Acemi
Unutulurmuş dediler ya!..
O zamanlar çocukluk işte,
Platonik sipariş bayramlar
Tescillenmemiş kaygılı umutlar vardı
Ve karanlıkla uzayan rüyalar adama bakardı…
Sonra kalakalmışlık yalnız başına bu şehirde
İncitilmiş arzuların viraneliği hatıralarda
Ismarlama hesaplar,
Tek kişilik sahne oyunları!
Şimdi her şey bir yürek ağrısı!!!
Sürgülenmiş ve mıhlanmış kapı!
Çaylaklık ve çömezlik; bir ilk işte,
İşte fersiz geleceğin akıbeti;
Kalemiz düştü ilkin
Sonra atların nalları düşünce bir gül fırtınasında
Ve vezir de esir edilince peşinen bir file
Şahı devirmek bize kaldı!
Acemilik işte,
Gençliğimiz; pusatsız hovardalığın hazin nihayeti..
Şimdi her şey bir baş belası!!!
Kendim gibiyim her daim
Şiiri eskiden de severdim,
Ben inşa ettim tüm çıkmaz sokakları
Hep vuslat türkülerini damıttın aynalardan
Çareler aradım aylarca bu diyarda
Sonunda bir mim koyabildim hatıralara
Mezara gömdüm eski-
Ve siyah-beyaz fotoğrafları..
Acemilik kazası işte,
Şimdi her şey nisan ayı
Ve geriye dönüp baktığımda
Tüm olup bitenler yapma kartpostal gibi buralarda,
Senin çocuğundum ve ağırdım o zamanlar
Şimdi bir şey o kadar uzak ki..
[Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekiyor. Üye Olmak İçin Tıklayın.]
Acemi Aşıkikimiz de acemi birer aşıktık o zamanlar
sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
bense kendimi usta zannediyordum bu işlerde
yağmur gibi akıp giden yıllardan geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana dek
ama farkındaydım yinede
ne zaman seninle olsam
tanıdık bir kus cıvıltısıyla uyanıyordum her sabah
şimdi ise kırılgan mektuplar yazıyorum
hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
namımın olsun
ben sende ülkemi sevdim hüzün dolu yağmurlarla tasan boynu bükük nehirleri
ben sende yolları sevdim dallarına hiç bir kusun kopmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla kaplı yolları
ikimizde acemi birer asıktık o zamanlar
ve çoğu zaman ne yapacağımızı bile bilmeden serseri dolaşırdık sokaklarda!!!...
Acep NerdedirYalan dolan ile geçen ömrümde
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Bir tatlı kelâmdır tüten gözümde
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Bilirim, garibin kimsesi olmaz
Evvel dost diyenler, arayıp sormaz
Hatırın sormaya kapıyı çalmaz
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Yürekte kanayan derttir, hasrettir
Gönlü bir virane, Engin gariptir
Bir gelse, bir gülse, ol ki cennettir
Arıyor gözlerim, acep nerdedir
AcıGözlerim görmüyor, açık olsada
Derman olmuyorki yaşlar dolsada
Gelip geçen, sille tokat vursada
Bana bundan beter, acı veremez
Sorsan anlatması, o kadar zorki
Çaresi olmalı, kalbim diyorki
Bu dert birincisi, daha sonraki
Bana bundan beter, acı veremez
Gezip dolaşırım, hep aynı yerde
Her yer kapkaranlık, sanki alemde
İşkence yapsalar, tüm bedenimde
Bana bundan beter, acı veremez
Çalsın dertli ud’um, söylesin dilim
İş’e yaramıyor, ama gözlerim
Dünya zehir olsa, inan sevgilim
Bana bundan beter, acı veremez
Acı
Yaşamak uğruna
Ölmek bu olsa gerek
Sevmek uğruna
Acı çekmek bu olsa gerek
Hayat uğruna
Savaşmak bu olsa gerek
Peki ya sen uğruna
Üzülmek niye?
AcıAteş gibi vücudum,
Elim, ayağım, içim titriyor hasretinle,
Canım acıyor,
Ağlamak istiyorum,
Avazım çıktığı kadar bağırarak saatlerce,
Bu nasıl bir şey böyle,
Bu nasıl duygu böyle,
Kendime hakim olamıyorum,
Deprem oluyor tüm bedenimde, beynimde sanki,
Alev alev yanıyor her yerim,
Ama titriyorum hala
Yanında olmak İstiyorum,
Hiç ayrılmamacasına,
Koynunda uyumak istiyorum her gece,
Üşüyorum,
Sanki sadece sen sarılınca ,
Kollarına alınca ısınacak gibiyim, ısınamıyorum bir türlü
ne yapacağımı bilmiyorum,
Çıldırmak üzereyim,
Sevgini istiyorum, yanımda olmanı istiyorum,
Sadece benim olmanı istiyorum......
Acı
Kaldırım gülü oldum dün gece
sahil boyunca unutmaya çalıştım
bana bıraktığın kimsesizliği
saatler geride kalmış benden
derdimi anlayan yok.
Dermanım da uzakta
şimdi o kara gözlerin olacaktı karşımda
avucumda aşkın.
Saracaktım ince hayatını kollarımla
zaman bırakacaktı seni bana.
Solmadan geçecekti bu hayal.
Gidip geliyorum seninle kendim arasında
değişen birşey yok.
Aynı boşluktayım
sevsem mi yoksa sevmesem mi seni
acı mı çeksem her gün
prangalarımı eskitsem
şaraba vurup kendimi
ölsem mi yoksa
yoksa hiç bırakmasam mı seni
vazgeçtim diyorum olmuyor
gerçekten içimdesin sökemiyorum
acılar vız gelir şimdiden sonra
sensizlik ölüm.
Onca şeyi sırtladım ben senin için
rakı gibisin.
Soğuk, ağır, beyaz az biraz
can damarda bitiyor aşkın
kapalı kapılar ardına bırakacağım seni bir müddet
aşk yıllandıkça erir
kalp mi kaldı sanki bedende
her şeyim senin.
Acı benimle gelirBirçok kelime,
Kitap kandırır,
Kapağı tavana bakar,
Rakamların sayfa çığlığı,
Işınlanıp gelmiş sevda,
Oturmuş yanıbaşına,
Bilemezsin,
Bir göz,
Gözlerine nasıl da saldırır,
Kaçamazsın,
Gönlü toprak kokan,
Karıncanın hikayesi,
Bana birgün,
Sana sonsuzluk kalır,
Duvarda salınan zaman,
Ağlar gözleri yaşlı anam,
Derdim ya hani,
Gözleri gökyüzümde dolaşan,
Gideceksen temelli,
Akşam vakti toparlan,
Islanıp gelmiş,
Bilemezsin,
Bir temmuz gecesinde,
Adı yadigar kalan....
Acı Budur
Sen gittin
Her şey yarım kaldı
Her şey değişti
Kuşlar bile uçmaz oldu
Dağlar bile durgun
Ne senden haber ne sesin çıkıyor
Bu koca dünyada kalmışım yalnız
Ne desem değişmiyor
Gözyaşlarım dinmiyor
Acım geçmiyor
Herşeyim gitti
Sen gittin
Bir yanım ölü
Bir yanım kan ağlıyor
Ne kaldı ki
Bu çile benim
Bu keder benim
Ölsem ne fark eder
Ne bu dünyada benim oldun
Ne öbür dünyada benim olursun
Her yerde sensizlik
Oysa nasıl sevmiştim be
Herºeyim dedim
Canım dedim
Ölürüm dedim
Ama gitti
Olmadı benim olmadı
Benim değil o
Kader kısmet derler ya
Benim yazım da bu
Sensizlik.
Açık DilekçeGörmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey
Yaklaşanı ta yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey
Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte favül bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey
Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;
Çok silahtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey
Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey
Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım, ara benim hakkımı...
Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı?
Yorulmayın izlerinde savcı bey.
Açık Kalmış Gözlerime Bak
Feri çekilmiş çoktan
Ama merak edersen yine de
En son hayal ettiklerini...
Ne bir külah dondurma
Ne pırıl pırıl parlayan o kırmızı bisiklet
Ne uzun zamandır ayaklarımı sıkanların yerine bir çift pabuç
Ne de renk renk balonlar.
Oysa yaslanmak isterdim hem anama hem de babama
Korkmadan koşmak göz alabildiğine yeşil kırlarda
Kuş cıvıltılarının arasında.
Koklamak o artık yerinde olmayan erik ağacının,
Bu zamanlar açması gereken çiçeklerini.
Sonra alıp elime çam kozalağından devemi
Sürmek, hayal bu ya, uzağa çok uzağa
Öyle bir yere ki
Ne çocuklar anasız babasız
Ne de geleceklerini yitirmiş
Ya da yitirmiş düşlerini.
Açık kalmış gözlerime bak
Hayallerini yitirmiş çoktan
Ama merak edersen yine de.
Gözüme düş yerine oturmuş kızıllığa bak.
AçıklardaBir ağızdan çalınan düdükler, kalın kalın,
Boşlukta tos vuracak nokta arayan çığlık.
Koşup, yılanlar gibi üzerinden suların,
Arıyor teknemizi oturacak bir sığlık.
Omuz omza şahlanan dalgalar, büyük büyük,
Bir ses işitip ürkmüş, sürülerle canavar.
Gözlerinde kıvılcım, ağızlarında köpük,
Birbirinin üstünden atlayıp geliyorlar.
Gittikçe boşluklara düşmekteyiz enginde;
Arkadaki sahilse, fosfor bir iz halinde,
Her ân bir parça daha uzaklaşıyor bizden.
Deniz, bu yerde ölüm korkusu kadar derin;
Kocaman bir kuş gibi geliyor peşimizden,
Ruhu, bu kapkaranlık suda can verenlerin...
Acil HastaYoldan geçerken bir araç
vurdu savurdu kenara...
kırdı hemen her yerini...
koştu gören...insafı olanlar imdâda...
ele alınacak gibi değildi...
bir telaşla...haber verdiler ambulansa...
saatler sonra gelebildi ambulanssa…
ne doktor…ne hemşire!!??
aklı eren bir kimse yok ambulansta
bir şoför…bir sedye sadece!!??
apar topar koydular
yaralı kıvranırken
acılar içinde...sedyeye….
ambulans zar zor çıkabildi caddeye
ve sirenler çalarak
nice tehlikelerden sonra
yetiştirebildi yaralıyı
yarı canlı...hastaneye…
acil servis kapısı…ana baba günü!!
herkes üzgün…
görmek mümkün değil
kimsenin güldüğünü…
yaralı...çığlıklar atarken
ve yalvarırken yardım için…
başucuna gelen görevli
-kızgın kızgın!!??
bakmadan yaralının haline...
aldırmadan çektiklerine...
sormaya başladı;
sosyal güvencen var mı?
sigortalı mısın?
Paran var mı?
Arkan var mı?
Yok deyinince...yaralıyı haşladı!!??
Kimin kimsen yoksa
bekleyeceksin sen...
-beklemek senin yazgın!
sana yardım edemem…
edersem eğer!!??
mevzuat beni de yer!?
Dedi ve ekledi:
Bekle..yorulma beklemekten…
hasta kahrolurken inlemekten.
Hasta bekledi…bekledi.
Kendini kurtaracak yardımseverleri
Bir türlü gelmedi…
Kan kaybı…
dereken kalbi tekledi
ve birkaç yardımsever el
aldı temelli iyileşen hastayı
sükut aracına yükledi…
O gün...
İğreti...eve benzemeyen bir evde
Akşam...babalarını ve
yiyecek getirmesini bekleyen
başka bekleyenlerde vardı
gözleri yollarda...
beklediler...beklediler
bekledikleri gelmedi
her taraf karardı
sordular...aradılar
gözleri kapıda
kulakları seste
hiç kimse haber getirmedi
ve o eve bir daha
sevinç girmedi...
Acılar DeniziBen acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp ***ürse
Yılların içimde bıraktıklarını...
Acılara İnat
Tüm acılara inat
Güneşe köprü kurdum
Islak gözbebeklerini yüreğimde kurutmak için
Yıldızlara merdiven uzattım
Karanlık gecende gözlerinde umut olmak için
Yel değirmeni oldum sisli sabahlarda
Acılarını yüreğimde öğütüp gülüşlerini görmek için.
Söz verdik yarınımıza, yenilmemeliydik katmerleşmiş acılarımıza
Kalbimizde gözyaşı ve keder olmuş müptela
Nasırlanmış yarınlarımız sanki ezayla cefa
İstemem onca sırtımda yük varken neşeyle sefa
Bin derdime bir gülüşün yeter oysa.
Hadi aç gözlerini hasta yatağında
Söz vermiştin bana ve hatırlasana
Ben toprak sen ise sevda tohumu
Yarınlarımıza ektik ölümsüz sevdayı ve umudu
Pes etmeyecektin sinsi acılarımıza
Zincirleri kırıp
Güneşli sabahlarda elele koşacaktık yarınlarımıza
Senle ben çok şey istemedik oysa
Geçmişteki acılarımızı kalbimizde unutmak
Gözyaşlarına inat delice sevdayı yaşamak.
Ağlama sen sevdiceğim;
Ben yaşadığın ve yaşayacağın tüm acıları
Kıl çuvallarına yükleyip geceden sabaha
Sırtımda taşıyıp
Güneşli sabahlarda avuçlarımda umutlar bıraktım yatağına
Tüm acılara inat
Yaşayacağımız güzel yarınlarımız varken
Beni sevdanın yetimliğini yaşatma
Hadi; aç gözlerini
Tut ellerimi delice sarıl bana...
Gözyaşlarına inat
Küçük mutluluklarında sev beni.
Acılarım ve BenSeni sevmek imkansızlaşıyor artık, uzaklara kaçmak geliyor içimden
Sana dair hiç bir şey kalmasın istiyorum anılarımda ve bu günümde
Yeter artık yalnız kalmak istiyorum..senden kalan acılarımla ve ben
Bazen yeni bir ümitle başlıyorum güne.bazense inanıyorum yaşarken öldüğüme
Her şey senin eserin, her şey senden hediye acılarım ve ben
Bir gün dönüp bakarsan maziye..yıkılan ben kaybeden sen..
Tüm saatler sana kurulu, Tüm hayatım sana tutsak...
Yavaş yavaş ölüyorum oysa acılarımla ben...
Zaman geçti..güneşlerim battı benim..bir sen kalmıştın işte..
Delicesine, ölürcesine sevdiğim bir tek sen vardın sen
Oysa öyle düşler kurmuştum , öyle doğrularım vardı ki benim.
Şimdi her şey yalan oldu..seni içime gömdüm..acılarım kaldı bir de BEN
Acıların Efendisi Koydum Adımı
Acıların efendisi koydum adımı
Zaten başkası olamaz
Doğduğumda içten ağlamışım
İsyanım sana der gibi feleğe.
Acıların efendisi koydum adımı
Zaten başkası olamaz
Gözlerimizin buluştuğu ana lanet
Yüreğime batan bir hançer oldu.
Hiç severken acı çekilirmi?
Mutluluğun adı sevda iken
Hiç ölüm istermi insan
Sevdiğiyle aynı havayı solurken.
Benim isyanım insanlara
Dostum dediğim nankörlere
Yüzüme gülüp sırtımdan vuranlara
Kendini insan sanan varlıklara.
Yenildim biriken dertlere
Boğuldum sevda denizinde
Sevdam kurtaramadı
Hüzün bulutlarına haber saldım.
Gidiyorum...
Acıların GünüAcıların günü çoktan başladı
Ve ben
Puslu bir havanın kanlı kucağında,
Tek bir kurşunla şafağa nişan alıyorum,
Tüm isyanların namlusuna...
Acıların KıyısındaÇocuk düşlerimizle bir dünya kurmuştuk
Yüreğimizi çevirmiştik güneşe
acıların kıyısında oturmuştuk
karanlıklar sürdü bizi ateşe
Yapraksızdık, güz mevsimiydi
vurdular türkümüzü, kırdılar sesimizi
Dalgakıran dönemiydi
Koyaklar unutmadı adresimizi
Sevdasız aşksız kalmıştık
umuttu dağların ardı
hep büyük hülyalara dalmıştık
yanımızda yiğitler vardı
Acılarına Kefen Giydirdim
Dal dal kuruduğuma aldırma... Sen
Islak gözbebeklerime bakıp ağlama... Sen
Gözlerinde yaşamaya yemin ettim
Acılarına kefenin beyazını giydirdim
Yanan dudaklarına ıslak bulutları değdirdim
Yaz ortasında üşürsem kederlenme .sen
Kaldırımda dizlerimin üzerine yığılırsam üzülme..sen
Gözlerinde nefes almaya yemin ettim
Gülüşlerini yarınlarımda umut bildim
Karanlık geceye bir kalemde gözlerini çizdim
Kahverengi gözlerini bulundurmasın acıyla keder
Yüreğine baharın esintilerini doldursun kader
Sensiz gökkuşağını kelebeklerin sırtına giydirdim
Bir gülüşünle ömrüme " ömürler" ekledim
Toprağında dört mevsim çiçekler filizlensin
Gözbebeğinden al yanağına hiç gözyaşı süzülmesin
Gözlerinle hayata umutla bakmaya yemin ettim.
Acılı Gecenin BitimindeYaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı görmek istiyorum
Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden
Sesindeki pırıltıya
Gözündeki ışıltıya benzer
Bir kibrit çakımı
Bir yanıp sönse yeter
Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak
Ya da gün batımı pembesi dudak
Bir yıldırım hızında çizilsin
Bir şimşekçe yazılsın karanlığım
Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen
Bir yıldız parlayıp sönen
Dişlerinin aydınlığını
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ışık
AcımSaat geceyi yarıladı
Odam ay ışığı loşluğun da
Ne hayal ettiysem uzak kalıyor,yıldızlar gibi
Özlemler
İçimi delik deşik ediyor
Yalnızlığın korkunç yüzü ürkütüyor beni
Birden karanlık çöküyor
Hersey koyulaşıyor
Çıkmaz bir sokakta buluyorum kendimi
Köreliyor gözlerim
Ellerim kelepçede
Uzanıpta yakalayamıyorum hiçbir aydınlığı
Gozbebeklerimden yeni yeni hüzünler doğuyor
Arkam da yüreğime çapa vuranlar
Ve pis bunaltısı,ellerime yapışan insan kokularının
Bir de yanım da golgem gibi beni terketmeyen puslu kaderim
Öyle çaresizim ki
Haykırsam duyanım yok
Belirsiz seslenişlerin arkasından koşuyorum
..koşuyorum koşuyorum tutunamıyorum
Diz boyu balçık her yanım
Ben hep kendimle döğüşüyorum
Sonun da kendime yenilip teslim oluyorum
Oysa ne kadar yitikmişim hayata
Bunu şimdi daha iyi anlıyorum
Alın goturun beni
Çekin qötürün,kurtarın
Gözlerimi irdeleyen uçurum manzarası
Şakaklarımı öpen ruzgarın ılık nefesi
Mujdeliyor bana umarsızca ölümü
Alın qötürün,çekin beni benden
Yoksa boylu boyuna yıkılacağım
Yoksa ölümün kırmızılığı ezecek beni..
Acımasız Gerçekler
Yine seni durmadan düşündüğüm bir gündü
Düşünmediğim bir an bile yoktu aslında
Acaba kavuşabilirmiyim diye düşünüyordum
Çok ama çok geçti biliyordum
Ben yinede durmadan düşünüyordum
Bir çözümü olmalıydı sana kavuşmanın
Fakat bir çözümünü bulamıyordum
Olumsuzluklara rağmen tek dayanağım sendin
Aynı gün ilerleyen saatlerin birinde
Senden bir haber duydum ve yıkıldım
Düğünün varmış davet ediyorsun
Yetmezmiş gibi beni yok sayıyordun
Anladım ki meğer ben hiç olmamışım
Sende bir yer bulamamışım
O kadar rahat davrandın ki
Ben hayatında hiç olmamışım gibi
Sensizliğin ateşi bağrıma kadar işlemişken
Hayatım alt üst olmuşken
Yaşadığımı bile hiç hissetmezken
Hayatından şimdi mutlumusun
Ben umutluydum senden
Umutla yaşanmıyormuş bu hayatta
Sayende iyice kazıdım beynime
Ne söylediysem inanmadın
İnat edercesine gülüp geçtin
Sana kaç kez geldim
Bir kez olsun bile ağzını açmadın
Meğer sen hiç gelmemişsin ki bana
Umudum sevdiğim değilsin artık
Ben de seni hayatıma karşıma
Çıkmamış tanımamış sayıyorum
Ne çok yanılmışım meğer
Boşu boşuna güvenmişim sana
İstediğin olduğu artık sonunda
Öldürdün beni Kına yak.
BabaBir çınar dı karşımdaydı
Baktım yıkılıyor
Uzandım tuttum
Düşüyordu
Bir şey yapamadım
kucağımdaydı sıcaktı
Kuş oldu kanatlandı
Kayboldu
Bir şey yapamadım
Bakakaldım ağladım
Dağ dı yok oldu
Soğumuştu
Babamdı
Baba
Benle evlat sevgisine tattın
Benle birlikte bir daha doğdun
O minik kalbim attıkça
Senin kalbinde benim kadar atıyordu
Hasta olunca geceler başımda beklerdin
Gizlice her gece gelip beni öperdin
Ama yıllar geçti bugün ben evleniyorum
Senin o biricik o küçük kızın evleniyor
Meğer senden ayrılmak ne kadar zormuş
İçimden bir fırtına kopuyor
Ben gidiyorum baba
Hakkını helal et
Kızın evleniyor bugün.
Baba
Benle evlat sevgisine tattın
Benle birlikte bir daha doğdun
O minik kalbim attıkça
Senin kalbinde benim kadar atıyordu
Hasta olunca geceler başımda beklerdin
Gizlice her gece gelip beni öperdin
Ama yıllar geçti bugün ben evleniyorum
Senin o biricik o küçük kızın evleniyor
Meğer senden ayrılmak ne kadar zormuş
İçimden bir fırtına kopuyor
Ben gidiyorum baba
Hakkını helal et
Kızın evleniyor bugün.
Babakale’de Bir Çeşmeyim!
Babakale’de bir çeşmeyim
Unuttum bir asır mı
Yoksa daha mı fazla yaşım
Yalçın kayalıklardan söküldü
Taşındı, örüldü taşım
Kaç alın teri döküldü kucağıma
Kaç bin dile değdi suyum
Kurda kuşa yem oldum
Yerliyi yabancıyı yudum
Genç kızların sinesine benzer
Çıktığım, geldiğim kuyum
Evine ekmek taşıyan
Okulundan gelen çocuk
Parasını denizde bulan balıkçı
Ağlara takılan balık
Yerlisi yabancısı
Dostu, düşmanı doyurdu soğuk suyum
Kaç zamandır kimse gelmez başıma
Yıllar oldu kurudu suyum
Yine içimde umut
Beklerim tek başıma liman önünde
Belki bir gün
Bir başka sevgilinin koynunda olurum...
Babakale’nin dağlarında bir türküyüm
Rüzgarla birlikte anılır adım
Her yürekte doğarım mutlaka
Kah ana olurum, kah çocuk
Bazen de bir sevdalıya tercüman olurum
Hiç bitmeyen rüzgar olurum
Limana savrulan dalga olurum
Sevda olurum
Ümit olurum
Hasret olur, vuslat olurum
Herkesin dilinde bülbül olurum
Bazen gelin alayı
Tepsi tepsi pirinç böreği
Davul olurum, zurna olurum
Nefes olurum
Bazen bir yudum rakı olurum...
Sırtımı vermişim dağına
Bir yanım zeytin kokusu
Bir yanım çam korusu
Tepelerden aşağı
Ev olurum, iş olurum, aş olurum
Ellerim liman olur
Sarıp sarmalarım mavilikleri
Karşıda Midilli olurum
Burada ben olurum
Orada sen olurum
Arada kardeş olurum
Bir yanım sirtaki oynar
Dağlarda efe olurum
Her yanı türkü dokurum....
Cunda ile Ayvalık arası
Sabahta güneş olurum
Yeni bir gün olurum
Ümit olurum
Isıtırım hasretlik çekenleri
Sevda olurum
Yedi iklime can olurum
Toprağa arkadaş olurum
Ağaca dal olurum
Zeytin olurum, yağ olurum
Buğday olur, un olurum
Sebze olurum, ekmek olurum, aş olurum
Yerde karınca olurum
Sen olurum, ben olurum....
Akliman’da kum olurum
Sarı olurum, beyaz olurum, bal olurum
Denizde dalga olurum
Tuz olurum
Balık olurum, derya olurum
Teknelere sevdalı olurum
Ağ olurum, umut olurum
Düğün olur, çeyiz olurum
Genç olurum, yaşlı olurum
Önce de insan olurum
Mavi olurum, yeşil olurum
Su olur, taş olurum
Et olur, süt olur, hayat olurum
Tüy olurum, tel olurum
Yel olurum....
Kaz dağında selvi olurum
Hava olurum, taş olurum
Renklerden renk olurum
Kanat olur, kuş olurum
Pamuk pamuk bulut olurum
Şimşek olurum, kar olurum
Gökteki yıldız olurum
Ondördünde ay olurum
Akdeniz olurum
Karadeniz olurum
Ayancık, Sinop olurum
Anadolu, Rumeli, Türkiye olurum
Al olurum, bayrak olurum
Ben olurum.....
Babalar Günü
Bugün yine babalar günü
Baba hiç görmedi ki güldüğünü
Bir gün duyarsınız öldüğünü
İşte o zaman olur babalar günü
Senede bir gün anmak yetmiyor
Nesil böyle gelmiş böyle gidiyor
Bayramlarda bile elini öpmüyor
Sen bunamı diyorsun babalar günü
Bir gün onlarda baba olacak
Babanın önemini anlayacak
Babasını arasada bulamayacak
Onlar için olacak kıyamet günü.
Babam
Uzaklarda da olsa insanın sevdikleri
Ona, yüreği kadar yakındır
Gülüp oynasa bile ara sıra
Acısı hep içinde saklıdır.
İnsanın sevdiği uzaklardaysa
Bir fırsatını bulur, ona gelir
Öper-okşar ellerini
Dizlerine kapanır
Bir kez görmek
Bir kez sarılıvermek ellerine
Ona teselli verir.
Şimdi öyle uzaklardasın ki
Ne bir yol var sana ulaşan
Ne mektup, ne telefon.
Gemiler yol almaz o denizlerde
Uçakların kanatları yetmez
Kuşlar bile bilmez bu yolu
Gül kokuları erişemez.
Seninle aramızda
Şimdi uçsuz-bucaksız sonsuz.
Yalnızca seni bana getiren
İçimde duyduğum
Beni yoktan var eden sevgin.
Her geçen gün
Sevgilerle örülür hasretin!...
Bağdat Türküsü
Hastahane koridorlarında ağlayan
Ve yeni solmuş bir gülün adıdır; zeynep,
Karanlığa inat binlerce yıldızların,
Bağdat’a doğan gecenin adıdır; zeynep..
Yıkılmış kentlerin dili yoktur, bilirim…
Sevgiyle harmanlanmış dostluklar nerede!
Martın yirmisinde denize hüzün akar,
Mavinin türküsünü söyleyenler nerede!
Necef’te, basra’da yaraları kim sarar..
Anlaşılan medeniyet tarihte kalmış..
Dünyaca şanlı iki zalimin elinden,
Muharrem ayı şu ırak’a haram oldu,
Yüreklerde acılar şimdi çok derinden,
Şehirlerde talan, minik eller kan oldu,
Mazlumlarda ah, mazlumlarda şimdi figan…
Yaralı bağdat; bir kralın sürgün evi..!
Dünya tarihi on dört asırdan bu yana,
Dini bir milletleri, hiç ayrı görmedi,
En içli güfteler bağdat’lı analarda:
“Gidip gelmeyecek, dönüp görmeyecekler…! ”
Zeynep, sabah olmasını beklemektedir,
En hüzünlü dualar da gece dökülür…
Maveradan melekler gülümsemektedir,
Ve soysuz bir saltanat tarihe gömülür,
Zalime sürgün, mazluma bir cihan düşer…
Sokak başlarında koşan sonra da gülen,
Ve hiç solmayan bir gülün adıdır; zeynep..
En karanlık gecenin sabahına doğan,
Üstümüzdeki güneşin adıdır; zeynep,
Bir notanın son durağıdır; zeynep, zeynep…
Savaşlara ceza verebilseydim eğer,
Ebediyen mutluluğa mahkum ederdim.
BağdatBağdat duman olmuş tüter
Bombalarla kan içinde
Yarim asker olmuş gider
Amerikanın emrinde
Vatan millet dedik durduk
Ülkemizin her yerinde
Bu günlerde asker olduk
Zalim düşmanlar önünde
Ruhumuz kararıp coştu
Anaların hür gönlünde
Komşu bizlerle buluştu
Düşman askeri önünde
Unutulurmuş dediler ya!..
O zamanlar çocukluk işte,
Platonik sipariş bayramlar
Tescillenmemiş kaygılı umutlar vardı
Ve karanlıkla uzayan rüyalar adama bakardı…
Sonra kalakalmışlık yalnız başına bu şehirde
İncitilmiş arzuların viraneliği hatıralarda
Ismarlama hesaplar,
Tek kişilik sahne oyunları!
Şimdi her şey bir yürek ağrısı!!!
Sürgülenmiş ve mıhlanmış kapı!
Çaylaklık ve çömezlik; bir ilk işte,
İşte fersiz geleceğin akıbeti;
Kalemiz düştü ilkin
Sonra atların nalları düşünce bir gül fırtınasında
Ve vezir de esir edilince peşinen bir file
Şahı devirmek bize kaldı!
Acemilik işte,
Gençliğimiz; pusatsız hovardalığın hazin nihayeti..
Şimdi her şey bir baş belası!!!
Kendim gibiyim her daim
Şiiri eskiden de severdim,
Ben inşa ettim tüm çıkmaz sokakları
Hep vuslat türkülerini damıttın aynalardan
Çareler aradım aylarca bu diyarda
Sonunda bir mim koyabildim hatıralara
Mezara gömdüm eski-
Ve siyah-beyaz fotoğrafları..
Acemilik kazası işte,
Şimdi her şey nisan ayı
Ve geriye dönüp baktığımda
Tüm olup bitenler yapma kartpostal gibi buralarda,
Senin çocuğundum ve ağırdım o zamanlar
Şimdi bir şey o kadar uzak ki..
[Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekiyor. Üye Olmak İçin Tıklayın.]
Acemi Aşıkikimiz de acemi birer aşıktık o zamanlar
sen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
bense kendimi usta zannediyordum bu işlerde
yağmur gibi akıp giden yıllardan geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana dek
ama farkındaydım yinede
ne zaman seninle olsam
tanıdık bir kus cıvıltısıyla uyanıyordum her sabah
şimdi ise kırılgan mektuplar yazıyorum
hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden
namımın olsun
ben sende ülkemi sevdim hüzün dolu yağmurlarla tasan boynu bükük nehirleri
ben sende yolları sevdim dallarına hiç bir kusun kopmaya bile yanaşmadığı ağaçlarla kaplı yolları
ikimizde acemi birer asıktık o zamanlar
ve çoğu zaman ne yapacağımızı bile bilmeden serseri dolaşırdık sokaklarda!!!...
Acep NerdedirYalan dolan ile geçen ömrümde
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Bir tatlı kelâmdır tüten gözümde
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Bilirim, garibin kimsesi olmaz
Evvel dost diyenler, arayıp sormaz
Hatırın sormaya kapıyı çalmaz
Arıyor gözlerim, acep nerdedir?
Yürekte kanayan derttir, hasrettir
Gönlü bir virane, Engin gariptir
Bir gelse, bir gülse, ol ki cennettir
Arıyor gözlerim, acep nerdedir
AcıGözlerim görmüyor, açık olsada
Derman olmuyorki yaşlar dolsada
Gelip geçen, sille tokat vursada
Bana bundan beter, acı veremez
Sorsan anlatması, o kadar zorki
Çaresi olmalı, kalbim diyorki
Bu dert birincisi, daha sonraki
Bana bundan beter, acı veremez
Gezip dolaşırım, hep aynı yerde
Her yer kapkaranlık, sanki alemde
İşkence yapsalar, tüm bedenimde
Bana bundan beter, acı veremez
Çalsın dertli ud’um, söylesin dilim
İş’e yaramıyor, ama gözlerim
Dünya zehir olsa, inan sevgilim
Bana bundan beter, acı veremez
Acı
Yaşamak uğruna
Ölmek bu olsa gerek
Sevmek uğruna
Acı çekmek bu olsa gerek
Hayat uğruna
Savaşmak bu olsa gerek
Peki ya sen uğruna
Üzülmek niye?
AcıAteş gibi vücudum,
Elim, ayağım, içim titriyor hasretinle,
Canım acıyor,
Ağlamak istiyorum,
Avazım çıktığı kadar bağırarak saatlerce,
Bu nasıl bir şey böyle,
Bu nasıl duygu böyle,
Kendime hakim olamıyorum,
Deprem oluyor tüm bedenimde, beynimde sanki,
Alev alev yanıyor her yerim,
Ama titriyorum hala
Yanında olmak İstiyorum,
Hiç ayrılmamacasına,
Koynunda uyumak istiyorum her gece,
Üşüyorum,
Sanki sadece sen sarılınca ,
Kollarına alınca ısınacak gibiyim, ısınamıyorum bir türlü
ne yapacağımı bilmiyorum,
Çıldırmak üzereyim,
Sevgini istiyorum, yanımda olmanı istiyorum,
Sadece benim olmanı istiyorum......
Acı
Kaldırım gülü oldum dün gece
sahil boyunca unutmaya çalıştım
bana bıraktığın kimsesizliği
saatler geride kalmış benden
derdimi anlayan yok.
Dermanım da uzakta
şimdi o kara gözlerin olacaktı karşımda
avucumda aşkın.
Saracaktım ince hayatını kollarımla
zaman bırakacaktı seni bana.
Solmadan geçecekti bu hayal.
Gidip geliyorum seninle kendim arasında
değişen birşey yok.
Aynı boşluktayım
sevsem mi yoksa sevmesem mi seni
acı mı çeksem her gün
prangalarımı eskitsem
şaraba vurup kendimi
ölsem mi yoksa
yoksa hiç bırakmasam mı seni
vazgeçtim diyorum olmuyor
gerçekten içimdesin sökemiyorum
acılar vız gelir şimdiden sonra
sensizlik ölüm.
Onca şeyi sırtladım ben senin için
rakı gibisin.
Soğuk, ağır, beyaz az biraz
can damarda bitiyor aşkın
kapalı kapılar ardına bırakacağım seni bir müddet
aşk yıllandıkça erir
kalp mi kaldı sanki bedende
her şeyim senin.
Acı benimle gelirBirçok kelime,
Kitap kandırır,
Kapağı tavana bakar,
Rakamların sayfa çığlığı,
Işınlanıp gelmiş sevda,
Oturmuş yanıbaşına,
Bilemezsin,
Bir göz,
Gözlerine nasıl da saldırır,
Kaçamazsın,
Gönlü toprak kokan,
Karıncanın hikayesi,
Bana birgün,
Sana sonsuzluk kalır,
Duvarda salınan zaman,
Ağlar gözleri yaşlı anam,
Derdim ya hani,
Gözleri gökyüzümde dolaşan,
Gideceksen temelli,
Akşam vakti toparlan,
Islanıp gelmiş,
Bilemezsin,
Bir temmuz gecesinde,
Adı yadigar kalan....
Acı Budur
Sen gittin
Her şey yarım kaldı
Her şey değişti
Kuşlar bile uçmaz oldu
Dağlar bile durgun
Ne senden haber ne sesin çıkıyor
Bu koca dünyada kalmışım yalnız
Ne desem değişmiyor
Gözyaşlarım dinmiyor
Acım geçmiyor
Herşeyim gitti
Sen gittin
Bir yanım ölü
Bir yanım kan ağlıyor
Ne kaldı ki
Bu çile benim
Bu keder benim
Ölsem ne fark eder
Ne bu dünyada benim oldun
Ne öbür dünyada benim olursun
Her yerde sensizlik
Oysa nasıl sevmiştim be
Herºeyim dedim
Canım dedim
Ölürüm dedim
Ama gitti
Olmadı benim olmadı
Benim değil o
Kader kısmet derler ya
Benim yazım da bu
Sensizlik.
Açık DilekçeGörmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey
Yaklaşanı ta yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey
Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte favül bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey
Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;
Çok silahtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey
Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey
Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım, ara benim hakkımı...
Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı?
Yorulmayın izlerinde savcı bey.
Açık Kalmış Gözlerime Bak
Feri çekilmiş çoktan
Ama merak edersen yine de
En son hayal ettiklerini...
Ne bir külah dondurma
Ne pırıl pırıl parlayan o kırmızı bisiklet
Ne uzun zamandır ayaklarımı sıkanların yerine bir çift pabuç
Ne de renk renk balonlar.
Oysa yaslanmak isterdim hem anama hem de babama
Korkmadan koşmak göz alabildiğine yeşil kırlarda
Kuş cıvıltılarının arasında.
Koklamak o artık yerinde olmayan erik ağacının,
Bu zamanlar açması gereken çiçeklerini.
Sonra alıp elime çam kozalağından devemi
Sürmek, hayal bu ya, uzağa çok uzağa
Öyle bir yere ki
Ne çocuklar anasız babasız
Ne de geleceklerini yitirmiş
Ya da yitirmiş düşlerini.
Açık kalmış gözlerime bak
Hayallerini yitirmiş çoktan
Ama merak edersen yine de.
Gözüme düş yerine oturmuş kızıllığa bak.
AçıklardaBir ağızdan çalınan düdükler, kalın kalın,
Boşlukta tos vuracak nokta arayan çığlık.
Koşup, yılanlar gibi üzerinden suların,
Arıyor teknemizi oturacak bir sığlık.
Omuz omza şahlanan dalgalar, büyük büyük,
Bir ses işitip ürkmüş, sürülerle canavar.
Gözlerinde kıvılcım, ağızlarında köpük,
Birbirinin üstünden atlayıp geliyorlar.
Gittikçe boşluklara düşmekteyiz enginde;
Arkadaki sahilse, fosfor bir iz halinde,
Her ân bir parça daha uzaklaşıyor bizden.
Deniz, bu yerde ölüm korkusu kadar derin;
Kocaman bir kuş gibi geliyor peşimizden,
Ruhu, bu kapkaranlık suda can verenlerin...
Acil HastaYoldan geçerken bir araç
vurdu savurdu kenara...
kırdı hemen her yerini...
koştu gören...insafı olanlar imdâda...
ele alınacak gibi değildi...
bir telaşla...haber verdiler ambulansa...
saatler sonra gelebildi ambulanssa…
ne doktor…ne hemşire!!??
aklı eren bir kimse yok ambulansta
bir şoför…bir sedye sadece!!??
apar topar koydular
yaralı kıvranırken
acılar içinde...sedyeye….
ambulans zar zor çıkabildi caddeye
ve sirenler çalarak
nice tehlikelerden sonra
yetiştirebildi yaralıyı
yarı canlı...hastaneye…
acil servis kapısı…ana baba günü!!
herkes üzgün…
görmek mümkün değil
kimsenin güldüğünü…
yaralı...çığlıklar atarken
ve yalvarırken yardım için…
başucuna gelen görevli
-kızgın kızgın!!??
bakmadan yaralının haline...
aldırmadan çektiklerine...
sormaya başladı;
sosyal güvencen var mı?
sigortalı mısın?
Paran var mı?
Arkan var mı?
Yok deyinince...yaralıyı haşladı!!??
Kimin kimsen yoksa
bekleyeceksin sen...
-beklemek senin yazgın!
sana yardım edemem…
edersem eğer!!??
mevzuat beni de yer!?
Dedi ve ekledi:
Bekle..yorulma beklemekten…
hasta kahrolurken inlemekten.
Hasta bekledi…bekledi.
Kendini kurtaracak yardımseverleri
Bir türlü gelmedi…
Kan kaybı…
dereken kalbi tekledi
ve birkaç yardımsever el
aldı temelli iyileşen hastayı
sükut aracına yükledi…
O gün...
İğreti...eve benzemeyen bir evde
Akşam...babalarını ve
yiyecek getirmesini bekleyen
başka bekleyenlerde vardı
gözleri yollarda...
beklediler...beklediler
bekledikleri gelmedi
her taraf karardı
sordular...aradılar
gözleri kapıda
kulakları seste
hiç kimse haber getirmedi
ve o eve bir daha
sevinç girmedi...
Acılar DeniziBen acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp ***ürse
Yılların içimde bıraktıklarını...
Acılara İnat
Tüm acılara inat
Güneşe köprü kurdum
Islak gözbebeklerini yüreğimde kurutmak için
Yıldızlara merdiven uzattım
Karanlık gecende gözlerinde umut olmak için
Yel değirmeni oldum sisli sabahlarda
Acılarını yüreğimde öğütüp gülüşlerini görmek için.
Söz verdik yarınımıza, yenilmemeliydik katmerleşmiş acılarımıza
Kalbimizde gözyaşı ve keder olmuş müptela
Nasırlanmış yarınlarımız sanki ezayla cefa
İstemem onca sırtımda yük varken neşeyle sefa
Bin derdime bir gülüşün yeter oysa.
Hadi aç gözlerini hasta yatağında
Söz vermiştin bana ve hatırlasana
Ben toprak sen ise sevda tohumu
Yarınlarımıza ektik ölümsüz sevdayı ve umudu
Pes etmeyecektin sinsi acılarımıza
Zincirleri kırıp
Güneşli sabahlarda elele koşacaktık yarınlarımıza
Senle ben çok şey istemedik oysa
Geçmişteki acılarımızı kalbimizde unutmak
Gözyaşlarına inat delice sevdayı yaşamak.
Ağlama sen sevdiceğim;
Ben yaşadığın ve yaşayacağın tüm acıları
Kıl çuvallarına yükleyip geceden sabaha
Sırtımda taşıyıp
Güneşli sabahlarda avuçlarımda umutlar bıraktım yatağına
Tüm acılara inat
Yaşayacağımız güzel yarınlarımız varken
Beni sevdanın yetimliğini yaşatma
Hadi; aç gözlerini
Tut ellerimi delice sarıl bana...
Gözyaşlarına inat
Küçük mutluluklarında sev beni.
Acılarım ve BenSeni sevmek imkansızlaşıyor artık, uzaklara kaçmak geliyor içimden
Sana dair hiç bir şey kalmasın istiyorum anılarımda ve bu günümde
Yeter artık yalnız kalmak istiyorum..senden kalan acılarımla ve ben
Bazen yeni bir ümitle başlıyorum güne.bazense inanıyorum yaşarken öldüğüme
Her şey senin eserin, her şey senden hediye acılarım ve ben
Bir gün dönüp bakarsan maziye..yıkılan ben kaybeden sen..
Tüm saatler sana kurulu, Tüm hayatım sana tutsak...
Yavaş yavaş ölüyorum oysa acılarımla ben...
Zaman geçti..güneşlerim battı benim..bir sen kalmıştın işte..
Delicesine, ölürcesine sevdiğim bir tek sen vardın sen
Oysa öyle düşler kurmuştum , öyle doğrularım vardı ki benim.
Şimdi her şey yalan oldu..seni içime gömdüm..acılarım kaldı bir de BEN
Acıların Efendisi Koydum Adımı
Acıların efendisi koydum adımı
Zaten başkası olamaz
Doğduğumda içten ağlamışım
İsyanım sana der gibi feleğe.
Acıların efendisi koydum adımı
Zaten başkası olamaz
Gözlerimizin buluştuğu ana lanet
Yüreğime batan bir hançer oldu.
Hiç severken acı çekilirmi?
Mutluluğun adı sevda iken
Hiç ölüm istermi insan
Sevdiğiyle aynı havayı solurken.
Benim isyanım insanlara
Dostum dediğim nankörlere
Yüzüme gülüp sırtımdan vuranlara
Kendini insan sanan varlıklara.
Yenildim biriken dertlere
Boğuldum sevda denizinde
Sevdam kurtaramadı
Hüzün bulutlarına haber saldım.
Gidiyorum...
Acıların GünüAcıların günü çoktan başladı
Ve ben
Puslu bir havanın kanlı kucağında,
Tek bir kurşunla şafağa nişan alıyorum,
Tüm isyanların namlusuna...
Acıların KıyısındaÇocuk düşlerimizle bir dünya kurmuştuk
Yüreğimizi çevirmiştik güneşe
acıların kıyısında oturmuştuk
karanlıklar sürdü bizi ateşe
Yapraksızdık, güz mevsimiydi
vurdular türkümüzü, kırdılar sesimizi
Dalgakıran dönemiydi
Koyaklar unutmadı adresimizi
Sevdasız aşksız kalmıştık
umuttu dağların ardı
hep büyük hülyalara dalmıştık
yanımızda yiğitler vardı
Acılarına Kefen Giydirdim
Dal dal kuruduğuma aldırma... Sen
Islak gözbebeklerime bakıp ağlama... Sen
Gözlerinde yaşamaya yemin ettim
Acılarına kefenin beyazını giydirdim
Yanan dudaklarına ıslak bulutları değdirdim
Yaz ortasında üşürsem kederlenme .sen
Kaldırımda dizlerimin üzerine yığılırsam üzülme..sen
Gözlerinde nefes almaya yemin ettim
Gülüşlerini yarınlarımda umut bildim
Karanlık geceye bir kalemde gözlerini çizdim
Kahverengi gözlerini bulundurmasın acıyla keder
Yüreğine baharın esintilerini doldursun kader
Sensiz gökkuşağını kelebeklerin sırtına giydirdim
Bir gülüşünle ömrüme " ömürler" ekledim
Toprağında dört mevsim çiçekler filizlensin
Gözbebeğinden al yanağına hiç gözyaşı süzülmesin
Gözlerinle hayata umutla bakmaya yemin ettim.
Acılı Gecenin BitimindeYaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı görmek istiyorum
Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden
Sesindeki pırıltıya
Gözündeki ışıltıya benzer
Bir kibrit çakımı
Bir yanıp sönse yeter
Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak
Ya da gün batımı pembesi dudak
Bir yıldırım hızında çizilsin
Bir şimşekçe yazılsın karanlığım
Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen
Bir yıldız parlayıp sönen
Dişlerinin aydınlığını
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ışık
AcımSaat geceyi yarıladı
Odam ay ışığı loşluğun da
Ne hayal ettiysem uzak kalıyor,yıldızlar gibi
Özlemler
İçimi delik deşik ediyor
Yalnızlığın korkunç yüzü ürkütüyor beni
Birden karanlık çöküyor
Hersey koyulaşıyor
Çıkmaz bir sokakta buluyorum kendimi
Köreliyor gözlerim
Ellerim kelepçede
Uzanıpta yakalayamıyorum hiçbir aydınlığı
Gozbebeklerimden yeni yeni hüzünler doğuyor
Arkam da yüreğime çapa vuranlar
Ve pis bunaltısı,ellerime yapışan insan kokularının
Bir de yanım da golgem gibi beni terketmeyen puslu kaderim
Öyle çaresizim ki
Haykırsam duyanım yok
Belirsiz seslenişlerin arkasından koşuyorum
..koşuyorum koşuyorum tutunamıyorum
Diz boyu balçık her yanım
Ben hep kendimle döğüşüyorum
Sonun da kendime yenilip teslim oluyorum
Oysa ne kadar yitikmişim hayata
Bunu şimdi daha iyi anlıyorum
Alın goturun beni
Çekin qötürün,kurtarın
Gözlerimi irdeleyen uçurum manzarası
Şakaklarımı öpen ruzgarın ılık nefesi
Mujdeliyor bana umarsızca ölümü
Alın qötürün,çekin beni benden
Yoksa boylu boyuna yıkılacağım
Yoksa ölümün kırmızılığı ezecek beni..
Acımasız Gerçekler
Yine seni durmadan düşündüğüm bir gündü
Düşünmediğim bir an bile yoktu aslında
Acaba kavuşabilirmiyim diye düşünüyordum
Çok ama çok geçti biliyordum
Ben yinede durmadan düşünüyordum
Bir çözümü olmalıydı sana kavuşmanın
Fakat bir çözümünü bulamıyordum
Olumsuzluklara rağmen tek dayanağım sendin
Aynı gün ilerleyen saatlerin birinde
Senden bir haber duydum ve yıkıldım
Düğünün varmış davet ediyorsun
Yetmezmiş gibi beni yok sayıyordun
Anladım ki meğer ben hiç olmamışım
Sende bir yer bulamamışım
O kadar rahat davrandın ki
Ben hayatında hiç olmamışım gibi
Sensizliğin ateşi bağrıma kadar işlemişken
Hayatım alt üst olmuşken
Yaşadığımı bile hiç hissetmezken
Hayatından şimdi mutlumusun
Ben umutluydum senden
Umutla yaşanmıyormuş bu hayatta
Sayende iyice kazıdım beynime
Ne söylediysem inanmadın
İnat edercesine gülüp geçtin
Sana kaç kez geldim
Bir kez olsun bile ağzını açmadın
Meğer sen hiç gelmemişsin ki bana
Umudum sevdiğim değilsin artık
Ben de seni hayatıma karşıma
Çıkmamış tanımamış sayıyorum
Ne çok yanılmışım meğer
Boşu boşuna güvenmişim sana
İstediğin olduğu artık sonunda
Öldürdün beni Kına yak.
BabaBir çınar dı karşımdaydı
Baktım yıkılıyor
Uzandım tuttum
Düşüyordu
Bir şey yapamadım
kucağımdaydı sıcaktı
Kuş oldu kanatlandı
Kayboldu
Bir şey yapamadım
Bakakaldım ağladım
Dağ dı yok oldu
Soğumuştu
Babamdı
Baba
Benle evlat sevgisine tattın
Benle birlikte bir daha doğdun
O minik kalbim attıkça
Senin kalbinde benim kadar atıyordu
Hasta olunca geceler başımda beklerdin
Gizlice her gece gelip beni öperdin
Ama yıllar geçti bugün ben evleniyorum
Senin o biricik o küçük kızın evleniyor
Meğer senden ayrılmak ne kadar zormuş
İçimden bir fırtına kopuyor
Ben gidiyorum baba
Hakkını helal et
Kızın evleniyor bugün.
Baba
Benle evlat sevgisine tattın
Benle birlikte bir daha doğdun
O minik kalbim attıkça
Senin kalbinde benim kadar atıyordu
Hasta olunca geceler başımda beklerdin
Gizlice her gece gelip beni öperdin
Ama yıllar geçti bugün ben evleniyorum
Senin o biricik o küçük kızın evleniyor
Meğer senden ayrılmak ne kadar zormuş
İçimden bir fırtına kopuyor
Ben gidiyorum baba
Hakkını helal et
Kızın evleniyor bugün.
Babakale’de Bir Çeşmeyim!
Babakale’de bir çeşmeyim
Unuttum bir asır mı
Yoksa daha mı fazla yaşım
Yalçın kayalıklardan söküldü
Taşındı, örüldü taşım
Kaç alın teri döküldü kucağıma
Kaç bin dile değdi suyum
Kurda kuşa yem oldum
Yerliyi yabancıyı yudum
Genç kızların sinesine benzer
Çıktığım, geldiğim kuyum
Evine ekmek taşıyan
Okulundan gelen çocuk
Parasını denizde bulan balıkçı
Ağlara takılan balık
Yerlisi yabancısı
Dostu, düşmanı doyurdu soğuk suyum
Kaç zamandır kimse gelmez başıma
Yıllar oldu kurudu suyum
Yine içimde umut
Beklerim tek başıma liman önünde
Belki bir gün
Bir başka sevgilinin koynunda olurum...
Babakale’nin dağlarında bir türküyüm
Rüzgarla birlikte anılır adım
Her yürekte doğarım mutlaka
Kah ana olurum, kah çocuk
Bazen de bir sevdalıya tercüman olurum
Hiç bitmeyen rüzgar olurum
Limana savrulan dalga olurum
Sevda olurum
Ümit olurum
Hasret olur, vuslat olurum
Herkesin dilinde bülbül olurum
Bazen gelin alayı
Tepsi tepsi pirinç böreği
Davul olurum, zurna olurum
Nefes olurum
Bazen bir yudum rakı olurum...
Sırtımı vermişim dağına
Bir yanım zeytin kokusu
Bir yanım çam korusu
Tepelerden aşağı
Ev olurum, iş olurum, aş olurum
Ellerim liman olur
Sarıp sarmalarım mavilikleri
Karşıda Midilli olurum
Burada ben olurum
Orada sen olurum
Arada kardeş olurum
Bir yanım sirtaki oynar
Dağlarda efe olurum
Her yanı türkü dokurum....
Cunda ile Ayvalık arası
Sabahta güneş olurum
Yeni bir gün olurum
Ümit olurum
Isıtırım hasretlik çekenleri
Sevda olurum
Yedi iklime can olurum
Toprağa arkadaş olurum
Ağaca dal olurum
Zeytin olurum, yağ olurum
Buğday olur, un olurum
Sebze olurum, ekmek olurum, aş olurum
Yerde karınca olurum
Sen olurum, ben olurum....
Akliman’da kum olurum
Sarı olurum, beyaz olurum, bal olurum
Denizde dalga olurum
Tuz olurum
Balık olurum, derya olurum
Teknelere sevdalı olurum
Ağ olurum, umut olurum
Düğün olur, çeyiz olurum
Genç olurum, yaşlı olurum
Önce de insan olurum
Mavi olurum, yeşil olurum
Su olur, taş olurum
Et olur, süt olur, hayat olurum
Tüy olurum, tel olurum
Yel olurum....
Kaz dağında selvi olurum
Hava olurum, taş olurum
Renklerden renk olurum
Kanat olur, kuş olurum
Pamuk pamuk bulut olurum
Şimşek olurum, kar olurum
Gökteki yıldız olurum
Ondördünde ay olurum
Akdeniz olurum
Karadeniz olurum
Ayancık, Sinop olurum
Anadolu, Rumeli, Türkiye olurum
Al olurum, bayrak olurum
Ben olurum.....
Babalar Günü
Bugün yine babalar günü
Baba hiç görmedi ki güldüğünü
Bir gün duyarsınız öldüğünü
İşte o zaman olur babalar günü
Senede bir gün anmak yetmiyor
Nesil böyle gelmiş böyle gidiyor
Bayramlarda bile elini öpmüyor
Sen bunamı diyorsun babalar günü
Bir gün onlarda baba olacak
Babanın önemini anlayacak
Babasını arasada bulamayacak
Onlar için olacak kıyamet günü.
Babam
Uzaklarda da olsa insanın sevdikleri
Ona, yüreği kadar yakındır
Gülüp oynasa bile ara sıra
Acısı hep içinde saklıdır.
İnsanın sevdiği uzaklardaysa
Bir fırsatını bulur, ona gelir
Öper-okşar ellerini
Dizlerine kapanır
Bir kez görmek
Bir kez sarılıvermek ellerine
Ona teselli verir.
Şimdi öyle uzaklardasın ki
Ne bir yol var sana ulaşan
Ne mektup, ne telefon.
Gemiler yol almaz o denizlerde
Uçakların kanatları yetmez
Kuşlar bile bilmez bu yolu
Gül kokuları erişemez.
Seninle aramızda
Şimdi uçsuz-bucaksız sonsuz.
Yalnızca seni bana getiren
İçimde duyduğum
Beni yoktan var eden sevgin.
Her geçen gün
Sevgilerle örülür hasretin!...
Bağdat Türküsü
Hastahane koridorlarında ağlayan
Ve yeni solmuş bir gülün adıdır; zeynep,
Karanlığa inat binlerce yıldızların,
Bağdat’a doğan gecenin adıdır; zeynep..
Yıkılmış kentlerin dili yoktur, bilirim…
Sevgiyle harmanlanmış dostluklar nerede!
Martın yirmisinde denize hüzün akar,
Mavinin türküsünü söyleyenler nerede!
Necef’te, basra’da yaraları kim sarar..
Anlaşılan medeniyet tarihte kalmış..
Dünyaca şanlı iki zalimin elinden,
Muharrem ayı şu ırak’a haram oldu,
Yüreklerde acılar şimdi çok derinden,
Şehirlerde talan, minik eller kan oldu,
Mazlumlarda ah, mazlumlarda şimdi figan…
Yaralı bağdat; bir kralın sürgün evi..!
Dünya tarihi on dört asırdan bu yana,
Dini bir milletleri, hiç ayrı görmedi,
En içli güfteler bağdat’lı analarda:
“Gidip gelmeyecek, dönüp görmeyecekler…! ”
Zeynep, sabah olmasını beklemektedir,
En hüzünlü dualar da gece dökülür…
Maveradan melekler gülümsemektedir,
Ve soysuz bir saltanat tarihe gömülür,
Zalime sürgün, mazluma bir cihan düşer…
Sokak başlarında koşan sonra da gülen,
Ve hiç solmayan bir gülün adıdır; zeynep..
En karanlık gecenin sabahına doğan,
Üstümüzdeki güneşin adıdır; zeynep,
Bir notanın son durağıdır; zeynep, zeynep…
Savaşlara ceza verebilseydim eğer,
Ebediyen mutluluğa mahkum ederdim.
BağdatBağdat duman olmuş tüter
Bombalarla kan içinde
Yarim asker olmuş gider
Amerikanın emrinde
Vatan millet dedik durduk
Ülkemizin her yerinde
Bu günlerde asker olduk
Zalim düşmanlar önünde
Ruhumuz kararıp coştu
Anaların hür gönlünde
Komşu bizlerle buluştu
Düşman askeri önünde