsizliğin ortadan kaldırılması, toprakların çiftçilere paylaştırılması, ırk ve kadın – erkek eşitliği, siyasi yolsuzluklara son verilmesi ve insanoğluna onurunun yeniden verilmesi bunlar arasındadır. Sokaklara terk edilmiş hiçbir çocuk yoktur, tüm çocuklar en az orta düzeye kadar okula gitmektedir. Ailesine yardım etmek veya geçinmek için çalışmak zorunda kalan hiçbir çocuk ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmış hiçbir yaşlı yoktur.

Ülkemizde, lüks olmadığı gibi, sefalet de mevcut değildir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), UNICEF, UNESCO ve diğer uluslararası mekanizmaların kefil olduğu resmi istatistikler mevcuttur. BM’nin son olarak yayınladığı İnsani Gelişim Sıralamasında Küba, 51. sırada, çok gelişmiş ülkeler grubu arasında yer almaktadır. (Türkiye 84. sıradadır).

Tabii ki; çözmeyi istediğimiz sorunlar ve eksikliklerimiz vardır. Yanlışlar da yapılmıştır, ama dünyanın patronu olduğunu düşünen bir güce birkaç kilometre uzaklıkta ve politikasına karşı onurumuzu muhafaza etmenin ve bağımsız olmanın da bir bedeli vardır. Küba halkı, bu bedeli ödemeye herzaman hazır olmuştur, bunun için de; sadece ulusal bağımsızlığını değil, ayrıca kritik sosyal ve ekonomik kazanımlarını da kaybetmek istememektedir. Bu da; sadece birkaç günlüğüne Küba’ya gelen ve eksik yönlerini görenlerin anlaması gereken bir durumdur.

Küba, ayrıca sadece kendi sorunlarını çözmeye çalışmakla yetinmemiştir, aksine diğer muhtaç ülkelere yardım ve engin işbirliği sunmuştur. Özellikle Üçüncü Dünya’nın yoksul coğrafyalarında çalışan 18 bini aşkın Kübalı hekim mevcuttur. Aynı şekilde çalışan öğretmenleri, teknisyenleri ve antrenörleri de vardır. Bunun yanı sıra; az gelişmiş ülkelerden gelen on binlerce öğrenci, adadaki üniversitelerde öğrenim görerek, meslek sahibi olmuştur. Küba’nın geliştirdiği okuma-yazma metoduyla, toplam 2,7 milyon kişiye okuma-yazma öğretilmiştir.

“Mucize Operasyonu” olarak bilinen tıbbı yardım planlarından birinin sayesinde, Karayip ve Latin Amerika’da oftalmoloji klinikleri zinciri kurulmuş ve son üç yılda, bir milyon kişinin yeniden görmesi ya da görme yetisini kaybetmesini önlemek mümkün olmuştur. Bu insanlar, basit bir cerrahi operasyonun ücretini ödeyecek parası olmadığı için kör olmaya mahkum edilmişlerdi. Bu da, daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna dair bir örnek olmaya yetecektir.

Bu 49. yıldönümünde, biz Kübalılar Devrimimizden gurur duyuyoruz ve her zaman daha çok şey vaat eden gelecek için de iyimseriz. Küba, engin uluslararası bir itibardan dolayı çok mutludur. Bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin başkanlığını yürütmekteyiz; BM’ye üye ülkelerin hemen hemen hepsi, Amerikan ablukasına son verilmesi talebiyle Küba lehine oy kullanmışlardır; yeni İnsan Hakları Konseyi’nde yer almak üzere büyük bir çoğunluk tarafında seçilmiş bulunmaktayız; Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim sıralamasında, hemen hemen tüm Latin Amerika ülkelerinin üzerine çıkarak, 57. sırada yer almaktayız. Sorunlarımızı da kendimiz çözeceğiz, çünkü birlik içerisinde ve yetenekli bir halka; halkın içerisinden gelen dürüst yöneticilere; ulusal bağımsızlığı ve Sosyalizmin kazanımlarını savunmaya hazır vatansever ve halkın oluşturduğu bir Silahlı Kuvvetlere sahibiz.

YAŞASIN DEVRİMİN 49. YILDÖNÜMÜ!


Ernesto Gomez Abascal
 
bize öyle yönetici yok ,bizim halkımız sefil kalır,dieri ogluna gemi alır
 
bize öyle yönetici yok ,bizim halkımız sefil kalır,dieri ogluna gemi alır

utanmadan bide milyon dolarlık gemiye gemicik der başbakan maaşıyla taksitle almış :D:D:D milyon dolarlık gemiyi arkadaş
 
Che Guavera Çok Onurlu Bir İnsan...Zengin Olduğu Halde Halkının Davasına Düşmüş Bir Adamdır...Bence Örnek Alınması Gereken Kişilerden Biridir....

Bizim Ülkemizde Ne Olur ... Milletinin Davasına Düşücekken Gider Milletin Kanını Emer...
 
ya arkadslar ben anlamıyorum neden bu che gözünüzde büyütüyorsunuz adama eli kanlı bi milis kendi halkına ve kendi askerine kursun sıkan birisi ve bunuda devrim için yapıtıgını söyler kimin devrimi neyin devrimi benim halkım askerim öldükten sonra devrimden bana ne.
 
yapmıştır doğru neden çünkü komünisttir
komünisttir öylese beyaz kadın ticareti de yapmıştır
komünisttir ensest ilişkiye de girmiştir
komünisttir milletine de kurşun sıkmıştır
biraz akıl mantık yahu!

komünizm karşıtı olmak kafanızdan masallar uydurmanız gerektiği anlamına gelmiyor
adamlar halklarına kurşun sıkmamışlar(bilmem bu kadar geniş hayal gücüne sahip olmak nasıl bir duygudur) yapılmış olan iç isyandır bir anlamda da gerilla savaşıdır bunda hükğmet tarafında kalan askerlerin hedef alınması doğal,başlarında ne kadar rezil ve dışa bağımlı bir hükümet varmışta bu silahlı direniş başlamış hiç açıp okudun mu?yok.ama kanlı katil diye ezberi iyi yapmışın.benimde çok takdir ettiğim bir isim değil açıkçası ama yalan söylememi gerektirecek bir konumda değildir.Che Kübalıların en büyük liderlerinden birisidir.


ama her nedense bunları söyleyen, arkadaşlarımızın pek çoğu geçtiğimiz aylarda TSK'ya karşı yapılan üstü örtülü "saldırıları" siyasi görüşleri uğruna görmezden geliyorlar.(yazık yahu)

asıl şu kısmını okuyun:

Küba'da yapılanların "bir ölçüde" başarılı olmasının sebebi halkın neredeyse tamamının Fidel Castro yu desteklemesi ve tam bağımsız bir yönetimin gerçekleşmiş olmasıdır.
Yoksa zannetiğiniz gibi sadece sosyalizmle alakası yok,yani bunlar kapitalist sistemde mümkün olmayan ve komünizme özgü olan şeyler değil.
 
Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ;2417141' Alıntı:
yapmıştır doğru neden çünkü komünisttir
komünisttir öylese beyaz kadın ticareti de yapmıştır
komünisttir ensest ilişkiye de girmiştir
komünisttir milletine de kurşun sıkmıştır
biraz akıl mantık yahu!

komünizm karşıtı olmak kafanızdan masallar uydurmanız gerektiği anlamına gelmiyor
adamlar halklarına kurşun sıkmamışlar(bilmem bu kadar geniş hayal gücüne sahip olmak nasıl bir duygudur) yapılmış olan iç isyandır bir anlamda da gerilla savaşıdır bunda hükğmet tarafında kalan askerlerin hedef alınması doğal,başlarında ne kadar rezil ve dışa bağımlı bir hükümet varmışta bu silahlı direniş başlamış hiç açıp okudun mu?yok.ama kanlı katil diye ezberi iyi yapmışın.benimde çok takdir ettiğim bir isim değil açıkçası ama yalan söylememi gerektirecek bir konumda değildir.Che Kübalıların en büyük liderlerinden birisidir.


ama her nedense bunları söyleyen, arkadaşlarımızın pek çoğu geçtiğimiz aylarda TSK'ya karşı yapılan üstü örtülü "saldırıları" siyasi görüşleri uğruna görmezden geliyorlar.(yazık yahu)

asıl şu kısmını okuyun:

Küba'da yapılanların "bir ölçüde" başarılı olmasının sebebi halkın neredeyse tamamının Fidel Castro yu desteklemesi ve tam bağımsız bir yönetimin gerçekleşmiş olmasıdır.
Yoksa zannetiğiniz gibi sadece sosyalizmle alakası yok,yani bunlar kapitalist sistemde mümkün olmayan ve komünizme özgü olan şeyler değil.

Haklısın Kardeşim
 
Son KALE KüBA .

Abd vede Avrupa'daki ülkeler KÜBA rejiminin hiçbir yara almadan devam etmesi bakımından bu lakabı takmışlardır .

FiDel'e sayısız suikast girişiminden bir sonuç alamayan Abd ve yönetimi yinede pes etmemiştir ama Abd yılmaz bu konularda .

Ne diyelim Halk memnun olduktan sonra bizim diyecek pek bir lafımız yok .
Tam Bağımsız KüBA .
İnşallah sonsuza kadar yaşar .
Tüm ülkelerin abd'den bağımsız olaması bakımından örnek alınacak nadir ülkelerden .

( tabi ekonomisi felan çok gelişmiş değil o konulara girmiyorum . Adamlar emperyalist güçlere karşı kafa tutuyorlar )
 
M.K.Atatürk:"kömünizm bir hastalıktır. görüldüğü yerde başı ezilmelidir"
doğru söze ne denir ki !
 
M.K.Atatürk:"kömünizm bir hastalıktır. görüldüğü yerde başı ezilmelidir"
doğru söze ne denir ki !

Şu Çılgın Türkler kitabının yazarı Turgut Özakman diyor ki;

.Bazı kişiler Atatürk'e ait olduğu söylenen belgelerin ve ya yazıların tahrip edildiğini ve ya imzasının taklit edilerek farklı şekillerde sunulduğunu söylüyor. Bir araştırmacı olarak bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Atatürk'ün, komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir falan gibi cümlesinin sahte olduğu kesin. Bir süre bu gerçek zannedilmişti ama sonra imal edildiği anlaşıldı ama bunun dışında Atatürk'ün söylemediği...

http://www.vatanbir.org/?q=turgut_ozakman

Atatürk'ün böyle bir sözü olmamasına rağmen komünizmle ilgili olarak şunları söylemiştir:

  • "Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir."
  • (6 Şubat 1921)
  • "Bolşeviklere gelince, bizim memleketimizde bu doktrinin hiçbir şekilde bir yeri olamaz. Dinimiz, adetlerimiz ve aynı zamanda sosyal bünyemiz tamamiyle böyle bir fikrin yerleşmesine müsait değildir. Türkiye'de ne büyük kapitalistler, ne de milyonlarca zanaatkar ve işçi vardır. Diğer taraftan zirai bir problemimiz yoktur. Son olarak, sosyal bakımdan dini prensiplerimiz bolşevizmi benimsemekten bizi uzak tutmaktadır." (Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, IV., 1917-1938, Ankara, 1964, s.78)

  • "... Hayır. Ne komünizm ne de faşizm... Bu iki ideoloji de memleketimizin, ulusumuzun gerçeklerine karakterine asla uymaz. Şunu da hemen ilave edeyim ki, ne faşizmin ne de Nazizm'in sonu yoktur." (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Sabiha Gökçen, s.159)
 
komünizm çok menem bir birşey olsa Atatürk onu alırdı. demekki bir halt değilmiş.
 
komünizm çok menem bir birşey olsa Atatürk onu alırdı. demekki bir halt değilmiş.

M.Kemal Komünizme Okadar Yakındı ki.. Lenin ile Konuşmaları Telgrafları ve Boşleviklerin bize Kurtuluş Savaşında Para ve Silah Vermesi Hemde kendi Savaştayken ..

Lenin Derki .. Kemal Tabii Ki Bir Sosyalist değildir. Ama Görünüyorki.. Iyi bir Teşkilatçı, İlerici , .Akıllı bir DevLet adamıdır.. Bu Yüzden Türklere Karşı Büyüklük Taslamayın. ve Türklerin işine Karışmayın.

Not : Litrov'u türkiye'ye gönderirken Litrov'a Tembihlediği not..

Yine Bir .. Lenin'in Sözü ..Türkler Milli Kurtuluş İçin emperyalistlerle savaşıyorlar .. Bunun için Gerek Doğu Halkları Gerek Biz Ölümüne Savaşmalıyız...

Hemde Atatürk Sosyalizmi isteseydide kurmazdı.. Çünkü Sanayi devrimini Toprak Devrimini henüz yapılmamış Yarı Feodal Yarı Burjuvazi Bir ülke zaten komunizm olamaz. o yüzde Atatürk'e Litrov Soruyor.. Sizin devlet yapınız ne olcak .. Atatürkde DevLet Sosyalizmi kurcağız .. Devlet Sosyalizm de Devletçilik Yani Kumalaştırılmış ve Ufak Özel sektör ama Yerli Sermayeye Yatırım yapılcak bir şekilde .. yani Anlıyacağın Kemalin Savaştan çıktıkdan sonra yapılacak en iyi rejim buydu.. ve Yaptı.. Eline Sağlık deriz sadece..
 


Önümüzdeki 1 Ocak günü, Küba Devrimi Zaferi’nin 49. yıldönümü kutlanacak. Güçlü bir düşmana, XIX. yüzyılın başlarından itibaren bizzat Başkanı Tomas Jefferson’ın adayı ABD’ye dahil etme arzusunu dile getirdiği, kıyılarımıza sadece birkaç kilometre uzaklıktaki Amerikan emperyalizmine karşı zorlu direnişimizde uzun yılları geride bıraktık. Sonraki yıllarda başka birçok ABD yetkilisi de aynı dileklerini kamuoyu önünde yinelemişti.

XIX ve XX. yüzyılın belli bir bölümü, imparatorluğun topraklarını genişletme süreci olarak bilinmektedir: Meksika’nın topraklarının büyük bir kısmını ele geçirmişler; Fransa’nın sömürgesi olan Luisiana’yı almışlar; öncesinde İspanya’yı Florida’yı kendilerine satmaya zorlamışlar; Alaska’yı Rusya’dan satın almışlardır. Karayipler ve Orta Amerika’da birçok ülkeye askeri müdahaleler gerçekleştirmişler; Panama Kanalını tesis etmek üzere Kolombiya’nın bir kısmının bölünmesini desteklemişlerdir.

1898’de, bağımsızlık uğruna 30 yıldır mücadele eden Kübalı yurtseverler, sömürgeci İspanya’nın gücünü tükettiklerinde ve tam yenmek üzereyken, ABD bir askeri müdahaleyle, adayı işgal etmiştir. Buna karşın, mücadeleyle geçen uzun yıllar boyunca, Jose Marti ve diğer önemli vatanseverlerin fikirlerine eklenen çok kuvvetli bağımsızlıkçı bir ideoloji olmuştur, bu da; Washington’daki yöneticilerin arzuladıkları gibi Küba’nın tamamen ele geçirilmesini engellemiştir.

Buna rağmen, “Platt Kanunu” olarak bilinen, kendi çıkarları için gerekli gördükleri hallerde adaya müdahale etme hakkını tahsis eden bir maddeyi, henüz dünyaya yeni gelen Cumhuriyetin Anayasasına dahil ettirerek, B Planını uygulamışlardır. Ayrıca, Küba halkının iradesine karşı gelerek, bugün zorla işgalini sürdürdükleri ve artık ne yazık ki bir toplama kampına ve işkence merkezine dönüştürülen, meşhur Guantanamo Deniz Üssü’nde askeri üs kurma hakkını da dayatmışlardır.

Uyguladıkları plan, ülke ekonomisine hakim olmayı; siyaseti yozlaştırmayı, silahlı kuvvetlere ve yurtseverlere dönük baskıcı mekanizmalar yaratmayı; ulusal kültürü ortadan kaldırmayı ve ABD topraklarına dahil olmayı kabul eden siyasi ve sosyal bir sınıfın oluşumunu teşvik ederek, kendi çıkarlarına cevap veren değerleri ve gelenekleri kabul ettirmeyi içermekteydi.

Ama önemli sosyal içerikli, anti-emperyalist ve Marti’nin bağımsızlıkçı ideolojisi öne çıkarak değer kazanmış ve 60 yıl kadar süren neokolonyal cumhuriyet süresince, yolsuz sisteme son vermenin, sosyal adalette ilerleme sağlamanın, tam ve kati bağımsızlığın gerekli olduğuna inanan halk, entellektüel ve siyasi öncüler arasında isyan duygusu artarak sürmüştür.

Fidel Castro, bu durumu çok kesin bir şekilde değiştirmek üzere tarihi bir an yaratmıştır ve Jose Marti’nin 100. doğum yıldönümünde, 1953 yılı Temmuz ayında Moncada Kışlası Baskını’yla başlatılan bir ulusal halk isyanını öne çıkarmaya girişmiştir. Başarıya ulaşamayan eylem sonrasında hakkında açılan davada, bu saldırının fikir babasının kim olduğu kendisine sorulduğunda, Fidel şöyle cevap vermiştir: “Jose Marti; bu eylemde bizlere yol gösteren Jose Marti’dir.”

Kuzeydeki büyük imparatorluğun saldırgan bir politika sürdürdüğü yarım yüzyılı aşkın bir süredir, Küba halkının direniş gücü ele alındığında; Jose Marti’nin bağımsızlıkçı, yurtsever ve milliyetçi düşüncesine derinden bağlı, Küba Sosyalist Devrimini göz önünde bulundurmalıyız. Sovyetler Birliği ve diğer ülkelerden ulaştırılan, uluslararası dayanışma, marksizm ve leninizmden gelen sosyalist fikirler de buna dahil olmuştur. Ama Küba Devriminin kendine has bir kökeni vardır ve Küba’daki Sosyalizm ayrıca, Washington’un bizleri ABD’nin 51. eyaleti yapma girişimlerine karşı, ulusal bağımsızlık anlamına da gelmektedir. Bu yüzden de; Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki sosyalizm ortadan kalktıktan sonra da devam etmiştir.

Öte yanda, paralı asker işgalleri, terörizm, kirli savaş, her tür sabotaj, güçlü komşumuzun süregiden karalama kampanyalarını da içeren saldırgan politikası ve çok sıkı ekonomik ablukasına rağmen, Devrim, hemen hemen hiç bir Üçüncü Dünya ülkesinin başaramadığı, ekonomik ve sosyal sorunları çözebilmiştir: Tam okur–yazarlık, her kademede parasız eğitim, herkes için etkin parasız sağlık sistemi, önemli kültürel ve sportif ilerleme, işsizliğin ortadan kaldırılması, toprakların çiftçilere paylaştırılması, ırk ve kadın – erkek eşitliği, siyasi yolsuzluklara son verilmesi ve insanoğluna onurunun yeniden verilmesi bunlar arasındadır. Sokaklara terk edilmiş hiçbir çocuk yoktur, tüm çocuklar en az orta düzeye kadar okula gitmektedir. Ailesine yardım etmek veya geçinmek için çalışmak zorunda kalan hiçbir çocuk ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmış hiçbir yaşlı yoktur.

Ülkemizde, lüks olmadığı gibi, sefalet de mevcut değildir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), UNICEF, UNESCO ve diğer uluslararası mekanizmaların kefil olduğu resmi istatistikler mevcuttur. BM’nin son olarak yayınladığı İnsani Gelişim Sıralamasında Küba, 51. sırada, çok gelişmiş ülkeler grubu arasında yer almaktadır. (Türkiye 84. sıradadır).

Tabii ki; çözmeyi istediğimiz sorunlar ve eksikliklerimiz vardır. Yanlışlar da yapılmıştır, ama dünyanın patronu olduğunu düşünen bir güce birkaç kilometre uzaklıkta ve politikasına karşı onurumuzu muhafaza etmenin ve bağımsız olmanın da bir bedeli vardır. Küba halkı, bu bedeli ödemeye herzaman hazır olmuştur, bunun için de; sadece ulusal bağımsızlığını değil, ayrıca kritik sosyal ve ekonomik kazanımlarını da kaybetmek istememektedir. Bu da; sadece birkaç günlüğüne Küba’ya gelen ve eksik yönlerini görenlerin anlaması gereken bir durumdur.

Küba, ayrıca sadece kendi sorunlarını çözmeye çalışmakla yetinmemiştir, aksine diğer muhtaç ülkelere yardım ve engin işbirliği sunmuştur. Özellikle Üçüncü Dünya’nın yoksul coğrafyalarında çalışan 18 bini aşkın Kübalı hekim mevcuttur. Aynı şekilde çalışan öğretmenleri, teknisyenleri ve antrenörleri de vardır. Bunun yanı sıra; az gelişmiş ülkelerden gelen on binlerce öğrenci, adadaki üniversitelerde öğrenim görerek, meslek sahibi olmuştur. Küba’nın geliştirdiği okuma-yazma metoduyla, toplam 2,7 milyon kişiye okuma-yazma öğretilmiştir.

“Mucize Operasyonu” olarak bilinen tıbbı yardım planlarından birinin sayesinde, Karayip ve Latin Amerika’da oftalmoloji klinikleri zinciri kurulmuş ve son üç yılda, bir milyon kişinin yeniden görmesi ya da görme yetisini kaybetmesini önlemek mümkün olmuştur. Bu insanlar, basit bir cerrahi operasyonun ücretini ödeyecek parası olmadığı için kör olmaya mahkum edilmişlerdi. Bu da, daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna dair bir örnek olmaya yetecektir.

Bu 49. yıldönümünde, biz Kübalılar Devrimimizden gurur duyuyoruz ve her zaman daha çok şey vaat eden gelecek için de iyimseriz. Küba, engin uluslararası bir itibardan dolayı çok mutludur. Bağlantısız Ülkeler Hareketi’nin başkanlığını yürütmekteyiz; BM’ye üye ülkelerin hemen hemen hepsi, Amerikan ablukasına son verilmesi talebiyle Küba lehine oy kullanmışlardır; yeni İnsan Hakları Konseyi’nde yer almak üzere büyük bir çoğunluk tarafında seçilmiş bulunmaktayız; Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim sıralamasında, hemen hemen tüm Latin Amerika ülkelerinin üzerine çıkarak, 57. sırada yer almaktayız. Sorunlarımızı da kendimiz çözeceğiz, çünkü birlik içerisinde ve yetenekli bir halka; halkın içerisinden gelen dürüst yöneticilere; ulusal bağımsızlığı ve Sosyalizmin kazanımlarını savunmaya hazır vatansever ve halkın oluşturduğu bir Silahlı Kuvvetlere sahibiz.

YAŞASIN DEVRİMİN 49. YILDÖNÜMÜ!


Ernesto Gomez Abascal

Adamlara bayılıyorum ya emperyalistlere karşı çok müthiş bir savaş vermişler!!!!!


bize öyle yönetici yok ,bizim halkımız sefil kalır,dieri ogluna gemi alır


alp katılıyorum harbi doğru söylemişsin GEMİCİK alır onlar anca


utanmadan bide milyon dolarlık gemiye gemicik der başbakan maaşıyla taksitle almış :D:D:D milyon dolarlık gemiyi arkadaş

GEMİCİK abicim Gemicik bide bakan maaşını düşünsene 100.000 YTL vardır herhalde nasıl oluyosa?????

Che Guavera Çok Onurlu Bir İnsan...Zengin Olduğu Halde Halkının Davasına Düşmüş Bir Adamdır...Bence Örnek Alınması Gereken Kişilerden Biridir....
Bizim Ülkemizde Ne Olur ... Milletinin Davasına Düşücekken Gider Milletin Kanını Emer...


katılıyorum!!!!!

ya arkadslar ben anlamıyorum neden bu che gözünüzde büyütüyorsunuz adama eli kanlı bi milis kendi halkına ve kendi askerine kursun sıkan birisi ve bunuda devrim için yapıtıgını söyler kimin devrimi neyin devrimi benim halkım askerim öldükten sonra devrimden bana ne.

milis mi?
adam halkının emperyalist devletler altında ezilmesini mi izleseydi amerikan halkının ırak halkına yaptığı işkencelerin vb. uygulamaların halkına yapılmasını mı izleseydi?



Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ;2417141' Alıntı:
yapmıştır doğru neden çünkü komünisttir
komünisttir öylese beyaz kadın ticareti de yapmıştır
komünisttir ensest ilişkiye de girmiştir
komünisttir milletine de kurşun sıkmıştır
biraz akıl mantık yahu!

komünizm karşıtı olmak kafanızdan masallar uydurmanız gerektiği anlamına gelmiyor
adamlar halklarına kurşun sıkmamışlar(bilmem bu kadar geniş hayal gücüne sahip olmak nasıl bir duygudur) yapılmış olan iç isyandır bir anlamda da gerilla savaşıdır bunda hükğmet tarafında kalan askerlerin hedef alınması doğal,başlarında ne kadar rezil ve dışa bağımlı bir hükümet varmışta bu silahlı direniş başlamış hiç açıp okudun mu?yok.ama kanlı katil diye ezberi iyi yapmışın.benimde çok takdir ettiğim bir isim değil açıkçası ama yalan söylememi gerektirecek bir konumda değildir.Che Kübalıların en büyük liderlerinden birisidir.


ama her nedense bunları söyleyen, arkadaşlarımızın pek çoğu geçtiğimiz aylarda TSK'ya karşı yapılan üstü örtülü "saldırıları" siyasi görüşleri uğruna görmezden geliyorlar.(yazık yahu)

asıl şu kısmını okuyun:

Küba'da yapılanların "bir ölçüde" başarılı olmasının sebebi halkın neredeyse tamamının Fidel Castro yu desteklemesi ve tam bağımsız bir yönetimin gerçekleşmiş olmasıdır.
Yoksa zannetiğiniz gibi sadece sosyalizmle alakası yok,yani bunlar kapitalist sistemde mümkün olmayan ve komünizme özgü olan şeyler değil.

Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ çok güzel yazmışsın gerçekten helal!!!!!


Son KALE KüBA .

Abd vede Avrupa'daki ülkeler KÜBA rejiminin hiçbir yara almadan devam etmesi bakımından bu lakabı takmışlardır .

FiDel'e sayısız suikast girişiminden bir sonuç alamayan Abd ve yönetimi yinede pes etmemiştir ama Abd yılmaz bu konularda .

Ne diyelim Halk memnun olduktan sonra bizim diyecek pek bir lafımız yok .
Tam Bağımsız KüBA .
İnşallah sonsuza kadar yaşar .
Tüm ülkelerin abd'den bağımsız olaması bakımından örnek alınacak nadir ülkelerden .

( tabi ekonomisi felan çok gelişmiş değil o konulara girmiyorum . Adamlar emperyalist güçlere karşı kafa tutuyorlar )

Emperyalist güçlere karşı duruyolar bizimkilerde yalakalık yapıyor fark bu!!!!!

Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ;2418739' Alıntı:
Şu Çılgın Türkler kitabının yazarı Turgut Özakman diyor ki;



Atatürk'ün böyle bir sözü olmamasına rağmen komünizmle ilgili olarak şunları söylemiştir:

  • "Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir."
  • (6 Şubat 1921)
  • "Bolşeviklere gelince, bizim memleketimizde bu doktrinin hiçbir şekilde bir yeri olamaz. Dinimiz, adetlerimiz ve aynı zamanda sosyal bünyemiz tamamiyle böyle bir fikrin yerleşmesine müsait değildir. Türkiye'de ne büyük kapitalistler, ne de milyonlarca zanaatkar ve işçi vardır. Diğer taraftan zirai bir problemimiz yoktur. Son olarak, sosyal bakımdan dini prensiplerimiz bolşevizmi benimsemekten bizi uzak tutmaktadır." (Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, IV., 1917-1938, Ankara, 1964, s.78)

  • "... Hayır. Ne komünizm ne de faşizm... Bu iki ideoloji de memleketimizin, ulusumuzun gerçeklerine karakterine asla uymaz. Şunu da hemen ilave edeyim ki, ne faşizmin ne de Nazizm'in sonu yoktur." (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Sabiha Gökçen, s.159)

Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ tekrar teşekkürler yine döktürmüssün :D
 
madem dünya dönüyor devranda dönecek mademki devran dönece bu kahpe düzende değişecek !!
 
komünist devletler bir bir komünizm ve sosyalizmi terketti. bizdeki dinazorlar ve tayfaları hala bu özlem içindeler !
 
Komunist rejim bugune kadar hangi devlete millete halka fayda saglamis Allah askina..........

Kizil tehlike Bitti simdi yesil tehlike basladi bunlar hep oyun A.B.D nin projeleri yillardir ayni kalipta devam ediyor
 
Komunist rejim bugune kadar hangi devlete millete halka fayda saglamis Allah askina..........

Kizil tehlike Bitti simdi yesil tehlike basladi bunlar hep oyun A.B.D nin projeleri yillardir ayni kalipta devam ediyor

castro'yu, chavez'i, morales'i, ahmedinecad'ı sadece abd'ye kafa tutabildiği için takdir ediyorum.
paranın ve siyasetin rengi olmaz.
 
ŋǾŵ;2422653' Alıntı:
M.Kemal Komünizme Okadar Yakındı ki.. Lenin ile Konuşmaları Telgrafları ve Boşleviklerin bize Kurtuluş Savaşında Para ve Silah Vermesi Hemde kendi Savaştayken ..

Lenin Derki .. Kemal Tabii Ki Bir Sosyalist değildir. Ama Görünüyorki.. Iyi bir Teşkilatçı, İlerici , .Akıllı bir DevLet adamıdır.. Bu Yüzden Türklere Karşı Büyüklük Taslamayın. ve Türklerin işine Karışmayın.

Not : Litrov'u türkiye'ye gönderirken Litrov'a Tembihlediği not..

Yine Bir .. Lenin'in Sözü ..Türkler Milli Kurtuluş İçin emperyalistlerle savaşıyorlar .. Bunun için Gerek Doğu Halkları Gerek Biz Ölümüne Savaşmalıyız...

Hemde Atatürk Sosyalizmi isteseydide kurmazdı.. Çünkü Sanayi devrimini Toprak Devrimini henüz yapılmamış Yarı Feodal Yarı Burjuvazi Bir ülke zaten komunizm olamaz. o yüzde Atatürk'e Litrov Soruyor.. Sizin devlet yapınız ne olcak .. Atatürkde DevLet Sosyalizmi kurcağız .. Devlet Sosyalizm de Devletçilik Yani Kumalaştırılmış ve Ufak Özel sektör ama Yerli Sermayeye Yatırım yapılcak bir şekilde .. yani Anlıyacağın Kemalin Savaştan çıktıkdan sonra yapılacak en iyi rejim buydu.. ve Yaptı.. Eline Sağlık deriz sadece..


"Bolşeviklere gelince, bizim memleketimizde bu doktrinin hiçbir şekilde bir yeri olamaz. Dinimiz, adetlerimiz ve aynı zamanda sosyal bünyemiz tamamiyle böyle bir fikrin yerleşmesine müsait değildir. Türkiye'de ne büyük kapitalistler, ne de milyonlarca zanaatkar ve işçi vardır. Diğer taraftan zirai bir problemimiz yoktur. Son olarak, sosyal bakımdan dini prensiplerimiz bolşevizmi benimsemekten bizi uzak tutmaktadır." (Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, IV., 1917-1938, Ankara, 1964, s.78)


"Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. III, 2. Baskı, s .20)



"Şurası unutulmamalı ki, bu tarz-ı idare, bir bolşevik sistemi değildir. Çünkü, biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülasa, bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir." (Ag.e, c .3, 2. Baskı, s. 20)


"Türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü, Türk Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet verme, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır." (A.g.e., c. 3, 2. Baskı, s. 99)




"Bugün Avrupa'nın doğusunda bütün uygarlıkları ve hatta bütün insanlığı tehdit eden yeni bir güç belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkanlarını top yekün bir şekilde, dünya ihtilali gayesi uğruna, seferber eden bu korkunç kuvvet, üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malum olmayan, yepyeni siyasal metodlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade etmesini bilmektedir. Avrupa'da çıkacak bir savaşın başlıca galibi ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya'dır. Sadece bolşevizmdir. Rusya'nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok savaşmış bir millet olarak biz Türkler, orada cereyan eden olayları yakından izliyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin düşünce yapılarını mükemmelen sömüren, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen bolşevikler, yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 3, s. 94-95)



"Komünistliğin memleketimizde değil, henüz Rusya'da bile tatbik kabiliyeti hakkında açık kanaatler hasıl olamadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber içerden ve dışardan çeşitli maksatlarla bu akımın memleketimizi içine girmekte olduğu ve buna karşı akla uygun tedbir alınmadığı takdirde milletin pek çok muhtaç olduğu birlik ve sükununu bozan durumların ortaya çıkması da imkan dairesinde görülmüştü. ..." (31 Ekim 1920, SD, IV, s. 360-361, Ali Fuat Cebesoy'a yazdığı mektuptan)


"Devlet bireyin yerini alamaz, fakat, bireyin gelişme ve kalkınması için genel koşulları göz önünde bulundurmalıdır. Devlet eliyle yapılacak işler, bireyin büyük kar getirmediğinden dolayı yapmayacağı işler veya milli çıkarlar için gerekli olan ekonomik işleri kapsar. Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise, devlet vatandaşların öğretimi, eğitimi, sağlığıyla ilgilenmek zorundadır. Devlet, memleketin asayiş ve savunması için yollarla, demir yolları ile, telgrafla, telefonla, memleketin hayvanlarıyla, her türlü taşıtlarıyla, milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında, bu saydıklarımız, toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir. ... Özel çıkarlar çoğunlukla, genel çıkarlarla tezat halinde bulunur. Bir de, özel çıkarlar, en nihayet rekabete dayanır. Oysa, yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini, bir serap karşısında, aldatılmaya terk edenlerdir. ...Bir de, ferdin kişisel çalışmaları, ekonomik kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Ferdin inkişafına (gelişme) mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır. (Medeni Bilgiler ve M. K. Atatürk'ün El Yazıları, Afet İnan, s. 46-47)



"Biz büyük savaşlar görmüş, büyük bir milletiz.. Ama savaşçı değil, barışçı felsefeyi benimsemiş bir milletiz. ... Kendimizi dünyadan soyutlayamayız. Dünya nimetlerinin emperyalist ülkeler tarafından zaman zaman pervasızca paylaşıldığını ve bu paylaşma esnasında gelişmemiş ülkelerin tarihten silindiğini hafızalardan silmek kadar gaflet olamaz. Dünyanın bugünkü durumu hiç de parlak görünmüyor. Her ülke, gençliğini bir başka ideolojiye sahip olarak yetiştirme gayreti içinde. İtalya faşizm ideolojisine dört elle sarılmış. Bu ülkenin diktatörü olan Mussolini ülkesinin sekiz milyon faşist gencinin süngüsü üzerinde yaşadığını haykırıp duruyor... Almanya'da Hitler'in yaratarak geliştirmekte olduğu Nazilik de faşizmin bir başka, bir büyük tehkileli benzeridir. Hitler bir ırkçıdır. Dikkat buyurunuz, milliyetçi demiyorum, ırkçıdır diyorum. Alman ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur. Tekmil Alman gençliğini peşine takmış, onlara bu ideali aşılamıştır. Moskova'da oynanan oyun ise bir başka türlüdür. Stalin yalnız kendi gençliğine değil, dünya gençliğine komünistlik ideolojisini aşılamaya çalışıyor. Komünistlik propagandasının, fukarası ve cahili çok ülkelerde ne kolay taraftar topladığı ise ortada bir gerçektir." (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Sabiha Gökçen, s.155)


"... Hayır. Ne komünizm ne de faşizm... Bu iki ideoloji de memleketimizin, ulusumuzun gerçeklerine karakterine asla uymaz. Şunu da hemen ilave edeyim ki, ne faşizmin ne de Nazizm'in sonu yoktur." (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Sabiha Gökçen, s.159)



bize derler siyasetten anlamıyorsunuz diye insan böyle gülünç duruma düşer işte.Atatürk mü komünizme yakındı bir daha düşün :goz:
 
Komunist rejim bugune kadar hangi devlete millete halka fayda saglamis Allah askina..........
Lütfen araştırıpta konuşun biraz!Size çok basit bir örnek.Çin

Şuan hafifleştirilmiş bir Komünizm uygulanıyor ve Dünyanın en büyük pazarlarından birini oluşturdular.Şuan onlara kafa tutabilen bi ülke varmı?Yada işlerine karışabilen?

Karışamazlar çünkü adamlar Komünizmi öyle bir oturtular ki,her geçen gün karlarına kar katıp gittikçe büyüyorlar.

Başka bir yönden bakarsak ülkemize Komünizmin gelmesi zor.Çünkü herkez ferdiyetçi
olmuş.Herkez kendini düşünüyor.O ''ben vatanı mı çok seviyorum,hemen benide askere alın'' diyenler,Allah bilir vergiden nasıl kaçarım,nasıl az öderim,millete nasıl fiş vermesemin hesaplarını yapan heriflerdir.Ama iş Şovenizme gelince mangalda kül bırakmaz hiç biri.
 
Lütfen araştırıpta konuşun biraz!Size çok basit bir örnek.Çin

Şuan hafifleştirilmiş bir Komünizm uygulanıyor ve Dünyanın en büyük pazarlarından birini oluşturdular.Şuan onlara kafa tutabilen bi ülke varmı?Yada işlerine karışabilen?

Karışamazlar çünkü adamlar Komünizmi öyle bir oturtular ki,her geçen gün karlarına kar katıp gittikçe büyüyorlar.

Başka bir yönden bakarsak ülkemize Komünizmin gelmesi zor.Çünkü herkez ferdiyetçi
olmuş.Herkez kendini düşünüyor.O ''ben vatanı mı çok seviyorum,hemen benide askere alın'' diyenler,Allah bilir vergiden nasıl kaçarım,nasıl az öderim,millete nasıl fiş vermesemin hesaplarını yapan heriflerdir.Ama iş Şovenizme gelince mangalda kül bırakmaz hiç biri.

Çinin yaptığı Doğu Türkistan soykırımına ne demeli???Şuan bile asimile devam ediyor.
Emperyalist diyorsunuz çinede desenize onların o topraklarda ne işi var :goz:
 
Geri
Üst