Hz.Zübeyr b. Avvam (r.a) Sahabelerin Hayatları -8-

photoshopc

New member
ZÜBEYR B. el-AVVAM (R.A)

Zübeyr b. el-Avvam Peygamber (s.a.s)'in dostu ve havarisi (yardımcısı), aynı zamanda halası Safiyye binti Abdulmuttalib'in oğludur.

Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Hz. Ömer'in vefatından sonra, halife seçimini gerçekleştirmeleri için tayin ettiği altı kişilik "Ashabü'ş şûra" (danışma kurulu) üyelerindendir. Annesi kendisini "Ebu't-Tâhir" diye çağırırdı. Fakat Zübeyr (r.a) kendisini oğlu Abdullah ile künyelendirmiş ve bu künye ile tanınmıştır.

Zübeyr, Hz. Ebu Bekir'in İslâm'a girmesinden kısa bir müddet sonra müslüman olmuştur. İlk müslümanların dördüncüsü veya beşincisidir. Ancak ne doğum tarihi, ne de kaç yaşındayken müslüman olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Muhtelif kaynaklar, müslüman olduğu sırada onun 8-16 yaşları arasında bulunduğu söylerse de bu tahminlerin doğruluğu şüphelidir. Bazı kaynaklarda Zübeyr (r.a)'ın Hz. Afi, Talha ve Sa'd b. Ebi Vakkas ile aynı yılda doğduğu ifade edilmektedir. İslam'a girdigi donemde yirmi yaşından buyuk olma ihtimali de kaynaklarda ifade edilmektedir.


Zübeyr'in babası ölünce, amcası Nevfel onun velâyetini üstlenmişti. Küçük yaşta yetim kalan Zübeyr'i, annesi çok döverdi. Amcası da onu savunur, dövmesine engel olmaya çalışırdı. Ancak Zübeyr büyüyüp müslüman olunca, onu karşı bu sevgisi öfkeye dönüştü. Öyle ki, Müslüman olduğu zaman amcası;

“Küfre dön!” diyerek hasıra sarar da ateşleyiverirdi. Zübeyr de: “Küfre ebediyyen dönmem” derdi. Bundan sonra Zübeyr’e işkence eden iki kardeşi Sâib ve Ümm-i Habib de müslüman oldular.

Sahabeler içinde Peygamberimizle en çok yakın ve beraber olma şerefine haiz olan on dört sahabeden biri olma gibi çok büyük bir bahtiyarlığın sahibi olmuştur. İslam davasına en çok sadık ve bağlı olanlar arasında müstesna bir yeri vardı. Kendisi İslamiyet’i kabul ettikten sonra bir gün müşriklerin Rasul-i Ekrem’i katlettiklerini duymuş hemen kılıcını çekerek Kabe’ye doğru koşar adımlarla gitmeye başlamıştır. Ancak yolda Rasülullah’ı görünce rahatlamış ve O’nun tarafından durdurulmuştur. Ona dua etmiş, fedakârlığını candan takdir etmiş ve Cibril (a.s) Efendimize gelerek şöyle demiştir.

“Allah sana selam ediyor ve buyuruyor ki, Zübeyr’e benden selam söyle ve ona müjde ver ki; Allah, sen Peygamber olarak gönderildiğin günden kıyamet gününe değin Allah yolunda ne kadar kılıcını sallayan mücahid varsa, onların ecirlerinden birşey eksiltmeden hepsinin sevabı kadarını Zübeyr’e vermiştir. Çünkü o, Allah yolunda kılıcı sallayanların ilkidir.”


Zübeyr, 615 yılında Mekkeli müslümanlarla birlikte Habeşistan'a hicret etmiştir. Medine'ye hicretten sonra muhacirlerle ensâr arasında kardeşlik tesis edildiği zaman Zübeyr ile Seleme b. Selâme b. Vakş kardeş ilan edilmişti.

Başka rivayetlerde ise, Rasûlüllah'ın; Abdullah İbn Mes'ûd veya Talha ya da Ka'b b. Mâlik'le Zübeyr arasında kardeşlik tesis ettiği ifade edilmektedir.


Bedir günü Hz.Zübeyr (r.a) muharebe esnasında başında sarı renkte bir sarık taşıyordu. Melekler de Bedir günü sarı renkte sarıklarla nüzûl etmişler. Bunu Peygamberimiz takdir ve tebcil etmiş, müslümanların hamaset ve şeceatlarının artırılmasına vesile olmuştur.


Bedir günü müslümanların sayılı birkaç atı vardı. Bunlardan biri de Zübeyr'in Ya'sub adlı atı idi. O gün bir çok müşriki öldürmüştür ki, bunlardan biri "Kureyş'in aslanı, Muttaliboğulları aslanı" diye bilinen amcası Nevfel idi.

Zübeyr'in oğlu Abdullah, babası ile ilgili olarak şu olayı anlatıyor: "Ahzâb günü, ben ve Ebû Seleme'nin oğlu Ömer (çocuk olduğumuzdan) kadınların yanında bırakılmıştık. Bir de baktım ki babam Zübeyr, atının üstünde iki yahut üç kere Kurayza oğullarına gidip geldi. Evimize döndüğümüzde babama: Babacığım! Ben seni Benî Kurayza yurduna gidip gelirken gördüm dedim. Babam: Sen beni öyle gördün mü evlâdım? dedi. Ben de Evet, dedim. Babam: Rasûlüllah (s.a.s); "Benî Kurayza ya kim gider de onların haberini bana getirir" dedi. Ben de gittim. Döndüğümde, Rasûlüllah, anası ile babasını bir arada zikrederek Ânam babam sana feda olsun" dedi.(Buharî, Fedâilü Ashâbi'n-Nebi, 13).

Yermük Vakası gününde Peygamber'in sahâbîleri, Zübeyr'e hitaben:

"Ey Zübeyr! Rumlara şiddetli bir saldırı yapmazmısın ki, biz de seninle beraber şiddetli bir saldırı yapalım" dediler. Bunun üzerine Zübeyr (r.a) Rumlar üzerine şiddetli hamleler yaptı. Bu hamleler sırasında, Rumlar, Zübeyr'in omuz köküne iki darbe vurdular. Bu iki geniş yara arasında Bedir'de yediği bir darbenin çukurluğu vardı ki, oğlu Urve; "Ben çocukken bu darbenin yerine parmaklarımı sokabiliyordum" demiştir.

Yolculuklarının birinde ıssız ve susuz bir yerde gusül etmesi icâp etti. Arkadaşına, “siper ol!” dedi. Arkadaşı göz ucuyla baktığında vücudunun her tarafının kılıç yaralarının izleriyle dolu olduğunu gördü. Bunu O’na söyleyince, “Vallahi, o yaraların hepsini Peygamber Efendimiz’in yanında Allah yolunda savaşırken almıştım.” dedi.

Peygamberimizin vefatından sonra da cihad için birçok savaşlara katıldı, büyük ve unutulmaz kahramanlıklar gösterdi. Hizmette hiçbir zaman ikinci ve geri plana düşmedi. Valilik almadı, sadece gazâlara katıldı.


Zübeyr, Mısır fethinde de önemli bir rol oynamıştır. Nitekim halife Hz. Ömer, 642'de Mısır'ın Babilin kalesini kuşatan Amr İbnü'l-Âs'a yardım için onu onbin kişilik bir kuvvetle göndermiştir. Mısır'ın o zamanki hükümet merkezi olan Heliopolis de Zübeyr tarafından alınmıştır.

Zübeyr'in, Hz. Osman'a baş kaldıran Mısırlıların, Medine'de gerçekleştirdikleri hareketlerde, Osman'ın şehid edilişine kadar, işe aktif olarak karışmadığı, bazı rivayetlere göre; hem kendisinin hem de Hz. Ali'nin, Hz. Osman'ı korumak üzere oğullarını gönderdikleri ifade edilmiştir.

Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra, ashabın büyük bir çoğunluğu Hz. Ali'ye bey'at etmişlerdir. Zübeyr ile Talha da bey'at edenler arasındadır.

Zübeyr r.a Sıffin Savaşında Hz. Ali'ye karşı cephe aldıgı görülmektedir. Hz. Ali, onları karşısında görmek istemediğinden ikna etme yollarını arıyordu. Bir ara Zübeyr'le karşılaşınca ona;

"Ey Abdullah'ın babası! Seni buraya getiren nedir?" diye sordu Zübeyr:
"Osman'ın kanını istemeye geldim" dedi.
Hz. Ali; "Osman'ın kanını mı istiyorsun? Allah, Osman'ı öldüreni kahretsin. Ey Zübeyr! Rasûlüllah'ın sana; "Sen Haksız olduğun halde Ali ile savaşacaksın " dediğini hatırlıyor musun?" deyince, Zübeyr;

"Allah şahidimdir ki bu doğrudur" der. Hz. Ali; "Öyleyse benimle ne diye savaşıyorsun?" diye sorunca Zübeyr "Vallahi bunu unutmuştum, şayet hatırlasaydım sana karşı çıkmazdım, seninle savaşmazdım" dedi.


Bu konuşmadan sonra Zübeyr savaştan çekilerek geri döndü. Medine yolunda Temîm kabilesine ait bir su başına vardığında orada bulunan Amr b. Cürümüz, onu takibe başladı. Vâdi's-Sibâ' denilen mevkide secdede iken bir fırsatını bularak Zübeyr'i şehid etti.

Şehid edildiği zaman yaşı, kimi kaynaklarda 66 veya 67 kimi kaynaklarda 64 kimi kaynaklarda ise 70 olarak kayıtlıdır.

Ashâbdan en çok fetva verenler yedi kişidir. Bunlar; Ömer, Ali, İbn Mes'ud, İbn Ömer, İbn Abbas, Zeyd b. Sabit ve Âişe'dir. Bunlardan sonra ikinci derecede yer alan yirmi sahabeden biri de Zübeyr (r.a)'dır.

Fakih sahabelerin ileri gelenlerinden idi. Peygamberimize ahirete dair sorular sorardı. Otuz sekiz hadis rivayet etmiştir. Neden bu kadar az hadis rivayet ettiğinin sebebini soranlara, “İslamiyet’e girdiğimden beri Rasul-i Ekrem’in yanından ayrılmadım. Fakat ondan şu sözleri duydum: “Kim benden yalan bir söz naklederse kendine Cehennemde yer ayırsın.” cevabını vermiştir.

Hz. Zübeyr b. Avvam (r.a) son derece temiz kalpli, temiz ahlâklı, müttaki, zahid, cömert, âlicenap, merhametli, yumuşak kalpli, çok yüksek ve kıymetli bir zât idi. Azimkâr ve cesurdu. Müslümanlar arasında eşitliğe son derece riâyet ederdi. Emânet edilen şeyleri saklamak için ne yapacağını şaşırırdı. Nitekim İslam tarihinde isim yapmış pek çok sahabe mallarından başka çocuklarını dahi Hz. Zübeyr’e emanet etmişlerdi.

Medine’nin en zenginlerinden sayılırdı. Çok cömertti. Fakirlerin maişetini temin hususunda büyük gayret sarfederdi. Borç isteyene borç para verirdi. Cihada gitmek isteyenleri, fisebilillah, teçhiz ederdi. Bununla beraber kendisi çok sade yaşardı. Giyinişi pek basitti. Yemekleri de öyleydi.

Zübeyr (r.a), cesur ve gözüpek bir müslümandı. Mekke'de, Allah için ilk defa kılıç çeken odur. Medine'ye hicret ettikten sonra da yapılan tüm savaşlara katılmış, bütün sıkıntılı zamanlarda daima Peygamber (s.a.s)'in yanında bulunmuştur. Savaşta gösterdiği üstün başarıdan ve çok iyi ok attığından Allah Rasûlü onun, Hadi at! Anam babam sana feda olsun " diyerek memnuniyetini ifade etmiştir. Yine onun hakkında; "iler peygamberin bir havarisi vardır, benim ki de Zübeyr'dir" buyurmuşlardır (İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 511, 512, 513; Buharî, Fedâilü Ashâdi'n-Nebî, 13).[/SIZE]

ALINTI ve DERLEMEDIR
Hamdi Boydak
ashabikiram.com
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
Allah razı olsun abii..Çok güzel olmuş...Eminim senden bir çok sahabinin de hayatı vardır...Onlarıda yayınlaman dileğiyle...

Allah'a emanet olasın...
 

HTML

Üst