Hizbullah Dışarıda Onları Türkiye'ye Duyuran Kişiler İçeride

  • Konbuyu başlatan WoLF
  • Başlangıç tarihi
W

WoLF

Guest
hizbullah-disarda-onlari-turkiyeye-duyuran-kisiler-iceride-0501111200_l.jpg


Gün boyu gelen telefonlara şaşırdım! Çünkü herkes şaşkın, Hizbullah üyeleri serbest bırakılıyor diye…

ERGENEKON İÇERİ, HİZBULLAH DIŞARI

Şaşırmadım. Ergenekon’un içeride olduğu bir ülkede, Hizbullah elbette dışarıda kalır. Geç bile kalındı. Hizbullah’ı Türkiye’ye ilk duyuran dergi olan 2000’e Doğru dergisinin başındaki isim, Doğu Perinçek Ergenekon’dan içeride… Hizbullah elbette dışarıda olacak!

Hizbullah’ın “Çevik Kuvvet Merkezi’nde eğitildiğini” haber yapan değerli meslektaşım, 2000’e Doğru Dergisi Diyarbakır Temsilcisi Halit Güngen, haberi yazdıktan iki gün sonra, 21 yaşında öldürüldü!

Hizbullah’ın liderinin Hüseyin Velioğlu olduğunu ilk yazan, resmini ilk basan 2000’e Doğru’nun yöneticileri şimdi Ergenekon’dan içeride.. Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu Hacı İnan bugün serbest! Şaşırmadım.

Hizbullah’ın CIA denetimindeki bir kontgerilla örgütü olduğunu, Gladio yapılanması olduğunu ortaya koyan 2000’e Doğru Dergisi yöneticileri Ergenekon’dan içeride… Hizbullah’ın İran örgütü olduğu yalanına sarılarak Türkiye-İran düşmanlığı yapanlar bugün en yüksek makamlarda; üstelik yeni konumları gereği “perdenin önünde” İrancılık yapıyorlar…

Hizbullah’ı dışarı salıveren düzenlemenin sahibi hükümetin başı, gelen tepkiler üzerine açıklama yapıyor; kararı “yargının tasarrufu” sayıyor… Şaşırmadım! O “değiştim” demeden değiştiğini iddia edenlere de şaşırmamıştım.

ASKERLİK “EN ALTTAKİLERİN İŞİ”

Askerlerin tasfiyesi sürüyor. MGK’de uygulanan taktik, şimdi YAŞ için hazırlanıyor… Bu arada, milletle ordusunu karşı karşıya getirecek projeler de hız kazandı. Polis akademisi mezunları artık “üç hafta” askerlik yapacak! Doktorlar da ayrıcalık istiyor… Sonra diğer meslekler gelecek… Askerlik “en alttakinin işi” olacak neticede… Şaşırmıyorum.

Aklıma Çanakkale geliyor… Tıbbiyeliler… Hepsi Çanakkale’de şehit olan tıbbiyeliler ve iki yıl mezun veremeyen Tıbbiye…

İktidarın bir başka tasarısı da sırada bekliyor. 50 bin sözleşmeli er tasarısı… Askerin yerini sözleşmeli er alacak… Dedim ya “en alttakilerin işi” olacak diye askerlik… Eş zamanlı bir başka kanun teklifi de hazırlamışlar zaten; 10 bin avro karşılığı yeni dövizli askerlik yasası… Şaşırmadım.

Evet şaşırmadım; her darbeye alkış tutanların şimdi sözde darbe karşıtlığı diye TSK’ya savaş açmalarına şaşırmadığım gibi… Darbenin zindanlara attığı isimlerin, şimdi darbeci diye Ergenekon’dan içeri alınmalarına şaşırmadığım gibi…

AŞİRET HUKUKU VE TOPRAK REFORMU

Iğdır’lı Zelal, Fırat’a âşık olur, çare bulamayıp kaçarlar. Baba şikâyetçi olur, şikâyetini almak için de 20 bin lira ister Fırat’ın ailesinden. Para çok gelir, Fırat’ın ailesi Zelal’i “iade” eder! 15 yaşındaki kardeşi, töre gereği Zelal’i 21 yerinden bıçaklayarak öldürür. Şaşırmadım.

Kişisel tartışmalarda, “tamam, tek bir şartla istediğin her şeyi kabul ediyorum, ama sen de benim şartımı, bir tek toprak reformunu kabul et” dediğimde, kocaman bir “hayır” yapıştıran Kürtçüler geldi aklıma… Kürt’ün sorunuyla ilgilenmeyen “Kürt Sorunu”cuları” geldi aklıma; sonra toprak reformuna karşı olan ırkçı Turancılar geldi…

Daha gerilere gittim; CHP’den kopan ve DP’yi kuran dörtler geldi aklıma. Toprak reformuna direnenlerin, büyük toprak sahiplerinin, nasıl emperyalizmle işbirliği yaparak Atatürk devrimlerine karşı çıktığı geldi aklıma…

Belleğim yeniden günümüze geldi; mayınlı arazileri İsrail’e peşkeş çekmeye çalışan iktidarın söylemleri geldi aklıma… Şaşırmadım!

15 yaşındaki kardeşi, ablasını “töre” gereği öldürüyordu güzel ülkemde… Töre yani Aşiret hukuku! Ki “iki dil ilan edilerek” bölgede, zaten Ankara’nın otoritesine başkaldırıldı geçenlerde… Yeni otorite, yeni hukuk demek sonrasında… İşte özerklik!

BANKA SOYGUNU VE ENFLASYON

“Kriz teğet geçti” denilen ülkemde, bir başka 15 yaşındaki genç de, İstanbul’da silahla banka soyuyordu… Aynı saatlerde enflasyon rakamları açıklanıyordu. Eksi çıkmıştı enflasyon! Maaş zammı enflasyona bağlanan emekçiler habere üzülüyorlardı.

Şaşırmadım!

Çünkü bu bir sınıf mücadelesidir!

Çünkü bu bir, mafya-tarikat-siyaset rejimi olan Mafyokrasi’ye karşı devrim mücadelesidir!

Siz de şaşırmayın!

Ama alışmayın da..!

Öfkelenin ve hesap sorun!

Geleceğimiz kararmadan…

Mehmet Ali Güller

Odatv.com

KaynaK
 
daha çok var paylaşım zamanla istenirse yapılır....

Hizbullah Arşivi, 10 yılda adli emanetten Diyarbakır’a gitmedi

6 Ocak 2011 Perşembe, 00:30
POLİTİKA




İstanbul’da ele geçirilen Hizbullah arşivi, 188 kişinin öldürülmesiyle suçlanırken 10 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye edilen Hizbullah sanıklarının yargılandığı davanın dosyasına gönderilmemiş

ŞEYHMUS ÇAKAN DİYARBAKIR

18 cinayetten sorumlu yargılanırken, 10 yıllık tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye edilen Hizbullah ana davası sanıklarının avukatı Sıtkı Zilan, 10 yıl önce İstanbul Beykoz’da bulunan örgüt arşivinin halen adli emanetten Diyarbakır’daki mahkemeye ulaştırılmadığını söyledi. CMK 102. madde kapsamında Hizbullah terör örgütü üst düzey yöneticisi olarak suçlanan müvekkilleri için ayrıcalıklı bir uygulama yapılmadığını belirten Avukat Zılan, Hizbullah davasında yaşananları şöyle anlattı:

EVRAKLAR ADLİ EMANETE ALINMADI

Beykoz’da yakalanan evraklar şu anda adliye emanete alınmış değil, en azından hepsi alınmış değil. İçlerinden yani onda biri dahi Diyarbakır’a gönderilmiş değildir. Mahkeme evrakların çoğuna, içeriğine vakıf değildir. Bu dokümanlarla yani lehte ve alehte ne varsa onların avukatlarının kendilerine ulaşması lazım ve bu imkan verilmedi.

BAZI BELGELER MAHKEMEDEN GİZLENDİ

Biz ısrarla talep ettiğimize rağmen Beykoz’da yakalanan evrakların bir bütün olarak tarafımızı en azından içeriği hakkında bir bilgi yani bir bilir kişide inceleyip bize özetini çıkartılabilirdi. Gizleniyor bazı şeyler mahkemelerden dahi gizleniyor veya mahkemeler vakıf da bize açıklamıyorlar, kurumlar doğru dürüst cevap vermiyor. Dava yıllarca sürüyor.

TAHLİYE EDİLENLER DE MAĞDURDUR

Yani bu içerde olup tahliye edilen sanıklar da bu sürecin mağdurudur. Şu anda mahsumiyet karnesi esastır, ‘kimse suç işledi’ diyemiyoruz, demeyiz de. Suç işlemiş olsalar bile mağdurdurlar. Bölgede yaşanan kirli bir savaş, bu kirli savaşın ürünü olarak her aile, çevre, her kesimden, mağdur olan insanlar vardır. Buna top yekûn bir çözüm olmak zorundayız. Onun için mesela bir infial olacağını zannetmiyorum.

KİMSEYE ÖZEL MUAMELE YAPILMADI

Avrupa Birliği müktesebatı nedeniyle yapılan düzenlemelerle beraber bu bahsettiğiniz düzenleme 23 defa ertelendi. Nihayet 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi ve haliyle bu normal bir sonuçtur. Yani kimseye şahsa özel bir uygulama yapılmadı. Kim bu kapsama giriyor, davası devam ediyorsa ve tutuklu olarak 10 yıl üzerinden geçmişse bu davanın doğal olarak tahliye durumudur. Ben bunda bir onormalik görmüyorum.

Dosyalar hala Yargıtay’da gündemde değil

Tahliyeleri toplumda tepkilere neden olan başta Hizbullah sanıklarının davası olmak üzere pekçok dava, tartışmalara rağmen halen Yargıtay’ın ilgili dairelerinde gündeme alınmadı. Azami tutukluluk sürelerini doldurdukları gerekçesiyle Hizbullah örgütünün üst düzey yöneticileri, PKK ve DHKPC örgütü militanları başta olmak üzere, birden fazla kişiyi öldürdükleri iddiasıyla yargılamaları devam eden 100’ün üzerinde kişi tahliye oldu.

TAHLİYEDEN SONRA DA ADIM ATILMADI

Yargıtay, bu sanıklarla ilgili dosyalarda sadece tutukluluk sürelerinin uzayıp uzamadığı incelemesi yaptı. Dosyaların esas incelemesine ise girmedi. Bu dosyalarla ilgili temyiz incelemesi hala Yargıtay’ın gündeminde değil. Toplumsal tepki nedeniyle kamu vicdanını yaralayan dosyaları öne alıp biran önce karara bağlaması beklenen Yargıtay’da bu yönde bir adım atılmadığı öğrenildi.

TAHLİYE DOSYLARI İÇİN ÖZEL EKİP VAR

Öte yandan, Yargıtay’ın tutuklu dosyalarının yığıldığı bir çok dairesi, tutukluluk sürelerini belirlemek için dosyalarda inceleme yapan birimler oluşturdu. Oluşturulan birimler 100 binlerce dosyayı tek tek inceliyor. Bu birimler sadece dosyalardaki tutukluluk sürelerinin aşılıp aşılmadığını inceliyor. Ancak tutuklu dosyalarının esastan incelemesi ise yapılmıyor.



Hizbullah Arşivi, 10 yılda adli emanetten Diyarbakır?a gitmedi, Star Gazetesi


....................



Ya Ergenekoncular Tahliye Olsaydı
Tutukluluk süresini yeniden düzenleyen maddeyle 40 bin kişi değil 1233 kişinin tahliye olacağını açıklayan Adalet Bakanı Ergin, gecikmeden ise Yargıtay'ı sorumlu tuttu.
Cezaevinden tahliyelerin başlamasıyla birlikte kıyamet koptu.

"Rahşan affını geride bırakan tahliyeler" mi denilmedi, "Aydınlar Silivri'de tutuklu, Hizbullahçılar özgür" şeklinde yayınlar mı yapılmıyor. Ortalık toz duman. Merak ediyorum. Hizbullahçılar değil de Ergenekoncular tahliye olsaydı aynı tepki gösterilecek miydi? O zaman özgürlüğe adım attılar haberlerinin yapılacağından kuşkum yoktur.

Türkiye'de yargılama süreleri uzun, insanların cezaları kesinleşinceye kadar cezaevlerinde tutuklu olarak bulunmalarının adaletle izah edilecek bir yanı yok. Olaya 'geciken adalet, adalet değildir' cephesinden bakıp, Silivri, Hizbullah, adli suçlu filan demeden bunu tespit etmekte yarar var.

40 BİN DEĞİL 1233 KİŞİ ÇIKACAK

Ayrıca tutukluluk süreleriyle ilgili düzenlemeden 40 bin değil 953'ü Yargıtay'da, 280'i ilk derece mahkemelerinde olmak üzere 1233 kişi yararlanacak. Rahşan affından 45 bin kişi istifade etmişti. Rastlantı mı bilinmez ama mafya babalarının, terör örgütü yöneticilerinin öncelikle tahliye edilmeleri toplumda infiale yol açtı. Bu nedenle önce CMK 102. maddenin çıkarıldığı TBMM'deki 3-4 Aralık 2004 tarihli oturumların tutanaklarına baktım. Yetinmedim önce dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le sonra da bugünkü Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le konuştum. Ergin, yüksek yargıdaki iş yükünün azaltılması için bir çalışma yürüttüklerini belirterek, yeni düzenlemenin Ocak ayında Bakanlar Kurulu'nda ele alınacağını açıkladı.

TUTUKLULUK 20 YIL MI OLSUN?

İşte Bakan Ergin'in açıklamaları: "29 Aralık günü tutukluluk süresi çok uzun diye itiraz ediliyordu. 2004 yılında tutukluk sürelerine bir üst sınır konulmak suretiyle şimdi tahliyeler başladı. Şimdi ise tahliyeler oluyor diye kıyamet koparılıyor. Neye itiraz ediliyor? Konulan üst sınır az mı bulunuyor? Üst sınırı artırmamız mı isteniyor? 20 yıla mı çıkaralım? Bu çelişki ne? Doğru olan yargılama sürelerinin kısaltılmasıdır. Biz bunu ilk derece mahkemelerinde başardık. Temyiz mahkemelerinde ise süre hala uzun. Ancak biz şikayet makamı değiliz. Tıkanmayı aşıp vatandaşın adalete daha çabuk ulaşmasını sağlayacak düzenlemeyi yapacağız."

Adalet Bakanı Ergin şunu da soramadan edemiyor: "Yılda 800 bin karar çıkaran Yargıtay 6 yıldır önünde duran 953 kişiyle ilgili dosyaya bakamaz mıydı?" Üst sınırın Balyoz ve Ergenekon ile ilişkilendirilmesine ise Ergin tepki gösteriyor:

2004'TE ERGENEKON VE BALYOZ MU VARDI?

"Bu yasa 2004'te yapıldı. O zaman Ergenekon ya da Balyoz soruşturması mı vardı." Ergin burada nokta koyuyor ama 102. maddenin geçmişiyle ilgili bilgi verip bazı soruların yanıtlarının aranması gerekiyor. Tahliyeler nedeniyle tartıştığımız yasa 2004'te kabul edildi. 2005'te yürürlüğe girdi. Çünkü o zaman Türkiye'de tutukluluk süresi 7 yıldı ve bir üst sınırı da yoktu. O nedenle de Türkiye AİHM'de dava kaybediyordu. Mahkemelere 3 yıl süre tanındı, ellerindeki dosyaları sonuçlandırmaları için. 2008 yılına gelindiğinde bu süre 2 yıl daha uzatıldı.

CİHANER DOSYASINA FOTOKOPİDEN BAKILDI

Yılda 800 bin karar çıkarıyoruz diyen Yargıtay Başkanı Gerçeker'e sormak gerekiyor. İlhan Cihaner dosyası yetişmediği için fotokopi üzerinden inceleme yapan Yargıtay, 11 yıldır yargılanan ve kamuoyu tarafından dikkatle takip edilen Hizbullahçılarla ilgili dosyaya 6 yıl içinde bakamaz mıydı? Yoksa Gerçeker'in Hizbullahçıların tahliye olacaklarından haberi mi yoktu? Daha ileri gidip, öncelikle Hizbullahçılar ve mafya babalarının tahliyesi sağlanmak suretiyle bu süreç sabote mi edilmek istendi diye sormak istiyorum. Gerçeker, tahliyelerle vicdanının sızladığını söylerken, sadece bir mübaşir görevlendirseydi, 1 milyon 600 bin dosya arasından 953 kişinin dosyası çekilip bir karara bağlansaydı daha yararlı olmaz mıydı? Gerçeker, Yargıtay'ın iş yükünden ve zaman darlığından yakınırken, "Nasıl çalıştığımız bilinmiyor mu?"şeklinde bir sitemde bulunuyor.

Gerçeker, Daire Başkanlıklarının seçimi, HSYK'ya üye seçimi ve savcı seçimi için geçirdikleri süreyi de buraya ekliyor mu acaba?

Yargıtay'ın bildirisi

Yargıtay'ın iş yükünü azaltacak olan İstinaf Mahkemeleri'nin kurulmasına en sert tepkiyi Yargıtay vermişti. Hem de dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'i öldürmek amacıyla bakanlığa girmeye çalışan canlı bombanın öldürüldüğü gün. Adalet Bakanı'na bir geçmiş olsun dileğinde bulunmaktan kaçınan Yüksek Yargı hem de o gün zehir zemberek bir bildiri yayınlayarak, İstinaf Mahkemeleri'nin ülkeyi böleceğini savunmuştu. Yargı kararlarını dosyalara değil, kişilere, ideolojilere göre değerlendirdiğimiz için bugün alkışladığımıza yarın karşı çıkabiliyoruz
Ya Ergenekoncular Tahliye Olsaydı 06 Ocak 2011 06:36
 
588743_detay.jpg


Rezaletin daniskası!
9 yıl süren Hizbullah davasının beş yılı Adli Tıp'tan disket çözümlemesi beklemekle geçmiş!
06 Ocak 2011 Perşembe, 11:26:09

..CMK'nın 102. maddesine göre, tutukluluk süreleri 10 yılı geçen Hizbullahçılar birer birer tahliye olmaya başladı. Bu tahliyeler toplumda infial yaratırken, 102. maddenin uygulanması da çeşitli tartışmalara yol açtı.

Hürriyet'ten Sedat Ergin'in yazısında belirttiğine göre, 9 yıl süren Hizbullah davasının 5 yılı, mahkemenin yalnızca Adli Tıp'tan CD deşifrelerinin gelmesini beklemesiyle geçti.

Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından sadece İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde tahliye edilenlerin sayısı 36 oldu.

16 HİZBULLAHÇI TAHLİYE EDİLDİ
Hizbullah terör örgütünün liderlerinden olduğu iddiasıyla yargılanan Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu 16 kişi, tutukluluk sürelerini düzenleyen yasa gereği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tahliye edildi
Rezaletin daniskası! - Habertürk
 
Suçu yargıya atmakla vicdan rahatlatırsınız anca.. Yerse tabi vicdanda..

6 yıl önce çıkmış yasa..Ne hikmetse bu sene yürürlüğe giriyor... Yargıya reform yapcam diye halk kandıran hükümet 6 senede yargıyı rahatlatmak için hiç birşey yapmıyor.. Dün akşam bir kaç hukukçudan dinledim.. Verilen bütçe anca bu kadar davaya bakılıyor.. Hakim savcı atamaları yapılmıyor.. Niye yapılmadığıda belli zaten.. Sonra hükümet tarafından yürürlüğe sokulan yasaya uymak zorunda olan yargı suçlu hale geliyor... Bırakın bu ayakları...

Hükümette aklı selim insanlar olsa önce adalet bakanını görevden alırdı..Bİlmiyorsa olacakları o koltukta ne işi var..

Seçim öncesi yargıya tuzak kuruldu işte açıklaması bu... Hükümetin elinde koz kalmadı.. Ekonomi yalanlarını yemiyor kimse.. Makarna bulgu edebiyatına para dayanmıyor.. Pkk ile gitti referandum öncesi ateşkes yaptı.. E olay olmayınca orduya atçak iftirada kalmıyor... Sürüyor eski iftiraları piyasaya..
 
hem yargıtayda hem hükümette suç var.biraz taraf olmaktan vazgeçin artık.hükümet insanlardan oluşuyor,insanların hatası olabileceği gibi hükümet inde hatası olabileceğini ne zaman öğreneceksiniz.

yargıtay belli ağır ceza davalarını öne kaydırabilirdi ama hükümetin de elbette suçu var,daha bugün izledim haberde avrupanın en büyük adalet sarayını yaptık diye övünüyorlar ama madem dosya yetişmiyor,daha çok hakim ata daha az sürede daha çok dosya işleme tabi tutulsun.

yine haberde boş yerlere hakim atamaları yapılmıyor diye çıktı.

hükümet ne yapıyor herşeyi izliyor ondan sonra bi pürüz çıktımı suçu başından savıyor.

size göre de hükümete göre de hükümetin hiç suçu olamaz zaten dimi =)

bu mantalite ile bakarsanız bu ülke hiçbir yere gelmez.
 
Geri
Üst