tıesto
New member
- Katılım
- 13 Ocak 2006
- Mesajlar
- 12,015
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Hiç Sevmemişsin Ki İnsanca
Uzaksın dostum kabul et, bakışların uzak.
Hiç ısınmamış ki buzdan birer kale olan gözlerin
insan yüreğinin sıcağında...
"Ye kürküm, ye!" misali
üzerinde sana pek yakışan mesleki karizman,
etrafında egonu şaha kaldıran,
uzak gözlerine kör bir avuç yabancı...
Sen ne dersen de dostum, yalnızsın ölümüne!
Arıyorsun dudak bükerek yaşamın anlamını
bir anlık zevk için farkında olmadan insan etinin çiğliğinde...
Oysa susuz kalmışsın ölümüne
karşılıksız sevmenin yücelten güneşine...
"Kedi erişemediği ciğere pis, dermiş" misali
kandırıyorsun bulutlara uzanan buz dağından egonu...
Sen de ben de biliyoruz ki
buz dağının görünmeyen kısmı çok daha büyüktür,
okyanusların karanlık dipsiz derinliklerinde...
"Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmam
çünkü bilirim işimi, yüzdürürüm her denizde gemimi...
Erkekliğime laf söyletmem çünkü bırakmaz yarı yolda beni!
Dürüstüm, en çok da adaletli(!) işte bu yüzden
iç huzuruyla toplarım her çiçekten, canım çektiğince balımı...
Sürüsüne bereket bir dolu dostum var,
herkes de güvenir, pek çok sever, beni." diyorsun
diyorsun da dostum, hiç soyunmamışsın ki allı pullu kürkünü,
nerden biliyorsun ?
Yani dostum, hiç meydan okumamışsın ki soğuğa, kardelenler gibi...
hiç karda, kışta, boranda tek başına kalmak pahasına
"Ben buyum, işte özüm işte sözüm!" dememişsin ki...
Nerden biliyorsun?
Hiç sevmemişsin ki insanca, insanın zayıflığı ile...
Hiç, bir insan sıcağında soyunup dökünmemişsin ki maskelerini;
hiç kalmamışsın ki seven bir yüreğin önünde
zaaflarınla, hırslarınla, yanlışlarınla yani kendi özünle, savunmasız...
Nerden biliyorsun?
Hiç yüreğinle sevişmemişsin ki
zamanı durdurmak isteyesin sevgilinin gözlerinde...
Hiç ısınmamışsın ki yaşam denen gecenin ayazında,
buzdan gözlerin hiç erimemiş ki insanca gözyaşları akıtarak
sana bestelenen bir yürek serenatını dinlerken sevgilinin göğsünde...
Yani dostum, hiç sevmemişsin ki çırılçıplak
sevilesin yürekten çağlayarak...
Uzaksın dostum, kabul et:
sadakatten, güvenden, dostluktan;
sevmekten ve sevilmeye cesaret edebilmekten;
kokusuzca soyunup dökünüp savunmasız kalmaktan
yani insanca olan özünden uzak...
Sen ne dersen de dostum,
yaşadığın kaf dağının dondurucu zirvesinde
yalnız ve muhtaçsın bir damla insan sıcağına,
ölümüne...
Hiç ısınmamış ki buzdan birer kale olan gözlerin
insan yüreğinin sıcağında...
"Ye kürküm, ye!" misali
üzerinde sana pek yakışan mesleki karizman,
etrafında egonu şaha kaldıran,
uzak gözlerine kör bir avuç yabancı...
Sen ne dersen de dostum, yalnızsın ölümüne!
Arıyorsun dudak bükerek yaşamın anlamını
bir anlık zevk için farkında olmadan insan etinin çiğliğinde...
Oysa susuz kalmışsın ölümüne
karşılıksız sevmenin yücelten güneşine...
"Kedi erişemediği ciğere pis, dermiş" misali
kandırıyorsun bulutlara uzanan buz dağından egonu...
Sen de ben de biliyoruz ki
buz dağının görünmeyen kısmı çok daha büyüktür,
okyanusların karanlık dipsiz derinliklerinde...
"Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmam
çünkü bilirim işimi, yüzdürürüm her denizde gemimi...
Erkekliğime laf söyletmem çünkü bırakmaz yarı yolda beni!
Dürüstüm, en çok da adaletli(!) işte bu yüzden
iç huzuruyla toplarım her çiçekten, canım çektiğince balımı...
Sürüsüne bereket bir dolu dostum var,
herkes de güvenir, pek çok sever, beni." diyorsun
diyorsun da dostum, hiç soyunmamışsın ki allı pullu kürkünü,
nerden biliyorsun ?
Yani dostum, hiç meydan okumamışsın ki soğuğa, kardelenler gibi...
hiç karda, kışta, boranda tek başına kalmak pahasına
"Ben buyum, işte özüm işte sözüm!" dememişsin ki...
Nerden biliyorsun?
Hiç sevmemişsin ki insanca, insanın zayıflığı ile...
Hiç, bir insan sıcağında soyunup dökünmemişsin ki maskelerini;
hiç kalmamışsın ki seven bir yüreğin önünde
zaaflarınla, hırslarınla, yanlışlarınla yani kendi özünle, savunmasız...
Nerden biliyorsun?
Hiç yüreğinle sevişmemişsin ki
zamanı durdurmak isteyesin sevgilinin gözlerinde...
Hiç ısınmamışsın ki yaşam denen gecenin ayazında,
buzdan gözlerin hiç erimemiş ki insanca gözyaşları akıtarak
sana bestelenen bir yürek serenatını dinlerken sevgilinin göğsünde...
Yani dostum, hiç sevmemişsin ki çırılçıplak
sevilesin yürekten çağlayarak...
Uzaksın dostum, kabul et:
sadakatten, güvenden, dostluktan;
sevmekten ve sevilmeye cesaret edebilmekten;
kokusuzca soyunup dökünüp savunmasız kalmaktan
yani insanca olan özünden uzak...
Sen ne dersen de dostum,
yaşadığın kaf dağının dondurucu zirvesinde
yalnız ve muhtaçsın bir damla insan sıcağına,
ölümüne...
Rüzgarın İçinde Sen
rüzgarın içinde sen
Belli belirsiz bir fısıltıyla rüzgar değer tenime, rüzgar
şarkısını söyler. Önce uçsuz bucaksız ovalardan topladığı ağıtlarını
okur kulağıma, sonra sevdanı. Rüzgara saklanan zaman
rüzgarın içinde sen
Odam nikotin artığı kokar. Alkole karışmış
odam, yalnızlık yüklüdür tepeden tırnağa. Geceye sözü geçmez
dolunayın. Gece böyle sessiz olunca içimdeki çocuk korkar. Korkup
kirli camlardan geçecekmiş gibi çığlığını yollar sonsuz
boşluğun dipsiz karanlığına
Son kırıntılarına dek yağmalanmış tekmil sevdalar
sahipli. Benimse göç yoluna vurgun kuş kimsesizliğinde savrulur
sevdam. Çabuk geçen yaz yağmurlarına bile çoktan razı
rüzgarlara kuruludur, suları çekilen dere yataklarına benzeyen
umutlarım. Rüzgara saklanan zaman
rüzgarın içinde sen
Odam sen kokar
Önce Tut, Sonra SakLa Beni GözLerinde
önce tut, sonra sakla beni gözlerinde
Bu yaban kentte kim arar, kim çalar kapımı gece yarıları
Çiçekler içinde bahar gülüşüyle kim ısıtır üşüyen yüreğimi
Kim açar karanlığın perdelerini gözlerimden
senden başka
Burçlarına yalnızlık bayrağı dikili, hüzün içindeki yüreğimi
kim kurtarır zincirlerinden
senden başka
Önce tut, sonra sakla beni gözlerinde
Kimse bilmez yaralı anıların bir kabuk gibi sarıldığı yüreğimdeki sancıları
Kimse bilmez efkarın içimi dağladığını
Tenime lodos değdi değecek, üşüyeceğim
Önce tut, sonra sakla beni gözlerinde
Emanet yaşamdaki bu emanet sevdaya tutunuşum
uçurum diplerindeki çiçeklerin güçsüzlüğüne benzer
/… yamaçlarında,
dikenlerin bunca yol vermezliği varken…/
Kimse bilmez, gece perdelerini çekince sensizliğimin çoğaldığını
senden başka
Önce tut, sonra sakla beni gözlerinde