Hizbulvahşet’in 11 istihbaratçı infazı

MİT’in örgütü bölmeye çalıştığını ve içlerindeki ajanların bilgi sızdırdığını tespit eden militanlar istihbaratçıları kaçırarak sorgulamış.

İstanbul polisinin 17 Ocak 2000’de Beykoz’da bir eve düzenlediği operasyonun ardından Türkiye mezar evler ve domuz bağı kavramlarıyla tanıştı. Terör örgütü Hizbulvahşet’in tüm sırlarının saklandığı evde lider Hüseyin Velioğlu ölü, örgütün ikinci adamı Edip Gümüş ve arşivci Cemal Tutar ise sağ olarak ele geçirildi. Evde ele geçirilen CD, disket ve hard disklerin çözümlemesi ABD’de Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından yapıldı.

Örgütün içine sızdığı anlaşılan istihbaratçıların deşifre edilerek yakalandığı, işkence yapılarak sorgulandığı ve daha sonra öldürüldüğü belirlendi. Çözümlerde özellikle İbrahim Sarıaltun aracılığıyla MİT’in Kürt-İslam sentezi geliştirerek örgütü parçalamayı hedeflediği ancak başaramadığı ortaya konuldu.

Örgüt tarafından deşifre edilen ve sorgulandıktan sonra öldürülen Nezir Aslan, İbrahim Sarıaltun’un 1989’da Kürt İslam sentezini işlediğini ve çevresine bunun propagandasını yaptığını anlatıyor: "Kürt-İslam fikrini yaygınlaştırıyordu. Hatta bazen Kürdistan İslam Partisi (PİK)’ndan bahsediyordu. Müslüman Kürtlerin birliğinden söz ediyordu."

Örgütün İbrahim Sarıaltun’dan şüphelendiğini öğrenen Aslan, militanların kendisine verdiği görevi yerine getirememiş: "Sarıaltun, Almanya’ya Hohenstadt’taki Yusuf Akdeniz’in evine gelmiş. Bana gidip onu dinleyeceksin dediler. Gittim, Molla Süleyman, İbrahim ve Batmanlı M. Emin vardı. Sohbet ettik üçü de cemaate saldırıyordu. Kimi MİT diyordu. Kimi bunları yok etmek gerek diyordu. Molla Süleyman, ‘Bunlar Hizbullah değil Hizbu-Zulüm’dürler. İlimciler devletle beraberdirler. Adam öldürür, hemen karakola sığınırlar’ diyordu."

AJANLAR SORGULANDIKTAN SONRA ÖLDÜRÜLDÜ

Bu olaydan kısa süre sonra örgüt tarafından yakalanan İbrahim Sarıaltun sorgulandıktan sonra öldürüldü. 28 Ocak 2000’de Kartal Çavuşoğlu Mahallesi Samanyolu Caddesi Görkemli Sokak 12 numaralı villa tipi evde domuz bağı ile öldürülmüş ve gömülmüş halde bulunan 9 cesetten birinin İbrahim Sarıaltun olduğunu arkadaşları teşhis etti. 4 Mart 1999’da kaçırılan Nezir Aslan’ın cesedi de aynı evden çıkarıldı ve teşhis edildi.

ABD’den gönderilen çözümlerde dikkat çeken bir başka isim İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube İslami Cemaatler masasında görevli İsmail Aksoy. Hizbulvahşet, Tophane ve Malatyalılar cemaatini takip ettiğini anlatan Aksoy, 1995’te istihbarata çalışmaya başladığını ve Tophane Cemaati ile ilgili bilgi topladığını anlatıyor. Sorgulamayı yapan militan örgütte 50-60 bin kayıtlı insanın olduğunu, 11 istihbaratçıyı 2 JİTEM’ciyi ve 500 muhbiri yakalayarak sorguladıklarını söylüyor.

Militanlar tarafından sorgulanan bir başka istihbaratçı ise Cihangir Gaffari Negiş. Bugüne kadar Hizbulvahşet ile alakalı olarak emniyete verdiği tüm raporları ayrıntıları ile anlatan istihbaratçı, Tophanelilerin eğitim amaçlı Taksim İstiklal caddesindeki birahanelere bombalı eylemler yaptıklarını anlatıyor. Negiş ve Aksoy’un cesetleri Üsküdar Hasippaşa Caddesi 2. Çıkmaz Sokak 26 numaradaki tek katlı evde gömülü halde bulundu.

Sorgulandıktan sonra öldürülen bir başka isim Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Sekreteri İbrahim Sarı. Sarı, ifadesinde, 5 profesörün MİT’e çalıştığını, 7 profesörün ise JİTEM’e bilgi aktardığını öne sürüyor. İbrahim Sarı, 1990’da dönemin Diyarbakır İstihbarat Müdürü Hanefi Avcı’nın üniversiteden bazı kişilerin telefonlarının dinlenmesi için yardım istediğini anlatıyor. Sarı, dekanlık yapan bir profesörün inançlı insanlar ile ilgili olarak da; "Beni kızdırmasınlar Batı Çalışma Grubu’na herkesin dosyasını gönderirim." dediğini ileri sürüyor.

ÇİFT TARAFLI ÇALIŞANLAR DA VAR

Yeni çözülebilen bilgisayar disklerinde, bazı kişilerin bir yandan istihbarat birimleri için çalışırken bir yandan da PKK’lıları koruyup kolladıkları öne sürülüyor.

Bu iddia 6 Nisan 1997’de Diyarbakır’da kaçırılan Aziz Başak’a ait. Polise çalıştığı gerekçesiyle öldürülen Başak’ın cesedi Beykoz operasyonunun ardından 3 Nisan 2000’de örgüt üyesi Şeyhmuz Kınay’ın tarlasında bulundu.

ABD’de yapılan bilgisayar çözümlerinde örgütün işlediği cinayetler ve iç ilişkileri dışında, geniş istihbarat faaliyetleri de göze çarpıyor. Diyarbakır’da kurdukları telsiz sistemiyle kamu kurumları, havaalanı, Emniyet ve MİT’te yapılan konuşmaları dinledikleri ortaya konuyor. Ayrıca şehirlerde, bürokratlar, profesörler, imamlar, gazeteciler, mafya mensupları, uyuşturucu satıcıları, esnaflar ve güvenlik mensuplarından oluşan yüzlerce isim eşkalleri ile birlikte ayrıntılı olarak anlatılmış ve dünya görüşleri belirtilmiş. Örgüt militanları gördükleri ve şüphelendikleri her ismi Hüseyin Velioğlu’na bildirmiş.

Örneğin Fevzi Yiğitkan için yapılmış şu kayıtlar bilgi toplamanın şekil ve boyutlarını ortaya koyuyor: "1,80 boylarında zayıf ve esmerdir. Alkoliktir. Elazığlıdır. MHP’den milletvekili adayı olmuştu. JİTEM’de komutandır. Bölgede çok etkili biridir. Araba ve silah alım satımı ile uğraşıyordu. Çek senet tahsilatı yapıyor."

Disketlerde ortaya çıkan ilginç başka bir bilgi de Hizbülvahşet üyelerinin neredeyse her meseleyi Hüseyin Velioğlu’na sordukları. Kız kardeşlerini evlendirmek isteyenden, mesai arkadaşına güvenmeyenine veya eskiden cemaatle birlikteyken içki müptelası olan bir adamın dövülerek cezalandırılmasına kadar varan örnekler var iletişim listesinde.


BU HİZBULLAH FARKLI

Türkiye’deki terör örgütü Hizbullah’ın Ortadoğu’daki Hizbullah ile herhangi bir bağı ya da birlikteliği yok. Ülkemizde örgütün ilk tohumları 1979 İran Devriminin ardından kurulan Vahdet Kitabevi’nin açılışıyla atıldı. Kitabevinin kurucuları arasında Molla Yasin Ekinci, M. Fidan Güngör ve Hüseyin Velioğlu gibi isimler bulunuyordu. 1986 yılında İslami mücadelede Velioğlu’nun liderliğini kabul etmeyen Molla Yasin ve oğlu Abdulvahap Ekinci, örgütten ayrılarak Hizbullah Vahdet Grubunu kurdu. İkinci bölünme 1989 yılında liderlik, şiddet ve mali sorunlarda Velioğlu ile anlaşmazlığa düşen M. Fidan Güngör tarafından gerçekleştirildi. Örgütün önde gelen isimleri Hüseyin Velioğlu, Selahattin Ürük, Beşir Varol, Hacı Bayancık, Ahmet Seydioğlu, Edip Gümüş, Sait Kesme ve Enver Gülteki ise örgütün İlim Grubunu oluşturdu. Hizbulvahşet, dinî oluşumlar kurarak tabanını eritmeye çalışan PKK ile silahlı çatışmaya girdi. 1993 yılında doruk noktaya ulaşan çatışmalar sonunda PKK’nın 500 İlim Grubu’nun 200 militanı öldü. 1995 yılında tarafların İran’ın Kum kentinde yaptıkları anlaşma üzerine çatışmalar son buldu. İran modeli bir şeriat devleti kurmayı amaçlayan örgüt, tebliğ ve istihbarata önem verdi. Cihat adı altında katliamlar yapan örgüt, Velioğlu’nun polis operasyonunda öldürülmesiyle çözüldü. Ardından Türkiye’nin birçok kentinde mezar evler, domuz bağı ile öldürülmüş 100 civarında insan tespit edildi. Bu gün hâlâ kaçırıldığı halde nerede olduğu tespit edilmeyen onlarca isim var. Yeniden yapılanma süreci içindeki örgüt, en son Diyarbakır’da Peygamberimize hakaret eden karikatürleri protesto yürüyüşüne 5 bine yakın sempatizanıyla katıldı.


AKSIYON DERGISI Sayı: 613
 

HTML

Üst