Köken açıklaması Canan Hanım’ı tatmin edecek mi?

LOOPUSED

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
12,048
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
€z€Ld€n €b€d€


Köken açıklaması Canan Hanım’ı tatmin edecek mi?

Bunu hep yapıyor. Kaba saba, hoyrat, konuşmalarında özensiz. Canan Arıtman. Şu bazı yazar ve aydınların “Ermenilerden Özür Dileme” meselesi var ya... Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül tarafından, ülkemizde herkesin düşüncesini özgürce açıklayabilecek, tartışabilecek demokratik ortam, tecrübe ve özgüven içinde olduğuna dair en önemli kanıtlardan birisi olarak görülen, şu mesele... Bu mealde yorumlanınca... Kendisine derhal haddi bildirilmiştir. Kimin tarafından, Canan Arıtman isimli bir kadın vekil tarafından. “Gül, cumhurun yani Türk Milletinin reisliğini yapsın, etnik kökenin değil. Gül’ün anne tarafından etnik kökenini araştırın, görürsünüz...” şeklinde gayet açık ve pervasız bir suçlamayla yapıyordu bunu Canan Hanım... Mantıksızlığı geçelim, açıkça terbiye yoksunluğu...

Bu saldırının sakilliği ortadayken, gazetelerin mal bulmuş mağribi gibi anne Adeviye Hanım’ın (Şatoğlu) çıkarılmış sülale şecerelerine koşmaları da başka bir garabet...

Abdullah Gül Beyefendinin anne sülalesinden kökeni 1440’lara kadar dayanıyormuş, Kayseri’de Gül İmamzadelerdenmiş... Böylece çirkin saldırı da acilen cevabını almış oluyordu. Bu durum aslında bizim milli karakterimiz gibidir; kim kimi sevmezse ona Ermeni der, kim ki kendisini savunmak isterse, yedi göbek sülalesinden itibaren tertemiz genetik ağacını çıkarır koyar masaya... Abdullah Gül daha evvel sanırım geçen seneydi, katıldığı bir televizyon programında, “kendisinin yedi sülalesinin değil yetmiş yedi sülalesinin de Türk olduğunu ispatlayacak birisi olduğunu” söylemişti benzeri yıpratım kampanyalarını cevaplayabilmek adına...

Ama benim vicdanımı zedeleyen şey, tek başına Canan Arıtman ve saldırgan zihniyetin pervasızlığı değil. O pervasızlığı bu kadar aşırı derecede ciddiye alarak, kutlu soy ağaçları eşliğinde cevaplar hazırlanması da şaşırtıcı... Yani bu tip bir suçlamaya maruz kalan herkesin yetmiş yedi sülalesi ile Kayı’lara, Kıpçak’lara dayanması mümkün değildir. Farzı muhal bu tip bir saldırı bana yönlenmiş olsa, dört kuşak üstünü bilmiyorum nenelerimin... Yani bu taktirde ya Ermeni ya Rum ya Çingene mi çıkacaktır insan? Veya çıksa ne olur?

Evlatlar soylarını seçerek gelmiyorlar ki dünyaya. Yani insan, yediden yetmiş yedi sülaleye, içine su katılmadık saf kan bir soy sopun evladı olmayı, nasıl ve hangi anlamda bir kariyer olarak görebilir ki? Soy, insanların çalışarak, emek vererek, ahlak geliştirerek sahip oldukları bir kazanım değil ki... Hangimiz soy ağacımızı seçerek geldik dünyaya?

Öyleyse, bir kişiye soyu üzerinden saldırmakla, o kişinin kendisini soyu üzerinden temize çıkartma çabasında birbirine benzeyen travmatik bir durum var...

Bir kişiye anne baba soyu üzerinden saldıran zihniyet ne kadar ırkçı ise, o saldırıyı başından savarken damarlarında akan kanın kan değerleri üzerinden gitmek de o ırkçı saldırının sadece elini kuvvetlendiriyor.

Hele söz konusu kişiler milletin temsilcisi, devlet adamı gibi halk vekaletiyle çalışan kimselerse, “kan grubu” meselesi, kamusal bir sorun, milli bir mesele halini alıyor... Toplumsallaşıyor.
¥
1915’te ne oldu? 1915’e kadar olmayan ne oldu da; 1915, 1915 oldu... Benim Ermenilerle ilgili direkt olarak herhangi kötü bir hatıram yok, yani büyük ninelerden, halalarımdan falan da böyle şeyler dinleyerek büyümedim. Bağlarbaşı, Ermeni komşularımız ve ahbaplarımızla doluydu, aynı apartmanda oturduk, aynı kız lisesinde okuduk... Ama orta okul günlerim ASALA’nın korkunç cinayetleriyle sarsılarak geçti. Bu cinayetlerle Ermeni komşularımız ve arkadaşlarımız arasında herhangi bir bağlantı kurmak aklımızdan bile geçmedi. Sonrasında bilmiyorum niçin azaldılar, nereye gittiler, niçin gittiler, mesela bugün Bağlarbaşı’nda neredeyse yok denecek kadar kaldılar...
Bununla birlikte Ermenilerle ilgili direkt kötü hatıraları olanlar da vardır. Nitekim Erzurum, Erzincan, Kars yörelerinden yaşlı teyzelerle konuştuğunuzda, onların pek çoğu Ermenilerle ilgili korkunç hatıralar nakledeceklerdir sizlere... Bir çocuk için hangi çevrede ve hangi tekrarlanan öyküleri dinleye dinleye büyüdüğü çok önemlidir. Çevre ve çevrenin aktardığı sözlü kültür, çocuğun neredeyse kaderini örer, bilinç dediğimiz şey, sadece tanık olmakla edinilmez, dinleyerek, okuyarak, tekrarlanarak oturur bilinç... Fakat bu sıkça tekrarlamaklar, zamanla zihinde bulutsu bir ön yargı çiti oluştururlar. Bağnazlık ve holiganlık işte bu sıkça tekrarlanmalardan doğar...
Diaspora, bir tekrarlamadır, sayıklamadır, unutamamadır, akıldan çıkaramamadır. Diaspora kara sevdadır, gettodur... Bu sadece diasporadaki Ermeniler veya diasporadaki Türkler için böyle değildir. Anayurdundan istemi dışında çıkartılmış, gurbete düşmüş, yalnızlığı, kimsesizliği, yoksulluğu ve uzaklığı yaşayan her insanın da içine düşeceği bir haldir... Ne ki en tutkulu yeminler, söz verişler, affedemeyişler, kinler ve ütopyalar da, aynı diasporanın dikenli bahçesinden biter... Bir noktadan sonra diasporal söylemin dikte ettirdiği geçmişe dayalı kabustan başkası kalmaz ellerinizde... Hayat, diasporal söyleme teslim edilemeyecek kadar biricik oysa!
“Yüzleşmek” modern psikiyatrinin travmatik takıntıdan ve bağnazlık yükünden kurtulmak adına sunduğu kullanışlı bir çözüm olarak ifade ediliyor. Ama bunu ilişki kurmanın tek biçimi, tanışmanın, hukuk kurmanın, devlet olmanın, diplomasinin tek biçimi olarak dayatırsanız, bir noktadan sonra ilişkisizliğe, tanımsızlığa mahkum edersiniz öz dilinizi... Bir muhacir ve melezin hem katliama uğramış Ermenilerin ailelerinden hem de katliama uğramış Türk ve Kürtlerin ailelerinden “özür dilemesi”, tarafları rahat ettirecek ve hayatı sağaltacaksa, ben özür diliyorum. Herkesten. Ama dedim ya safkan değilim ve sözüm melez, sözüm değersiz ne yazık ki...




http://www.habervaktim.com/yazar/9963/koken_aciklamasi_canan_hanimi_tatmin_edecek_mi.html
 
evet insanın soyu sopu onu ne ilgilendiriyor dinime dahleden bari muselman olsa bu vekilin kocası mason üstadı onuda açıklasın içi rahata eder...
 
evet insanın soyu sopu onu ne ilgilendiriyor dinime dahleden bari muselman olsa bu vekilin kocası mason üstadı onuda açıklasın içi rahata eder...

gül koymuş işte ortaya soyunu,kaldıki ben onada karşıyım,peki arıtmanın kocası şu bu olsa ne olur. onunda soyu lazım değil millete.. millet hizmet ve güven,arıyor soy sop değil. bu ülkede karasu paşalar,mohitzler emanuelller görev yapmaya başlıyalı işler karıştı zaten.. morrison süleymanlarda 40 yıl iktidardı.sonuçta vatan nerde millet nerde deniyor..
 
Geri
Üst