Jung Psikolojisinde Archetype

Archétype Nedir?
(Yun. arkhetypos; Lat. arkhetypus; İng. archetype; Fr. archétype; Al. archetyp)
Model, örnek. Platon’da, duyusal dünyadaki şeylerin, maddî olmayan, değişmeyen ezelî-ebedî modeli. Yetkinlikten yoksun, gelip geçici şeylerin kendisinden pay aldıkları, kendisine göre biçimlendikleri örnek, model, ezelî ve ebedî ilke. İdea. Özellikle empirist felsefede, idelerimizin upuygun olabilmesi için, kendisine uymak durumunda oldukları model.
Malebranche ve Berkeley’de Tanrı’nın zihindeki idesi. Dine, dinî tören, ayin ve efsaneye ilişkin geniş kapsamlı inceleme. Jung psikolojisinde, kolektif bilinçdışından doğan ve efsanelerde, masallarda, sağlıklı ya da nevrotik öznenin bütün imgesel ürünlerinde ortaya çıkan yapı.
Jung Psikolojisinde Archétype
Jung’un psikanalizde bir devrim yaratan kolektif bilinçdışı ve bu bağlamda getirdiği kavramlar, fizikteki kuantum, biyolojideki genler durumunda mühim araştırmaların sonucudur. O da bir fizikçi veya biyolog gibi kolektif bilinçdışını ve bunun arketip adı verilen işlevsel birimlerini irdelemeye başlamıştır. Arketipler herkeste görülen özdeş psişik yapılardır. Bunlar top yekûn insanlığın en eski mirasını oluştururlar. Jung temelde arketipleri tüm insanlığa has ortak davranış özelliklerini ve tipik deneyimleri başlatma, kontrol etme ve yönlendirme kapasitesine sahip doğal nöropsişik merkezler olarak görmüştür. Bu şekilde uygun koşullarda arketip sınıf, din, ırk coğrafî konum yahut tarihsel devir farkı gözetmeksizin benzer düşüncelere, imgelere, duygulara yol açmaktadırlar. Kişinin kolektif bilinçdışını bütünüyle arketipik donanımı oluşturmaktadır. Kolektif bilinçdışının otorite ve gücü Jung’un kendilik olarak adlandırdığı kişilik bütünlüğünü sağlayan merkezî bir çekirdekte toplanmıştır.
Her ne kadar Jung hiçbir zaman Freud’un bireysel gelişimde kişisel deneyimlerin kapsamlı yer tutmasına ilişkin görüşleriyle zıt düşmese de bu gelişimin önceden yapılanmamış bir kişilikte ortaya çıktığı fikrine karşı çıkmıştır. Aksine, Jung açısından kişisel deneyimin rolü kendilikteki arketipik potansiyeli harekete geçirmek, mevcut olanı geliştirmektir. Bedenlerimiz salt yediğimiz şeylerin mahsulü olmadığı gibi, ruhlarımız da sadece deneyimlerimizin bir ürünü değildir.



















Bu şema Jung’a ait ruh modelini göstermektedir. Model şöyle açıklanabilir: model adeta üç katlı bir soğan gibi veya bir küre şeklinde düşünülmelidir. Kendilik merkezde yer alıp, tüm sisteme nüfuz edici bir güce sahiptir. Üç konsentrik (ortak merkezli) dairenin içinde arketiplerden oluşmuş kolektif bilinçdışı yer almaktadır. Dış daire bilinci temsil ederken bir gezegenin güneşin etrafında yahut ayın dünya çevresinde devinimi gibi, dış daire de ego odağıyla adeta sistemin bir uydusudur. Bilinç ve kolektif bilinçdışı arasında her biri bir arketipe bağlı komplekslerden oluşmuş kişisel bilinçdışı yer almaktadır: Kompleksler arketiplerin bir tezahürü olduğundan bunlar kişisel ruhta arketiplerin kendilerini belli etme aracıdır.
Anne arketipi çocuğun kişisel ruhunda gerçekleşen en öncelikli arketiptir. Bu arada, çocukta yerleşik bir yapıda olan anne arketipine davranış ve kişisel özellikleri kafi ölçüde benzeyen bakıcı kadın yatkınlık aracılığıyla çocuğun ruhunda anne arketipi olarak yer tutar, annesi olarak kabul edilmesine imkan verir. Daha sonraları bağlılık ilişkisi geliştikçe arketip çocuğun kişisel ruhunda anne kompleksi biçiminde aktif hale gelir. Benzeşim ve yatkınlık aracılığıyla aynı zamanda bebek, annedeki çocuk arketipine işlerlik kazandırır. Bu bileşkenin her bir parçası diğerindeki arketipi uyandıran algısal bir alan yaratır. O çoğu psikologun iddia ettiği gibi çocuğun anne şefkati karşısında pasif alıcısı, dolayısıyla anne tarafından beslendiklerinden onlara karşı bağlılık besledikleri görüşünün tersine, çocuğun dünya ile etkileşimlerinde aktif bir rol üstlendiklerini ileri sürmüş, yeni doğmuş bir çocuğun ruhunun mutlak manada bir hiçlik taşıdığı, bir tabula rasa olduğu -yukarıda geçtiği anlamıyla- görüşünün bir yanılsamadan ibaret olduğunu savunmuştur. Bizler kendi soyumuza ait tipik deneyimlerimize imkan veren fıtrî bir psişik yapıyı da beraberimizde getiririz.
Her arketip temelde bir düalizme sahiptir; çünkü o, psişik olmanın yanı sıra nörolojik bir yapıdadır, hem ruh, hem de maddedir. Jung bunu tüm psiko-fiziksel olayların zorunlu bir önkoşulu olarak görmüştür. Ona göre, ‘arketipler bilinçli aklın gizli esaslarıdır veya diğer bir benzetmeyle bunları ruhun dar anlamda yalnızca toprağa değil genel olarak tüm dünyaya saldığı köklerdir’. Arketipik yapılar yalnızca tüm canlı organizmaların varolma ve hayatta kalmalarının temel bir koşulu değildir. Bunlar aynı zamanda inorganik maddelerin davranışlarını denetleyen yapılarla devamlılık arz eder. Bu açıdan, bir arketip salt psişik bir oluşum olarak düşünülmemeli, fakat genel olarak maddeye bir geçiş köprüsü olarak mütalaa edilmelidir. Jung kimi zaman arketipin katıksız fiziksel olan yönünü psikoid arketip olarak tanımlamıştır.
Arketiplerin ortaya çıkışı ise şöyledir:
Arketipler imgelere dönüşen ruhsal süreçler veya insan davranışlarının en eski modelleri veya içgüdülerin kendi portreleri olarak tanımlanabilirler. Bireyin bakış açısından, arketipler başlangıçtan beri var olan; kolektif bilinçdışının ayrılmaz birer parçasıdırlar, dolayısıyla bireysel büyüme ve çürümeden etkilenmezler. Bu psişik yapının ve onun öğelerinin, arketiplerin, yaratılıp yaratılmadıkları bir metafizik sorunudur ve psikoloji tarafından yanıtlanamaz. Arketip metafizikseldir, çünkü bilinci aşar, esasen ruhsal bir alana aittir. Açıkça ifade etmek gerekirse arketip ezeli ve ebedi bir varoluştur ve söz konusu olan tek şey bilinç tarafından algılanabilip algılanamayacağıdır. Birçok psişik seviyede ve çok farklı açılarla ortaya çıkabilir. Bireysel bir duruma adapte edilmiş, ancak temel yapısını ve anlamını koruyan, bir biçime bürünebilir- tıpkı bir melodi gibi transpoze edilebilir. Bu örneğin dişili gösteren, bir diyagramla açıklanabilir. Ancak dişilin çok çeşitli açıları veya ifadelerinden yalnızca bir kısmı gösterilebilir. Gestalt sabit kalır, içeriği sabit kalır. Bu sıra şöyledir:
A-Gece, bilinçdışı, alıcı
B-Deniz, su vb.
C-Dünya, dağ vb.
D-Orman, vadi vb.
E-Mağara, yer altı dünyası, derinlikler vb.
F-Ejderha, balina, örümcek vb.
G-Cadı, peri, kutsal bakire, vb.
H-Ev, kutu, sepet, vb.
I-İnek, kedi vb.
J-Gül, lale, erikçiçeği vb.
K-Atasal Anne
L-Büyükanne
M-Kişinin kendi annesi
Tüm bu maddeleri ardarda ve birbirinin ardı sıra küçülen daireler olarak düşündüğümüzde daha iyi anlaşılabilir.
 

HTML

Üst