- Katılım
- 23 May 2010
- Mesajlar
- 10,583
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Küçük çocuklardık biz de bir zamanlar. Meraklıydık hayata karşı, heyecanlıydık...Mutlu sonla biten masallarımız, bir yanı kırılıp dökülse de sevmekten vazgeçmediğimiz renkli oyuncaklarımız vardı. Bir karınca sürsünün yuvaya yemek taşıyışındaki ahengi keşfetmenin, gökyüzüne bakıp bulutlardan şekiller çıkarmanın mutluluğu vardı. Umudumuz vardı herşeyden önce yaşama dair ve hızla büyümek istiyorduk bu yüzden. çünkü mutlaka daha güzel şeyler vardı yaşanacak..
*çocuklardık, parlak yıldızlardık o zaman..
Oysa bilmiyorduk; biz büyüdükce yavaş yavaş kirleniyordu ruhumuz, koruyamıyordu insan o çocuk güzelliğini...Dünyanın tuhaf kuralları vardı çünkü; illede kedi fareyi yutacaktı, doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlardı ve besleyince kargayı oyuyordu gözünü. Para- pul, şan- şöhret, mevki-statü gibi şeyler önemliydi bu dünyada ama öyle iyilik-güzellik, doğruluk-dürüstlük, erdem gibi şeyler pek ehemmiyetsiz şeylerdi. Pahalı arabalara binmek, kürkler giyinip ortalıkta salınmak önemli ama havanın-suyun kirlenmesi, kendi zevklerimiz için doğaya verdiğimiz zarar, nesillerin tükenmesi, denizlerin kirlenmesi pek de önemli değildi. Dedim ya dünyanın tuhaf kuralları vardı büyüklerin koyduğu ama biz bilmiyorduk o zamanlar.
* biz büyüdük ve kirlendi dünya...
Sonra, duygularımızda- davranışlarımızda pek de iyi olmayan değişmeler oluyordu büyürken. Mesela ego diye bir şey vardı; biz büyüdükce açlığı büyüyen bir canavara dönüşüyor ve onu sürekli beslemek gerekiyordu.
Kıskançlık,öfke, nefret, bencillik gibi duygular, yıllarca kapağı açılmamış turşu kavanozundan çıkan moyhoş kokunun odayı sarıvermesi gibi ruhumuza yayılıyor ve artık güzel kokualr daha az duyuluyordu.
Sevgi dediğimiz duygu, çocukken yüzümüz okşayan anne-baba elinin sıcacık samimiyetinden uzaklaşıp; karşılıklı, hesaplı kitaplı bir alışveriş sonucu elde edilmeye başlanıyor; yine de büyükler kendilerini kandırmak için karşılıksız sevgilerin yaşandığı filmler izleyip mutlu oluyorlardı.
* sevgi çaresizlikten doğmaz, adı o zaman sevgi olmaz..
Düşünceleri söze döküş şekli de değişiklik gösteriyordu insan büyüdükce. Bu genelde ikili ilişkilerde görülen bir durumdu. Mesela düşünülen güzel bir şey; "kendini bir şey zanneder şimdi, benden üstün olduğunu düşünür vs.." diye söylenmeyip yutulur, ama "güzel şeyler söyleyeyim de benim işimi hallediversin, aslında pek sevmem onu ama biraz iltifat edeyim de vs olsun" gibi hissetmedilmeyen şeyler de söylenebilirdi büyüdükce.
* güzelliğin on pare etmez, şu bendeki aşk olmasa...
( böyle samimi ifadeler kullanan büyükler pek azdır
)
Dedim ya tuhaf kuralları var dünyanın. İlginç olan,bu kurallara itinayla uyan büyük bir çoğunlukla, diğer uymayan azınlığın ortak bir noktaları var bence. Çoculuklarında duydukları büyüme özlemi. Peki niye büyümek ister çocuklar?
Dolabın üstündeki çikola-şeker kabına sandalyesiz ulaşabilmek için mi yoksa izin almadan sokağa çıkabileceği yaşa erişmek için mi?
Sizin de bir an önce büyümeye can attığınız olmadı mı çocukken? Olduysa niye istediniz acaba büyümeyi?
Çocukken, bir an önce eytişkin olmayı mutlaka düşünmüşüzdür. Şimdiyse, yetişkin insanlar olarak,zaman zaman "keşke çocuk olsaydım" diyoruz. Çünkü artık çocuk olmanın güzelliklerini biliyor ve özlüyoruz sanırım.
Küçükken yapacak bir işimiz yoktur :7 ama zaman çabucak geçer, hava kararıverir annemiz eve çağırır; büyüdükce yapacak bir sürü işimiz olur ama zaman bir türlü geçmez, hava kararır fakat bir türlü eve erken gidilemez .
Küçükken, neşeli gürültüler çıkaran bir sokak dolusu çocuk kalabalığımız vardır:koro2: ; büyüdükce yine gürültülü ama yalnız bir kalabalıklıkdır yaşadığımız .
Küçüklerin; erken kalkma zorunluluğu yoktur, yedikleri çikolatayı ağızlarına yüzlerine bulaştırmak en doğal haklarıdır, bir eşyaya zarar verdiklerinde onun parasını ödemek zorunda değildirler -bu ebeveynlerinin sorumluluğundadır. Fatura,kira vs gibi kelimeler kullanan anne babalarının yabacı dil konuştuklarını zanneden küçükler, bu kelimelerini en azından her başı kullanılan türkce sözcükler olduğunu ancak büyüdüklerinde kavrarlar. Sevgi-paylaşım-mutluluk gibi kelimelerin anlamları kaybolurken, nefret-bencillik- mutsuzluk gibi kelimelerin anlamları kuvvetlenmeye başlar.
Çocuk olmanın avantajları üzerine daha pek çok şey yazılabilir elbette, ama bu yazıyı okuyan yetişkin insanlar olarak sizlerin çocukluk özlemlerini harlandırmayayım artık.
Bu yazıyı niye yazdım? Sabah olmak üzereydi, pencereden dışarı baktım. Ne güzel de bembeyaz her yer. Biz yetişkinlerin "havanın muhalefeti" olarak değerlendirdiğimiz şey, bir çocuk için kar topu demek, kardan adam demek, güzel ve mutlu edici bir doğa olayı demek. Bu çocuk heyecanını,saflığını özlediğimi farkediverdim. Böyle başlayıp, akıp gitti işte. Sizlerle paylaşmak istedim . O çocuk içimizde bir yerlerde hala..orada..;S
*içindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır..
sevgiler..
Alıntı
*çocuklardık, parlak yıldızlardık o zaman..
Oysa bilmiyorduk; biz büyüdükce yavaş yavaş kirleniyordu ruhumuz, koruyamıyordu insan o çocuk güzelliğini...Dünyanın tuhaf kuralları vardı çünkü; illede kedi fareyi yutacaktı, doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlardı ve besleyince kargayı oyuyordu gözünü. Para- pul, şan- şöhret, mevki-statü gibi şeyler önemliydi bu dünyada ama öyle iyilik-güzellik, doğruluk-dürüstlük, erdem gibi şeyler pek ehemmiyetsiz şeylerdi. Pahalı arabalara binmek, kürkler giyinip ortalıkta salınmak önemli ama havanın-suyun kirlenmesi, kendi zevklerimiz için doğaya verdiğimiz zarar, nesillerin tükenmesi, denizlerin kirlenmesi pek de önemli değildi. Dedim ya dünyanın tuhaf kuralları vardı büyüklerin koyduğu ama biz bilmiyorduk o zamanlar.
* biz büyüdük ve kirlendi dünya...
Sonra, duygularımızda- davranışlarımızda pek de iyi olmayan değişmeler oluyordu büyürken. Mesela ego diye bir şey vardı; biz büyüdükce açlığı büyüyen bir canavara dönüşüyor ve onu sürekli beslemek gerekiyordu.
Kıskançlık,öfke, nefret, bencillik gibi duygular, yıllarca kapağı açılmamış turşu kavanozundan çıkan moyhoş kokunun odayı sarıvermesi gibi ruhumuza yayılıyor ve artık güzel kokualr daha az duyuluyordu.
Sevgi dediğimiz duygu, çocukken yüzümüz okşayan anne-baba elinin sıcacık samimiyetinden uzaklaşıp; karşılıklı, hesaplı kitaplı bir alışveriş sonucu elde edilmeye başlanıyor; yine de büyükler kendilerini kandırmak için karşılıksız sevgilerin yaşandığı filmler izleyip mutlu oluyorlardı.
* sevgi çaresizlikten doğmaz, adı o zaman sevgi olmaz..
Düşünceleri söze döküş şekli de değişiklik gösteriyordu insan büyüdükce. Bu genelde ikili ilişkilerde görülen bir durumdu. Mesela düşünülen güzel bir şey; "kendini bir şey zanneder şimdi, benden üstün olduğunu düşünür vs.." diye söylenmeyip yutulur, ama "güzel şeyler söyleyeyim de benim işimi hallediversin, aslında pek sevmem onu ama biraz iltifat edeyim de vs olsun" gibi hissetmedilmeyen şeyler de söylenebilirdi büyüdükce.
* güzelliğin on pare etmez, şu bendeki aşk olmasa...
( böyle samimi ifadeler kullanan büyükler pek azdır
Dedim ya tuhaf kuralları var dünyanın. İlginç olan,bu kurallara itinayla uyan büyük bir çoğunlukla, diğer uymayan azınlığın ortak bir noktaları var bence. Çoculuklarında duydukları büyüme özlemi. Peki niye büyümek ister çocuklar?
Dolabın üstündeki çikola-şeker kabına sandalyesiz ulaşabilmek için mi yoksa izin almadan sokağa çıkabileceği yaşa erişmek için mi?
Sizin de bir an önce büyümeye can attığınız olmadı mı çocukken? Olduysa niye istediniz acaba büyümeyi?
Çocukken, bir an önce eytişkin olmayı mutlaka düşünmüşüzdür. Şimdiyse, yetişkin insanlar olarak,zaman zaman "keşke çocuk olsaydım" diyoruz. Çünkü artık çocuk olmanın güzelliklerini biliyor ve özlüyoruz sanırım.
Küçükken yapacak bir işimiz yoktur :7 ama zaman çabucak geçer, hava kararıverir annemiz eve çağırır; büyüdükce yapacak bir sürü işimiz olur ama zaman bir türlü geçmez, hava kararır fakat bir türlü eve erken gidilemez .
Küçükken, neşeli gürültüler çıkaran bir sokak dolusu çocuk kalabalığımız vardır:koro2: ; büyüdükce yine gürültülü ama yalnız bir kalabalıklıkdır yaşadığımız .
Küçüklerin; erken kalkma zorunluluğu yoktur, yedikleri çikolatayı ağızlarına yüzlerine bulaştırmak en doğal haklarıdır, bir eşyaya zarar verdiklerinde onun parasını ödemek zorunda değildirler -bu ebeveynlerinin sorumluluğundadır. Fatura,kira vs gibi kelimeler kullanan anne babalarının yabacı dil konuştuklarını zanneden küçükler, bu kelimelerini en azından her başı kullanılan türkce sözcükler olduğunu ancak büyüdüklerinde kavrarlar. Sevgi-paylaşım-mutluluk gibi kelimelerin anlamları kaybolurken, nefret-bencillik- mutsuzluk gibi kelimelerin anlamları kuvvetlenmeye başlar.
Çocuk olmanın avantajları üzerine daha pek çok şey yazılabilir elbette, ama bu yazıyı okuyan yetişkin insanlar olarak sizlerin çocukluk özlemlerini harlandırmayayım artık.
Bu yazıyı niye yazdım? Sabah olmak üzereydi, pencereden dışarı baktım. Ne güzel de bembeyaz her yer. Biz yetişkinlerin "havanın muhalefeti" olarak değerlendirdiğimiz şey, bir çocuk için kar topu demek, kardan adam demek, güzel ve mutlu edici bir doğa olayı demek. Bu çocuk heyecanını,saflığını özlediğimi farkediverdim. Böyle başlayıp, akıp gitti işte. Sizlerle paylaşmak istedim . O çocuk içimizde bir yerlerde hala..orada..;S
*içindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır..
sevgiler..
Alıntı