Ismet Inönünün mezari nerede?

Flash-Noob

New member
Katılım
13 Kas 2008
Mesajlar
564
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
AntiZirus-Gundi-Vazcaydim
Millet ülkesi için tuğla üstüne tuğla koyanları unutmuyor. Fakat öyle isimler var ki, gömüldükleri yer gözönünde olmasına rağmen toplumun aklına bile gelmiyorlar. İşte millet tarafından unutulmamanın yolları:

İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1923-1973 arası tam elli yıl Türkiye'nin kaderinde rol oynadı. Bugün sadece geniş halk kitleleri değil, okumuş yazmış kesim bile, İnönü'nün kabrinin nerde olduğunu bilmez. İnönü'nün Anıtkabir'in bir köşesine gömülmesi söz konusu olunca, bunu hak edip etmediği tartışma konusu olmuştur. Anıtkabir'de Atatürk'ü ziyaret eden milyonlarca insan, İnönü'nün orada yattığını bilmiyor... Bilenler de, uğrama heyecanı duymuyor.

Çünkü İsmet İnönü, halkın değerleriyle barışık değildi. Halktan kopuktu. Allahaısmarladık demeyi bile, içinde Allah geçiyor diye telaffuz etmekten imtina ediyordu. Ölüm yıldönümlerinde mezarı başında, ailesi dışında 5-10 kişi bulamazsınız.


Cumhurbaşkanı Sezer, 6 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde büyük fırsat kaçırdı. Geriye 1 yılı kaldı. Rahmetli Özal'ın başardığı, ülkenin tüm renklerini ve değerlerini bir arada barındıran, cumhurun tamamının kendinden bir şeyler bulduğu ortak nokta oluşturamadı. Toplumun bazı kesimlerini dışladı. Birleştiren değil, ayrıştıran oldu. Çankaya, ülke için bir motivasyon kaynağı olmaktan çıktı.

O kadar ki, Sayın Sezer geçtiğimiz günlerde, Türk halkının gönül bağı içinde olduğu Azerbaycan'a ve Bosna'ya ziyarette bulundu. Önceden bu tür geziler halkımızı heyecanlandırırdı. Türk kamuoyunun geziden haberi bile olmadı. Göreve başladığı ilk günlerde, sırf kırmızı ışıkta durduğu ve markete alışverişe gittiği için sempati duyulan Sezer, halktan giderek koptu.


Sahane ve gercekleri yansitan bir reportaj. Bunlari artik aciktan yazilabilen ve konusulabilen Türkiyeme minnetarim -----Tikla
 
yoooo.....tamamen yanlış bir tespit(yanlıdır da muhtemelen....)

ülkesini milletini sevip de Anıtkabir'e giden herkes; İnönü'nün mezarının orada olduğunu bilir ve saygıyla ziyaret eder....sapuk supuk yazılar yazıp da milleti kamplaştırmanın, bolmenin....ne alemi var...

İnönü'yü çok düşünüyor ve kaygılanıyorsan;bilmeyen insanlar için İnönü'nün mezarının Anıtkabir'de olduğunu anlatan pozitif bir yazı yazsana kardeşim....

haaaa o prim yapmıyor di mi....BÖLMEK PARÇALAMAK ZİHİNLERİ BULANDIRMAK daha çok taraftar topluyor sizin adınıza.....DEVAM EDİN KARDEŞİM DEVAM EDİN.....
 
mesele bayabi uzayacak gibi pekı neden onada ant kabır gibi bir kabir insa edilmedide ataturkun yanına gomuldu onu oara gomenler onun etkisisz kalamsını istemişler biz mi bunu bu yaptık hakkateiği bir yer değil bence hakkaı aynışekilde bir kabir dir türkiye okadar da güçsüz degil har halde bir kabir insa edemeyecek kadar
 
Konu ile alakasız , hakaret içeren mesajlarınız silindi ve silinen mesajlara istinaden uyarılar gönderildi..

İsmet Paşadan bir komutandan , cumhurbaşkanından bahsederken sizi saygıya davet ederim arkadaşlar..

Sevip sevmemeniz size kalmış bir şey ama hakaret etmeyin lütfen..

Ondan sonra karşılıklı değerlere hakaretler başlıyor gördüğünüz gibi..

Kimse neden mesajım silindi diye soru sormasın.. Cevabını buraya yazdım merak edenlere...
 
ölürken kelime-i şahadet yerine ermeni alfabesini baştan sona sayan birinden , Atatürk ü hasta yatağında beni öldürür diye ziyaret edemeyen birinden , mezar olacak 2 metrekare toprak esirgenmeliydi bence...
 
ölürken kelime-i şahadet yerine ermeni alfabesini baştan sona sayan birinden , Atatürk ü hasta yatağında beni öldürür diye ziyaret edemeyen birinden , mezar olacak 2 metrekare toprak esirgenmeliydi bence...


tevratı ezbere okuyan hatta yahudilere ders bile veren tayyipe toz kondurmuyorsun ama ....

muhtemelen sebatay mendersinde hayranı olmalısın....

ermeni açılımı yapan tayyipide gör bir zahmet.

ermeni feto yuda unutma .....
 
ölürken kelime-i şahadet yerine ermeni alfabesini baştan sona sayan birinden , Atatürk ü hasta yatağında beni öldürür diye ziyaret edemeyen birinden , mezar olacak 2 metrekare toprak esirgenmeliydi bence...

Ölürken ne yaptığı kimseyi ilgilendirmez.dindarda olabilirdi ateistte.Kime ne dini inançlarından velevki ateistti?Kime ne?Hesabi Allahla artık.Sizemi verecek hesabını..
Gelelim milleti ilgilendiren konulara daha doğrusu İnönü ye atılan iftiralara;

1:savaşta kazandıklarımızı antlaşmada kaybettiği konusu: bilinmektedirki türkiyemiz lozan antlaşması'nın imzalanması sırasında oldukça yorgun ve zayıf düşmüş bir halde bulunmaktadır. bu halde iken bir antlaşma masasına oturupta istediğiniz tüm toprakları kurtarmak siyasi bir gerçekliğe sahip olamayacak kadar boş bir beklentidir...kaldı ki ismet inönü lozanda kendi başına buyruk kararlar vermemiştir, antlaşmaya gitmeden önce yapılan toplantıda belirli sınırlar çizilmiş ve öncelikle bu sınırların kati suretle kaybedilmemesi kararlaştırılmıştır yine hatırlanmalıdır ki büyük önder atatürk antlaşmadan sonra inönüye çetiği telgraflarda benim kazandığım yerleri niye kaybettin dememiştir aksine antlaşmadaki başarısı üzerinde durmuş ve bir çok kez kendisini tebrik etmiştir bu tarihten sonra ismet inönüye lozan fatihi denilmesi de bu başarını getirdiği bir ünvandır

2.camilerin kapatılması konusu: tarihte illiyet prensibi adını verdiğimiz temel bir prensip vardır ve bu presip bizlere herşeyden önce tarihi bir olay incelenirken olayın olduğu dönemin şartlarına göre bu incelenin yapılmasını öğütler.ismet inönü ülkemizdeki yobazların yaymaya çalıştığı gibi dinsiz ateist bir insan olduğu için camiler kapanmamıştır aslına bakarsanız camiler zaten kapanmamıştır tahıl anbarı olarak kullanılmıştır,üstelik sadece camiler değil okullarda tahıl ambarı olarak kullanılmıştır ama yobazlarımız nedense bundan değil sadece camilerden bahsetmektedir.neden cami ve okulların tahıl ambarı olarak kullanıldığına gelirsek gayet açıktır. kurtuluş savaşında askerlerimiz öyle bir açlık çekmişlerdir ki beygirlerin fışkılarından(pisliklerinden) arpa ayıklamış,ayaklarındaki çarıkları kaynatıp yemiş işte ismet inönü bunu yaşayarak gören bir insandır ve ülkemiz yeni bir savaşın,ikinci dünya savaşını eşiğindedir. ismet inönü askerimizin aynı şeyleri tekrar yaşamaması için bu önlemi almıştır bu şüphesiz ki camilerimizin üzerinde kilise çanları görmekten çok daha hayırlı birşeydir.kendisi bu konuda "evet sizi aç bıraktım ama anasız babasız bırakmadım" demiştir. savaş ihtimaline karşı bu önlemler alınmıştır ancak yine de ismet inönünün politik yeteneği sayesinde türkiye özelliklede churchill in ısrarlarına rağmen ikinci dünya savaşına girmekten kurtulmuştur.
 
ölürken kelime-i şahadet yerine ermeni alfabesini baştan sona sayan birinden , Atatürk ü hasta yatağında beni öldürür diye ziyaret edemeyen birinden , mezar olacak 2 metrekare toprak esirgenmeliydi bence...


İsmet İnönü'yü çok sevdigim söylenemez... Ama bu yazdıkların resmen psikolojik hastalık belirtisi...

Sen kimin nereye nasıl gömülecegine karar verebilecek merci degilsin... Kimin ölürken neler söyleyecegine karar verebilecek biri de degilsin...

Bu ülkede çogunluk oldugunu düşünerek yapıyorsan yanılıyorsun... Bu ülkedeki müslüman çogunluk senin gibi sapık düşüncelere sahip degil!!!
 
Hayır işle, hayırla ansınlar...

ne güzel demiş :goz:


anıtkabir de sezer için de 1 yer ayrılır olur biter.:sigara:
 
ismet inönü'yü savunan varsa antalya'nın kaş ilçesinin dibinde duran, yunanistana ait meyis adasını yunanlara kimin verdigini ögrensin.
 
sen ve senin gibiler ismet Paşa'nın mezar yerin bilmiyor diye İsmet Paşa'ya düşmanlık yapmanıza gerek yok. Atatürk'e saldıramıyor oluşunuzun acısını her seferinde İSmet Paşa'dan çıkarmak kolayınıza geliyor anlaşılan.

Vay beee. Demek atatürk e saldıramıyormuşuz da onun yerine ismet e

saldırıyormuşuz.Çok komiksiniz ve de bilgi yoksunu

Zaten Atatürk e en büyük saldırıyı İsmet inönü yaptı.Atatürk ün ölünü fırsat kollayıp Atatürk ün

daha cenazesi soğumadan Paraların üzerinden resimlerini kaldırtıp kendi resmini koyan

İnönü değilmiydi? Bu da yetmedi tüm devlet dairelerinden Atatürk ün resimlerini kaldırtıp kendisinkileri astırdı.

Bu da yetmez dedi okullardan da kaldırın ve benim kileri asın dedi.

İrticacı Menederes gelipte inönünün bu saçmalığını kaldırmasaydı bugün hala ismet

inönünün resişmleri olacaktı.

Şimdi öğrendin mi asıl saldırıyı kim kime yapmış
 
Hayatında hiçbir savaşı kazanamamış olan İsmet İnönü tarih kitaplarımızda yere göğe sığdırılamazken, girdiği bütün savaşları kazanmış olan Kâzım Karabekir nedense birkaç satırla geçiştirilir?

Ekim 1917′de 3. Kolordu Komutanı olarak Filistin cephemizin yarılıp çökmesine sebep olan Birüsseba bozgunundaki hataları bir yana, Eskişehir-Kütahya muharebelerindeki beceriksizliğine ne demeli? Merak etmeyin, bu dosyaları zamanı geldiğinde açacağız. Ancak konumuzu fazla dağıtmadan, Atatürk’ün kendisine soyadı olarak verdiği İnönü savaşlarını kazanan kişinin gerçekte İsmet Paşa mı yoksa başkası mı olduğunu biraz sorgulayalım.

Dikkatimi çeken bir nokta, bizim hangi metne, ne kadar güvenebileceğimiz konusundaki kuşkularımı derinleştirdi. Aynı yazarın iki ayrı zamanda yazdıkları arasında bu kadar zıtlık bulunması çok ilginçti. Kimden mi söz ediyorum? Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu’ndan.

Bıyıklıoğlu asker kökenli bir yazar. Atatürk döneminde bir süre Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yapmış. Dolayısıyla sözüne güvenilmesi gerekir diyorsunuz; ama hangi sözüne? Mesele burada.

“Resimli Tarih Mecmuası”nın Mayıs 1954 tarihli 53. sayısını açıp Bıyıklıoğlu’nun “Atatürk ve İnönü muharebeleri” başlıklı yazısını okuyorsunuz. Yazıda İnönü ‘zaferleri’ İsmet İnönü’ye mal ediliyor büyük ölçüde.

Ancak Bıyıklıoğlu’nun bir de “Harp Notları” vardır ki, bunları sadece yakınlarıyla paylaşmıştır ve orada tam tersini yazmış, İnönü zaferlerinin İsmet Paşa ile hiç ilgisinin bulunmadığını, diğer adsız kahramanlar olmasaydı kaybedileceğini söylemiştir.

Bu nasıl bir sansürdür ya Rabbi! Övdüğün adamın ne mal olduğunu aslında biliyorsun ama yazmıyorsun, sonra notlarında onun ne mel’un biri olduğunu kaydediyorsun. Zaten bunun için tarihimiz ayağa kalkamıyor ya.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Politikada 45 Yıl” adlı hatıralarında başından geçen eğlenceli bir olayı aktarır. II. İnönü Savaşı sırasında güney cephesi komutanı olan Refet Bele ile konuşan Yakup Kadri, Paşa’dan bir yazısında İsmet Bey’i ‘millî kahraman’ ilan ettiği için zılgıtı yer. Şairane bulmuştur yazısını. Bunun üzerine yazarımız, iyi ama der, o zaman Atatürk’ün İsmet Paşa’ya çektiği o ünlü telgraf da mı şiirdir? Asıl telgrafa kahkahalarla gülen Refet Paşa, “Ona ne şüphe!” der, “Bahsettiğiniz telgrafı yazanın da sizin edebiyat arkadaşlarınızdan biri olduğunu bilmiyor musunuz?”

İyiden iyiye meraklanmıştır “Yaban” yazarı. Bir Nisan şakası gibidir cevap. (Telgrafın çekiliş tarihi de 1 Nisan 1921′dir!) Meğer İnönü’ye, içinde “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz” övgüleri geçen telgraf aslında Mustafa Kemal Paşa tarafından değil, onun isteğiyle Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından yazılmıştır.

Hem, der Refet Paşa, o telgrafta bir adres yanlışlığı da vardır. Aslında İsmet Paşa’ya değil, İnönü zaferinin gerçek kahramanı olan Miralay Fethi’ye çekilmeliydi. Zira Yunanlılar karşısında hezimete uğrayan kuvvetlerimiz, Fethi Bey’in aldığı inisiyatif ve gösterdiği gayret sayesinde savaşı kazanmışlardır (Paşa sonra bu gerçek kahramanın Yarbay Atıf olduğunu söyleyecektir).

TBMM tutanaklarını okuduğunuzda Meclistekilerin İnönü zaferini Fevzi Çakmak’ın kazandığından söz ettiklerini görüp şaşırırsınız. Nitekim İsmet Paşa da bir telgrafında ‘yüksek stratejisiyle savaşı kazandıran’ kişinin Fevzi Çakmak olduğunu açık seçik yazar. Bolu milletvekili Yusuf İzzet de zaferi Fevzi Paşa hazretlerine borçlu olduklarını açıkça söyler. Gariptir, tutanaklarda İsmet Paşa’nın ismi hiç geçmez. Herkes Fevzi Paşa’yı kutlar; hatta Paşa bu zaferinden dolayı terfi bile etmiştir.

İsmet Paşa’nın askerî hataları o kadar göze batar olmuştur ki, Eskişehir-Kütahya muharebelerini kaybettiği için Temmuz 1921′de Genelkurmay Başkanlığı elinden alınmış ve Garp Cephesi Komutanlığı kalmıştır üzerinde. Yenilgileriyle şöhret bulmuş ve Meclis’te aleyhine kalın bir cephe oluşmuştu. Muhalefetin yoğun tepkisi yüzünden ilk Başbakanlığı çok kısa sürdü. Şeyh Said isyanı üzerine Fethi Okyar’ın yerine yeniden Başbakanlık koltuğuna oturdu. Böylece cephelerde gösteremediği zafer kazanma becerisini entrikalarda gösterdi. Bu ‘zafersiz kahraman’ unvanı ölümüne kadar sürüp gidecekti.

TTK Başkanı Bıyıklıoğlu’nun özel notlarına dönecek olursak, İnönü hakkındaki sözleri yenir yutulur cinsten değil.

Ona göre İnönü’ye Atatürk’ün kontrolünde dura dura bir aşağılık kompleksi gelmişti. “İsmet Paşa’nın başlıca vasfı, yakın arkadaşlarına karşı nankörlüğü ve vefasızlığıdır.” Birinci İnönü zaferinin gerçek kahramanı Yarbay Atıf Bey’e bu sebeple takdir vereceğine, zaferden hemen sonra apar topar emekliye sevk ettirmiştir. Refet Paşa’yı Güney Cephesi komutanlığından aldırmasının altında da aynı kıskançlık yatmaktadır.

Velhasıl, İsmet Paşa’nın, sivrilen insana tahammülü yoktur. Cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk’ü hafızalardan silmek istemesi de bununla alakalıdır.

Genelkurmay Başkanlığı görevinden resmen alınmasına yol açan Eskişehir-Kütahya yenilgisini bile tarih kitaplarında bir başarı gibi okutan adamdan ne hayır gelir? Tarih Kurumu eski başkanı ne kadar haklı: “İsmet Paşa’nın bu muharebelerdeki kötü yönetimi, en ünlü komutanı bile Divan-ı Harp huzurunda mahkûm edecek kadar ağırdır. Bundan sonra ne Sakarya’da, ne de Büyük Taarruz’da kendi başına bırakılmamış”tı.

Tevfik Bıyıklıoğlu’nun ağzının içinde dolandırdığını ben azad edeyim bari:

Bu vahim hataları bir başkası yapsa çoktan ipi boylardı ama aynı hataları yapan İsmet Paşa millî kahraman ilan edildi.

Yeter mi, anlatmaya devam edeyim mi?

Alinti
 
Geri
Üst