Uzunefe
Altın Üye
- Katılım
- 22 Haz 2005
- Mesajlar
- 13,353
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Işığı Yanan Evler...
>>"Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak
>>ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin
>>sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir
>>beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir
>>olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.
>>Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler
>>edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni
>>yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir
>>uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de
>>diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket
>>yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:
>>"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
>>Hacıanne:
>>"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu
>>bekliyoruz" dedi.
>>Merak ettim, tekrar sordum:
>>
>>"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"
>>Hacıanne:
>>"Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız
>>yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların
>>yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda,
>>ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların
>>yabancısı biri geldiğinde, "ışığı yanan bir ev" bulsun
>>diye bekliyoruz."
>>Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin,
>>trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler"
>>yerinde hâlâ duruyor mudur?
>>Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda
>>dinlendirmeye devam ediyorlar mı? Aç bir köpeğin önüne
>>bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara
>>yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler?
>>Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler. Bizler,
>>atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir
>>medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin
>>doldurulmamış
>>boşluklarında savrulup duran
>>yoksullarız.
>>Şâir öyle diyordu:
>>"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."
>>Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip
>>gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek
>>üzere, sessiz sedasız gittiler? Ey güzel yurdumun
>>güzel insanları! Neredesiniz?
>>"Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak
>>ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin
>>sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir
>>beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir
>>olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.
>>Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler
>>edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni
>>yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir
>>uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de
>>diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket
>>yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:
>>"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
>>Hacıanne:
>>"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu
>>bekliyoruz" dedi.
>>Merak ettim, tekrar sordum:
>>
>>"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"
>>Hacıanne:
>>"Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız
>>yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların
>>yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda,
>>ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların
>>yabancısı biri geldiğinde, "ışığı yanan bir ev" bulsun
>>diye bekliyoruz."
>>Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin,
>>trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler"
>>yerinde hâlâ duruyor mudur?
>>Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda
>>dinlendirmeye devam ediyorlar mı? Aç bir köpeğin önüne
>>bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara
>>yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler?
>>Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler. Bizler,
>>atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir
>>medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin
>>doldurulmamış
>>boşluklarında savrulup duran
>>yoksullarız.
>>Şâir öyle diyordu:
>>"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."
>>Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip
>>gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek
>>üzere, sessiz sedasız gittiler? Ey güzel yurdumun
>>güzel insanları! Neredesiniz?