Ilımlı İslâm, Misyonerlik ve Terör

cimbomgs

New member
Küresel Sarkacın Salınım Açısı: Ilımlı İslâm, Misyonerlik ve Terör

Uluslararası ilişkilerin mantığı açısından; ılımlı İslâm, misyonerlik ve terör temaları küresel sarkacın denge merkezi ile salınım açısı arasında özel bir anlama sahiptir. Anılan kavramlar, küresel stratejinin fay hatlarını, yönelişlerini, hedeflerini ve kırılma noktalarını anlatmaktadır. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte bütün dengelerin değiştiği ve dünya dengesinin merkezine ABD’nin yerleştiğini biliyoruz. *Prof. Dr. Nadim MACİT

Türkiye’nin önceki stratejik konumu ile yeni stratejik konumu arasındaki farklılık, diğer bir deyişle ABD’nin küresel güç olma yönündeki girişimlerini gerçekleştirme adına geliştirdiği yeni hedefler ve Türkiye’nin etrafında yaşanan bölgesel ve küresel etkili hâdiseler küresel sarkacın salınım açısının genişleyeceğini göstermektedir. Belli bir kültürel coğrafyaya doğru yönelen küresel güç ve genişleyen salınım açısı; ılımlı İslâm, misyonerlik ve terör arasında gidip gelmekte, küresel stratejinin hedefini netleştirmektedir. Ülkemiz açısından “ılımlı İslâm” deyimini yeniden gündeme taşıyan bu gelişme, küresel stratejinin daralan ve genişleyen labirentleri arasında tek başına fazla bir anlam ifâde etmiyor. Bu deyim, küresel stratejinin daralma alanlarını açmak için geliştirilen politik dil oyunun bir taraftan dönüşümlü ve çekici, diğer taraftan dönüştürücü ve itici boyutları düşünüldüğü zaman anlam kazanır. Misyonerlik ve terör temaları ise, politik/stratejik hedefin çekici ve itici çizgileri arasında yoğunlaşan ve giderek ağırlık kazanan fiilleri niteler ve türünü gösterir.

Bu üç tema formel farklılık görüntüsü içinde hem ilginç bir bütünlüğe delâlet etmekte hem de ilginç zamanlarda yaşadığımızı telkin etmektedir. Küresel stratejinin temel göstergeleri açısından “ılımlı İslâm” ve misyonerlik arasında düz bir ilişki var. Bu, stratejinin dönüşümlü ve çekici boyutudur. Küresel strateji, “radikal İslâm” ve terör arasında ise ters bir ilişki var. Bu ise stratejinin itici ve dönüştürücü boyutudur. Dönüşümlü ve dönüştürücü, çekici ve itici faaliyetlerin tümü; belli bir hedefe yönelik siyasî manevralardan ibarettir. Küresel siyasî manevranın ikili dilini ılımlı İslâm projesi ile laik, demokratik ve sosyal devlet modeli arasındaki gerilim oluşturmaktadır. Çünkü bu coğrafyada laik ve demokratik model hiçbir zaman önemsenmemiştir ve desteklenmemiştir. Türk modernleşmesi Batı’ya rağmen gerçekleşmiştir. ABD ve AB sürekli olarak ara değişkenleri desteklemiş ve yine sürekli olarak otoriter rejimlerin liderleri ile işbirliği yapmıştır. Şimdiki durum, ne Türkiye’nin desteklendiği ve kendi gerçekliğine has rol verildiği anlamına gelir ne de siyasî ahlâkın ve insanî değerlerin hatırlandığı anlamına gelir. Bu küresel stratejinin dönüşümlü yüzüdür. Soğuk savaş döneminde İslâmcılık, şimdi ise ılımlı İslâm söz konusu güçlerin ara değişkeni ve dönüşümlü yüzüdür. Ilımlı İslâm ve misyonerlik küresel stratejinin çekici, radikal İslâm ve terör ise itici ve sonra dönüştürücü yüzüdür. Çünkü bunların tümü aynı çizgide buluşmakta ve dengeli salınım ile tedrici olarak aynı mantığa ve aynı stratejik hedefe aynı ölçüde katkı yapmaktadır.

Böyle olduğunu göstermek için şu soruların cevabını aramamız gerekir: Ilımlı İslâm nedir ve ne anlama gelmektedir? İslâm düşünce geleneğinde bu ve buna benzer bir niteleme var mıdır? Eğer varsa tarihî sebepleri ve fikrî esasları nelerdir? Küresel eksende ılımlı İslâm ne anlama gelmektedir ve böyle bir nitelemenin fikrî temelleri nelerdir? Misyonerlik ile ılımlı İslâm taraftarları arasında kurulan diyalog ve sevgi bağları, dinî öğretilere ve kaygılara mı dayalı, yoksa daha önce yapılan aşırı bir yorumun özel bir perspektifle beslenerek bir tutku ile yeniden projelenmesi ve daha sonra da küresel yörüngenin içinde ağırlığı olan güç merkezleri ile buluşmanın verdiği heyecan ile uygulamaya sokulması mıdır? Bu soru çerçevesinde hemen belirtmemiz gerekir ki, dinin sahih kaynaklarına ve temel maksatlarına bağlı kalarak ılımlı İslâm ifâdesi üzerinden ileri sürülen görüşleri savunmak mümkün değildir. Dünya sistemine ve evrensel ahlâka geçişin sembolü olarak takdim edilen Hz. İsa’nın dönüşü meselesi İslâm’ın sahih referansları ve temel maksatları ile çelişir. Keza terör konusunda bu çevrelerin meseleye bakışı kökten yanlış ve tabiri yerindeyse çocukçadır. Çünkü uluslararası terör, uluslararası güçlerin ve farklı stratejik yörüngelerin belli bir sistem dahilinde ürettikleri ve kullandıkları yöntemdir. Bu yöntemin adresi, stratejik hedeflere yönelmiş güç merkezleridir. Terör her kalıp ve kılıfta ortaya çıkar. Fakat terör eyleminin kimliğini, yapan kişinin giyimi ve kuşamı değil, eylemin amacı ve sonuçları belirler. Son zamanlarda yaşanan terör hâdiseleri ve etkinlik oluşturma girişimleri ve tarzları dikkate alındığında ne yapılmak istendiği anlaşılabilir. Ilımlı İslâmcılar terörün mantığını ve işleyişini çözümleme yerine böylesi hâdiselerin ne kadar kötü olduğunu anlatmak için Kur’ân’dan âyetler okuyorlar.
 

HTML

Üst