Hayalet
New member
- Katılım
- 9 Eyl 2005
- Mesajlar
- 201
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
YARSAV, HSYK, Anayasa Mahkemesi… Onların malum kararlarına alkış tutanlar ve bir asırdır İslâm’ın bu memleketten kovulması için, ellerine geçirdikleri güç odaklarını müslümanları ezmek, işkence etmek, analarından emdiklerini burunlarından getirmek için işbirliği yapan laik zihniyetin firavun bekçileri her zaman hukukun kemiklerini sızlatmışlardır.
Hafta içinde iki yargıtay üyesinin “Evet için Öcalan’a ihiyacımız var!” deyişini asla yadırgamadım.
Çünkü bu zihniyetin pek çoğunun vicdanları; laiklik adına bu milletin değerleriyle alay etmek, aşağılamak, zulüm etmek için donanmıştır.
Çok uzağa gitmeye gerek var mı? Bilmiyorum… Ankara Adliye sarayında birkaç yıl önce sosyal demokrat görüşlü 9. Ceza dairesi başkanlarından biriyle sohbet ediyoruz.
Sohbetin konusu, OTDÜ’de değişim, dönüşüm, gelişim ve bilişim için seminere gelen polislere saldıran solcular.
Hâkim hem gülerek, hem de sitemle bahsediyor:
“Bizim arkadaşlardan birisi olaya müdahil olmuş. Çünkü jandarma ODTÜ’ye girmiş, polisleri kurtarmış, otuzdan fazla solcuyu gözaltına alna almış.
Nöbetçi Hâkim de solcu…
Hemen salıvermiş hepsini… Bunlar bizimkiler… Toplumun sigortası… Diye…”
Karşımdaki Hâkim konuşmaya devam ediyor:
“Ben olsam bu otuz tane solcunun burnunu sürtmek için bir ay hapiste yatırırdım…”
İnanın şaşırdım. Hatta sevindim. ,
Demek solcu hâkimler arasında da vicdanları kararmamış hukukçular var, diye. Fakat sevincin kursağımda kaldı. Hâkim devam etti:
“İt oğlu itler!
Polise gerici yobaz diyorsunuz.
Fettullahcılar hâkim diyorsunuz.
Gencecik polisler gelmiş kucağınıza, oturun hepsiyle dostluk kurun.
Elinizdeki imkânları verin veriştirin.
Zaten adamlar, değişim, dönüşüm, gelişim ve bilişim için üniversiteye gelmişler.
Bir gün hepsi lâzım olacak. İşinize yarayacak… Tepe tepe kullanacaksınız… Çoğu emniyet müdürü olacak… Bu ne kafasızlık…”
En vicdanlısının dahi bu kadar sapkın olduğu bir hukuk camiasında hukukun olduğunun savunmak asla mümkün değildir.
Bu millete, Cumhuriyet adına, laiklik adına yapılan zulümlerin haddi hesabı mı var?
29 Ekim yaklaşıyor. Cumhuriyet balolarında, yenen, içilenlerin israfını hesap edenlere aşk olsun.
Siz o balolarda, kokteylerde hiç gecekondulardan birinin, açlık ve yoksulluktan kırılan, üstüne başına bir şey alamayacak kadar biçere olanların davet edildiğini gördünüz mü?
Cumhuriyet, vicdanları kararmış laik anlayışın dalkavuklarının enselerinin biraz daha büyümesiyle halka sevdirilmez.
Gelin Cumhuriyet bayramlarını yoksulların, yetimlerin, şehitlerin, itilmişlerin ve kakılmışların yüzlerinin güldürdüğü bir bayram haline getirelim.
O zaman ülkedeki kardeşliğin ve barışın hangi noktaya geleceğini göreceksiniz.
Türkiye Cumhuriyeti, Ramazan gibi en mübarek aylarda 30 Ağustos balolarında milletin gözüne baka baka ve özellikle de inadına rakı ve içki dağıtıp içimeyi yeğleyen bir Askeri Vesayet anlayışıyla yükselmez.
Türkiye Cumhuriyeti, vicdanları laik sol anlayışla bezenmiş hukukçularla asla yükselmez.
Çünkü bu anlayışta olanlarla Türkiye’de katledilen hukukun olsa olsa kemiklerini sızlatırlar.
“Kenarı Dicle’de bir kurt kapsa da koyunu
Gelir de adli İlahi Ömer’den sorar onu!”
Nerede bu yüksek adalet?
Nerede bu adaleti tesis edecek hukuk ve hukukçular?
Kaynak : Sonsayfa - Mehmet Emin Ulu
Hafta içinde iki yargıtay üyesinin “Evet için Öcalan’a ihiyacımız var!” deyişini asla yadırgamadım.
Çünkü bu zihniyetin pek çoğunun vicdanları; laiklik adına bu milletin değerleriyle alay etmek, aşağılamak, zulüm etmek için donanmıştır.
Çok uzağa gitmeye gerek var mı? Bilmiyorum… Ankara Adliye sarayında birkaç yıl önce sosyal demokrat görüşlü 9. Ceza dairesi başkanlarından biriyle sohbet ediyoruz.
Sohbetin konusu, OTDÜ’de değişim, dönüşüm, gelişim ve bilişim için seminere gelen polislere saldıran solcular.
Hâkim hem gülerek, hem de sitemle bahsediyor:
“Bizim arkadaşlardan birisi olaya müdahil olmuş. Çünkü jandarma ODTÜ’ye girmiş, polisleri kurtarmış, otuzdan fazla solcuyu gözaltına alna almış.
Nöbetçi Hâkim de solcu…
Hemen salıvermiş hepsini… Bunlar bizimkiler… Toplumun sigortası… Diye…”
Karşımdaki Hâkim konuşmaya devam ediyor:
“Ben olsam bu otuz tane solcunun burnunu sürtmek için bir ay hapiste yatırırdım…”
İnanın şaşırdım. Hatta sevindim. ,
Demek solcu hâkimler arasında da vicdanları kararmamış hukukçular var, diye. Fakat sevincin kursağımda kaldı. Hâkim devam etti:
“İt oğlu itler!
Polise gerici yobaz diyorsunuz.
Fettullahcılar hâkim diyorsunuz.
Gencecik polisler gelmiş kucağınıza, oturun hepsiyle dostluk kurun.
Elinizdeki imkânları verin veriştirin.
Zaten adamlar, değişim, dönüşüm, gelişim ve bilişim için üniversiteye gelmişler.
Bir gün hepsi lâzım olacak. İşinize yarayacak… Tepe tepe kullanacaksınız… Çoğu emniyet müdürü olacak… Bu ne kafasızlık…”
En vicdanlısının dahi bu kadar sapkın olduğu bir hukuk camiasında hukukun olduğunun savunmak asla mümkün değildir.
Bu millete, Cumhuriyet adına, laiklik adına yapılan zulümlerin haddi hesabı mı var?
29 Ekim yaklaşıyor. Cumhuriyet balolarında, yenen, içilenlerin israfını hesap edenlere aşk olsun.
Siz o balolarda, kokteylerde hiç gecekondulardan birinin, açlık ve yoksulluktan kırılan, üstüne başına bir şey alamayacak kadar biçere olanların davet edildiğini gördünüz mü?
Cumhuriyet, vicdanları kararmış laik anlayışın dalkavuklarının enselerinin biraz daha büyümesiyle halka sevdirilmez.
Gelin Cumhuriyet bayramlarını yoksulların, yetimlerin, şehitlerin, itilmişlerin ve kakılmışların yüzlerinin güldürdüğü bir bayram haline getirelim.
O zaman ülkedeki kardeşliğin ve barışın hangi noktaya geleceğini göreceksiniz.
Türkiye Cumhuriyeti, Ramazan gibi en mübarek aylarda 30 Ağustos balolarında milletin gözüne baka baka ve özellikle de inadına rakı ve içki dağıtıp içimeyi yeğleyen bir Askeri Vesayet anlayışıyla yükselmez.
Türkiye Cumhuriyeti, vicdanları laik sol anlayışla bezenmiş hukukçularla asla yükselmez.
Çünkü bu anlayışta olanlarla Türkiye’de katledilen hukukun olsa olsa kemiklerini sızlatırlar.
“Kenarı Dicle’de bir kurt kapsa da koyunu
Gelir de adli İlahi Ömer’den sorar onu!”
Nerede bu yüksek adalet?
Nerede bu adaleti tesis edecek hukuk ve hukukçular?
Kaynak : Sonsayfa - Mehmet Emin Ulu