- Katılım
- 11 Mar 2008
- Mesajlar
- 20,694
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
UEFAnın kölesi miyiz?
Trabzonspor Başkanı Sadri Şenerin gündem değiştirecek açıklamaları meşhurdur. Sadri Başkan önceki gün de şike soruşturması hakkında ilginç kehanetlerde bulundu.
Savcılık iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edilmesi ve gizlilik kararının kalkmasını takiben, UEFAnın, Futbol Federasyonundan gerekli yaptırımları uygulamaya koymasını isteyebileceğini söyledi.
A takımı şikeye karışmıştır, sezon sonunu beklemeden küme düşürün. Mümkün mü böylesi radikal bir eylemde bulunmak?
Biliyorsunuz, Futbol Federasyonu şike soruşturmasının ilk dönemlerinde üç kez karar değiştirdi.
Önce Etik Kurulu raporu, ardından savunma hakkı dendi, nihayetinde federasyon başkanı takvimi, sezon sonu olarak belirledi.
Şimdi gelelim Sadri Şenerin iddiasına.
Diyelim ki, bayram sonrası iddianame mahkemeye sunuldu. Gizlilik kararı kalktı, hangi kulüplerin hangi maçlar üzerinden şike ve teşvik girişiminde bulunduğu ortaya çıktı.
Falanca kulüp şu maça prim gönderdi. Filanca başkanın şike pazarlığı belgelendi. Bugüne dek bilmediğimiz pekçok şey ortaya kondu.
Ne yapacaksınız bu durumda?
Yine Michael Platiniden gelecek talimatları mı bekleyeceksiniz, yoksa Kararımızı sezon sonunda vereceğiz sözünün arkasında mı duracaksınız?
İddia ediyorum bu sorulara Türkiyede yanıt verebilecek bir kişi yok!
UEFA başkanının işi kolay. O zaten yaptıkları ile bundan sonra yapacaklarının haritasını çizdi. Hem de, disiplin müfettişi Pierre Cornunun 24 saatlik İstanbul teftişinde edindiği izlenim ve bilgilerle.
Bir de iddianamenin açıklandığını düşünün. Kim tutar Platiniyi ?
Bakın, 3 Temmuzdan bu yana şike soruşturmasıyla ilgili ne kadar gürültü çıktı ise, bayram sonrası en az iki katı patırtıya hazırlıklı olmalıyız.
Ezber bozduran gelişmeler yaşayabiliriz. İki açıdan da.
İddialarla ilgili sis perdesi aralanıp tablonun bütününü gördüğümüzde, düne kadar birbirine dostluk mesajları gönderen ve duygusal cümleler kuran kulüp başkanları kalmayabilir ortada.
Söylemler daha da keskinleşebilir. Suçlamalar camiaları çılgına çevirebilir. İnsanları kontrol etmek güçleşip ortalık yangın yerine dönebilir.
Veya tam tersi... Aylardır cezaevinde yatan kulüp başkanı, yönetici ve teknik adamların aslında masum oldukları anlaşılabilir. Bazı kulüplerin ve insanların hakkının yendiği görülebilir. Bu kez de kaybedilen hakların iadesi savaşı başlayabilir.
Şu gerçek gözardı edilemez: Gerekli önlemler alınmaz ve kararlı bir tavır sergilenmezse Türk futbolu tanık olduklarımızdan daha ağır bir kaos ile karşı karşıya kalabilir.
Bir tarafta ne zaman sonuçlanacağı belirsiz yargı süreci, öte tarafta Demoklesin kılıcı gibi başımızın üzerinde sallanan UEFA tehdidi.
Peki, Futbol Federasyonu böyle bir gelişme karşısında UEFAya Sen Fenerbahçeyi Şampiyonlar Ligi dışında bırakarak cezalandırdın. Bırak da şimdi kendi işimi yapayım diyebilecek mi?
Demeli. Bugüne dek adımıza kararlar veren UEFA, o gün geldiğinde de racon kesmek isteyebilir. Futbol Federasyonu dik durup inisiyatifini kullanabilirse ne ala... Beklenen ve arzu edilen bu.
Aksi takdirde, bayramdan sonra buyurun cenaze namazına!
Hiddink gidecek, Sağlam mı gelecek?
A Milli takımın 2012 Avrupa Şampiyonası elemelerine katılması Hırvatistan maçlarının sonucuna bağlı.
Guus Hiddinkin kaderi de öyle. Final vizesi alamazsak Hiddink ile yolların ayrılması kesin.
Ya alırsak?
Yine kesin. Futbol Federasyonu, Hollandalı teknik adamın biletini kesmeyi kafasına koymuş.
Hiddink de ayrılmayı tabii. Çünkü mutsuz, çünkü Türkiyede anlaşılmadığını düşünüyor. Çünkü verdiği mesajların kimse tarafından üzerine alınmadığını görüyor.
Öncelikle şunu söyleyelim. Hiddinkin tek kuruş tazminatı yok. Kendi de ayrılsa, siz de gönderseniz herhangi bir maddi sorumluluk söz konusu değil.
Hiddink sonrası federasyon kurmaylarının kafasındaki öncelikli isim Ertuğrul Sağlam. Tali kanallardan Sağlamın fikri sorulmuş bile.
Öte yandan Ersun Yanalın yerine Futbol Genel Direktörlüğüne getirilen Tolunay Kafkas, Sağlamın yakın arkadaşı. Genç milli takımlar teknik direktörü Metin Tekin de hakeza.
Alt yapı hazır. Ne dersiniz, katılma hakkını elde edersek 2012de A milli takımın başında Sağlamı görmek sürpriz olur mu?
Bence hayır...
Abdullah Yılmazı kaybetmeyin
Şu an Türk futbolunda en mutsuz, kendini en yalnız hisseden ve yaptığı işe lanet eden kişi kimdir?
Kuşkusuz Galatasaray- Gaziantepspor maçının hakemi Abdullah Yılmaz.
Evet, genç hakem belki de kariyerinin en kötü maçını yönetti. Sonucu etkileyebilecek önemli hatalar yaptı. Doğal olarak tepki gördü, eleştirildi. Tıpkı bir teknik direktörün yanlış oyuncu tercihi ile takımını ateşe atması, futbolcunun kale çizgisinden topu dışarı vurup galibiyeti engellemesi gibi.
Hata oyunun içinde. Yapmak da insana mahsus.
Lakin hata yapanı bir kalemde silip atmak bu kadar kolay olmamalı. Hele bu kişi hakem ise.
MHK Başkanı Yusuf Namoğlu kusura bakmasın. Bir hakemin hangi koşullarda yetişip herkes tarafından kabul edilebilir düzeye geldiğini en iyi bilenlerden biri o olmalıydı.
Galatasaray ve medya tarafından yerden yere vurulan Yılmaza bir darbe de MHK başkanından gelmesi yakışık almadı.
Haaa, kapalı kapılar ardında kulağını çekersiniz, nasihat eder sonra da gerekli cezayı verirsiniz.
Ama moralman çökmüş ve desteğe ihtiyacı olan bir hakeminizi kamuoyu önünde daha da hırpalayarak hiçbir şey elde edemezsiniz.
Söz konusu yöntem, adil ve güvenilir yönetici anlayışı ile de bağdaşmaz.
Yılmaz gösterdiği performansla iyi yolda olduğunu kanıtlamış bir hakemdir. Çabanız onu kaybetmek değil, kazanmak için olmalıdır.
Bugün Yılmaza reva görülen tavır diğer hakemlere de örnek olacaktır ki, bu zihniyet devam ederse yarın bir bakmışsınız elinizde maç yönetecek hakem kalmamış.
Kaynak