İsrail bebek, çocuk ayrımı yapmadan katlediyor!
Irkçı-siyonistlerden Filistin halkına “soykırım” tehdidi!
Üç ay önce ABD’nin Annapolis kentinde barış vaat eden bir konferans toplanmıştı. Sözkonusu seremoniyi organize eden savaş çetesinin şefi Bush, 2008 yılı sonuna kadar İsrail-Filistin sorununun çözüleceğini açıklayarak, büyük yalanlarından birini daha piyasaya sürmüştü.
Savaş makinesini halkları katletmek için seferber eden dünya jandarması ABD’nin Filistin sorununa çözüm üretmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Zira ezilen halkları emperyalistler özgürleştirmez, özgürleşmek ancak emperyalizme başarılı direnişler sonucunda mümkün olur. Filistin sözkonusu olduğunda bu olgu çok daha yaşamsaldır. Çünkü ırkçı-siyonist rejim emperyalist güç odaklarının tümü tarafından himaye ediliyor. Örneğin İsrail başbakanı Ehud Olmert son ziyaretini yakın dönemde Japonya’ya yaptı.
ABD emperyalizminin vaatlerinden barış çıkması bir yana, zıvanada çıkan ırkçı-siyonist cellâtlar vahşeti tırmandırdı. Siyonistlerin tanklar ve savaş uçaklarıyla desteklenen operasyonunda, 24 saat dolmadan, çoğu füze saldırıları ve bombardımanlarla ölen Filistinlilerin sayısı 61'e yükseldi. Yaralı sayısının ise 200 civarında olduğu bildiriliyor. Böylece, Çarşamba gününden bu yana sürdürüler saldırılarda, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 100'ü aşkın Filistinli katledilmiş bulunuyor.
Konya ovasında uçuş eğitimi yapan İsrailli pilotların gece gündüz demeden Filistin halkı üzerine yağdırdığı bombalarla gerçekleştirilen katliam devam ederken, geçtiğimiz günlerde Ankara’da özel şekilde ağırlanan İsrail savunma bakanı Ehud Barak, Gazze’ye kara saldırısının yakında başlayabileceğini söyledi ve nitekim hareket bugün başladı. Top oynayan Filistinli çocukların üzerine bomba yağdıran İsrail ordusu, iğrenç bir arsızlık örneği sergileyerek “teröre karşı” savaştıklarını söyleyebiliyor.
4 günde 35 Filistinliği katleden siyonistler, 9 ayda bir İsrailli ölünce kıyameti kopardılar. Güya bir İsraillinin öldürülmesine misilleme olarak yapılan vahşi katliamın ardından ırkçı-siyonistlerin iğrenç niyetlerini yansıtan tehdit İsrail savunma bakan yardımcısı Matan Vilnai adlı cellât tarafından dillendirildi.
İsrail ordu radyosuna açıklama yapan bu Nazi bozuntusu, Filistinli direnişçilerin İsrail topraklarına attıkları füzeleri kastederek, “Füze atışları hızlandıkça ve menzilleri arttıkça, Filistinliler daha büyük bir ‘şoa’ya neden olacaklar, çünkü kendimizi tüm gücümüzle savunacağız” dedi.
“Şoa” sözcüğü İbranice’de genelde Nazi soykırımını anlatmak için kullanılıyor. Nitekim hem Reuters haber ajansı hem İsrail’in en ciddi gazetelerinden Haaretz, çeviriyi “soykırım” şeklinde yapmıştır. Nazi bozuntusu İsrailli yetkilinin tepkiler üzerine kavramı “felaket” anlamında kullandığını iddia etmesi elbette inandırıcı bulunmadı.
Belirtmek gerekir ki, ırkçı-siyonistlerin tüm icraatları soykırımcı bir zihniyet taşıdıklarına işaret eder. İsrail ordusunun kurulduğu günden beri özellikle Filistinli çocukları hedef aldığı bilinmektedir (*). Binlerce Filistinli çocuğun İsrail savaş makinesi tarafından katledilmiş olmasının tesadüf olduğunu kimse iddia edemiyor. Top oynayan çocukların üzerine bomba yağdırılması da İsrail ordusunun çocuk katliamcısı olduğunun çarpıcı örneklerindendir. Lübnan saldırısında ise çoğunluğu çocuklardan oluşan sivillerin sığındığı Kana’daki bir binanın yerle bir edilmesi ya da süt üretim, depolama, dağıtım merkezlerinin özel şekilde hedef alınması da bu soykırımcı zihniyetin göstergelerinden başka bir şey değildir.
Soykırım tehdidiyle ilgili açıklama yapan Hamas yetkilisi Sami Ebu Zuhri, “Filistin halkını öldürmek ve yakmak isteyen yeni Nazilerle karşı karşıyayız” sözleriyle dile getirdi tepkisini.
El Fetih’ten Saib Erekat ise, “Uluslararası kamuoyu bizi soykırımla tehdit eden Vilnai’nin sözleriyle uyanmıyorsa, ne zaman uyanacak?” diye sordu.
Hal böyleyken, Annapolis’te Bush’un “özel ilgisi”ne mazhar olan Mahmut Abbas, çift devletli çözüm masalına inanarak dönmüştü işgali altındaki topraklara. Ancak ırkçı-siyonistlerin şefi Ehud Olmert’le son görüşmesini geçen hafta gerçekleştiren Mahmut Abbas bile, nihayet İsrail’in barış için değil, başka şeyler için çalıştığını fark etmiş görünüyor. Gerçekte Mahmut Abbas’la başında bulunduğu ekip dışında siyonistlerin barış istediğine zaten inan yoktu. Ancak Abbas’la ekibi tüm umutlarını ABD emperyalizminden gelecek “çözüme” endekslediğinden, içine yuvarlandıkları aymazlık bataklığından çıkmayı bir türlü başaramıyorlar.
Siyonistlerin vahşi katliamlarına rağmen, Filistinli direnişçiler İsrail’e Kassam roketleri fırlatmaya devam etti. Son gelişmelerle ilgili açıklama yapan Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyda, son günlerde 59’u Sderot’a olmak üzere, sınır yakınlarındaki İsrail yerleşimlerine 82 roket saldırısı yaptıklarını bildirdi.
Ebu Ubeyda açıklamasında, roketlerin geliştirilmesi amacıyla ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıklarını da belirterek, “Düşmanımızla kıyaslanabilecek donanımımız asla olmayacak. Ama herhangi bir saldırıyı, düşmanımızın pişman olacağı bir maceraya dönüştürmek için gerekli her türlü çalışmayı yapıyoruz” dedi.
Irkçı-siyonist işgale karşı her tür araçla direnmek kuşkusuz ki meşru bir haktır. Ancak direniş, düşmanı pişman olacağı maceralara sürüklemekle yetinmeyip, kazanmak için siyonizmi yenmenin yollarını da aramak sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Siyonizme karşı zafer kazanmak sadece Filistin halkının özgürleşmesinin değil, Filistin’deki Yahudilerin de biricik özgürleşme yolu olacaktır.
(*) Soykırımcı zihniyet, İsrail devleti kurulamadan önce de siyonistlerin belirgin özelliklerindendi. Öyle ki, bir devlet kurmak için Nazilerden yardım talep eden siyonistler, Nazi Almayansının doğudaki vurucu gücü olmayı Hitler yönetimine önerebilmişlerdir. (Bkz. Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralph Schoenman, Kardelen Yayınları)
İşte Bizim Müttefiklerimiz

Irkçı-siyonistlerden Filistin halkına “soykırım” tehdidi!
Üç ay önce ABD’nin Annapolis kentinde barış vaat eden bir konferans toplanmıştı. Sözkonusu seremoniyi organize eden savaş çetesinin şefi Bush, 2008 yılı sonuna kadar İsrail-Filistin sorununun çözüleceğini açıklayarak, büyük yalanlarından birini daha piyasaya sürmüştü.
Savaş makinesini halkları katletmek için seferber eden dünya jandarması ABD’nin Filistin sorununa çözüm üretmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Zira ezilen halkları emperyalistler özgürleştirmez, özgürleşmek ancak emperyalizme başarılı direnişler sonucunda mümkün olur. Filistin sözkonusu olduğunda bu olgu çok daha yaşamsaldır. Çünkü ırkçı-siyonist rejim emperyalist güç odaklarının tümü tarafından himaye ediliyor. Örneğin İsrail başbakanı Ehud Olmert son ziyaretini yakın dönemde Japonya’ya yaptı.
ABD emperyalizminin vaatlerinden barış çıkması bir yana, zıvanada çıkan ırkçı-siyonist cellâtlar vahşeti tırmandırdı. Siyonistlerin tanklar ve savaş uçaklarıyla desteklenen operasyonunda, 24 saat dolmadan, çoğu füze saldırıları ve bombardımanlarla ölen Filistinlilerin sayısı 61'e yükseldi. Yaralı sayısının ise 200 civarında olduğu bildiriliyor. Böylece, Çarşamba gününden bu yana sürdürüler saldırılarda, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 100'ü aşkın Filistinli katledilmiş bulunuyor.
Konya ovasında uçuş eğitimi yapan İsrailli pilotların gece gündüz demeden Filistin halkı üzerine yağdırdığı bombalarla gerçekleştirilen katliam devam ederken, geçtiğimiz günlerde Ankara’da özel şekilde ağırlanan İsrail savunma bakanı Ehud Barak, Gazze’ye kara saldırısının yakında başlayabileceğini söyledi ve nitekim hareket bugün başladı. Top oynayan Filistinli çocukların üzerine bomba yağdıran İsrail ordusu, iğrenç bir arsızlık örneği sergileyerek “teröre karşı” savaştıklarını söyleyebiliyor.
4 günde 35 Filistinliği katleden siyonistler, 9 ayda bir İsrailli ölünce kıyameti kopardılar. Güya bir İsraillinin öldürülmesine misilleme olarak yapılan vahşi katliamın ardından ırkçı-siyonistlerin iğrenç niyetlerini yansıtan tehdit İsrail savunma bakan yardımcısı Matan Vilnai adlı cellât tarafından dillendirildi.
İsrail ordu radyosuna açıklama yapan bu Nazi bozuntusu, Filistinli direnişçilerin İsrail topraklarına attıkları füzeleri kastederek, “Füze atışları hızlandıkça ve menzilleri arttıkça, Filistinliler daha büyük bir ‘şoa’ya neden olacaklar, çünkü kendimizi tüm gücümüzle savunacağız” dedi.
“Şoa” sözcüğü İbranice’de genelde Nazi soykırımını anlatmak için kullanılıyor. Nitekim hem Reuters haber ajansı hem İsrail’in en ciddi gazetelerinden Haaretz, çeviriyi “soykırım” şeklinde yapmıştır. Nazi bozuntusu İsrailli yetkilinin tepkiler üzerine kavramı “felaket” anlamında kullandığını iddia etmesi elbette inandırıcı bulunmadı.
Belirtmek gerekir ki, ırkçı-siyonistlerin tüm icraatları soykırımcı bir zihniyet taşıdıklarına işaret eder. İsrail ordusunun kurulduğu günden beri özellikle Filistinli çocukları hedef aldığı bilinmektedir (*). Binlerce Filistinli çocuğun İsrail savaş makinesi tarafından katledilmiş olmasının tesadüf olduğunu kimse iddia edemiyor. Top oynayan çocukların üzerine bomba yağdırılması da İsrail ordusunun çocuk katliamcısı olduğunun çarpıcı örneklerindendir. Lübnan saldırısında ise çoğunluğu çocuklardan oluşan sivillerin sığındığı Kana’daki bir binanın yerle bir edilmesi ya da süt üretim, depolama, dağıtım merkezlerinin özel şekilde hedef alınması da bu soykırımcı zihniyetin göstergelerinden başka bir şey değildir.
Soykırım tehdidiyle ilgili açıklama yapan Hamas yetkilisi Sami Ebu Zuhri, “Filistin halkını öldürmek ve yakmak isteyen yeni Nazilerle karşı karşıyayız” sözleriyle dile getirdi tepkisini.
El Fetih’ten Saib Erekat ise, “Uluslararası kamuoyu bizi soykırımla tehdit eden Vilnai’nin sözleriyle uyanmıyorsa, ne zaman uyanacak?” diye sordu.
Hal böyleyken, Annapolis’te Bush’un “özel ilgisi”ne mazhar olan Mahmut Abbas, çift devletli çözüm masalına inanarak dönmüştü işgali altındaki topraklara. Ancak ırkçı-siyonistlerin şefi Ehud Olmert’le son görüşmesini geçen hafta gerçekleştiren Mahmut Abbas bile, nihayet İsrail’in barış için değil, başka şeyler için çalıştığını fark etmiş görünüyor. Gerçekte Mahmut Abbas’la başında bulunduğu ekip dışında siyonistlerin barış istediğine zaten inan yoktu. Ancak Abbas’la ekibi tüm umutlarını ABD emperyalizminden gelecek “çözüme” endekslediğinden, içine yuvarlandıkları aymazlık bataklığından çıkmayı bir türlü başaramıyorlar.
Siyonistlerin vahşi katliamlarına rağmen, Filistinli direnişçiler İsrail’e Kassam roketleri fırlatmaya devam etti. Son gelişmelerle ilgili açıklama yapan Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyda, son günlerde 59’u Sderot’a olmak üzere, sınır yakınlarındaki İsrail yerleşimlerine 82 roket saldırısı yaptıklarını bildirdi.
Ebu Ubeyda açıklamasında, roketlerin geliştirilmesi amacıyla ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıklarını da belirterek, “Düşmanımızla kıyaslanabilecek donanımımız asla olmayacak. Ama herhangi bir saldırıyı, düşmanımızın pişman olacağı bir maceraya dönüştürmek için gerekli her türlü çalışmayı yapıyoruz” dedi.
Irkçı-siyonist işgale karşı her tür araçla direnmek kuşkusuz ki meşru bir haktır. Ancak direniş, düşmanı pişman olacağı maceralara sürüklemekle yetinmeyip, kazanmak için siyonizmi yenmenin yollarını da aramak sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Siyonizme karşı zafer kazanmak sadece Filistin halkının özgürleşmesinin değil, Filistin’deki Yahudilerin de biricik özgürleşme yolu olacaktır.
(*) Soykırımcı zihniyet, İsrail devleti kurulamadan önce de siyonistlerin belirgin özelliklerindendi. Öyle ki, bir devlet kurmak için Nazilerden yardım talep eden siyonistler, Nazi Almayansının doğudaki vurucu gücü olmayı Hitler yönetimine önerebilmişlerdir. (Bkz. Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralph Schoenman, Kardelen Yayınları)
İşte Bizim Müttefiklerimiz