JaPoNyA

japon12

New member
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
1,786
Reaction score
0
Puanları
0
Japonya


Japonya (Japonca:, Nihon ya da Nippon, resmî adı , Nihon-koku ya da Nippon-koku (yardım•bilgi)) Doğu Asya'da bir ada ülkesidir. Büyük Okyanus'ta bulunan Japonya Çin, Kore ve Rusya'nın doğusunda, kuzeyde Okhotsk Denizi'nden güneyde Doğu Çin Denizi'ne kadar uzanır. Japonca adını oluşturan kanji karakterler "güneş" ve "köken" anlamına gelir. Bu nedenle Japonya "Doğan Güneşin Ülkesi" diye de bilinir.

japon alfabesi



Japonya üç binden fazla adadan oluşur. Bu adaların en büyükleri olan Honşu, Hokkaido, Kyuşu ve Şikoku adaları ülkenin %97'sini oluşturur. Adaların çoğu dağlıktır ve bazıları yanardağlardan oluşur. Japonyanın en yüksek dağı olan Fuji Dağı bir yanardağdır. Japonya 128 milyonluk nüfusyla dünyanın nüfus açısından onuncu büyük ülkesidir. Başkent Tokyo'nun bulunduğu alan çevresinde bulunan şehirlerle birlikte 30 milyonunun üzerindeki nüfusuyla dünyanın en büyük metropolitan alanını oluşturur.

Arkeolojik araştırmalar Paleolitik çağın son döneminden beri insanların Japon adalarında yaşadığını gösterir. Yazılı tarihte Japonya'nın adı ilk olarak 1. yüzyıldan kalma Çin metinlerinde geçer. Japonya'nın tarihi dış dünyadan etkilendikten sonra çok uzun yıllar boyunca tecrit olmasıyla şekillenmiştir. Günümüzdeki Japon kültürü dış etkiler ile iç gelişmelerin bir karışımından oluşmaktadır. 1947 yılında anayasanın kabulünden beri Japonya parlamenter cumhuriyet ile yönetilmektedir. Devletin başı Japon imparatoru, hükümetin başı ise başbakandır. Seçimle işbaşına gelen bir parlamentosu vardır.

Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya göre Japonya Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra dünyada ikinci sıradadır. Birleşmiş Milletler, G8 ve APEC üyesidir. Savunma bütçesi dünya beşincisidir. Dünyanın en büyük dördüncü ihracatçısı ve en büyük altıncı ithalatçısıdır.

Tarihi

Taşdevrinden 4'ncü yüzyıla kadar
1600'lere ait bir Japonya haritası
2. Dünya Savaşı sonrası Japonyanın işgal güçleri tarafından yönetim planı

Japon takımadalarına, ilk olarak adaların hala Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde, yaklaşık 100 bin yıl önce yerleşilmişti. Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır. Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir. Jomon stili (sicim desenli) kaplar nedeniyle, MÖ. 8 bin ile MÖ. 300 yılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.

MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya'da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük yaşamlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır. Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pek çok küçük devlet kurulmuştur. MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.

Kültür

Kimono da Japon kültürünün en önemli unsurudur. Kimono giyen Japonlar adeta sihirli çubukla büyülenmişcesine seremonik ve kibar davranışlar sergilerler. Kimononun da farklılıkları vardır. Evli bayanların kimonolarının kolları kısadır. Bekarların ise uzundur. 20 yaşına basan genç kızlar aile içinde seremoniyle kimono giyer ve 20 yaşını kutlar.

Japonlar seremonilerinde hep dingin bir ruha sahip olup doğayla bir yaşamaya çalışırlar. Kadō (Halk diliyle İkebana da denir) da dünyaca ünlü Japon çiçek süsleme sanatıdır.

Geleneksel Japon kültüründe kadın-erkek ayrımı yoğun olarak vardır. En basitinden Japonca'da 'erkek dili' ve 'kadın dili' vardır. Erkekler oldukça erkeksi bir dille konuşurken kadınların bu dile ait kelimeleri ünlemleri kullanması pek doğru bulunmaz. Ancak günümüzde Japon kültüründe egemen olan yabancılaşma her alana olduğu gibi dile de etki etmiştir.

Japon Yemekleri

Bir ülkeyi daha iyi tanıyabilmek için o ülkenin yemeklerinden yemek lazımdır. Bir ülkenin yemekleri o ülkenin ulusal karakterini, lezzet tercini, estetik anlayışını, hayat biçimini vb. gösteren öğelerden biridir. Bu sebeptendir ki Yemek Kültürü denilir.

Japon mutfağı deyince insanların ilk aklına gelen sushi olur fakat aslında, tempura, sukiyaki, udon, okonomiyaki, soba, ramen vb. yemekleri ile çok çeşitli ve zengin bir mutfaktır. Aşağıda Japon mutfağından sizler için seçtiğimiz bazı önemli yemekleri ve kısa açıklamalarını bulacaksınız.

Japon mutfağı deyince pirincin önemini vurgulamadan geçmek olamaz. Biz Türklerdeki ekmek kültürü neyse Japonlarda da pirinci aynı şekilde görebiliriz.Bunun yanında bir ada ülkesi olması dolayısı ile balık ve deniz ürünleri, birçok kültürün Çin’den gelmesinden dolayı da Çin mutfağının etkileri de oldukça hissedilebilir.

Birçok kaynak Japonların uzun yaşamalarını yemek adetlerine bağlamaktadır. Japon mutfağını yakından incelediğinizde bunda oldukça büyük bir gerçek payı bulabilirsiniz. Buna başlıca örnek vermek gerekirse Japonlar doğaya olan bağlılıklarından dolayı mümkün olduğunca yemeklerinde kullandıkları malzemelerin doğal özelliğini bozmamaya gayret ederler.

Aşırı baharatlı, tuzlu veya tatlı yemeklere Japon mutfağında rastlamanız oldukça nadirdir. Japonya’da bir restorana gittiğinizde en zor bulacağınız şet tuz olacaktır, genelde Japonlar bizlerin tuz serptiğimiz yerlerde soya sosu kullanırlar. Aynı şekilde bir Japon için Türk tatlılarımız aşırı tatlı olması sebebi ile bir işkenceye dönüşebilir (THY’nin Japonya uçuşlarında baklavayı kaldırmasını şiddetle tavsiye ederim).

Japon yemekleri biz Türkler için ilk başta oldukça lezzetsiz, tatsız gelebilir, fakat eğer alışırsanız inanıyorum ki vazgeçemeyeceğiniz yemekler arasında baş sıraya girecektir. Ayrıca yemek adabı için ilgili sayfamıza da bakmanızı tavsiye ederiz.

Pirinç Pilavı (Gohan)
Pirinç pilavı Japonya’da öğlen ve akşam yemeklerinde yan yemek, sabah kahvaltısında ise çiğ yumurta ve soyu sosu (tamago-kake-gohan), natto veya diğer soslar ile karıştırılarak ana yemek olarak yenir. Japon pilavı yağ, tuz veya diğer tatlandırıcılar konulmadan sadece haşlanarak yapılır ve genelde yemeğin yanında veya sonunda servis edilir.

Miso Çorbası
Miso çorbası sabah, öğlen ve akşam yemeklerinde yan yemek olarak gelir. Miso adı verilen, ezilmiş soya fasulyesi macununun sıcak su ile karıştırılması ile hazırlanır. İstenirse içine nori, yeşil soğan gibi tatlandırıcılar da konulabilir.

Sushi
Sushi birçok kişinin düşündüğünün aksine “çiğ balık” değil sushi sirkesi ile hazırlanmış sushi pilavı yemekleridir. Ve birçok değişik sushi çeşitleri mevcuttur.

Sashimi
Sahimi çeşitli çiğ balıklardan hazırlanan bir yemektir, doğru ve taze balık ile hazırlanmış ise tadına doyum olmaz. Genelde soya sosu ve wasabi (yaban turpundan yapılan çok ama çok acı bir çeşit macunsu tat verici) karıştırılıp bu karışımın içine batırılarak yenir.

Onigiri
Onigiri için Japon sandviçi ifadesini kullanırsam sanırım yanılmış olmam. Etrafı nori (kurutulmuş yosun) ile kaplı sushi pilavından yapılan ve ortasında umeboshi (turşusu yapılmış Japon eriği), karides, tavuk, ton balığı, somon balığı vb. bulunan oldukça popüler bir yiyecektir.

Domburi
Üzerinde tempura (tendon), dana eti (gyudon), yumurta ve tavuk (oyakodon), tonkatsu (katsudon) gibi yiyecekler bulunan ve büyükçe bir kase ile servis yapılan bir yemek çeşididir.

Kare Raisu
Köri sosu ile yapılan içinde tavuk, havuç, patates olan ve istenirse üzerine tonkatsu vb konularak da yenilen bir yemektir. Köri orijin olarak Hindistan’dan gelmedir fakat, yüz yıldan fazladır Japon mutfağında kullanılmaktadır.

Soba
Soba, kara buğday ve buğday unundan yapılan geleneksel bir Japon yemeğidir. Makarna gibi incedir, çeşitli ekler ile sıcak veya soğuk olarak yenilir.
Udon
Udon’da aynı soba gibi servis yapılır. Buğday unundan imal edilir. Fakat soba’dan daha kalın ve daha açık renktedir.

Ramen
Ramen için ben Japonya’nın “döner ekmeği” ifadesini kullanacağım. Aslen Çin’den gelmiştir, fakat Japonya’da o kadar popülerleşmiştir ki Japon mutfağının vazgeçilemez bir parçası olmuştur.

Yakitori
Sözlük anlamı “tavuk ızgarası” demektir. Tavuğun çeşitli parçaları ve organları küçük şişlere dizilerek ve tatlı bir sosa batırılarak yapılır.

Tempura
Tempura ekmek kırıntılarına batırılmış deniz mahsulleri, sebze veya mantarların tavada kızgın yağ ile kızartılması ile yapılır. Orijin olarak 16. yy’da Portekizliler tarafından Japonya’ya gelmiş fakat bütün dünya da Japon yemeği olarak ün salmıştır.

Okonomiyaki
Bu yemeğe ise un, lahana, et, deniz mahsulleri ile hazırlanan bir tür Japon pizzası diyebiliriz. Restoranlarda genelde size hamurunu ve malzemelerini ayrı ayrı getirirler, ve siz masada bulunan ızgara üzerinde kendi keyfinize göre karıştırıp hazırlar ve yersiniz. Eğer Japonya’da Kansai bölgesine giderseniz mutlaka bir okonomiyakiciye uğramanızı şiddetle tavsiye ederiz.

Gyoza
Gyoza bizim mantımıza çok benzer. İçerisinde bol sarımsak, çeşitli sebzeler ve et karışımından bir malzeme bulunan hamurun ızgarada kızartılması ile yapılır. Gyoza da Japonya’ya Çinden gelmiş yemektir.

Sukiyaki
Sukiyaki masa üzerine bir ısıtıcı, onun üzerine de kaynar su ile dolu bir tencere koyarak servis yapılır. Malzemeler (ince kesilmiş et, çeşitli sebzeler, mantarlar ve tofu) çiğ olarak gelir. Yiyecek kişiler bu malzemeleri masadaki kaynar suya batırıp ısıtır ve ellerinde bulunan içinde çiğ yumurta olan kaseler batırarak yerler.

Dinler

Nara'da bir olansa çoğunlukla halkın her iki dinin de törenlerine katılmasıdır.

Örneğin düğün törenleri genelde şinto dininin kurallarına göre de yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi. Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan gelmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hıristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir.

Çay Töreni

Sadō'nun kurucularından Sen no Rikyu (1522-1591)

"Sadō" (Çay Yolu) veya "Çanoyu" (Çayın sıcak suyu) adı verilen çay töreni 15. yüzyıla kadar geriye gider. Törenin esası, ev sahibinin konuklarına çay hazırlaması gibi gündelik bir ihtiyaca dayanır. Çay ikramı zaman içinde törensel bir nitelik kazanmıştır. Ev sahibi ve konuklar bu törenin ayrıntılı kurallarına büyük bir ciddiyetle uyarlar. Bu kurallar töreni olabildiğince sadeleştirir. Çay töreni başlı başına kurallar bütününden ibaret değildir. Bunun için bahçe düzenlemesinden çay odasının döşenmesine kadar birçok ön hazırlığın özenle önceden yapılmış olması gerekir. Çay törenine hazırlanmak, mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar birçok alanda asgari bilgileri öğrenmek anlamına gelmektedir. Bu hazırlıklar çay töreninin mükemmelliği için şarttır. Bahçenin güzellikleri arasından çay odasına geçen konuklar, gördükleri güzellikler ve yaşadıkları sükunetle çay törenine hazırlanmaktadırlar. Çay töreninde ağırlıklı olarak Zen Budizmi'nin etkisi görülür. Tören ilk bakışta can sıkıcı bir oyun, gereksiz kurallar bütünü gibi gelebilir. Ancak amaç çay yapıp içmekten çok, doğaya karışmak, onun içinde kaybolmak, bu yolla ruhu aydınlatmaktır. Doğallığın yanı sıra sükunet, sadelik estetik ve zarafetle örülü bir arınma sürecidir çay töreni. Hareketler son derece yavaştır, bu nedenle çay yapımı için gerekli eylemlerde olabildiğince tasarruflu olup, yapılması gereken hareketleri çok incelikle hesaplayıp, bunu zarafetle gerçekleştirmek gerekmektedir. Sonuçta ortaya çıkan uyum, ölçülülük ve güzellik izleyenlerin ruhunda ve zihinlerde kalıcı izler bırakacaktır.

Japon Bayramları, Festivalleri ve Ulusal Günleri


Matsuri olarak adlandırılan ve yıl içerisinde çeşitli zamanlarda kutlanan bayram ve festivallerin çoğu kraliyet döneminden günümüze kadar gelmektedir. Bu kutlamaların çoğu Çin ve Budist kökenlidir fakat Japonlar bu kutlamaları dini tören havasında yapmamaktadırlar. Ocak ayında kutlanan "Yetişkinler Günü" gibi bazı özel günler hafta sonları ile birleştirilmesi amacıyla daima pazartesi günleri kutlanır.

Bunların dışında Mart ile Nisan ayları arasında "Çiçek Seyretme"(Hanami), Mayıs ayında "Altın Hafta"(Golden Week), Temmuz 13 ile 15 arası bazen Ağustos ayında "Bon Festivali" (Obon) ve Eylül ayı ortalarında "Ay seyretme" (Tsukimi)dir.

Resmî Bayramlar


1 Ocak: Yılbaşı 元旦(Gan Tan)
Ocağın 2. Pazartesi: Yetişkinler Günü 成人の日(Seijin no hi)
11 Şubat: Kuruluşu'nun Günü 建国記念の日(Kenkoku Kinen no Hi) Japonya'nın ilk ve efsanevî İmparatoru Jinmu'nun tahtaya çıktığı gün (eski 紀元節 Kigen-Setsu)
Mart 20 veya 21: İlkbahar Gündönümü = Nevruz 春分の日(Shumbun no Hi)
29 Nisan: Şoowa Devri Anma Günü = Eski İmparator Hirohito'nun Doğum Günü 昭和の日(Şoowa no Hi)
3 Mayıs: Anayasa Bayramı 憲法記念日(Kenpoo Kinen Bi) Anayasa'nın yürürlüğe konulduğu gün
4 Mayıs: Yeşil Günü みどりの日(Midori no Hi)
5 Mayıs: Çocuk Günü こどもの日(Kodomo no Hi) (Tang no Sekku)
Temmuz'un 3.Pazartesi: Deniz Bayramı 海の日(Umi no Hi)
Eylül'ün 3.Pazartesi: Yaşlılara Saygı Günü 敬老の日(Kei-Rou no Hi)
Eylül 23 veya 24: Sonbahar Gündönümü 秋分の日(Shuubun no Hi)
Ekimin 2. Pazartesi: Spor Günü 体育の日(Taiiku no Hi)
3 Kasım: Kültür Günü 文化の日(Bunka no Hi) Anayasa'nın ilan edildiği gün
23 Kasım: Çalışmalara Teşekkür Günü 勤労感謝の日(Kinrou Kansha no Hi)
23 Aralık: İmparator Akihito'nun Doğum günü 天皇誕生日(Tennou Tanjoubi)

Kültürel Bayramlar

3 Şubat: Fasulye atma Seremonisi 節分(Setsubun)
3 Mart: Kızlar Festivali 雛祭(Hina Matsuri) 'Şeftali Bayramı' 桃の節句(Momo no Sekku)
7 Temmuz: Yıldız Festivali 七夕(Tanabata)
Eylül ortası: Ay seyretme 月見(Tsukimi)
15 Kasım: 3, 5 ve 7 yaş çocuklar için festival günü 七五三(Shichi Goo San: 7-5-3)
31 Aralık: Yeni yıl arifesi 大晦日(Oo-Misoka)Budistlere özgü Bayram

8 Nisan: Çiçek Bayramı 花祭り (Hana Matsuri): Buda'nın doğum günü<br^
Askerî Bayram

11 Kasım: Öz Savunma Kuvvetleri Günü 自衛隊記念日(Jiei Tai Kinen Bi)
Eski Askerî Bayramlar

10 Mart: Kara Kuvvetleri Günü 陸軍記念日(Rikugun Kinen Bi)

* Mukden Büyük Meydan Muharebesi(奉天大会戦)nde Rusları yendikten sonra Mukden Kalesi'ne girdiği gün (1905)

27 Mayıs: Deniz Kuvvetleri Günü 海軍記念日(Kaigun Kinen Bi)

* Japon Müşterek Donanması'nın Japon Denizi Muharebesi, Tsuşima Meydan Muharebesi(日本海海戦、対馬海戦)nde Rus Baltık Donanmasını yendiği gün (1905)

Yas Günleri

10 Mart: Tokyo Büyük Hava Hücum Günü 東京大空襲の日 (Tokyo Dai-Kushuu no Hi)

* Tokyo'da Hava bombardmanıyla 100.000'den fazla Japon sivil kaybının yaşandığı gün (1945)

23 Haziran: Okinawa'da Ölenlerin Ruhlarını Teselli Günü 沖縄「慰霊の日」(Okinawa 'İrei no Hi')

* 94.000 Japon'un Okinawa Adası Seferi'nin bitiş günü bombardımanla kaybedildiği (1945)

6 Ağustos: Hiroşima Atom Bombası Günü 広島原爆の日(Hiroshima Genbaku no Hi)

* Amerika'nın Hiroşima kentine ilk Atom bombasını attığı 140.000'den fazla insanın kaybedildiği gün (1945)
* 9 Ağustos: Nagasaki Atom Bombası Günü 長崎原爆の日(Nagasaki Genbaku no Hi)
* Amerika'nın Nagasaki kentine ikinci Atom bombasını attığı ve 70.000'den fazla insanın kaybedildiği gün (1945)

15 Ağustos: Mütareke Günü 終戦記念日(Shuusen Kinen Bi)

* Japonya'nın teslim olmasıyla II. Dünya Savaşı'nın bittiği gün (1945)

Kıyafet

Uzun bir dışa kapalılık döneminin ardından 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Batılılaşma çabaları, halkın kıyafetine de yansıdı. Bugünkü Batılı giyim tarzı, bu sürecin sonucudur. Ancak Japonlar Batılılaşma ile birlikte gelenekleri yaşatma, hatta geliştirme çabasını bir an olsun bırakmamışlardır. Bu çerçevede insanlar özel günlerde geleneksel kıyafet olan kimono giymeyi ihmal etmezler. Kimono vücudu saran ve belde geniş bir kuşakla (obi) bağlanan geleneksel ve dünyaca ünlü bir giysidir.Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da mezuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek Japonlar çoğunlukla kimono giyer. Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar. Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler. İyi bir kimono çok pahalıdır. Japonlar kimonolarına gözleri gibi bakarlar. Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir. Kimonoyu ve obi'yi düzgün olarak takmak kolay değildir. Bunun için kadınlar özel ders alırlar. Kimono giyildiğinde normal ayakkabı ve çoraplar giyilmez. Ayakkabı yerine yüksek tahta nalınlar (geta) olabileceği gibi pamuklu ya da deriden yapılmış (zori) sandaletler giyilir. Kimono ile özel pamuklu çoraplar olan (tabi) giyilir. Bu çorapların en ayırd edici özelliği başparmak yerinin de örülmüş olmasıdır. Çorapta baş parmak ile diğer parmaklar arasında, sandalet bağının geçmesi için oyuk bulunur. Kimonoya benzeyen diğer bir giyecek ise Yukata'dır. Yukata, pamuklu, basit, yazları festivallerde ya da evde bornoz gibi giyilen giyeceklerdir.

* Japonya aynı zamanda çizgifilmde ve bilgisayar oyunlarında dünyada birinci sırayı yer alır.
* Japonlar,süs bitkileri ve bahçeleri ile tanınırlar.
* M.S. 700'den önce bile Japonlar keyif için güzel bahçeler yapmışlardır.

Mitoloji

Amaterasu ...Amaterasu-oo-mikami Japon Şinto dininin güneş tanrıçasıdır. Japon imparatorluk ailesinin mitsel atasıdır. 天照大神 kelimesi Cennetlerde Parıldayan Tanrıça anlamına gelir. Kojiki'ye göre, onun kural tanımaz erkek kardeşi Susanoo her şeyi yerle bir edip, Amaterasu'nun pirinç tarlalarını, tapınakları tarümar edince, tanrıça (ki dişi olduğu konusunda tartışmalıdır) buna çok içerlenir ve Ama-no-Iwato isimli mağaraya gizlenir. Güneşini kaybeden dünya karanlıktır artık.

Diğer tanrılar onu saklandığı yerden çıkarmak için bir oyun kurarlar. Tanrıça Ama-no-Uzume mağaranın önüne bir ayna koyar ve baştan çıkarıcı bir dans etmeye başlar. Bu bir kutlamadır, ve gelen seslerden meraka kapılan Amaterasu mağaradan dışarı uzandığında kendi yansısından ürker. Bu diğer tanrıların onu çekip çıkarması için iyi bir fırsattır.

Torunu Ninigi-no-Mikoto'yu Japonya'da barışı sağlaması için yeryüzüne gönderir. Onun oğlu ise Japonya'nın efsanevi ilk tennoosu (imparatoru) olur üç kutsal silahı ile Kılıç, Mücevher ve Ayna. Bu Japonya'nın İmparatoru mitsel temellere bağlama eğilimini yansıtır. Bu yapı ikinci dünya savaşından sonra büyük ölçüde çökse de Tenno halen dinsel niteliklerini muhafaza ediyor.

Altyapı


2005 itibarıyla Japonya'da kullanılan enerjinin yarısı petrol, beşte biri kömür ve %14'ü doğal gazdan kaynaklanır. Japonya'da harcanan elektriğin bir çeyreği nükleer enerjiden kaynaklanır.

Japonya'da yollar için çok para harcanmıştır. 1,2 milyon kilometrelik kaplanmış yol ana ulaşım aracıdır. Japonya'da trafik soldan akar. Yüksek hızlı, bölünmüş, sınırlı erişimli paralı yollardan oluşan bir tek ağ, büyük şehirleri birbirine bağlar ve paralı yol girişimleri tarafından işlenir. Hem yeni hem de kullanılmış arabalar ucuzdur. Enerji verimliliği teşvik etmek amacıyla araba sahipliği ücretleri ve benzin vergileri uygulanır. Japonya'da araba kullanımı G8 ülkeleri arasındaki en düşüğüdür.

Demografi

Japonya, dünyanın en yaşlı nüfusuna sahiptir. Medyan yaş 44,7 yıl olup dünyanın en yüksek medyan yaş, ve Japonya nüfusunun %30,1'i 60 yaşından daha yaşlı olup 60+ yaş grubuna girenlerin dünyanın en yüksek yüzde oranına sahiptir.

Japonya'daki şehirler listesi

Japonya; Honşu, Hokkaido, Şikoku ve Kyushu adı verilen 4 büyük adaya ve 47 eyalete ayrılmıştır. Bu eyaletelerde toplam 3200 şehir, köy ve kasaba vardır.

Aomori
Chiba
Ehime
Fukui
Fukuoka
Fukushima
Gifu
Gunma
Hiroshima
Hokkaidō
Hyogo
Ibaraki
Ishikawa
Iwate
Kagawa
Kagoshima
Kanagawa
Kochi
Kumamoto
Kyoto
Mie
Miyagi
Miyazaki
Nagano
Nagasaki
Nara
Niigata
Ōita
Okayama
Okinawa
Osaka
Saga
Saitama
Shiga
Shimane
Shizuoka
Tochigi
Tokushima
Tokyo
Tottori
Toyama
Wakayama
Yamaguchi
Yamanashi

Karate

Karate, Japon silahsız savaş sanatı Karate Do (空手道:からてどう), için yaygın kullanılan kısaltılmış terim olup Japonca kara (空:から)boş + te (手:て) el + do yol, sanat kelimelerinden oluşmakta ve silahsız elin yolu/sanatı anlamına gelmektedir. Zen Budizmi ve Japon kültürü ile yoğrulan Karate, kişinin kendini; bedensel ve zihinsel olarak eğitmesi ilkesi üzerine kurulu, eğitim sistemi sayesinde insanı şiddetten uzaklaştıran, barışçıl duygular beslemesini sağlayan bir disiplindir.

Karate Okinawa adasında doğmuştur. Çin (özellikle Fujian) kaynaklı kempo tekniklerinin Ryukyu adalarının yerli dövüş stilleriyle kaynaştırılması sonucu Okinawa'nın çeşitli yer isimleriyle adlandırılan (Naha-te, Shuri-te, Tomari-te, vb.), ustadan ustaya önemli farklılıklar gösteren ve toplam bir terim olarak "Karate" (唐手) olarak bilinen savaş sanatları doğmuştur. Karate'nin bu erken dönemine ilişkin en önemli belge Çince yazılmış olan ve 20. yüzyıl başlarına kadar yaygın olarak kullanılan Bubishi (武備志) adlı kitaptır. Geleneksel Okinawa toplumunda Karate pēchin (親雲上) adı verilen samuray sınıfı tarafından öğreniliyordu.
Japon Budo'sunun Karate üzerindeki etkisinin 19. yüzyıla kadar sınırlı olduğu söylenebilir. Ancak 20. yüzyıl başında başta Gichin Funakoshi olmak üzere çeşitli Okinawalı ustaların Japonya'ya yerleşmeleri sonucu Karate Budo ile uyumlulaştırılmaya başlanmıştır. Bu aşamadan itibaren, gendai budō (現代武道) adı verilen modern Japon savaş sanatları ile birlikte gelişimini sürdüren Karate, biçim ve anlayış yönünden Jigoro Kano'nun Jujutsu kökenli Judo'yu yaratmasından önemli ölçüde etkilenmiştir. Yine bu dönemde Karate'nin "boş el" anlamına gelen 空手 biçiminde yazımı yaygınlaşmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'na kadar Japonya'da dahi çok bilinen bir dövüş tekniği değildi. Daha sonraları ABD'li işgali sırasında popülerliği artmıştır. Fakat Amerikan ordusu işgal sırasında kendine karşı kullanılma riskinden ürktüğü için bu savaş sanatının bir savunma sporuna çevirilmesini istedi. Bu istek o zaman Karate'nin duyulmasında büyük rol oynayan Funakoshi tarafından karşılandı ve Karate'nin ilk spor versiyonu oluşturuldu. Bu sayede öğrenmesi yıllar alan ve oldukça zor olan sanat tüm dünyada popüler hale gelebilmiştir. Daha sonra öğrencileri tarafından stili, Ustanın şiir yazarken kullandığı mahlası olan Shōtō, yer, okul anlamına gelen Kan ve metod, stil anlamına gelen Ryū kelimelerinin birleşimi olan Shōtōkan-ryū (松濤館流) veya kısaca Shotokan (松濤館) olarak adlandırılmıştır.

Terminoloji

Giysilerine Karate-gi, öğrencilerine karate-ka denir. Karate antrenmanları genel olarak üç kısımdan oluşur. Bunlar, Kihon, Kata ve Kumite'dir. Kihon karatedeki temel tekniklerin parça parça çalışılmasıdır. Kata, sıraları önceden belirlenmiş çeşitli tekniklerin belirli bir sıra ile uygulandığı Karatenin kuşaktan kuşağa aktarılması için oluşturulmuş alıştırmalardır. Kumite antrenmanda yapılan dövüş alıştırmasıdır.

Türkiye'de karate

Karate Türkiye'ye 1962 yılında Güreş antrenörü Halil Yüceses'in Japonya'dan dönüşü sonucu Judo ile birlikte girmiş, bazı Karate tekniklerinin çeşitli judo hocalarınca öğretilmeye başlanması ve Türk Silahlı Kuvvetleri yakın dövüş eğitiminde yer bulması üzerine tanınmıştır. 1969 yılında Judo Federasyonu teknik direktörü Michel Novowitch antrenör kurslarında judonun yanı sıra Karate eğitimi de vermiştir. Hakkı Koşar'ın öncülüğünü yaptığı Türkiye Amatör Karate Organizasyonu ile 1970'lerde judodan bağımsızlaşma sürecine giren Karate 1980'de Türkiye Judo Federasyonu'nun Türkiye Judo ve Karate Federasyonu olarak yeniden örgütlenmesiyle federasyonlaşmış, 1990'da ise Türkiye Karate Federasyonu kurulmuştur.

Türkiye'de Karate'nin ilk yıllarından itibaren JKA-Shotokan ekolü (Nakayama stili) açık bir egemenlik kurmuştur. Bu durum Karate'nin "geleneksel karate" ve savaş sanatı anlayışından çok bir müsabaka sporu olarak tanınmasına ve organize olmasına yol açmıştır. Türkiye Karate Federasyonu bünyesindeki spor karate faaliyetlerinin yaklaşık %95'i Shotokan stilindedir.
Karate Stilleri
Mevcut çok sayıdaki Karate stiline karşın, Dünya Karete Federasyonu (dolayısıyla Avrupa Karate Federasyonu ve Türkiye Karate Federasyonu) özellikle sportif faaliyetlerde standartlaşmayı sağlayabilmek için kata listeleri üzerinden dört stili kabul etmektedir:
• Shotokan Ryu
• Goju Ryu
• Shito Ryu
• Wado Ryu
Diğer Karate stilleri arasında ise aşağıdakiler sayılabilir. Bu stiller başta Dünya Karate-Do Organizasyonları Birliği (WUKO) olmak üzere çeşitli federasyon ve organizasyonlarda örgütlenmektedir.
Tam temaslı Karate stilleri:
• Ashihara
• Kyokushinkai
• Seido
• Shidokan
Dünya Karate Federasyonu dışındaki Geleneksel Karate stilleri:
• Uechi Ryu
• Shorin Ryu
• Chito Ryu

Kimono


(Japonca: 着物 -(きもの), kiru ve mono , kelime kelime çevirisi "giyilen eşya" yani "elbise". Kelimenin etimolojik kökeni ki yani "giymek" ve mono yani "şey"dir[1][2]) Japonya'nın geleneksel giysisidir. Aslında tüm giysi çeşitleri için kullanılan kimono sözcüğü sonradan hâlâ kadın, erkek ve çocuklar tarafından giyilen uzun giysiyi tanımlamak için kullanılmaya başlamıştır.

Kimono T şeklinde, ayak bileğine kadar uzanan düz hatlı, yakalı ve uzun kollu bir giysidir. Kollar özellikle bileklerde çok geniştir, genişliği yaklaşık olarak yarım metreye kadar varır. Geleneksel olarak, özel günlerde evlenmemiş kadınlar hemen hemen yere kadar uzanan çok geniş kollu kimonolar giyer. Giysi gövde etrafına sarılır ve her zaman sol taraf sağın üstüne gelir. Obi adı verilen geniş bir kuşak ile arkadan bağlanır. Kimonolar genellikle geta veya zori adı verilen geleneksel tahta sandallar ve tabi adı verilen çoraplarla giyilir. Kimononun içine, nagajuban denilen daha kısa bir kimono içlik olarak giyilir.



Tarihçe ve tanım


1870'li yıllarda kimonolu Japon kadını

Kimono 5. yy.dan itibaren Çin ile Japonya arasında başlayan yoğun kültürel ilişkiler sırasında Çin hanfusundan etkilenme yoluyla ortaya çıkmıştır. Kimono, kosode adı verilen ve iç çamaşırı niyetine kullanılan giysiden türemiştir. Modern kimono Japonya'nın Heian döneminde (794–1192) günümüzdeki şeklini almaya başlamıştır. O dönemden beri hem erkek hem de kadın kimonosunun temel biçimi değişikliğe uğramadan kalmıştır.
Geleneksel olarak tüm kadın kimonoları tek bedendir. Kimono giyenler, kendi bedenlerine uydurabilmek için kumaşı katlayarak vücutlarına sarar. Kimono tek bir kimono kumaşı topundan üretilir. Kumaş topları standart boyutlarda üretilir ve kumaşın tamamı tek bir kimono yapmak için kullanılır. Tüm geleneksel kimonolar elde dikilir, hatta kimono kumaşları da genellikle elde dokunup bezenir. Kimono kumaşı üretilirken, pirinç kolası ile yapılan Yuzen boya koruma tekniği, shibori ve el ile boyama teknikleri kullanılır.
Geçmişte, kimonolar yıkanmak için tamamen sökülür, sonra tekrar dikilirdi. Modern kumaşlar ve temizleme yöntemleri buna gerek bırakmasa da, geleneksel kimono temizliği hâlâ uygulanmaktadır. Kimonoyu saklamak amacıyla bazen dış hatlara teyelleme yapılır, böylece buruşup kırışması önlenir ve kimononun katları düzgün şekilde korunur.
Renk, kumaş ve stil ile obi gibi aksesuarlar zamanla çeşitlilik göstermiştir.
Değişik kullanım yerleri için çok resmîden gündelik kullanıma çeşitli kimonolar vardır. Bir kadın kimonosunun resmiyet derecesini genellikle kumaşın cinsi ve deseni ile rengi belirler. Genç kadınların kimonosu daha uzun kollu olur ve daha yaşlı kadınların oldukça resmî kimonolarından daha fazla işlemelidir. Erkek kimonoları genellikle tek bir temel biçimdedir ve genellikle aşırıya kaçmayan renklerde olur. Resmiyet derecesi aynı zamanda aksesuarların tipi ve rengiyle, kumaşın cinsi, kamonun (aile arması) sayısı ya da olmamasıyla da belirlenir. İpek en çok arzulanan ve en resmî kumaştır. Pamuklu gündelik kimonolarda kullanılır. Günümüzde polyester kimonolar da gündelik amaçlı kullanılmaktadır.
Günümüzde artık hem erkek hem de kadın kimonoları değişik boy ve bedenlerde bulunmaktadır. Tek bir kumaş topundan kimono yapılma geleneği nedeniyle büyük bedenleri bulmak çok zordur ve ısmarlama yaptırmak da çok pahalıdır. Sumo güreşçileri gibi çok uzun boylu ya da iriyarı kişiler kimonolarını ısmarlama yaptırmak zorundadır.
Kimonolar pahalı olabilir. Bir kadın kimonosu kolaylıkla 10.000 ABD dolarının üzerine çıkabilir. Kimono ile birlikte, içlikler, obi, bağlar, çorap, sandal ve diğer aksesuarların tamamı 20.000 ABD dolarının üzerinde satılabilir. Bir tek obi birkaç bin dolara satılabilir. Tipik kimonolar, ya da geleneksel sanatları icra edenlerin giydiği kimonolar çok daha ucuzdur. Bazıları kimonosunu kendisi yapar ve eski kimonolarını tekrar tekrar kullanır. Daha ucuz ve makine ile dokunan kumaşlar el ile boyanan geleneksel ipek kumaşların yerini almaktadır. Japonya'daki kullanılmış kimono pazarında ikinci el kimonolar 500 yene satılmaktadır. Kadınlar için yapılan obi genelde pahalıdır. Basit desenli veya düz renklileri 1.500 yen kadar düşük fiyata olsa da yüzlerce dolara da satılırlar ve üstelik deneyimsizler için obi yapmak kolay değildir. Erkekler için yapılan obiler ise ipek bile olsa daha ucuzdur çünkü erkekler kadınlardan daha dar ve kısa obi kullanırlar.
Kimonolar hiçbir zaman israf edilmez. Eski kimonolar değişik şekillerde tekrar kullanılır. Değiştirilerek haori, hiyoku ya da çocuklar için kimono yapılabilir. Kumaşı, benzer kimonoları yamamak için, el çantası ya da benzeri kimono aksesuarları yapmak için kullanılır. Daha küçük parçalardan değişik örtü, çanta ya da çay seremonisinde kullanılan peçeteler yapılır. Bel bölgesinden aşağısı zarar görmüş kimonolor hakamanın altına giyilerek zarar görmüş bölge saklanır. Hatta eski kimonolardaki ipek ipliği çözüp, erkek kimonoları için heku obi genişliğinde kumaş dokuyanlar bile vardır. Bu çözme-yeniden dokuma tekniğine "Saki-Ori" denir.
Günümüzde kimono genellikle özel günlerde ve kadınlar tarafından giyilir. Az sayıda yaşlı adam ve daha da az sayıda erkek günlük olarak kimono giymektedir. Erkekler kimonoyu daha çok evlilik törenlerinde ve çay seremonisinde giyer. Kimono hem erkek hem de kadınlar tarafından kendo gibi bazı sporlarda giysi olarak kullanılır. Profesyonel sumo güreşçileri de, ring dışında toplum önüne çıktıklarında geleneksel Japon giysileri giymeleri gerektiği için genellikle kimono giyerler.
Japonya'da kimono ile hobi olarak ilgilenen birçok kişi vardır, hatta yalnızca kimononun nasıl giyildiğini öğreten kurslar bile bulunmaktadır. Bu sınıflarda mevsime ve özel günlere uygun desenlerin ve kumaşların seçilmesi, kimono içliklerinin ve aksesuarlarının uyumu, gizli anlamlarına dikkat ederek kimono ve hiyokuların giyilmesi, obi seçimi ve kuşanması ve diğer konular öğretilmektedir. Kimono de Ginza gibi yalnızca kimono kültürü ile ilgilenen klüpler de bulunmaktadır.

Kadınlar için kimono

Çay seremonisinde ipek kimono giyen kadın
Modern kimono, geleneksel kimono kadar karmaşık değildir. Festivaller ve diğer resmî olmayan durumlarda giyilen kimonolar yalnızca iki kattan ya da bir kat ve gizli ikinci yakadan oluşur. Resmî olmayan bu kimonolar basit desenli veya tek renkli obiler ile giyilir. Tam takım resmî kimonolar genellikle gelinler, geyşalar, hostesler tarafından veya çok resmî olaylarda giyilir.
Tipik bir kadın kimonosu on iki ya da daha fazla parçanın kuşanılmasıyla giyildiği için, Japon kadınların çoğu yardım almadan geleneksel kimonoyu giyemeyebilir. Her birinin kendine özgü giyinme ve kuşanma şekli vardır. Özel günlerde profesyonel kimono giyme uzmanları kadınların kimono giymelerine yardım eder. Kimono giydiricileri lisanslı olarak kuaför salonlarında çalışırlar ve evlere de giderler.
Kimono seçimi sembolizm ve ince sosyal mesajlarla yüklüdür. Yapılan seçim kadının yaşına, medeni hâline ve olayın resmiyet derecesine bağlıdır. Azalan resmiyet derecesiyle kimonolar şöyle sınıflanır:


Kimono giyen "maiko"lar (çırak "geiko"lar)
• Kurotomesode (黒留袖): Yalnızca bel altından itibaren desen konan siyah kimono. Evli kadınlar için en resmî kimono "kurotomesode"dir. Genellikle evlilik törenlerinde gelinin ve damadın annesi tarafından giyilir. Kurotomesodede, genellikle, kollarda, göğüste ve arkada olmak üzere beş tane kamon bulunur.
• Furisode (振袖): Furisode sallanan kollar diye çevrilebilir. "Furisode"nin kol uzunluğu genellikle 99-107 cm arasındadır ve evlenmemiş kadınlar için en resmî kimonodur. Kimononun tamamı desenlerle kaplıdır ve genellikle Seijin Shiki (成人式) adı verilen erginliğe giriş gününde ve düğünlerde gelinin evlenmemiş yakınları tarafından giyilir.
• Irotomesode (色留袖): Tek renkli ve yalnızca belden aşağısı desenli bir kimono çeşididir. Irotomesode, kurotomesodeden biraz daha az resmîdir ve genellikle düğünlerde gelinin ya da damadın yakın akrabası olan evli kadınlar tarafından giyilir. Bir "irotomesode"de üç ya da beş kamon bulunabilir.
• Hōmongi (訪問着): Hōmongi ziyarete giyilir diye çevrilebilir. Desenlerin omuzlardan, dikiş ve kollardan akmasıyla ayrılan hōmongi tsukesageden biraz daha resmîdir ve hem evli hem de evlenmemiş kadınlar tarafından giyilir. Genellikle gelinin yakın arkadaşları düğünde giyer. Ayrıca gala gibi resmî partilere de giyilir.
• Tsukesage (付け下げ): Belden aşağısı, daha resmî olan hōmongiye nazaran daha az desenli olan tsukesage hem evli hem de evlenmemiş kadınlar tarafından giyilir.
• Iromuji (色無地): Tek renkli ve hem evli hem de evlenmemiş kadınlar tarafından giyilen kimono. Genelde çay seremonilerinde giyilir. Boyalı ipek kumaş, jakar benzeri rinzu figürleri içerebilir ancak farklı renkli desenler bulunmaz.
• Komon (小紋): İnce desen. Küçük ve giysi üzerinde tekrarlanan bir desen taşır. Rahat kullanım için olan bu kimono güzel bir obi ile birlikte şehirde, lokanta için kullanılır. Hem evli hem de evlenmemiş kadınlar giyebilir.
o Edo komon (江戸小紋): Edo komon küçük noktaların büyük bir desen oluşturarak öbeklenmesi ile kendini gösteren bir "komon" çeşididir. Edo komon boyama tekniği Edo döneminde samuray sınıfı ile birlikte ortaya çıkmıştır. Bu kimono resmiyet açısından iromuji ile aynıdır ve üzerine kamon işlendiğinde tsukesage veya hōmongi yerine de giyilebilir.
• Yukata (浴衣): Resmî olmayan, genellikle pamuklu, keten ya da kenevir kumaştan yapılan yaz kimonosu. Yukata her yaştan erkek ve kadın tarafından genellikle açık hava festivallerinde giyilir. Genellikle onsen adı verilen kaplıcalarda da giyilir. Her kaplıca konuklar için kendi deseniyle yukata bulundurur.
Kimononun deseni hangi mevsimde giyilmesi gerektiğini de belirleyebilir. Örneğin kelebekler ve kiraz çiçeği tomurcukları içeren desenli bir kimono ilkbaharda ya da yazın giyilmelidir. Sık kullanılan bir sonbahar deseni de Japon akçaağacının kızıl yaprağıdır. Kış için ise bambu, çam ve ume (japon kayısısı) tomurcukları gibi değişik desenler kullanılır.

Erkekler için kimono


Kadınların giydiği kimonolarla kıyaslanınca erkeklerin giydikleri daha basittir ve çoraplarla sandallar sayılmazsa genellikle beş parçadan oluşur.
Erkek ve kadın kimonoları arasındaki en dikkat çekici fark kollardadır. Erkek kimonolarında kollar ya tamamen ya da alttan 3 ila 8 cm'den fazla ayrık olmamak kaydıyla büyük oranda gövdeye bağlıdır, kadın kimonolarının kolları ise hem geniş hem de gövdeye bağlı değildir. Hemen altından obi geçeceği için erkek kimonolarının kolları daha az geniştir. Halbuki kadın kimonolarının kollarının büyük kısmı gövdeye dikili olmadığı için obiye bir engel teşkil etmez ve geniş kollar obinin üzerinden aşağıya sarkar.
Günümüzde erkek kimonolarının başlıca farklılığı kumaşındadır. Tipik bir kimono koyu renk olur: Siyah, lacivert ve koyu yeşil, bazen de kahverengi çok kullanılan renklerdir. Kumaşlar genellikle mattır. Bazılarında belli belirsiz bir desen bulunur ve kendinden desenli kumaşlar günlük kimonolarda çok yaygındır. Daha da gündelik olarak kullanılan kimonolar açık mor, yeşil ve mavi gibi kısmen parlak renklerde de olabilir. Sumo güreşçileri ise küpeçiçeği ("fuşya") rengi gibi oldukça parlak renklerde kimonolar giyer.
En resmî kimono, göğüste, omuzlarda ve arkada beş kamon içeren sade siyah kimonodur. Biraz daha az resmîsi üç kamon içeren kimonodur. Bunlarda genellikle beyaz içlik ve aksesuarlar kullanılır.
Hemen hemen her kimono, hakama ve haori eklenerek daha resmî hâle getirilebilir.
Japonya'da yaşayan Türk vatandaşları
Japonya'da yaşayan Türk vatandaşları, 2006 yılına göre Japon belediyelerine kayıtlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 2264'tür. Bu vatandaşların bazıları 1950'li yıllarda vatandaşlığa alınmış ve 1900'lü yılların başında Japonya'ya göç eden Kazan Tatarları ve Başkurtlardır. Asıl olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ise iş imkânları ve yüksek gelir düzeyi nedeni ile Japonya'ya 1980'li yıllarda gitmeye başlamış ve yaklaşık 7000 Türk işçi olarak yaşamaktadır. Türkler genel olarak inşaat ve araba fabrikalarında çalışmaktadır. Ayrıca hediyelik eşya dükkânı ya da restoran sahibi olan Türkler olduğu gibi Japon firmalarında çalışan üst düzey yöneticiler de bulunmakta ve birçok Türk öğrencisi eğitim amaçlı olmak üzere Japonya'da bulunmaktadır.






NARA

OSAKA KALESİ



TOKYO KULESİ











 
Bir ada ülkesi olmasına karşın dünyanın en büyük ikinci ekonomik gücü olmaları mütiş calışma disiplinleri sayesinde gercekleştirmeleri nasıl süper güç olması için ders olmalıdır bunuda 2. dünya savaşından yıkılarak cıkması ile başarmıştır

(Ve son resimlerde gördüğümüz gibi filmlerde ki o samuraylardan eser kalmamıştır olarda toplumsal dejenerasyona uğramışlar)
 
bir ara japonlara takmıştım. :biggrin: bunlarla ilgili bir kaç tane konum mevcut forumda.

konu için sağol : )
 
yav bu japonara mazlum göz ile bakıyoruz masonlugun babalıgını yapıyorlar
 
Adamlar kendilerine bakıyor ama.
Ben hiç şişman görmedim sumocuların dışında.
Yok bitki çayı yok şu taşı tuttum huzuru buldum sanıyorum yago da bunların elinden çıkmış.
Adamlar huzura doğru ilerliyor =)
 
valla iyi kötü adamlar akıllı adamlar seviyorum japonları
 
kimono giymeleri onları farklı gösteriyo...ilginç bir ülke bilhassa yedikleri...ıııyyyğğğ onların olsun..
 

Japonlara Misafir Olmak İstemen Aç Kalırıs Sonra :)
 
Geri
Üst