otlupeynir
Çǿκ کε√díκ طę ∂طí
Çünkü biz ÇARŞI'yız..!!
Çarşı kimdir, nedir, necidir?
Kısaca ÇARŞI'nın Tarihi
KURUCULARI
Sarı-Cem Cüneyt Baba
Optik-Ercü
Çene-Selim(İnci)
Sarı-Kabataş Hakan
Morgöz Selçuk-Tekdiş Yavuz
Yumurta Yılmaz-Deve Erol
Cüce Ayhan-Çingene Erol
Siirtli Veysel-Tatar Şenol
Çarşnın Yiğidi-Soner Deli Hazım
Hacı baba-Sarı Şenol
Kepçe Mestan-Koko Cavit
Tarkan-Arap Mer
Ve daha sonra bu yükü hafifleten kartallar
Ankaralı Ayhan-Marlo Erdal
Alpay-Parlak Serkan
Faal Ali-Ceviz Ali
Pembe Hasan-Jaws Cengiz
Hürriyet-Denyo Yılmaz
Şevşek Ali
Amigo : Alen Markaryan
TARİHİ
1982 den sonra 1983-1984 seneleri, yani Beşiktaş'ın 15 yıl sonra ulaştığı şampiyonluk sonrası diğer bütün takımların tribünlerinde olduğu gibi şampiyonluğun verdiği bir haz sonrası Beşiktaş trübününde de bir boşluk oluşmuştu. Bekir ağabeyler, Birol'lar, o zamanki tribün liderleri bırakmışlardı.
O yıllarda da Beşiktaş ilçesinde Çarşı grubunu kuracak olan gençler toplanmaya başlamışlardı. Mekan ise Cem ve Cüneyt kardeşlerin hamamın sağında bulunan mobilyacı dükkanları ve bir arka sokaktaki atari salonu idi. Çünkü Çarşı grubunu oluşturacak kişiler 18 yaşını doldurmamışlardı. Şimdilerde ise yaşları 30 ila 40 arasında değişmekte, çoğunluğu evlenip çoluk çocuğa karışmışlardır. Ama içlerindeki Beşiktaş sevgisinde bir dirhem azalma olmamış aksine bu sevgi çoğalarak dahada yücelmiştir.
Bu kişileri Beşiktaş'ın her maçında İstanbul'da olsun deplasmanda olsun görmek mümkündür çünkü onlar her zaman Beşiktaş'ın askerleridirler.O günlerde kimileri Optik, morgöz Selçuk, gibi kişiler liseye devam etmekte diğer Ercü olsun Cem, Cüneyt, Camgöz Cihangir, Necati, İnci baba, Selim, gibileri de çeşitli işlerde çalışmaktaydı. Tabi daha sonraları Beşiktaş her şeyden önce yer alacak ve bu kişiler işlerini ve okullarını Beşiktaş uğruna gerektiği zaman ailelerini geri planda bırakacaklardır. "Siyah beyaz en büyük Beşiktaş gerisi traş" parolası ile gençliklerinin en güzel yıllarını Beşiktaş uğruna feda etmişler ve bundanda hiçbir zaman pişmanlık duymamışlar, her zaman için Beşiktaş'lı olmaktan gurur duymuşlar, "öğünmekte çok haklıyız sapına kadar Beşiktaş'lıyız, iyi gününde kötü günündede hep senin yanındayız" demişlerdir. Çarşı grubunun ismi nerden geliyor denirse; evleri Beşiktaş'ın çeşitli mahallerinde olmasına karşın hepsi Beşiktaş'ın Çarşı içinde buluşup toplandıklarından, hayatlarını Çarşı içinde geçirdiklerinden, kendiliğinden Beşiktaş Çarşı grubu demişlerdir.
Beşiktaşlı olmak Gözyaşı Değildir akıp Gitsin,
Bir Mevsim Değildir Zamanı Gelince Bitsin,
Bir Heves Değildir Gelip Geçsin,
"BEŞİKTAŞ" Ömür Değil Ölünce Bitsin..
Akıllara kazınmış pankartlardan birkaçı
Son Holigan OPTİK BAŞKAN
Bolu cezaevindeydi. Çıkmasına daha aylar varken taraftar forumlarında şafağı sayılmaya başlanmıştı. İnönünün müdavimlerinden olan bir arkadaşımdan dinlemiştim hayat hikayesini. Çok sevmiştim Son Holigan lakaplı bu tribün emekçisini. İçerden çıkar çıkmaz röportaj yapmak istiyordum Mehmet Işıklarla Nam-ı diğer Optik Başkanla. Seçimlerde oy kullanmak için bir haftalığına memlekete gitmiştim. İşte ne olduysa o hafta oldu. Özgürlüğüne kavuştuğunu işitemeden geçirdiği kalp kriziyle göğe kanat açtığını öğrendim. Bana Optik Başkanı sevdiren arkadaşım kısa bir mesaj atmıştı cepten. Son holigan da gitti görüyor musun, hayatı kim ters köşeye yatıracak şimdi? Dededen Beşiktaşlı 1969 İstanbul Kadırga doğumlu Mehmet Işıklar. Babası Arap, annesi Arnavut kökenli. Kendini bildi bileli Beşiktaş için olmuş deli. Aşkının müsebbibi gençliğinde Beşiktaşın Taksim stadında oynanan hiçbir maçını kaçırmayan dedesi. Dedesinin Mehmetin üzerinde bıraktığı etki ömür boyu silinmemiş, henüz 6 yaşındayken gittiği bir maçla başlayan renk aşkı ise hiç eksilmemiş. 1974-75 sezonunda babasından yalvar yakar izin kopararak dükkanlarının çırağı ile birlikte numaralıda izlediği ilk maçında, Beşiktaş Trabzona yenilince küçük Mehmet başlamış ağlamaya. Yanındaki koltukta maç boyunca cep kanyağı içip çikolata yiyen yaşlı bir adam susması için Mehmete çikolata ikram etmiş ama nafile. Mehmet ikramı geri çevirmese de gönlüne söz dinletememiş, gözyaşlarını dindirememiş. Ta ki yaşlı adam Beşiktaşın büyük takım olduğunu, bir sonraki maçı kazanacağını söyleyene kadar Ortaokulu Ortaköy Gaziosmanpaşada okurken Mehmet, tribünleri hiç ihmal etmemiş. Kaşkolu boynunda, darbukası koynunda neredeyse her maçına gitmiş Beşiktaşının. Sevilmek için sevmese, sevdiği kadar sevilmişte. Tribünlerde adeta bir maskot haline gelmiş kalın siyah çerçeveli, şişe dibi misali camları olan gözlüğüyle. O zamanda nüktedanmış Beşiktaş tribünleri ve Mehmete ömrünün sonuna kadar adının önünde taşıyacağı lakabı takmış: Optik En Enteresan Öğrenci Vakti zamanında aralarında ortaokul öğrencisi Mehmetin de olduğu tutkulu Beşiktaş taraftarları bazı maçlar öncesinde stat çevresinde sabahlarlarmış. Mehmetin annesi bu gecelerde telaş içinde oğlunu arar, karşına çıkan taraftarlara bir hışımla Mehmetimi verin diye yakarırmış. O kadar insan içinde annesinin Mehmeti, tribünlerin Optiki bulunur, kulağından çekilerek teslim edilirmiş annesine. Bir daha böyle haylazlıklar yapmaması da sıkı sıkı tembihlenerek. Ama ne fayda, Optik sevmiş bir kere. En fazla bir saat sonra tekrar evden kaçarak katılırmış fanatik grupların eğlencesine.
Sabahlamayla sınırlı kalmazmış Beşiktaşı için yaptıkları. Deplasmana kalkan otobüslerde usulca saklanırmış arka beşlinin ardına. Tribün liderlerinden dayak yiyip evine gerisin geri gönderilmemek için, otobüs az biraz yol aldığında çıkarmış ortaya. Ortaokulu bitirince İstanbulun gözde okullarından Kabataş Erkek Lisesine kaydını yaptırmış ailesi biricik oğulları Mehmetin. Lise öğrencisi Mehmet ne yardan vazgeçmiş ne de serden. Beşiktaşını içerde dışarıda desteklerken okulu da yarıda kesmemiş. Deplasman maçları sonrası Pazartesiyi pas geçse de, Salıdan devam etmiş öğrenciliğine. Kabataş Erkek Lisesi yıllığında arkadaşları onu şöyle anlatıyor: 343 Mehmet Işıklar Mehmet Işıklar, belki de, Kabataş tarihinin gelmiş geçmiş en enteresan öğrencisidir. Koyu bir B.J.K taraftarıdır. Deplasmanlarda B.J.Knın tüm maçlarına gider. Bu arkadaşımız pek zeki olmasına karşın ders çalışmaz. Genellikle derslerde uyumayı sever. Sınıfımızın en renkli simasıdır. Neşe kaynağıdır. İlerde iyi bir ekonomist olacağına inandığımız bu arkadaşımıza yaşamında başarılar diliyoruz. Vakitle birlikte tribünlerdeki etkinliği de ilerlemiş Optikin. Beşiktaş semtinde örgütlediği gençlerle birlikte Çarşı grubunu kurduktan kısa bir süre sonra adı Optik Başkana çıkmış. Böylece çocukluğundan beri hayalini kurduğu tribün önderliğine de adım atmış. Galatasaray Lisesi Öğretmeni Liseyi bitirince Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmış. İkinci sınıftayken ailesine Tarih okumak istediğini söyleyip tekrardan üniversite sınavına girmiş. Halihazırda bir üniversitede okuduğundan puanı düşürülse de derece yaparak girmiş İstanbul Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne. Taziye ziyaretine gittiğim ailesinden öğrendiğime göre sene kaybetmeden birincilikle bitirmiş Üniversiteyi. Tüm bunlar olurken Beşiktaşını yağmur çamur demeden içerde dışarıda desteklediğini söylememe gerek var mı acaba? Üniversiteyi bitirmesinin ardından bir ara akademisyenliği aklından geçirse de lise öğretmenliğinde karar kılmış. Öğretmenlik öncesi stajını ise kimselerin bilmesini istemediği bir yerde yapmış. Her gün okula giriş ve çıkışlarda birileri görecek diye kaygı duyarmış. Çünkü her gün gittiği lisenin adı Galatasaraymış! Öğretmenlik stajını tamamladıktan sonra tayininin çıktığı Ankara Çubuka tarih öğretmeni olarak gitmiş Optik. Çubuk Yatılı lisesinde girdiği ilk derste kimin hangi takımı tuttuğunu öğrenip aklına not etmiş. İki yıl sürdürdüğü öğretmenlik boyunca Galatasaray ve Fenerbahçelilere hakkını, siyah beyaz renklere gönül verenlere ise gönlünden kopanı yani bir not fazlasını vermiş Mehmet öğretmen. Takım farkı gözetmeksizin de ihtiyacı olana cebindeki parasını. Dayanamamış Hasretliğe Bu iki sene boyunca ayrı düşmüş Beşiktaşından. Kimi zaman okuldaki öğrencileriyle birlikte izlemeye gelse de aşkını, kesmemiş bu gelmeler Optik Başkanı. Askerliğini İzmirde tamamladıktan sonra bir daha dönmemiş mesleğine. Ailesi oğlum ilerde tayinin İstanbula çıkar dese de yetmemiş bu vaat, hasretinden çılgına dönen Mehmete. Vurmuş kendini semtine. Serencebeye, Balık pazarına, Köyiçine. Sonrası yürek burkan, gözleri bir dolduran bir hikaye. Akılla değil kalple yapılan bir tercihin bedeli. Öğretmenlikten eski mesleği tribün liderliğine dönen yakışıklı bir holiganın meşum kaderi.
Ailesi üzülse de, tribünler ve belki de en çok başıboş hayvanlar sevinmiş altın kalpli holiganın dönüşüne. Sahipsiz sokak köpeklerine kimlik kartı çıkartan, onların karınlarını doyuran güzel bir adammış. Ölmeden beş gün önce cezaevinden elinde iki küçük kediyle çıkmış ve arkadaşlarının söylediğine göre evine gitmeden önce onlara ev aramış Optik Başkan. Yalnız köpeklerin değil, durumu yettiğince cebinde parası olmayan herkesin yardımına koşmuş Son Holigan. Durumu daha iyi anlamak için gelin İnönüde sık duyulan şu tezahürata kulak verelim. Sabahtan beri hiçbir şey yemedik.. Karnımız acıktı bizim.. Optik Başkan bize yemek ısmarlasana... Parasını alırsın sonra. imisi, o dönem iskeleti Beşiktaşın as oyuncularından oluşan Türk Milli Takımına karşı yedeklerle sahaya çıkan Beşiktaşı desteklemesini anlatıyor, kimisi Kazanın önünde öfkeli kalabalık tarafından tartaklanan Fenerbahçe formalı genci kurtarıp, cebinde parası olmadığını öğrenince cebine para koyup taksiyle oradan uzaklaştırışını. Bu anılardan en ilginci guybrush threepwood adlı Ekşi Sözlük yazarının yaşadığı.. Bu satırları Tempo Dergisinde Cem Dizdar da yazmıştı. Ben de aynen aktarıyorum.. Yıllar önce bir arkadaşımın, Gel lan maça gidelim demesi ile Beşiktaşlı olmadığım halde İnönüye gittim. Kapalıda güzel bir yere konuşlandık. Önümde bir adam var. Belli sevilen biri, arkadan laf atıyorlar, gelen selam seviyor, geçen selam veriyor. Koca bir ilk yarı boyunca muhabbet ediyoruz. Futbolculardan başlayan muhabbetimiz çok farklı konularda devam ediyor.İlk yarı sonuna doğru Bir zamanlar biz Alenle iki kişi inletirdik bu stadı, şimdi on kişi var beceremiyor deyince, anlıyorum amigolardan bir kendisi. Neyse yarı bitiyor, Kusura bakma arkadaşım, geliyorum birazdan diyor. O sıra bir adam geliyor tribüne, kucağında 3-4 yaşlarında bir çocuk. Çocuk siyah beyaz Beşiktaş armalı eşofman giymiş, kafasında Beşiktaş armalı şapka, sırtında da bir Beşiktaş çantası. Yanakları ağlamaktan al al olmuş, babasının kucağında. Optiki gören oldu mu? diye sordu adam. O sıra anladım biraz önce muhabbet ettiğim adamdan bahsettiğini.Buradaydı ağabey dedim Gelir birazdan. Arkadan bir sordu.Hayrola ağabey? diye. Ya evde seyredecektim maçı, başladı ağlamaya çocuk,Optik Optikdiye.. Kalktım maça getirdim dedi adam.Yok artık o kadar da değil diye düşündüm ben. Tesadüf, ölüm haberini aldıktan sonraki ilk tepkim de aynı oldu. O çocuk belki 11-12 yaşında şu an ve belki en çok ağlıyor yine. Yazısını ise şu cümleyle bitirmiş guybrush threepwood: İkinci yarıyı, kucağında o çocukla izledi Optik Ve Hataları... Hiç mi yanlış yapmamış peki Optik Mehmet ömrü hayatında, ne de olsa bir amigo değil mi eninde sonunda, amma da abarttın ha diyenlere vakti zamanında uyuşturucu kullandığını ve hapiste bu nedenle yattığı söyleyeyim. Ayrıca Optik Başkan tribün kavgalarının zirve yaptığı dönemde bir çok olaya da karışmış. Yakın arkadaşlarından Ayhan Günerin anlattığı bir anıyı nakledeyim. Bir gün barda oturuyoruz. Yanımıza emanet almamışız aniden baskın yedik Fenerlilerden. Üzerine kılıçla gelen Fenerliye baktı. Bir sağına elini attı, bir soluna elini attı baktı ki boş Boynundaki zinciri koparıp öyle meydan okudu elinde kılıçla gelen herife. Tam bir efsaneydi. Lakin yaptığı hatalara rağmen bu dünya da hoş bir seda bırakıp gittiğini de eklemeden geçmeyelim. Her tribün emekçisini çapulcu zannedenleri boş verelim ve Optik Başkandan incilerle yazıyı bitirelim. -Beşiktaş dışında özel hayatım yoktur. -Sen babadan kalma miras değil, doğacak çocuğuma borcumsun, canım Beşiktaşım! -Ben Beşiktaşı Ali Veli için sevmiyorum, onların hepsi gidicidir ama ben tribünde kalıcıyım -Benim adım Optik Başkan on bin tane deplasmana gittim. Hasılı kelam Allah taksiratını affetsin Optik Başkan. Rahat uyu yufka yürekli Holigan
Neden Anarşi'nin ''A''sı
Çarşı Beşiktaş'a gönül vermiş herkese din, dil, ırk ayrımı yapmadan eşit davrandığı için anarşisttir.
yanlış gördüğü her türlü olaya tepkisini koyduğu için, yani vidanının sesini dinlediği için anarşisttir
Çarşı bugüne kadar kimsenin emri altına girmediği için anarşisttir. Çarşı bugüne kadar kimseye kendini ezdirmediği için anarşisttir
Çarşı her türlü düşünceye saygı duyduğu için anarşisttir.
herşeye gereksiz tepki koymak, gelene geçene gider yapmak değildir. Hele hele tribünde terör yaratmak hiç değildir
Anarşizm saygıdır, sevgidir, özgürlüktür, vicdanının sesini dinlemektir.
*> çarşi kapalının ortasında sıralanan bir gurup değildir.
*> çarşi bir ruhtur. çarşi, new york da metro trenine yazılmış siyah beyaz bir grafitidir,
*> prag da duvara yazılmış bir yazıdır,
*> erzincan da bir dağın yamacına yazılmış sevgidir,
*> adana da bir rengi bozuk derneğinin duvarlarına boyanmış siyah la beyazdır,
*> galatasaray lisesi duvarına yazılmış "çarşi ulan" işaretidir
*> bir tiyatro sahnesinde hiç bir dekora uymadan sırtında taşınan kutsal beşıktaş formasındadır çarşi
*> zonguldak ta maden göçüğünden çıkarıldığında ilk nefesle sorulan "maç kaç kaç?" sorusundadır çarşi.
*> hakeme kızdığında "satanist hakem" diye bağırıp gündemi takip edenlerdir.
*> atatürk e dil uzatan dönemin milletvekili hasan mezarcı ya "hasan mezarcı'ya kafam girsin" diyen tezahüratıyla cumhuriyet in kemalist çizgisindeki duruşunun ödünsüz sesidir.
*> ezik civcivler in yalakalıklarına "tek adam, atam" yada "bir pankartta verhaugen e aç avrupa şampiyonu ol fener" diyen zekadır.
beşıktaş aşkını pankartlarda "başka boyutların tanrısı" diye ifade eden kalp dir.
*> ceza sı gereği boş kalmış tribünlere "ruhumuz yeter" yazan yüreklerdir.
*> kaşınanı tesislerinde ziyaret eden yada ellerine verdikleri "cobarde gallina ortega *" pankartıyla maymun edenlerdir.
*> erkek adam renkli takım tutmaz" deyip alemi dut yemiş bülbüle çevirenlerdir.
*> işıklar söndüğü zaman tüm fenerliler güzeldir" pankartıyla herkesi güldürenlerdir.
*> "bizim taraftarımız daha fazla" diye böbürlenenlere "en fazla sinek de bokun üzerinde olur" cevabını yapıştıranlardır.
*> futbolcusuna kızdığında "aşkımız renklere sizlere değil" diyen renk aşkıdır.
*> 2 km bayrak yapıp dünya rekoru kıran sevgidir, o bayrağın en arkasında hiç bırakmadan duran 72 yaşındaki teyzedir.
*> bükreş maçında televizyonların gösterdiği, o soğukda, ayakta boynunda siyah beyaz kaşkoluyla titreyerek karakartallarini seyreden nine dir.
*> tribünde bir doktordur, işçidir, iş adamıdır, okuma yazma bilmeyen bir sokak çocuğudur, profesördür. omuz omuza zıplayıp "beşiktaşım benim biricik sevgilim" diye gözünde yaş gırtlağını yırtan solcusudur, sağcısıdır, ateistidir, hacısıdır, müslümanıdır, ermenisidir, yahudisidir, hıristiyanıdır.
*> irak işgalinden önce savaşa karşı duran yurtseverlerin yanındaki ruhtur.
*> mitinglerde "beşıktaşliyiz, savaşa karşiyiz" tezahüratlarında, tribünde "savaşa hayir", "amerikan şahinlerine karşı karakartallar" pankartlarıyla tepkisini koyandır.
*> bir f16 burnuna yapılmış kartal dır.
*> çarşi nın "a" sını anarşinin "a"sıyla yazan güce tapmayan isyankarlıktır.
*> "siyah beyaz ölüm yaşam" diyen felsefedir.
*> holiganlığı kahpelik, delikanlılığıda hayat felsefesi olarak benimseyenlerdir.
*> sevinmek için sevmeyendir, inadına inançla bağlı olandır.
*> nazım hikmet in "aslolan hayattir" ına tribünlerin hacı babasıyla "hayatta beşıktaş" diye ölümsüzleştirenlerdir.
*> "çarşi, mustafa kemal harıç herkese, hatta kendınede karşi" diyen aykırılıktır.
*> tribüne boydan boya "ölüm ne zaman ve nereden gelirse gelsin; mezarıma siyah beyaz güller atılacaksa, mezar taşıma beşıktaş yazılacaksa, böyle ölüm hoş gelsin sefa gelsin..." yazan ölümsüz sevgidir.
*> çarşi ruhu beşıktaşinin uslanmaz asi ruhudur, beşıktaşini taparcasına seven çılgın aşığıdır.
Alen Markanyan