Vtnsvr
New member
Yılmaz ERGÜL
Katliam haberi bu kez Konya'nın Taşkent İlçesi Bağcılar Beldesi'nden geldi.
Körpecik fidanlar, ne idüğü belli olmayan aynı zamanda belli olan bir yurdun çökmesi ile yaşama veda ettiler ya da yaşam boyu çekecekleri sakatlıkların kurbanı oldular.
Olayın gerçekleştiği yerin ne idüğü beli değildi, çünkü
Devlet Bakanı Yazıcıoğlu'nun böyle bir yapılanmadan hiç mi hiç haberi yoktu, yani o masumdu ! Olayın geçtiği yerin ne idüğü belliydi, çünkü
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü yurt ve burslardan sorumlu Şube Müdürü Sabit Çalık ,adı geçen yurdun kendilerinin kayıtlarına göre, kendilerinin verdiği izinle açıldığını söylüyor!
Olayın geçtiği yerin ne idüğü belli değildi,çünkü
Ne idüğü belirsizdi, çünkü; Konya Müftüsü Mehmet Ak, çöken binanın müftülüğe bağlı bir kuran kursu olmadığını söylüyor ! ..
Bu açıklamalar henüz olayın ilk gerçekleştiği , toprak altında kurtarılmak için inleyen körpecik fidanların, ölenlerin yakınlarının figanlarına karışan seslerin arasındaki ilk açıklamalar.
Bundan sonrası malum; protokol sırasına göre bi'haber ya da bi'haberlilerden yankılanan açıklamalar kırıla gidecek, köşelerden yazılar, ekranlardan bi'haber ya da bi'haberli sözde uzmanlar döktürdükçe döktürecekler ve yeni bir katliamın ortaya çıkmasına dek bu sorumsuzluğun da ruhuna Fatiha denilip, herkes bidiğini okuyacak !... Devletin Bakanı hiç bir bilgisinin olmadığını, vurgularken iki acı gerçeği de gün yüzüne çıkartmış oluyor.
Birincisi: Ülkenin her yerinden sorumlu olmak için o makamlarda bulunanların henüz sorumluluklarının tam farkında bile olmadıkları.
İkincisi :Bakan,"Denetim mekanizmalarımız var, yapılacaklar yapılacaktır!" derken, her bir şeyin gittiği yere dek başıboş bırakıldığının; toplumu, büyük bir hüzne ve kaygıya sürükleyen bu tür acı olaylar gerçekleştiğinde ancak yapılabilirliklerin ilk akla geldiğinin;işin başında din eğitimi olduğunda her tür denetimsizliğin mubah sayıldığının; bu körpecik fidanların din eğitimi almak için Diyanet'e bağlı kurslar yerine ne idüğü belirsiz kurslara gönderen ailelerin kafa yapılarının içine hiç aydınlık ışıkların girmediğinin; Kur'an kursu açmak ve açtırmak yetkisinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda olmasına karşın; Milli Eğitim'e bağlı yurt ve burslardan sorumlu müdürlüğün bu izni verirken, burada ne yapılacağını sormak ya da sorduktan sonra hangi yetki ile izin verdiğinin bilinmezliğinin; izin vermek yetkisi var ise, denetlemek izninin de olması gerektiği , bunu da ya Diyanet'e ya da devlet birimlerine bildirmek gibi bir zorunluluğunun olduğunun; tüm bunlardan sonra"bi' haberim (!) açıklaması yapanların ya rol kestiğinin ya da nasıl olsa güç biz de kim arayıp- soracak düşüncesinde olduklarının, bir kez daha ortaya çıkmışlığının bir garip kanıtır ...
Bu garip kanıtın artık körpecik fidanların soluk alıp vermesine hiç bir katkısız yoktur, katkı olacaksa bundan sonra olacaktır ki; inanan beri gelsin !...
Bu bir cinayettir hatta bir katliamdır !..
Bu acı olay; birilerinin bilerek ya da bilmeyerek uyguladıkları din ve duygu sömürüsünün son versiyonudur ve birileri saltanat kuracak, din tacirliği yapacak, seçilmiş olup üst düzeylerde dokunulmazlık zırhı ile saltanat sürecek diye susmak ve peşini bırakmak bu ülkeye yapılan en büyük haksızlıktır ve kimsenin buna hakkı yoktur !... Sonuç olarak; şehitlerimizi, terör kurbanlarımızı, inanç sömüren vampirlerin,daha çok nemalanmak için binaları beton bomba haline getiren hırsızların neden olduğu çarpık ve çürük yapılanmaların çökmesi ile yiten canlarımızı, trafikte hoyratca canavarlaşan zalimlerin neden olduğu ölenlerimizi, bağrımıza taş basarak izlemekten ve bağrımıza gömmekten bıktık usandık...
Tüm bunlara neden olanların vurdumduymaz savruk nutuklarını da dinlemekten bıktık usandık...
Biz, kalleş tuzaklarla şehit olanların gazi olarak yaşamasını, beton bombaların üretenleri ile onları denetleyenlerin tam kusursuz olmasını,körpecik fidanların uslarına örümcek ağı örmek yerine; ilimin- bilimin - sanatın- kültürün eşliğinde dini eğitim almasını ve bunu özgürce yaşamasını istiyoruz...Biz, artık olay sonrası şov değil, olay öncesi sağlamlık, kalite, tutarlılık şovu yapanları özlüyoruz ve ekliyoruz: Elindeki garanti belgesi kaç yıllık ve garanti belgesinin teknik, sosyal, kültürel, inançsal analiz raporlarını görelim artık diyoruz !..
Katliam haberi bu kez Konya'nın Taşkent İlçesi Bağcılar Beldesi'nden geldi.
Körpecik fidanlar, ne idüğü belli olmayan aynı zamanda belli olan bir yurdun çökmesi ile yaşama veda ettiler ya da yaşam boyu çekecekleri sakatlıkların kurbanı oldular.
Olayın gerçekleştiği yerin ne idüğü beli değildi, çünkü
Devlet Bakanı Yazıcıoğlu'nun böyle bir yapılanmadan hiç mi hiç haberi yoktu, yani o masumdu ! Olayın geçtiği yerin ne idüğü belliydi, çünkü
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü yurt ve burslardan sorumlu Şube Müdürü Sabit Çalık ,adı geçen yurdun kendilerinin kayıtlarına göre, kendilerinin verdiği izinle açıldığını söylüyor!
Olayın geçtiği yerin ne idüğü belli değildi,çünkü
Ne idüğü belirsizdi, çünkü; Konya Müftüsü Mehmet Ak, çöken binanın müftülüğe bağlı bir kuran kursu olmadığını söylüyor ! ..
Bu açıklamalar henüz olayın ilk gerçekleştiği , toprak altında kurtarılmak için inleyen körpecik fidanların, ölenlerin yakınlarının figanlarına karışan seslerin arasındaki ilk açıklamalar.
Bundan sonrası malum; protokol sırasına göre bi'haber ya da bi'haberlilerden yankılanan açıklamalar kırıla gidecek, köşelerden yazılar, ekranlardan bi'haber ya da bi'haberli sözde uzmanlar döktürdükçe döktürecekler ve yeni bir katliamın ortaya çıkmasına dek bu sorumsuzluğun da ruhuna Fatiha denilip, herkes bidiğini okuyacak !... Devletin Bakanı hiç bir bilgisinin olmadığını, vurgularken iki acı gerçeği de gün yüzüne çıkartmış oluyor.
Birincisi: Ülkenin her yerinden sorumlu olmak için o makamlarda bulunanların henüz sorumluluklarının tam farkında bile olmadıkları.
İkincisi :Bakan,"Denetim mekanizmalarımız var, yapılacaklar yapılacaktır!" derken, her bir şeyin gittiği yere dek başıboş bırakıldığının; toplumu, büyük bir hüzne ve kaygıya sürükleyen bu tür acı olaylar gerçekleştiğinde ancak yapılabilirliklerin ilk akla geldiğinin;işin başında din eğitimi olduğunda her tür denetimsizliğin mubah sayıldığının; bu körpecik fidanların din eğitimi almak için Diyanet'e bağlı kurslar yerine ne idüğü belirsiz kurslara gönderen ailelerin kafa yapılarının içine hiç aydınlık ışıkların girmediğinin; Kur'an kursu açmak ve açtırmak yetkisinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda olmasına karşın; Milli Eğitim'e bağlı yurt ve burslardan sorumlu müdürlüğün bu izni verirken, burada ne yapılacağını sormak ya da sorduktan sonra hangi yetki ile izin verdiğinin bilinmezliğinin; izin vermek yetkisi var ise, denetlemek izninin de olması gerektiği , bunu da ya Diyanet'e ya da devlet birimlerine bildirmek gibi bir zorunluluğunun olduğunun; tüm bunlardan sonra"bi' haberim (!) açıklaması yapanların ya rol kestiğinin ya da nasıl olsa güç biz de kim arayıp- soracak düşüncesinde olduklarının, bir kez daha ortaya çıkmışlığının bir garip kanıtır ...
Bu garip kanıtın artık körpecik fidanların soluk alıp vermesine hiç bir katkısız yoktur, katkı olacaksa bundan sonra olacaktır ki; inanan beri gelsin !...
Bu bir cinayettir hatta bir katliamdır !..
Bu acı olay; birilerinin bilerek ya da bilmeyerek uyguladıkları din ve duygu sömürüsünün son versiyonudur ve birileri saltanat kuracak, din tacirliği yapacak, seçilmiş olup üst düzeylerde dokunulmazlık zırhı ile saltanat sürecek diye susmak ve peşini bırakmak bu ülkeye yapılan en büyük haksızlıktır ve kimsenin buna hakkı yoktur !... Sonuç olarak; şehitlerimizi, terör kurbanlarımızı, inanç sömüren vampirlerin,daha çok nemalanmak için binaları beton bomba haline getiren hırsızların neden olduğu çarpık ve çürük yapılanmaların çökmesi ile yiten canlarımızı, trafikte hoyratca canavarlaşan zalimlerin neden olduğu ölenlerimizi, bağrımıza taş basarak izlemekten ve bağrımıza gömmekten bıktık usandık...
Tüm bunlara neden olanların vurdumduymaz savruk nutuklarını da dinlemekten bıktık usandık...
Biz, kalleş tuzaklarla şehit olanların gazi olarak yaşamasını, beton bombaların üretenleri ile onları denetleyenlerin tam kusursuz olmasını,körpecik fidanların uslarına örümcek ağı örmek yerine; ilimin- bilimin - sanatın- kültürün eşliğinde dini eğitim almasını ve bunu özgürce yaşamasını istiyoruz...Biz, artık olay sonrası şov değil, olay öncesi sağlamlık, kalite, tutarlılık şovu yapanları özlüyoruz ve ekliyoruz: Elindeki garanti belgesi kaç yıllık ve garanti belgesinin teknik, sosyal, kültürel, inançsal analiz raporlarını görelim artık diyoruz !..