teşekkrü ederim dostlar! resimlerdeki ince şeylere dikkat eden arkadaşlara ayrıca teşekkür ederim sancak ve zülfikarla alakalı olarak şu bilgileri buldum,yanlış anlamaya yer vermeyelim diye bilgizxnize sunuyorum....
Yanlış hatırlamıyorsam Ocak 2000 tarihinde, İstanbul'daki Deniz Müzesine yaptığım bir ziyaret sırasında duvarda asılı duran ve yukarıda gördüğünüz Barbaros Hayrettin Paşa'nın ünlü sancağı ile ilgili açıklamaları(!) okuduğumda gözlerime inanamadım. Bu yorumu yapan kişi hakkındaki görüşlerimi ise buraya yazmasam çok daha iyi olur. Ama adamın özetle resmin ortasındaki kılıcı (Zülfikâr) mason pergeli(!), üst bölümünü hıristiyan haçı olarak nitelendirdiğini ve Paşa ve etrafındakileri masonik bir hıristiyan ve yahudi karması (alttaki davut yıldızı sebebiyle) olduğunu iddia ettiğini belirtsem yeter. Merak eden (halâ duruyorsa) bu yorumu gidip görebilir.
Gerçekler ise aşağıdaki gibidir
Sancağın en üstünde Kuran- Kerim'in Fetih Suresi [1] nden Ayetler yazılıdır.
"...Düşman donanması, Osmanlı gemilerini görünce çaresiz kalarak bulunduğu limandan çıkıp,
aksi istikamete doğru yol aldı. Rüzgar da iyi esiyor ve yelkenleri şişiriyordu. Bu rüzgarlarla giden
düşmana ait ağır barçaların önünde Paşa'nın hafif kadırgalarının helak olması çok muhtemeldi.
Levendelerin bu fikirden dolayı içleri sıkıntı ile doldu. İşte tam bu ümitsizlik anı içinde;
Hayreddin Paşa iki parça kağıda kelam-ı kadimden ve furkan-ı azimden iki ayet yazdırıp kendi
gemisinin iki tarafına bıraktı[*]. Daha sonra rüzgar kesildi ve düşmanın ağır barçaları birer iskelet gibi
oldukaları yerde kala kaldılar. Ve öyle limanlık oldular ki sanki sabah vaktinde hiç rüzgar esmemişti.
Müslümanlar da Allah'ın lütuf ve keremini görüp çok sevinmişlerdi. Hayreddin Paşa da rüzgarın kesilmesini
Allah'ın ihsanı olarak görüp şükretti ve tekrar düşman üzerine gitti."
["Gazavat-ı Hayreddin Paşa"dan]
* Bu ayetler Fetih Suresi'nden olup daha sonraki yıllarda Hayreddin Paşa'nın sancağında yer almıştır.
Kaptan Paşa olmadan önce de Hızır Reis'in sancağında, Kuran-ı Kerim'den ayetler bulunduğu bilinmektedir.
Sancağın ortasındaki alâmet, diğer Türk donanma sancaklarında da yaygın olarak çeşitli şekillerde kullanılan Hz.Ali'nin kılıcı Zülfikar'dır. Sancaklar sayfasındaki 1. 2. ve 15. sancaklar hemen görebileceğiniz örneklerdir.
Kılıcın dört köşesinde, 4 halifenin; Hz.Ebubekir, Hz.Osman, Hz.Ömer ve Hz.Ali'nin isimleri yazılıdır.
Sayfanın alt ortasındaki iç içe iki üçgenden oluşan Hz.Süleyman'ın mührüne gelince. Bu sembol geçmişte müslümanlar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Hz.Süleyman Kuran-ı Kerim'de adı geçen önemli bir peygamberdir. İstanbuldaki yüzlerlece yıllık tarihe sahip pek çok caminin tavan, duvar ve cam süslemelerinde bu desen mevcuttur. Merak eden gidip görebilir. Bu durumun camilerimizdeki imamların aslında haham oldukları anlamına gelmemesi gibi bu sancak üzerindeki yıldızın yahudilikle herhangi bir ilgisi yoktur.
Hayreddin Paşa'nın sancağındaki beyaz el "pençe-i al-i aba"dir yani Hazreti Muhammed (S.A.V.), kızı Hz.Fatma, damadı Hazreti Ali ve torunları Hz.Hasan, Hz.Hüseyin dahil 5 kişiye pence-i al-i aba denir. Beyaz el bu beş kişiyi belirtir. Ayni mühür yeniçerilerin alay sancağında da mevcuttur.[2]
Ayrıca Hızır Hayreddin Paşa'nın son derece dinine bağlı bir Müslüman olduğu şüphesizdir.
--------------------------------------------------------------------------------
Dışarıdan Bir Yorum [3]
İstanbul'un işlek semtlerinden Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'ne gidenlerin karşısına aniden, ünlü Amiral Barbaros Hayredin Paşa'nın (1466-1546) yeşil savaş sancağı çıkar. Müzeden yirmi-otuz metre uzakta bir mezarda yatan, Hayredin Paşa'nın sancağı üzerinde, çok stilize edilmiş bir şekilde, ilk halifelerden Hazreti Ali'nin çift ağızlı kılıcı Zülfikâr görülür. Osmanlı ikonografisine özgü bir biçimde tasvir edilen kılıcın iki ağzı arasında geniş bir ayrık görülür (yukarıdaki resim) Zülfikâr Osmanlıların yüzyıllar boyunca yaygın olarak kullandıkları İslam ikonlarından biridir. Ancak müze bu gerçeğin farkında değil gibidir. Sancağın altında yer alan açıklamada Zülfikâr, 'Hıristiyan Üçlü Teslisi'nin bir sembolü olarak tanımlanmakta ve açıklama söyle devam etmektedir:
Onaltıncı yüzyılda Osmanlı donanması, üç dinin de hüküm sürdüğü ticari coğrafyaya egemen omuştur. Bu nedenle, Hıristiyanlığın simgesi de sancağa işlenmiştir...
Kılıcın ayrık ağızları arasında altı uçlu bir yıldız yer alır: Hazreti Süleyman'ın mühürü veya Hazreti Davud'un yıldızı, yine yaygın bir İslâmi simge. Yine de müze bu simgeyi "Teslis" gibi, güya Osmanlı hoşgörüsünü ve ekümenizmini temsil eden bir musevi sembolü gibi yeniden yorumlamıştır.
Sergilenen eserin altındaki bu şaşırtıcı açıklama, Türkiye Cumhuriyeti'nin veya en azından Cumhuriyet müzelerinden birinin, vârisi olduğu imparatorluğun simgeler evrenine ne kadar yabancılaşmış olduğunun yansıması gibidir.
(...)
Zülfikâr Müslümanlığın kendisi kadar eski bir simgedir.
(...)
Ancak yirmi otuz yıl içinde, Deniz Müzesi'ni düzenleyenler için bu sembolik anlama ilişkin bütün bu yapı kaybolmuştur. Müze bu ikonografinin fizisel kanıtlarını tutmasına karşın, ikonun anlamını kaybetmiştir. Deniz Müzesinin düzenlenmesinden sorumlu olanlarının, ikongrafik Rorschach testini geçemediklerini söyleyebiliriz, en azından testin varsayımları bütünüyle değişmiştir. Gören kişinin geldiği kültürel bağlama uyum sağlayan Müslüman ikonu olarak kalmak yerine, kılıç imgesi, hegemonyacı bir Hıristiyan sembolü rolune bürünmüş ve Osmanlı tarihi bu sembole uyum sağlayacak şekilde yeniden biçimlendirilmiştir. Bu ilginç (ve açıkça postmodern) durumdan, tarihçiler, korumadan yana olanlar ve Osmanlı mirasının varisleri için ne tür dersler çıkarılabileceği konusunu ise okurlara bırakıyorum. [3]
guzel paylasim sagolasin. ancak HARETTİN PAŞA SANCAĞI'na dikkatli bakin masonlarla baglantisi vardir diye dusunuyorum
ayne şeyi bende düşünmüştüm ve resimle alakalı sitede bulduğum bilgi notunu aşağıya yazdım yeniden..tşkrler alakana...