Herkese Yeten Azıcık Yemek...

ibrahimdag

New member
Cabir b. Abdullah anlatıyor : Hendek kazarken, Peygamberimiz Aleyhisselam’ın açlıktan karnına taş bağladığını gördüm. Biz de üç gündür açtık. Peygamberin yanına gidip

— Ya Resulallah! izin ver de evime kadar gidip geleyim, dedim.

İzin aldıktan sonra eve gidip hanımıma :


— Peygamber Aleyhisselam’da öyle bir açlık gördüm ki, o dayanılabilir bir hal değildir. Evde yiyecek bir şey var mı? dedim.

Bir küçük oğlaktan ve birazcık arpadan başka bir şey yok, cevabını verdi.

Oğlağı kestim, hanımım da, arpayı el değirmeninde öğütüp un yaptı. Eti bir çömleğe koyduk.

Hamur, mayalanıp, et çömleği tandıra konulup pişmeye başladıktan sonra, Peygamber Aleyhisselam’ın yanına döndüm : Evden ayrılırken hanımım :

— Sakın beni Resulullah’ın yanındakilere karşı meseleyi onlara da duyurarak utandırma, dedi. Çünkü yemek çok azdı.

Resulullah’ın yanına dönünce :

— Ya Rasulullah! Benim azıcık yemeğim var. Yanına en fazla bir ya da iki kişi alabilirsin. Yemeğe gidelim, dedim.

— Yemeğin ne kadardır? dedi.

— Birazcık arpa ekmeği ve küçük bir oğlaktan ibaret, dedim.

— Hem çok, hem de güzel bir yemek. Hanımına söyle, ben gelinceye kadar, ne et çömleğini ne de ekmeği tandırdan çıkarmasın, dedi. Sonra orada bulunan muhacirlere ve Ensara dönerek :

— Ey Hendek halkı! Kalkınız, Cabirin ziyafetine gideceğiz, diye seslendi. Hepsi kalktılar.

Hemen eve döndüm. Hanımımın yanına girip :

— Allah senin iyiliğini versin! Peygamber Aleyhisselam, Muhacirler Ensar ve yanlarında bulunanların hepsi yemeğe geliyorlar! İnna lillahi ve İnna İleyhi raciûn! Rezil rüsvay olacaksın, dedim.

Hanımım!

— Resulüllah, sana yemeğimizin ne kadar olduğunu sormadı mı? dedi.

— Evet, sonra ben de söyledim, dedim.

— Mahcubiyet sana aittir! Mahcubiyet sana aittir! dedi. Ben de ona

— Ben senin bana söylediğini yaptım. Yemeğimizin azlığını Resulullah’a haber vermiştim, dedim. Hanımım,

— Onları sen mi davet ettin, yoksa Resulullah mı davet etti? diye sordu.

— Hayır! O davet etti, dedim.

— O zaman boş ver, o senden iyisini bilir, dedi.

Nihayet geldiler, Resulullah yanındakilere;

— Birbirinizi sıkıştırmadan içeri girin, buyurdu.

Onlar da onar, onar ayrıldılar.

Resulullah ete ve ekmeğe bereket duası yaptıktan sonra, hanımıma :

— Bir ekmekçi kadın çağır, seninle birlikte ekmek yapsın. Çömleğinizden de, kepçe, kepçe al. Sakın çömleği tandırdan ayırma! buyurdu.

Sonra, Resulullah tandırdan eti ve ekmeği çıkarıp parçalamağa ve ekmeğin üzerine et dökerek Ashabına vermeğe başladı, davetlilerin tamamı yiyip doyuncaya kadar böyle devam etti. Bir hayli yemek de arttı.

Resulullah Cabir b. Abdullahın hanımına :

— Bu kalanı da hem kendin verirsin, hem de hediye edersin. Çünkü bütün halk açlık çekiyor, buyurdu.

Allaha yemin olsun ki; gelenler bin kişi oldukları ve hepsi de yiyip doydukları halde, çömleğimiz hala olduğu gibi kaynamakta, hamurumuzdan da, olduğu gibi ekmek yapılmakta idi. Ondan, biz de yedik, konu komşuya da dağıttık.

Hendek muhasarası bir ay boyu sürmüştü, müslümanlar orada burada kalmış böyle azıcık yemeklerini Resulullaha getirdikleri zaman, bir mucize olarak çoğalıyor ve herkese yetiyordu.

Hatta, Ebu Hureyrenin bir avuç hurması o gün herkesi doyurmuş, daha sonra Ebu Hureyre, o hurmalarla epey bir zaman daha idare etmiştir.

SEMERKAND DERGİSİNDEN ALINTIDIR.
 

HTML

Üst