Her “La İlahe İllallah” Diyen Allah’ı ve Ahireti Kabul Etmiş sayılır Mı?

meliksah

New member
Her “La İlahe İllallah” Diyen Allah’ı ve Ahireti Kabul Etmiş sayılır Mı?

(Risale-i Nur’dan)

Halbuki Allah’ı bilmek, bütün kainata ihata eden rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz’i ve külli herşey O’nun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna kat’i iman etmek ve mülkünde hiçbir şeriki olmadığına ve La İlahe İllallah kelime-i kudsiyesinde, hakikatlarına iman etmek, kalben tasdik etmekle olur. Yoksa, ” bir Allah var ” deyip, bütün mülkünü esbaba (sebebe) ve tabiata taksim etmek ve onlara isnad etmek, haşa hadsiz şerikleri hükmünde esbabı merci tanımak ve herşeyin yanında hazır, irade ve ilmini bilmemek ve şiddetli emirlerini tanımamak ve sıfatlarını ve gönderdiği elçilerini, peygamberlerini bilmemek, elbette hiçbir cihette ” Allah’a iman hakikati ” onda yoktur.

(E.LAHİKASI)

———- ********** ———-
Bir Müslüman bir hakikat-i imaniyeyi inkar etse, küfr-ü mutlaka düşer. Çünkü, başka dinlerin icmallerine mukabil İslamiyette tam izahat verilmiş, rükünler birbirleriyle zincirlenmiş. Muhammed A.S.’ı tanımayan, tasdik etmeyen bir Müslüman, Allah’ı da (sıfatıyla) tanımaz ve ahireti bilmez.

( Asa-yı Musa, 9.Mesele, 2.Nokta)
———- ********** ———-

Ve keza -Bil ki Allah’tan başka ilâh yoktur.” Muhammed Sûresi, 47:19- hakikati Muhammedün resulullah’ı istilzam ediyor (gerektiyor). Muhammedün resulullah da, imânın beş rüknünü tazammun ettiği (kapsadığı) gibi, sıfât-ı rububiyete de mazhar ve mira’ttır (aynadır). Bu sırra binaendir ki; Muhammedün resulullah imânın mizan ve terazisinde Lâ ilâhe illâllah ile karîn (yakın) ve muvazi (birbirinden ayrılmaz) olmuştur. Nübüvvet, sıfât-ı rububiyete nâzır ve mazhar olduğundan, umumî bir câmiiyete mâliktir. (M.NURİYE, KATRE)

———- ********** ———-

Ve bu kıymetli, sevimli dostlarından (enbiya, evliya, asfiya) dahi, onların imamı ve mefhari (iftihar vesilesi) olan Muhammed a.s’ı intihab ederek, ehemmiyetli küre-i arzın yarısını ve ehemmiyetli nev-i insanın beşten birisini uzun asırlarla O’nun nuruyla tenvir ediyor (aydınlatıyor). Adeta bu kainat O’nun için yaratılmış gibi; bütün gayeleri O’nun ile ve O’nun dini ile Kur’an’ı ile tezahür ediyor (ortaya çıkıyor).

( 10.SÖZ, 1.ZEYL, 2.NOKTA )

———- ********** ———-
O zât-ı Ahmediye (a.s.m.), ubudiyeti cihetiyle, halktan Hakka teveccühü hasebiyle, rahmet mânâsındaki salâtı ister. Risaleti cihetiyle, Haktan halka elçiliği haysiyetiyle selâm eder. Nasıl ki cin ve ins adedince selâma lâyık ve cin ve ins adedince umumî tecdid-i bîatı takdim ediyoruz. Öyle de, semâvat ehli adedince, hazine-i rahmetten, herbirinin namına bir salâta lâyıktır. Çünkü getirdiği nurla herbir şeyin kemâli görünür ve herbir mevcudun kıymeti tezahür eder ve herbir mahlûkun vazife-i Rabbâniyesi müşahede olunur ve herbir masnudaki makasıd-ı İlâhiye tecellî eder. Onun için, herbir şey, lisan-ı hal ile olduğu gibi, lisan-ı kàli de olsaydı, “Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resulallah” diyecekleri kat’î olduğundan, biz umum onların namına,
(Cinler ve insanlar sayısınca, melekler ve yıldızlar adedince milyonlar salât insin sana, yâ Resulallah) manen deriz.

(Allah’ın bizzat sana salât etmesi yeter.Onun melekleri de Peygambere salât ve selâm ederler).(28.Lema,Tenbih 3.)
———- ********** ———-
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. Âl-i İmrân Sûresi, 3:31.” âyetinde i’câzlı bir îcâz vardır. Çünkü çok cümleler bu üç cümlenin içinde derc edilmiştir. Şöyle ki: Şu âyet diyor ki: “Allah’a (c.c) imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise: Allah’ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittibâ etmektir. Ne vakit ona ittibâ etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten siz Allah’ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin.”

(11. Lema, 10. Nükte)

———- ********** ———-
İmanın 6 rüknü birbirlerinden ayrılmaları mümkün değildir. Her birisi umumunu isbat eder, ister, iktiza eder (gerektirir). O altı, öyle bir küll ve küllidir (bütündür) ki, tecezzi (parçalanma) kabul etmez ve inkısamı (bölünmesi) imkan haricindedir.

(ASA-YI MUSA, 9.MESELE)
———- ********** ———-
İKİNCİ NOKTA: Muhabbetullah, ittibâ-ı Sünnet-i Muhammediye a.s’ı istilzam eder (gerektirir). Çünkü Allah’ı sevmek, Onun marziyâtını (razı olacağı şeyleri) yapmaktır. Marziyâtı ise, en mükemmel bir surette zât-ı Muhammediyede (a.s.m.) tezahür ediyor (ortaya çıkıyor). Zât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) harekât ve ef’alde (fiilde) benzemek iki cihetledir.
Birisi: Cenâb-ı Hakkı sevmek cihetinde emrine itaat ve marziyâtı dairesinde hareket etmek, o ittibâı (tabi olmayı) iktiza ediyor (gerektiriyor). Çünkü bu işte en mükemmel imam, zât-ı Muhammediyedir (a.s.m.).
İkincisi: Madem zât-ı Ahmediye (a.s.m.) insanlara olan hadsiz ihsânât-ı İlâhiyenin en mühim bir vesilesidir; elbette Cenâb-ı Hak hesabına hadsiz bir muhabbete lâyıktır. İnsan, sevdiği zâta eğer benzemek kabilse, fıtraten benzemek ister. İşte, Habibullahı sevenlerin, Sünnet-i Seniyyesine ittibâ ile ona benzemeye çalışmaları kat’iyen iktiza eder.

(11. Lema)

———- ********** ———-
Elhasıl: Muhabbetulluh (Cenab- Hakk’a beslenen ihlaslı sevgi), Sünnet-i seniyyenin ittibaını istilzam edip (gerektirip) intaç ediyor (neticelendiriyor). (11. Lema, 5.Nükte)

———- ********** ———-
“Ey insanlar, Ey Müslümanlar! Böyle hadsiz bir şefkatiyle sizi irşad eden ve sizin menfaatiniz için bütün kuvvetini sarf eden ve mânevî yaralarınız için, kemâl-i şefkatle, getirdiği ahkâm ve Sünnet-i Seniyyesiyle tedavi edip merhem vuran şefkatperver bir zâtın bedihî şefkatini inkâr etmek ve gözle görünen re’fetini itham etmek derecesinde onun sünnetinden ve tebliğ ettiği ahkâmdan yüzlerinizi çevirmek ne kadar vicdansızlık, ne kadar akılsızlık olduğunu biliniz.”Ve ey şefkatli Resul ve ey re’fetli Nebî! Eğer senin bu azîm şefkatini ve büyük re’fetini tanımayıp akılsızlıklarından sana arka verip dinlemeseler, merak etme. Semâvat ve arzın cünudu taht-ı emrinde olan, Arş-ı Azîm-i Muhitin tahtında saltanat-ı rububiyeti hükmeden Zât-ı Zülcelâl sana kâfidir. Hakikî muti taifeleri senin etrafına toplattırır, seni onlara dinlettirir, senin ahkâmını onlara kabul ettirir.”

(11.Lema, 8.Nükte)
———- ********** ———-
Yaşasın Şeriat-ı Ahmedî (S.A.V.)
Şeriat-ı garrâ, kelâm-ı ezelîden geldiğinden, ebede gidecektir. Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz, İslâmiyete istinad iledir. O hablülmetine (islam’ın sağlam ipine) temessük (tutunma) iledir. Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek, imandan istimdad (yardım isteme) iledir. Zira, Sâni-i Âleme hakkıyla abd ve hizmetkâr olanın, halka ubudiyete tenezzül etmemesi gerektir. Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında (küçük aleminde) cihad-ı ekber ile mükelleftir. Ve ahlâk-ı Ahmediye (a.s.) ile tahallûk ve sünnet-i Nebeviyeyi ihyâ ile muvazzaftır (vazifelidir).

( HUTBE-i ŞAMİYE, 5/3/325 (18/3/1909), Dinî Ceride, no. 77 )
———- ********** ———-
Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan, elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmetenli’l Aleminin zatin (a.s.m) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir. Eğer assa ve tassa, o şefkat, elbette merhamet ve şefkat değildir; belki dalalete ve ilhada (dinden çıkmasına) sirayet eden bir maraz-ı ruhi ve sakam-ı kalbidir. Mesela, KAFİR VE MÜNAFIKLARIN (kafirden daha aşağı olup aramızda Müslüman gibi yaşayanların) Cehennemde yanmalarını ve azap ve cihad gibi hadiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak, Kur’an’ın ve edyan-ı semaviyenin bir kısm-ı azimini İNKAR VE TEKZİP OLDUĞU gibi, zulm-ü azim ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Çünkü masum hayvanları parçalayan canavarlara himayetkarane şefkat etmek, o biçare hayvanlara şedit bir gadr ve vahşi bir vicdansızlıktır ve binler Müslümanların hayat-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i imanın (iman sahiplerinin) su-i akıbetine ve müthiş günahlara sevk eden adamlara şefkatkarane taraftar olmak ve merhametkarane cezadan kurtulmalarına dua etmek, elbette o mazlum ehl-i imana dehşetli bir merhametsizlik ve şeni bir gadirdir. (K.MONU LAHİKASI, MEKTUP:46)
 

LOOPUSED

Altın Üye
tşkrler paylaşım için..ama uzun herkesi okumaz sanırım. be daha önce okudum..
 

eiffel

Forumun Kulesi
Ellerine sağlık...
 

Selef-i

Banned
tevhidin işlendiği bir konuda tasavvufi tabirler konuyu işte böyle anlaşılmaz kılıyor
Esasında tevhid çok basit anlaşılır fazlasıyla da sadedir
 

HTML

Üst