Huh Tufanindan önce

eyakamoz

New member
Katılım
24 Mar 2006
Mesajlar
491
Reaction score
0
Puanları
0
Küre ısınıyor, okyanuslar ısınıyor, sıcak rüzgar kıyıları dövüyor, sular kentleri boğuyor. Yağmur ormanları kazınıyor, türler yok oluyor, nehirler tufan oluyor. Tufanlar çağına giren dünya, son kasırgayı, yok edici son dalgayı kil tabletlerden değil, televizyonlardan izliyor. Kıyametin canlı yayını. Tufanlar çağına kameralar önünde giriyor modern insanlık
Dicle, Fırat, ra.
Dünya, tufanlar çağında.
Ayn, gayn, ma.
Her baraj bir tufandır.

İlk yazıda, ilk sözcükler arasında vardı o sözler: Kaynak (ayn) , kurak (gayn) ve su (ma);
Tabii ki önce Sümerce, sonra Samice (yani Arapça'nın atası dille) kazındı tabletlere.
İlk yazı, iki nehrin arasındaki topraklarda, Dicle ile Fırat'ın kıyısında yazıldı. İlk tanrısal uyarı tufandı. Tebliğ, Gılgamış'a yapıldı.

El Nino, Andrew, Katrina.
Hasankeyf, Teleylat, Artuk.
Gılgamış, Tevrat, Kuran.
Sümer, Babil, Asur,
Dicle, Fırat, Munzur.

Küre ısınıyor, okyanuslar ısınıyor, sıcak rüzgar kıyıları dövüyor, sular kentleri boğuyor. Yağmur ormanları kazınıyor, türler yok oluyor, nehirler tufan oluyor. Tufanlar çağına giren dünya, son kasırgayı, yok edici son dalgayı kil tabletlerden değil, televizyonlardan izliyor. Kıyametin canlı yayını. Tufanlar çağına kameralar önünde giriyor modern insanlık. Entertainment endüstrisi, eğlendirerek uyarıyor izleyiciyi. Ya da kıyametler, felaketler bir fanteziye dönüşüyor. Son tufan, son prodüksiyon. En iyi senaryo, en iyi yönetmen, en iyi film, kısa film, uzun film, yabancı dilli film, en iyi oyuncu, yardımcı oyuncu, en iyi efekt, ses, en iyi kostüm, makyaj, tüm ödüller, son tufanı bekliyor!

Son tufandan önce, "Liste-mania" için işte size Amazon.com'dan bir liste:
Armageddon, The Day After, Aftershock, Twister, Day of Destruction, Tidal Wave: No Escape, Towering Inferno, The Core, Deep Impact, The Perfect Strom (Deluxe Collector Set), Tornado Warning, Hurricane, Tornado, Flood - A River's Rampage, Killer Flood: Day the Dam Broke, Devil Winds, Strom Chasers, Strom Tracker, Cyclone...

Anadolu küçük tufanlar yaşıyor. İnsanın projelendirdiği, mühendislerin tasarladığı tufanlar. Fırat, tufana dönüştü. Kuşlar, memeliler, kıyısından sürülen insanlar, kıyısında iz bırakan uygarlıklar için. Artık Fırat nehri yok. Uzun, koca bir baraj gölü eski nehir.
Son tufanı Dicle bekliyor. Hasankeyf bekliyor. Dicle ölüm hükmünü DSİ'den aldı. Nehir ölünce elektrik olacak. Kuşlar, memeliler ölecek, elektriğimiz olacak. Hasankeyf gömülünce, uygarlığın ilk izleri sulara karışınca, daha aydınlık olacağı

Oysa bugün elektriği kullanan uygarlık, ilk kez, bu iki nehrin arasında kuruldu. Dicle ve Fırat, ilk yazıyı öğretti sana bana.
Sular fısıldadı, sen yazdın. Yumuşak kil tablete işledin sivri uçla. Mısra mısra. Kuruttun güneşte, pişirdin ateşte.
İlk tohumu sana, bu iki nehir verdi. İlk tohumu toprağa düştün, tohumun adını kil deftere düştün.
Dedin ki şöyle:
Tarımı yaratan, sarik meretsi.
Tarlaları bölüştüren, sa eşrata ukinnu.
Tahılların ve kenevirin yaratıcısı, banu se'am u ke.
Bütün yeşilliğin yaratıcısı, meseşşu urkiti.

Sular söyledi, sen yazdın.
Bir zamanlar, gökyüzünün henüz adı yokken.
Ve aşağıda, Yeryüzüne bir ad verilmemişken.
İki suyun arasında, doğdun ve göverdin.Yaşadın, Yazgılar Tableti'ne yazılanları. Çünkü, yazıyı bulan ilk halk, Sümerler, yazgıyı anlamak için yazıyordu. Bir şeyin adı, kil tablete kazındığında, o şey gerçek oluyordu. Çünkü ad, yazgının tercümesinden başka bir şey değildi. Bugünün insanı için yazı nedir, sözün önünde bir hiç. Yazı, yalnızca sözü temsil edendir. Oysa Dicle ile Fırat'ın ilk çağlarında, durum hiç de böyle değildi. Çünkü onlar hem ilk yazıyı yarattı hem de ilk resim-yazıyı, yani yazının atasını. Öyle ki, resim-yazı sözcüklere dayalı bir yazı değildi, fonetiği yoktu. Resim-yazı, doğrudan doğruya nesneleri aktarıyordu. İşte bu yüzden yazı, somut ve gerçekti. Çiviyazısına geçildiğinde bile bu özelliğini yitirmedi. Bu yüzden yazgı, gerçekleşmek istiyorsa yazılmalıydı.


Beş bin yıl önce, altı bin yıl önce. Sular aktı, Yazgılar Tableti yazıldı.
Başlangıçta ilksel deniz vardı. An (gök) eril, Ki (yer) dişildi. Onların vücutları birleşti, Enlil doğdu, hava tanrısı Enlil, yeri gökten ayırdı ve hayat başladı.
Dicle söyledi, Fırat söyledi. Sümer yazdı.
"Bir varmış, bir yokmuş, yılan yokmuş, akrep yokmuş,
Sırtlan yokmuş, aslan yokmuş
Ne yabani köpek varmış, ne de kurt
Ne korku varmış, ne de dehşet
Yokmuş rakibi insanın da
O günlerde, Şubur-Hamazi ülkesi,
Uyumlu-dilli Sümer, prenslik me'sinin yüce ülkesi
Gerekli her şeyin olduğu ülke uri,
Huzurla dinlenen Martu ülkesi"
Böyle yazıldı tabletlere, ilk günler. Huzur ve bolluk zamanı anlatıldı. Sonra ne oldu? Enki, su tanrısı. Sümer tanrılarının efendisi, ağızlardaki sözü değiştirdi, araya çekişme koydu. Bugün bile süre giden diller çatışmasını yine su tanrısı yaratmış oldu.

Enki, sabanı ve boyunduruğu gösterdi. Sular söyledi ve sen yazdın. Saf ekine o kükredi. Sonsuz tarlada tahılı yeşertti. Kanalları ve hendeklerin başına Enkimdu'yu verdi. Ambarları tepeleme tahıl doldurdu.
O söyledi sen yazdın. Dicle ile Fırat'ın arasında.
"Kudretim adına, kudretim adına" Böyle yazıldı, Yazgılar Tableti'ne.
"Işıltılı İnanna'ya, kızıma armağan edeceğim... ahşap işçiliği, metal işçiliği, yazıyı, alet yapımı, deri işçiliğini, sepet örme sanatını..."
Uygarlık iki nehrin arasında kuruldu. Dicle ile Fırat'ın. İlk kara tahta. İlk okul. İlk meclis hatta. İlk yasa. İlk ansiklopedi, tam on bin maddelik. Dünyanın daha doğusunda Çinlilerin pirincini saymaz isek ilk tohum burada evcilleştirildi ekmek için. İlk saban burada sürdü toprağı, ilk kazma burada indi. İlk çiftçi yıllığı yazıldı. İlk insanlık kozmogonisi. İlk kütüphane, ilk aşk şarkısı, ilk edebiyat, destan ve ilk ninni tablete kazınmış

"U-a a-a
Ururu şarkımda -büyüsün
Ururu şarkımda -kocaman olsun,
İrina ağacı gibi sağlam kök salsın.
Şakir bitkisi gibi boy atsın
Irmak kenarında sıralanmış, tomurcuklanan elma ağaçlarının arasında
O (uyku), üzerine elini uzatacak
Yatağın üzerinde elini tutatacak
Oğlum, uyku seni aldı alacak
Uyku seni bastırdı bastıracak
Gel Uyku, gel Uyku
Oğlumun olduğu yere gel
Uykusuz gözlerine uyku ver
Sürmeli gözlerine elini koy."


Ve ilk tufan burada koptu.
Gılgamış'ın 11. tableti Babil Tufanı'na aittir. Tanrılar Meclisi'nde dünyanın bir tufanla yıkılmasına karar verilmiştir. Bu kararı, tanrılardan Ea, Utanapiştim'e bildirir. O da bir gemi yapar, tüm yakınlarını, yabani ve evcil hayvanları, bütün hayat tohumlarını yükler. Dalgalar bir anda yükselir; boğulmayanları da gökten yağan ateş kavurur. Tufan yedi gün sürer. Sonunda gemi bir dağa oturur. Tanrılar, Utanapiştim ile karısını, mükafat olarak, Dicle ve Fırat'ın denize döküldüğü yere götürür. Burada her ikisine ebedi hayatı bahşederler.
Gılgamış tufanında ya da Eski Ahit ve Kuran'yer alan Nuh Tufanı'nda bir şey dikkat çeker. Yeryüzünün bütün hayvanları, kurtarıcı gemiye alınır. Tek bir tür bile dışarıda bırakılmaz. Tek bir kuş bile.
Fırat ve Dicle'ye ya da başka bir nehre yapılan her baraj, küçük bir tufandır. Her baraj, bir çok türü, Nuh'un gemisine aldığı pek çok kuşu, ortadan kaldırır. Kutsal metinlerde, her tür kıymetlidir. Modern uygarlık için, para ve elektrik kutsaldır, kuşlar değil, tarih değil.

Kitabı Mukaddes'e bakarsak Ararat, Kuran'a bakarsak Cudi Dağı'na oturmuştur Nuh'un gemisi. Yani bu coğrafya, kendi başına Anadolu, kutsal metinlerin coğrafyasıdır ayı zamanda. Dicle ve Fırat kaynaklı tufanların, ümmetlerini uyaran peygamberlerin coğrafyası. Ama ne Fırat ne Dicle, kutsal kabul ediliyor! "Bir de: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de açıl!" denildi ; su çekildi, iş bitirildi, gemi Cudi üzerinde durdu ve bu zalim topluluğa: "Defolun!" denilmişti."(Hud Suresi)


Din kitapları, eski efsaneler, Hint'ten Yunan'a tüm mitolojiler, tufanları, insanlığı cezalandırmak isteyen tanrının öfkesi sayar.

Zeus Bronz çağının insanını yok etmek için bir taşkın gönderir. Prometheus oğlu Deucalion'a bir sandık yapmasını söyler. Yüksek dağlara kaçan bir kaç kişi dışında diğer herkes tufanda telef olur. Thessaly'daki dağlar parçalara ayrılır ve Isthmus ile Pelopones dışındaki tüm dünya sular la kaplanır. Deucalion ve karısı Pyrrha ( Epimetheus ve Pandora'nın kızı) dokuz gece ve gündüz sandıkta su üstünde gittikten sonar Pamassus'a varırlar. Yağmur durduğunda Zeus'a adakta bulunur. Zeus'un isteği üzerine başının üzerinden taşlar atar ve onlar erkeğe dönüşürler. Aynı şekilde Phyrrha'nın attığı taşlarda kadına dönüşür. Bu yüzden insan laoi kelimesiyle ifade edilir. Laoi taş demek olan lass kelimesinden gelir. [Apollodorus, 1.7.2]

Palau Islands (Micronesia):
Yıldızlar Tanrı'nın parıldayan gözleridir. Bir keresinde bir adam gökyüzüne çıkar ve bu gözlerden birini çalar. (Pelew adası halkının parası ondan yapılmıştır.) Tanrılar buna kızar ve hırsızı cezalandırmak için dünyaya inerler. Sıradan insanların kılığına bürünürler ve kapı kapı ekmek ve kalacak yer için dolaşmaya başlarlar. Sadece yaşlı bir kadın onlara anlayışlı davranır.

Tanrılar yaşlı kadına bambudan bir sal yapmasını ve gelecek dolunayda onun üstüne yatarak uyumasını isterler ve kadın öyle yapar. Büyük bir kasırga gelir. Deniz kabarır ve adaları sel basar. Herkesi yok eder. Salın içerisinde uyuyan kadın suda sürüklenir ve saçı Armlimui Dağı'nın tepesindeki bir ağaca dolanır. Tanrılar tufan dindikten sonra onu aramaya başlarlar ve onun ölüsünü bulurlar. Bu nedenle cennetteki kadın tanrılardan biri yaşlı kadının bedenine girer ve onu yaşama döndürür. Tanrılar yaşlı kadına beş çocuk bahşederler ve kadın tanrıyla beraber cennete dönerler. Bugün bu adalarda yaşayanlar bu beş çocuğun soyundan gelirler.
 
Geri
Üst