Hepiniz İstifa Edin; Get Out !

Vtnsvr

New member
Hepiniz İstifa Edin; Get Out !
Fatma Sibel Yüksek





Bush'un "Get out" diye kükremesinin üzerinden 24 saat geçmeden Irak'ın kuzeyindeki birliklerimiz geri çekildi….

"Irak'ın kuzeyi" diyoruz; çünkü günlerdir bombardıman edilen haberlere, yayınlanan krokilere, çizimlere bakıp bakıp az çok harita bilgisine sahip olduğumuz halde, harekâtın tam olarak nerede yapıldığını anlayabilmiş değildik.

Elimizde Genelkurmay'ın internet sitesinde yayımlanan karda yürüyen askerler fotoğrafından başka bir şey yok. Kimi, "Zap şeridinin" kontrol altına alındığını", kimi "Kandil'e doğru yola çıkıldığını" en çığırtkan bir şekilde yazıp çiziyordu ki bir sabah aniden birliklerimizin geri çekildiğini öğrendik!

Kimden?

Önce NTV muhabirinden, sonra da Hoşyar Zebari efendiden..

Ne zaman?

ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in, ardından da Bush'un "Basın gidin!" demesinden saatler sonra…


Aylardır "BBG Operasyonu" hakkında olup bitenleri yazmamak için kendimizi zor tutuyoruz.

Bu işte bir bit yeniği, bir sanallık, bir aldatmaca olduğunu yazmadıysak, kimseden korktuğumuz için değil. Sadece şehitlerimizin aziz hatıraları için sustuk.

Orada can veren 28 vatan evladı, tıpkı İstanbul'un fethinde, Galiçya'da, Sarıkamış'ta, İnönü'nde, Kıbrıs'ta, Çanakkale'de olduğu gibi şehadet mertebesine eriştiler.

Onlar, kim hangi hesabı, hangi satışı, hangi korkaklığı veya ihaneti yapmış olursa olsun Türk milletinin bağrındaki yerlerini aldılar. Ruhları şâd olsun.

Biz, yani sizin yalanlarınıza, sahtekârlıklarınıza, iğrenç hamaset kokan manşetlerinize, elinde mikrofonla kıçını yırtan salak muhabirlerinize karnı tok olanlar, şimdiye kadar sustuysak, o aslanları doğuran anaların hatırı için sustuk…

Ama artık her şey paçalarınızdan akıyor…

Bin yıllık Anadolu deyimlerinden biri daha sayenizde yine gerçek oldu:

El atına binenler tez indi…

Teksas beygirlerinden, Arizona eşeklerinden alelacele indirildiniz. İndiğinizden kendinizin bile haberi olmadı. Yalanlarınız elinize yüzünüze bulaştı. Rüsva oldunuz!

Zaten olup bitenler kimsenin içine sinmiyordu…

Bu millet, şehitlerimizin kanının yerde kalmadığına inanacaktı da sokaklara dökülüp düğün bayram yapmayacaktı ha?

Analar oyalı yazmalar takıp davul zurnayla yürümeyecekti, Ankara'nın ihtişamlı kapılarını öpmeyecekti öyle mi?

Niye susuyordu, savaşın en acımasızlarını görmüş bir millet?

Niye evlerimize bayrak asmıyorduk, sevinç mitingleri yapmıyorduk?

Çünkü Amerika denilen küresel iblisin izniyle, icazetiyle, lütfûyla yapılan bir işin hayır getirmeyeceğini hissediyorduk…

Şiş suratlı, ayyaş yankeelerin koskoca bir milletin onuruyla oynamasına sessiz kaldınız, hatta ortak oldunuz…

Zaten "kara harekâtının" başlaması da bir garipti… Dışişleri Bakanı'nın "Gireriz ha!" diye kükremesinden ("kükremek " kelimesi kırmızı yanaklı, mahcup gülüşlü Bakan'a pek uygun düşmedi ama…)

Neyse..İşte o Bakan'ın " Kara harekâtı başlatırız" demesinden hemen sonra, birliklerimiz sınır ötesine yürüdü…

(Ben olsam, yürüyeceğim varsa da geri dönerdim valla! Tamam, TSK sivil iradeye bağlıdır falan da, siz ki bir gece yarısı bildirisiyle cumhurbaşkanı seçimini durdurmuş insanlarsınız, "harekât emrini" en düşük profilden mi alacaktınız böyle?

Kendisi en son, İspanya Kralı'na "Ben tercüman değilim" demecini verirken görülmüştü:)

Siz basını "PKK'yı bitirdik(!) diye bağırtırken, Irak'ın kuzeyindeki sözde parlamento olağanüstü toplanıp şu açıklamayı yaptı:

"Türk birliklerinin operasyonu 'insansız' bölgede sürmesine rağmen, halkımız bu durumdan psikolojik olarak tedirgin olmaktadır…"

'İnsansız' bölgedeymişsiniz…

Biz sizi "Zap suyunu ele geçirdikten sonra Kandil'e doğru yürüdünüz" diye biliyorduk…

Şimdi…

Robert Gates'in ve George Bush'un "Çekin arabanızı!" demesiyle birlikte siyaseten birbirinin önüne geçmek için " Biz kimseden direktif almayız, kendimiz girer kendimiz çıkarız" diye efelenenler;

Bu efelenmeden 6 saat sonra birliklerin Irak topraklarını terk ettiğini NTV'den ve Hoşyar Zebari'den duyanlar;

Kendilerini kurtarmak için daha dün, "Her şey hükümetimizin kontrolünde" derken, bugün "Bütün kararlar Genelkurmay tarafından alındı" deyip 'sıvışan' başbakanlar;

önceden yazılan konuşma metnini değiştirerek "Tarihimizdeki en dünyadan bîhaber Başbakan kimdir?" sorusunun karşısına adını yazdıran başbakanlar,

"Bu ülkede bana 14 milyon kişi oy verdiyse,herkes aptaldır" diye düşündüğü için işler sarpa sarınca, "301. maddeyi Meclis'e getiriyoruz" açıklamasını patlatıp bildiği tek şey olan 'gündem değiştirme' işine girişen başbakanlar;

"Askerini satan" başbakanlara, "Dakikası dakikasına olmayabilir ama Başbakan'ın haberi vardı" diye cevap yetiştirme telaşına düşen üniformalı yetkililer;

Anayasada kendilerine "Başkumandan" görevi verildiği halde, ne 'Baş'tan, ne 'kumanda'dan hiç haberi olmayan, ama uyanıklık ve şark kurnazlığında şampiyon olduklarından, Köşk'ten, "Sayın Cumhurbaşkanımız, dün Genelkurmay Başkanımız ile yaptıkları haftalık olağan görüşmede, geri çekilme konusunda bilgilendirilmişlerdir" haberini sızdıran cumhurbaşkanları:

"E Genelkurmay Başkanı sana bildirdiyse, sen Başbakan'a bildirmedin mi ki ulusa sesleniş konuşmasını değiştirmek zorunda kaldı?"

sorusunun akıllara geleceğini bile bile, kendi siyasi ikbali için kardeşi Harun'u satan Musa'lar… (Bkz. Erdoğan'ın Harfleri-Mehmet Akif Beki);

Ve, dünkü "Gates'e tokat gibi cevap!" manşetlerini, bugün hiçbir şey olmamışçasına "Operasyon hedefine ulaştı, birliklerimiz dönüyor"a çeviren genel yayın yönetmenleri….

Azıcık onurunuz varsa istifa edin…

Sizin anlayacağınız dille söyleyecek olursak; Allah aşkına "Get Out!" artık yahu…

Ama bazılarınız...

İstifa ederken ,şu meşhur "Dolmabahçe buluşması" ile 6 Kasım'da Washington'da neler olup bittiğini Türk milletine olduğu gibi bir anlatsın...

 

Vtnsvr

New member
İkinci Çuval Geçirildi
Yazan: Rıza ZELYUT on 03 Mart, 2008 15:25:26



Değerli okurlarım! Siz bu satırları okurken, kısmetse ben İsrail'de olacağım.
İsrail önemli bir ülke... Askeri, teknolojik ve stratejik gücü ile Ortadoğu'ya etkisi Türkiye'nin bile önüne geçiyor. Bu yüzden tanıma gereğini duyup bir çağrıyı kabul ettim.
Bu yazıyı da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'tan çekildiği haberinin alınması üzerine yazmaya başladım. Cuma günü, öğleden sonra gazetede ortaya çıkan hava çok garipti: Herkes birbirine; 'Ne oldu şimdi?' diye soruyordu. Bazılarının ümutsuzluğu homurtularına yansıyordu. Türk ordusunun oyalandığı, hatta kullanıldığı söyleniyordu.
Bu gelişmelerden fazla şaşkınlığa düşmedim. Çünkü; ortada askeri harekattan çok siyasi harekat olduğuna inanıyordum.
Türk ordusunun kara harekatı ile PKK'nın tepelenmesi değil
Türbanın meşrulaştırılması,
Vakıflar Yasası adı altında Türkiye'nin kurucu anlaşması olan Lozan'ın delinmesi,
İşçi haklarının yeni SSK yasası ile gasp edilmesi,
Tekel'in yabancılara satışı planlanmıştı.
Hükümet, harekat ile bunca önemli işin üstünü örtmüştü.
Okuyucum hatırlayacaktır; ben daha hava harekatı başlatıldığında bu işin göstermelik olduğunu yazmıştım.
Güneş adı altında başlatılan son harekatın da iç siyasi gelişmeleri gözden kaçırmak üzere planlandığını düşünüyordum. Cumhurbaşkanı Gül bekleyip bekleyip de türbanı serbest bırakan kargaşa yasasını o gece imzalamamış mıydı?
Kara harekatında daha derin bir hedef de vardı: 'PKK'yı tepeledik; haydin şimdi onlara biraz da kültürel-siyasal hak verelim!' denilecekti.
Çekilmeyi yorumlayan holding televizyonları, daha ilk saatlerde buna başlamıştılar bile. Alman işbirlikçisi bir aileden gelip AB-ABD işbirlikçiliğine terfi eden Hasan Cemal, CNN Türk'te, 'Devlet televizyonunun birisini Başbakan Erdoğan, Kürtçe yayına açacağını söylemişti; bunu yapmalı!' diyordu.
Demek ki önümüzdeki dönemde devlet eliyle terör örgütünün propagandasının yapıldığını bile göreceğiz. Kürtçe özel televizyonlar ilgi çekmediği için PKK'nın gizli destekçileri bunu bizim devlete yaptırtacak...

4 TEMMUZ NEDİR?
4 Temmuz, Birleşik Amerika'nın Bağımsızlık Günü'dür.
Fakat o gün, 2003'ten beri bizim için kara bir gündür.
Çünkü; 4 Temmuz 2003'te, Süleymaniye Kenti'nde bulunan Türk Özel Kuvvetleri, ABD'li askerlerce basılmış; bizimkilerin başına çuval geçirilip tutuklanmışlardı.
Şimdi de Bush, 'Kürdistan'dan hemen çıkınız!' diye emir verdi.
Bizim asker; Başbakan Erdoğan'a haber verme fırsatı bile bulamadan geri döndü.
Öyle ki Başbakan Erdoğan; Ulusa Sesleniş konuşmasının basına dağıtılan metnini bile değiştirmek zorunda kaldı. Bu da ayrı bir rezalettir. Bir operasyonun bittiğini o ülkenin başbakanı bilmiyor da Irak'ın aşiret üyeleri biliyor. Türk halkı; askerin çekilişini Iraklı Kürt bakandan öğreniyor.
Nereden bakarsanız bakın; bu beklenmedik dönüş ile Türkiye; Türk Hükümeti ve Türk ordusu; açıkça aşağılanmıştır. Bu olayla askerimizin başına ikinci kez çuval geçirilmiştir.
Bir tarafta Genelkurmay ekibinin; bir tarafta hükümetin yer aldığı tahteravelli; sonuçta Türkiye'nin uluslararası saygınlığını ciddi biçimde zedelemektedir.
Böyle aşağılanan bir hükümet ve ordunun ileriki dönemde ABD tarafından gelecek baskılara karşı direnme gücü de iyice zayıflamaktadır. Artık şunu anlayalım: Amerikan tarafı; Irak'ın kuzeyini Barzani ve ekibine ayırmış ve Kürdistan'ı kurdurmuştur. Oranın koruyucusu da Amerika'dır.
Türkiye; iç çekişme ve çatışmalar nedeniyle yanıbaşında ortaya çıkan büyük tehlikeye karşı kendisini savunamayacak duruma getirilmiştir.
Bunun dışındaki açıklamalar; sadece genelkurmayın veya hükümetin, kamuoyu karşısında durumu kurtarma manevrasından başka bir anlam taşımamaktadır.
İnşallah ileride olumlu gelişmeler görülür de bu iddialarım yalan çıkar... İnanın ki öyle olursa en çok ben sevinirim.

 

VolkaN

Altın Üye
genelkurmay baskanı büyükanıt: iddiaları ispatlayın üniformamı cıkarayım....
 

hasgerya

Banned
Öncevatan açtığınız siyasi konuları fırsatım oldukça inceliyorum ama görüyorum ki hep biryerlerden copy/paste yapıyorsunuz ve çok azında kendi görüşlerinize yer veriyorsunuz.Konularınızda belirttiğiniz alıntılara gazete okuyan ya da internetten gündemi,haberleri takip eden herkes ulaşabilir.
Bu sadece size sitemim değil.Başka arkadaşlar da biryerlerden alıp alıntıları (bilhassa politik) hiçbir yorum katmadan burada paylaşıyorlar.Bu arkadaşlara da sitemim var.
Belki de yanlış düşünüyorum.Yıkıcı bir eleştiri değil yaptığım.Sadece bu ne derece doğru birşey bunu belirtmek istedim.
Yine de emeğiniz için teşekkürler.
 

Vtnsvr

New member
Öncevatan açtığınız siyasi konuları fırsatım oldukça inceliyorum ama görüyorum ki hep biryerlerden copy/paste yapıyorsunuz ve çok azında kendi görüşlerinize yer veriyorsunuz.Konularınızda belirttiğiniz alıntılara gazete okuyan ya da internetten gündemi,haberleri takip eden herkes ulaşabilir.
Bu sadece size sitemim değil.Başka arkadaşlar da biryerlerden alıp alıntıları (bilhassa politik) hiçbir yorum katmadan burada paylaşıyorlar.Bu arkadaşlara da sitemim var.
Belki de yanlış düşünüyorum.Yıkıcı bir eleştiri değil yaptığım.Sadece bu ne derece doğru birşey bunu belirtmek istedim.
Yine de emeğiniz için teşekkürler.
Kardeşim,forum kurallarına göre konu açma limiti ve onu kullanıyorum ve bunu yaparken siyasi amaçla yapmıyorum ülkemin ve toplumumun tartışılırsa yarar görebilecegi konuları genelde oldugu gibi kopyalıyorum.Bazı art niyetli arkadaşlar gibide siyasi amacıma hizmet edecek şekilde,kısaltarak,çarpıtarak,alakasız karşıt fikirdekileri incitecek başlık atarak yapmıyorum.Ayrıca benim buraya kopyaladıgım konu başlıkları oldugu gibi benim kendi fikrim olmayabiliyor.Bazen tersinide düşündügüm konularıda buraya taşıyabiliyorum.Örnegin bu konu gibi ki hiç bir vatandaş ülkesi nezdinde onurunun vatandaş olarak kırılmasını istemez.Bende istemiyorum.Yukarıdaki makale sahibi yazarlarımızında bunu isteyebilecegini düşünmüyorum aksine bu konuda daha hassas oldukları için benim gibi daha aykırı yazılar yazarak,tesadüf bile olsa yapılan hataların nelere yolaçabilecegini göstermeye çalıştıklarını düşünüyorum.Örnegin ben bir asker olarak vatanımın oldugu gibi ordumuzunda imajına zarar gelmesini istemem fakat her kimin sorumluluguysa bu olayda eksiklik var diye düşünüyorum.Ordumuz o tarihte çıkacaktır ama bush bizim kuzey Iraktan derhal çıkmamızı isterken kullandıgı
get out of;
:(get out of: fiil kaçınmak, bırakabilmek, kurtulmak, sağlamak, kazanmak

get out of control: fiil kontrolden çıkmak, kontrolü dışına çıkmak

get out of hand: deyim yoldan çıkmak, bozulmak, kontrolden çıkmak

get out of here!: ünlem hadi ordan!, hadi be!

get out of my sight!: ünlem defol!, gözüm görmesin seni!, gözüme görünme!
get out of order: fiil bozulmak )

ülkeler arası diplomaside yanlış anlamlara yol açabilecegi için pek kulanılmaması gereken bir deyimdir ve bu kelimeleri bush kullanmasının yanısıra Ankara'ya gelen dışişleri bakanımı her neyse basın toplantısında bir gazetecinin "Türkiye Kuzey Iraktan çıkacakmı?" şeklindeki sorusuna;"dört kez söyledim herhalde anlamışlardır" şeklindeki aşagılama kokan kaba ifadelerini bir vatandaş olarak hazmedemiyorum ki bir sorumlu devlet yetkilimiz gerekli cevabı verememesi nedeniyle bizi temsil eden görevlilerin basiretsizligini tartışmak amacıyla örnegin bu başlıgı ve makaleyi seçtim.
Gerçekten çekilmenin yetkilerimizin dedigi gibi oldugunu çok istiyorum ama öyle olsa bile ABD yetkililerinin ülkemiz söz konusu oldugunda nezaketten uzak davranmalarını hazzetmiyorum ve bu konuda tartışılarak halkımızın bilinçlenmesini arzu ediyorum.
Zaten başlık konusu makalenin eleştirisi olan makaleyi de sunarak amacımın bagcıyı dövmek olmadıgını göstermek istiyorum.


Sınır Ötesi Harekât ve ABD!
Yazan: Özcan YENİÇERİ on 03 Mart, 2008 15:27:40






Sınır ötesi harekâtının aniden sona erişinin iki çeşit cevabı olabilir: Birincisi; harekât amacına erişmiştir onun için sona erdirilmiş olabilir. İkincisi; ABD ve diğer ülkelerin baskısı yüzünden harekâtı sona erdirmek, devam ettirmekten daha yararlı görülmüş olabilir.
Türk Genelkurmayı “Harekâtın başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre tarafımızdan belirlenmiştir” diyor. Org. Büyükanıt: “Spekülasyona girmek istemiyorum. Hiç kimsenin çekil mekil dediği yok. Bu tamamen askeri gerekçelerle alınmış bir karardır. ” Çekil “ diye ne siyasi kanat ne de yabancılardan bir ima bile gelmedi. Yabancıların kısa sürsün diye demeçleri oldu. Bunun sorumluluğunun hepsi bize ait. Erken çekildi diyorlarsa, gitsinler orada bir 24 saat kalsınlar... 300 kişinin 242’si tesirsiz hale getirildi, ayrıca temas da kesildi”.
Başkan Bush, “Türkler hızlı hareket etmeli. Amaçlarına ulaştıktan hemen sonra da bölgeyi terk etmeli” demiş ardından da Amerika Savunma Bakanı kırık kolu ile Ankara’ya gelmiştir. Gates’in Türkiye’yi terk etmesinin ardından operasyonun bitmesi “Gates geldi, operasyon bitti’iddialarını gündeme taşımıştır. Bu doğru değildir. Çünkü Gates, Türkiye’ye gelmeden önce Türk askerinin Irak’ın kuzeyinden ” bir veya iki hafta içinde “ çekilmesi gerektiğini söylemiştir. Türk askeri eğer ABD’nin izin ve ruhsatıyla operasyona devam etmiş olsaydı ” bir ya da iki hafta “ daha bölgede kalabilirdi. Hâlbuki Gates, Ankara’ya gelmeden Türk askeri çekilmeye başlamıştı. Diğer yandan ABD’nin bilinen baskısı dışında bir baskısı söz konusu olmuş olsaydı, bu baskı hükümet üzerinden yapılması gerekirdi. Hâlbuki Başbakan Erdoğan’ın da Türk askerinin bölgeden çekilmesinden haberi yoktu. Başbakan, bölgeden askerin çekilmesi tamamlanmak üzere olduğu bir anda ” Ulusa Sesleniş “ programında ” Hedefler büyük ölçüde temizlenmiştir. Harekât kararlılıkla devam etmektedir.../... Planlanan hedeflere ulaşıldıktan sonra da en kısa sürede askerlerimiz gerdi dönecektir “ demiştir.
TSK’nın hedef bölgeden çekilmesini ABD’nin tehdit ve baskısı sonucu olduğunu düşünenler aynı zamanda Türk askerinin bölgedeki PKK mevzilerine karşı gerçekleştirdiği operasyonu da ABD’nin izni ve arzusuyla yapıldığını savunmuş oluyorlar. Onlara göre Amerika’sız bölgede hiçbir şey yapılamaz! Onun için Türk askeri ABD istedi girdi, ABD ” çık dedi, çıktı “ diyorlar. Bu olaya ABD ile olan ” ikinci balayının sonu “ ya da ” ikinci çuval vakası “ olarak bakanlar yanlış yapıyorlar.
ABD, hiçbir zaman bölgeye Türk askerinin girmesini istememiştir. Aksine ABD, akla gelen ve gelmeyen bütün imkânları kullanarak Türkleri bölgeden uzak tutmaya çalışmıştır. ” Koordinatörlük “ oyalamaları bunlardan yalnızca bir tanesidir. ABD, onca terörist saldırının sonunda zorunluluktan TSK’nın bölgede sınırlı bir alanda ve belirli bir süre içinde ve belirli hedeflere yönelik olarak operasyon yapmasına yalnızca ses çıkartmamıştır.
Ani çekiliş, ani giriş gibi doğru bir stratejidir. Devam edecek gibi yapıp kesmek, girmeyecek gibi yapıp girmek, çıkmayacak gibi yapıp çıkmak; Sun Tzu’dan bu yana uygulanan etkili bir stratejidir. TSK’nın, operasyon zamanlamasını Kuzey Irak’taki askerlerimizin güvenli bir biçimde Türkiye’ye naklini sağlamak üzere gizlemesi bu bağlamda son derece anlaşılırdır. Çünkü zayiatın en yüksek olduğu an, çekilmenin başladığı andır. Bilenler, sıfır zayiatla dönüşün ciddi bir başarı olduğunu da bilir.
Kuşkusuz TSK’nın Irak’ın kuzeyinden çekilmesiyle ilgili olarak, -askeri kanat hariç- içeriden ve dışarıdan yapılan bütün yorumlar eksik bilgiye dayanıyor. Eksik bilgiyle doğru yorum yapmak mümkün değildir. Durum çok açık ve ortada iken çeşitli zorlama mülahazalarla Silahlı Kuvvetler’e olan güveni sarsıcı yayın yapmak son derece yanlıştır ve ancak PKK’nın işine yarar.
TSK’nın bu operasyonu aynı zamanda başta ABD olmak üzere Kürt Yönetimi ve AB ülkelerini test etme amacına da hizmet etmiştir. TSK, İkinci Viyana Kuşatması’ndan bugüne sürekli olarak yenildiği “General Kış”ı sekiz günlüğüne de olsa bu defa mağlup etmiştir. Bu çok önemli bir gelişmedir. Önümüzdeki günlerde bunun ne anlama geldiği daha iyi anlaşılacaktır.
 

_KeMaLiST_

New member
Öncevatan açtığınız siyasi konuları fırsatım oldukça inceliyorum ama görüyorum ki hep biryerlerden copy/paste yapıyorsunuz ve çok azında kendi görüşlerinize yer veriyorsunuz.Konularınızda belirttiğiniz alıntılara gazete okuyan ya da internetten gündemi,haberleri takip eden herkes ulaşabilir.
Bu sadece size sitemim değil.Başka arkadaşlar da biryerlerden alıp alıntıları (bilhassa politik) hiçbir yorum katmadan burada paylaşıyorlar.Bu arkadaşlara da sitemim var.
Belki de yanlış düşünüyorum.Yıkıcı bir eleştiri değil yaptığım.Sadece bu ne derece doğru birşey bunu belirtmek istedim.
Yine de emeğiniz için teşekkürler.

Okudugun bir yazıyı buraya getirip koymakta aslında bir yorumdur. Konusurken soyledigin kelimeleri nasıl seciyorsan gordugun bircok yazıdan begendiklerini secersin ve insanlarla paylasırsın bundan daha dogal birsey olamaz heralde...
 

Vtnsvr

New member
Paşama sorum yok...



Bekir COŞKUN
[email protected]

Paşama sorum yok...

BİRİNCİSİ; Cumhurbaşkanı...

Ben hiç böyle "başkomutan" görmedim, "Ordunun yerinden haberim vardı" diyor.

Öbür türlü "ordusunu kaybetmiş yeryüzünün ilk başkomutanı" olacaktı.

Yine de her gün baştan alarak "ordusunun yerini bildiğini" anlatmaya çalışıyor:

"Yani şimdi bilmesem..."

Ama eminim; bundan böyle arada bir eğilip cihet-i askeriyeye bakacaktır delikten:

Yerinde mi?..

*

İkincisi; Başbakan...

O da aralıksız "kimse bize Kuzey Irak’tan çekilin demedi, diyemez" diyor, inanan yok.

Çünkü onun "ilerliyoruz" demesi ile (Ulusa Sesleniş ilk kayıt), "döndük" demesi (Ulusa Sesleniş ikinci kayıt) arasındaki zaman ortada.

Kimsenin "çıkın diye imada dahi bulunmadığı"na gelince, o zaman Bush kılığına girmiş başka birisiydi, o "Çıkın" diyen.

*

Üçüncüsü; Genelkurmay Başkanı...

Harekátı çok güzel anlatıyor.

Uzaktan anlattığı az gelince, bu sefer medyayı çağırıp yakından anlatıyor.

Ne yapacaksınız?

Bizler Türk Ordusu’nun gücünü, yiğitliğini, kahramanlığını zaten biliriz paşam.

Sorun o değil.

Sorun; ordu, 27 yiğidini vererek kendi görevini yeterince yapmışken, siyasi sorumluluğu da üzerine alıp, AKP iktidarını kurtarmak zorunda mıdır?..

Her şey tabak gibi ortadayken...

Misal; Bush’un dünya önünde açıkça söylediğine paralel, ABD "Çıkın" baskısı yapmışsa Genelkurmay Başkanı nasıl emin olabilir?

Ve nasıl "Telkin yok" diyebilir?..

Aslında kafamıza takılan ama dile getiremediğimiz soru çok paşam, çoookkk...

En azından 27 şehit hatırına dahi soramayız.

Hoş böyledir kimi zaman:

Yanıt vardır da, soru yoktur...
 

bosver

New member
Yaşar Büyükanıt bangır bangır, sağırlara körlere, kıt kafalılara ABD'nin etkisi yok diyor. Ne o şimdi de genelkurmaya mı cephe açıyorsunuz. Hükümeti eleştirebilmek için Türk ordusunu siyasete alet edenlere sesleniyorum: Yazık......
 

kaptan61ts

New member
AAAAAAAAAAAhhh ATATÜRK AHHHHHHHHHHHH ATATÜRK...

Atatürk'ün devlet adamlığı, Stalin'in verdiği bir demeç üstüne gidişi
Stalin'in Sovyetler Birliği'nin başında olduğu dönemler... Sovyetlerin Ankara Büyükelçisi ünlü bir diplomat Karakan... 1917 Ekim Devrimi'nin yıl dönümlerinden birinin sabahında Stalin, son derece sivri, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor. Bu demecinde aynen şunları söylüyor:

"Herkes bilsin ki, Rus Milleti; Boğazlarla, Ardahan'ı ele geçirmekten asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davalarımızı halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum..."

Aynı gece Ankara'da Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilalin yıl dönümü kutlamaları yapılıyor. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, gece yarısına doğru Stalin'in bu densiz demecinden haberdar oluyor ve maiyetine emrediyor:

"Arabaları hazırlayın gidiyorum."

"Paşamız bu saatte nereye gidecekler?"

" Sovyet Sefareti'ne."

Mahiyetin etekleri tutuşur çünkü olayı kavrarlar, içlerinden birisi Atatürk'e:

"Paşa hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz devlet başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?"

"Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları." diye cevap verir.

Büyük önderimiz ve arabalar hazırlanır. Atatürk ve maiyeti, Sovyet sefaretinin kapısına dayanır.

Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada sefarette büyük bir balo vardır. Atatürk kendisini karşılayan Büyükelçi Karakan'ı görünce:


"Merhaba Karakan" der ve aynı sert ifadeyle devam eder. "Rahatsız ettik ama sen benim şahsi dostumsun, kusurumuza bakmazsın. Bir hususu esasından anlamaya geldim."

"Emredin Sayın Başkan"

"Ajanstan öğrendiğime göre, başbakanınız Stalin, Ardahan'la Boğazları istemiş, kararı katiymiş...Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii ki bu nutkun da bir sureti sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım."

Stalin'in nutku getirilir. Atatürk metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir. Nutuk ajanstan geçen metin ile aynıdır. Atatürk sorar:
Karakan, sefaret telsizinden derhal Stalin'i bulduracaksın. Bu beyannatından vazgeçip geçmediğini sorduracaksın. Başbakanın tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim. Bu cevap bu gece gelecek çünkü benim senin başbakanından daha önemli kararım var. İstediğim cevabı almadan sefaretinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim..."

Karakan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Atatürk'ün söylediklerini aynen nakleder. Stalin'den gelen cevap büyük önderimizi tatmin eder çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir. "Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar'la Ardahan'ı almak gibi bir arzusu katiyetle yoktur..."

Atatürk cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karakan'a hitaben "Karakan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et."

Karakan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağrıldığını açıklayarak: "Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile kafidir ancak memleketinizdeki vazifem sona ermiştir. Yarın hareket edeceğim."

Atatürk fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya döner. On gün sonra şöyle bir haber gelir. Sovyetler Birliği'nin eski Ankara Büyükelçisi Karakan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir.



ATATÜRK Ü ANLAMAK ADINA...
 

araghorn-g

Pentaxian
her geçen gün amerikaya nefret bu ülkede dahada artıyor. amerikaya uşaklık edenler bir gün bu ülkeden bu halk tarafından defedilirler. bekleyin. göreceksiniz.

bu ülkenin vatandaşları kendi ülkelerine yapılan aşağılıkça muameleleri hiçbir zaman hazmetmedi bundan sonrada hazmetmeyecek...

Atatürkün dediği gibi "bağımsızlık bu milletin karakterinde var" ve bunun uyanışa geçmesi için "damarlarımızda asil kan" mevcut...
 

Vtnsvr

New member
AAAAAAAAAAAhhh ATATÜRK AHHHHHHHHHHHH ATATÜRK...

Atatürk'ün devlet adamlığı, Stalin'in verdiği bir demeç üstüne gidişi
Stalin'in Sovyetler Birliği'nin başında olduğu dönemler... Sovyetlerin Ankara Büyükelçisi ünlü bir diplomat Karakan... 1917 Ekim Devrimi'nin yıl dönümlerinden birinin sabahında Stalin, son derece sivri, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor. Bu demecinde aynen şunları söylüyor:

"Herkes bilsin ki, Rus Milleti; Boğazlarla, Ardahan'ı ele geçirmekten asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davalarımızı halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum..."

Aynı gece Ankara'da Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilalin yıl dönümü kutlamaları yapılıyor. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, gece yarısına doğru Stalin'in bu densiz demecinden haberdar oluyor ve maiyetine emrediyor:

"Arabaları hazırlayın gidiyorum."

"Paşamız bu saatte nereye gidecekler?"

" Sovyet Sefareti'ne."

Mahiyetin etekleri tutuşur çünkü olayı kavrarlar, içlerinden birisi Atatürk'e:

"Paşa hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz devlet başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?"

"Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları." diye cevap verir.

Büyük önderimiz ve arabalar hazırlanır. Atatürk ve maiyeti, Sovyet sefaretinin kapısına dayanır.

Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada sefarette büyük bir balo vardır. Atatürk kendisini karşılayan Büyükelçi Karakan'ı görünce:


"Merhaba Karakan" der ve aynı sert ifadeyle devam eder. "Rahatsız ettik ama sen benim şahsi dostumsun, kusurumuza bakmazsın. Bir hususu esasından anlamaya geldim."

"Emredin Sayın Başkan"

"Ajanstan öğrendiğime göre, başbakanınız Stalin, Ardahan'la Boğazları istemiş, kararı katiymiş...Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii ki bu nutkun da bir sureti sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım."

Stalin'in nutku getirilir. Atatürk metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir. Nutuk ajanstan geçen metin ile aynıdır. Atatürk sorar:
Karakan, sefaret telsizinden derhal Stalin'i bulduracaksın. Bu beyannatından vazgeçip geçmediğini sorduracaksın. Başbakanın tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim. Bu cevap bu gece gelecek çünkü benim senin başbakanından daha önemli kararım var. İstediğim cevabı almadan sefaretinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim..."

Karakan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Atatürk'ün söylediklerini aynen nakleder. Stalin'den gelen cevap büyük önderimizi tatmin eder çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir. "Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar'la Ardahan'ı almak gibi bir arzusu katiyetle yoktur..."

Atatürk cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karakan'a hitaben "Karakan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et."

Karakan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağrıldığını açıklayarak: "Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile kafidir ancak memleketinizdeki vazifem sona ermiştir. Yarın hareket edeceğim."

Atatürk fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya döner. On gün sonra şöyle bir haber gelir. Sovyetler Birliği'nin eski Ankara Büyükelçisi Karakan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir.



ATATÜRK Ü ANLAMAK ADINA...
AAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHHHHH AAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHHH nerde onu anlayabilecek toplum ve onların seçecegi ATATÜRK gibi bir lider.kaptan61ts çok şey istiyorsun be arkadaşım.Vatan ,millet,onur,ulusal degerler OUT oldu bu ülkede,Para,sömürü,haysiyetsizlik,yalakalık vb ise İN.
 

free!

artık yok...
ufak harflerle, ufak yazıtipleriyle, capslock kapalıyken muntazam birşekilde yazarsanız bizde okuruz, böyle alıp koyma ve kocaman yazmayla hiçte hoş olmuyor, göz yorucu, bunu dikkate almanı bekliyorum
 

kaptan61ts

New member
Vatanı ve Milleti için çalışacak açık yürekli İnsanları Secemiyoruz...Olanı ile idare ediyoruz.Mutlaka bir yerleri eksik kalıyor....Halkın Kurtuluşu Halkın Kendinde Atasının izinde...
 

aliorkun

New member
bence burda kahraman türk ordusunun hiçbir suçu yoktur kaldıki erdoğan değilmiydi ordu başbakanlığa bağlı yani siyasi iktidara bağlı diyen işte erdoğanda kendilerine bush tarafından söylenenleri yapmıştır.çekilmenin bushun açıklamalarının hemen 1 gün sonrasında gerçekleşmesi düşündürücüdür.tuvalete giderken bile amerikadan izin alan ve ey amerika sen kimsin nerden gelmişsin işgal etmişsin buraları hiçbir saldırıya mağruz kalmamışsın bense 30 bin şehit vermişim ve vermeye devam ediyorum buralara girmek kalmak benim hakkım diyemeyen bir hükümetten ancak böyle saptırılmış politikalr beklenir.
 

64general1

New member
Kardeşim,forum kurallarına göre konu açma limiti ve onu kullanıyorum ve bunu yaparken siyasi amaçla yapmıyorum ülkemin ve toplumumun tartışılırsa yarar görebilecegi konuları genelde oldugu gibi kopyalıyorum.Bazı art niyetli arkadaşlar gibide siyasi amacıma hizmet edecek şekilde,kısaltarak,çarpıtarak,alakasız karşıt fikirdekileri incitecek başlık atarak yapmıyorum.Ayrıca benim buraya kopyaladıgım konu başlıkları oldugu gibi benim kendi fikrim olmayabiliyor.Bazen tersinide düşündügüm konularıda buraya taşıyabiliyorum.Örnegin bu konu gibi ki hiç bir vatandaş ülkesi nezdinde onurunun vatandaş olarak kırılmasını istemez.Bende istemiyorum.Yukarıdaki makale sahibi yazarlarımızında bunu isteyebilecegini düşünmüyorum aksine bu konuda daha hassas oldukları için benim gibi daha aykırı yazılar yazarak,tesadüf bile olsa yapılan hataların nelere yolaçabilecegini göstermeye çalıştıklarını düşünüyorum.Örnegin ben bir asker olarak vatanımın oldugu gibi ordumuzunda imajına zarar gelmesini istemem fakat her kimin sorumluluguysa bu olayda eksiklik var diye düşünüyorum.Ordumuz o tarihte çıkacaktır ama bush bizim kuzey Iraktan derhal çıkmamızı isterken kullandıgı
get out of;
:(get out of: fiil kaçınmak, bırakabilmek, kurtulmak, sağlamak, kazanmak

get out of control: fiil kontrolden çıkmak, kontrolü dışına çıkmak

get out of hand: deyim yoldan çıkmak, bozulmak, kontrolden çıkmak

get out of here!: ünlem hadi ordan!, hadi be!

get out of my sight!: ünlem defol!, gözüm görmesin seni!, gözüme görünme!
get out of order: fiil bozulmak )

ülkeler arası diplomaside yanlış anlamlara yol açabilecegi için pek kulanılmaması gereken bir deyimdir ve bu kelimeleri bush kullanmasının yanısıra Ankara'ya gelen dışişleri bakanımı her neyse basın toplantısında bir gazetecinin "Türkiye Kuzey Iraktan çıkacakmı?" şeklindeki sorusuna;"dört kez söyledim herhalde anlamışlardır" şeklindeki aşagılama kokan kaba ifadelerini bir vatandaş olarak hazmedemiyorum ki bir sorumlu devlet yetkilimiz gerekli cevabı verememesi nedeniyle bizi temsil eden görevlilerin basiretsizligini tartışmak amacıyla örnegin bu başlıgı ve makaleyi seçtim.
Gerçekten çekilmenin yetkilerimizin dedigi gibi oldugunu çok istiyorum ama öyle olsa bile ABD yetkililerinin ülkemiz söz konusu oldugunda nezaketten uzak davranmalarını hazzetmiyorum ve bu konuda tartışılarak halkımızın bilinçlenmesini arzu ediyorum.
Zaten başlık konusu makalenin eleştirisi olan makaleyi de sunarak amacımın bagcıyı dövmek olmadıgını göstermek istiyorum.


Sınır Ötesi Harekât ve ABD!
Yazan: Özcan YENİÇERİ on 03 Mart, 2008 15:27:40






Sınır ötesi harekâtının aniden sona erişinin iki çeşit cevabı olabilir: Birincisi; harekât amacına erişmiştir onun için sona erdirilmiş olabilir. İkincisi; ABD ve diğer ülkelerin baskısı yüzünden harekâtı sona erdirmek, devam ettirmekten daha yararlı görülmüş olabilir.
Türk Genelkurmayı “Harekâtın başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre tarafımızdan belirlenmiştir” diyor. Org. Büyükanıt: “Spekülasyona girmek istemiyorum. Hiç kimsenin çekil mekil dediği yok. Bu tamamen askeri gerekçelerle alınmış bir karardır. ” Çekil “ diye ne siyasi kanat ne de yabancılardan bir ima bile gelmedi. Yabancıların kısa sürsün diye demeçleri oldu. Bunun sorumluluğunun hepsi bize ait. Erken çekildi diyorlarsa, gitsinler orada bir 24 saat kalsınlar... 300 kişinin 242’si tesirsiz hale getirildi, ayrıca temas da kesildi”.
Başkan Bush, “Türkler hızlı hareket etmeli. Amaçlarına ulaştıktan hemen sonra da bölgeyi terk etmeli” demiş ardından da Amerika Savunma Bakanı kırık kolu ile Ankara’ya gelmiştir. Gates’in Türkiye’yi terk etmesinin ardından operasyonun bitmesi “Gates geldi, operasyon bitti’iddialarını gündeme taşımıştır. Bu doğru değildir. Çünkü Gates, Türkiye’ye gelmeden önce Türk askerinin Irak’ın kuzeyinden ” bir veya iki hafta içinde “ çekilmesi gerektiğini söylemiştir. Türk askeri eğer ABD’nin izin ve ruhsatıyla operasyona devam etmiş olsaydı ” bir ya da iki hafta “ daha bölgede kalabilirdi. Hâlbuki Gates, Ankara’ya gelmeden Türk askeri çekilmeye başlamıştı. Diğer yandan ABD’nin bilinen baskısı dışında bir baskısı söz konusu olmuş olsaydı, bu baskı hükümet üzerinden yapılması gerekirdi. Hâlbuki Başbakan Erdoğan’ın da Türk askerinin bölgeden çekilmesinden haberi yoktu. Başbakan, bölgeden askerin çekilmesi tamamlanmak üzere olduğu bir anda ” Ulusa Sesleniş “ programında ” Hedefler büyük ölçüde temizlenmiştir. Harekât kararlılıkla devam etmektedir.../... Planlanan hedeflere ulaşıldıktan sonra da en kısa sürede askerlerimiz gerdi dönecektir “ demiştir.
TSK’nın hedef bölgeden çekilmesini ABD’nin tehdit ve baskısı sonucu olduğunu düşünenler aynı zamanda Türk askerinin bölgedeki PKK mevzilerine karşı gerçekleştirdiği operasyonu da ABD’nin izni ve arzusuyla yapıldığını savunmuş oluyorlar. Onlara göre Amerika’sız bölgede hiçbir şey yapılamaz! Onun için Türk askeri ABD istedi girdi, ABD ” çık dedi, çıktı “ diyorlar. Bu olaya ABD ile olan ” ikinci balayının sonu “ ya da ” ikinci çuval vakası “ olarak bakanlar yanlış yapıyorlar.
ABD, hiçbir zaman bölgeye Türk askerinin girmesini istememiştir. Aksine ABD, akla gelen ve gelmeyen bütün imkânları kullanarak Türkleri bölgeden uzak tutmaya çalışmıştır. ” Koordinatörlük “ oyalamaları bunlardan yalnızca bir tanesidir. ABD, onca terörist saldırının sonunda zorunluluktan TSK’nın bölgede sınırlı bir alanda ve belirli bir süre içinde ve belirli hedeflere yönelik olarak operasyon yapmasına yalnızca ses çıkartmamıştır.
Ani çekiliş, ani giriş gibi doğru bir stratejidir. Devam edecek gibi yapıp kesmek, girmeyecek gibi yapıp girmek, çıkmayacak gibi yapıp çıkmak; Sun Tzu’dan bu yana uygulanan etkili bir stratejidir. TSK’nın, operasyon zamanlamasını Kuzey Irak’taki askerlerimizin güvenli bir biçimde Türkiye’ye naklini sağlamak üzere gizlemesi bu bağlamda son derece anlaşılırdır. Çünkü zayiatın en yüksek olduğu an, çekilmenin başladığı andır. Bilenler, sıfır zayiatla dönüşün ciddi bir başarı olduğunu da bilir.
Kuşkusuz TSK’nın Irak’ın kuzeyinden çekilmesiyle ilgili olarak, -askeri kanat hariç- içeriden ve dışarıdan yapılan bütün yorumlar eksik bilgiye dayanıyor. Eksik bilgiyle doğru yorum yapmak mümkün değildir. Durum çok açık ve ortada iken çeşitli zorlama mülahazalarla Silahlı Kuvvetler’e olan güveni sarsıcı yayın yapmak son derece yanlıştır ve ancak PKK’nın işine yarar.
TSK’nın bu operasyonu aynı zamanda başta ABD olmak üzere Kürt Yönetimi ve AB ülkelerini test etme amacına da hizmet etmiştir. TSK, İkinci Viyana Kuşatması’ndan bugüne sürekli olarak yenildiği “General Kış”ı sekiz günlüğüne de olsa bu defa mağlup etmiştir. Bu çok önemli bir gelişmedir. Önümüzdeki günlerde bunun ne anlama geldiği daha iyi anlaşılacaktır.
Öncevatan degerli arkadaşım.Şimdi aşagıda verecegim makale,yukarıda daha önce senin yorumundaki şekilde verilmiş.Seni tanımamış olsam,makaleyi senin yazdıgını sanacagım.
Bush : "Get Out"

Ramazan K. Kurt - Ortadoğu Gazetesi


Türkiye'deki medya vermedi diye Türk milleti bilmiyor sanmayın.

Amerikan CNN başta olmak üzere pek çok ABD'li ve Avrupalı televizyon kanalı ile gazetede yer aldı.

ABD Başkanı Bush, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine düzenlediği kara harekâtı bitmeden bir gün önce, yani 28 Şubat günü yaptığı konuşmada

"Get out from Kurdistan"

sözünü sarf etti.

"Get out" (Defol) siyasi ve diplomatik terminolojide asla kullanılmaz.

Böyle bir ifade diplomatik üslupta aklınızın alabileceği kadar aşağılayıcıdır.
Bush Türkiye'yi, cumhurbaşkanını, başbakanını, genelkurmay başkanını aşağılamıştır.

Eğer Türk ordusunun kara harekâtı hakikaten başından beri 29 Şubat'ta, sekizinci günde çekilecek şekilde planlanmış olsa dahi, -Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Büyükanıt öyle olduğunu söylemesine rağmen fanatik AKP'liler de dâhil Türk milletinin neredeyse tamamına yakını buna inanmıyor-Bush'un bu sözünden sonra siyasi ve askeri harekât planları değiştirilerek Irak'ın kuzeyinde makul bir süre kalınmalıydı.

Hatırlatırım, "Sizin ne dediğinizden ziyade karşının yani Türk milletinin ne anladığı" önemlidir.

Türk ordusunun Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiği muhteşem operasyon siyasi yalakalığın ve psikolojik harbin kurbanı olmuştur:

ABD: 3, Türkiye:0 ve Barzani:1, Türkiye:0'dır.

Türk'ün Türk'e propagandası klasik yöntemine başvuran iktidardaki siyaset cenahı ve Sayın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Amerikan, Avrupa ve dünya medyasının bir Mart gününden beri neler yazdığından, yayınladığından haberdar değiller mi?

Ben bir Türk evladı olarak yazılıp çizilenleri ağlayarak okudum. Gururum kırıldı.

Madem daha önceden çekilme tarihi belli idiyse ABD Savunma Bakanı Gates Ankara'da iken, Mehmetçiği, PKK'nın tam üzerine binmişken, niçin esip gürlediniz de daha 24 saat geçmeden geri çektiniz?

Saat 11'den itibaren televizyonlar kara harekâtının bittiği yönünde yayın yapmaya başlamalarına rağmen genelkurmay açıklaması neden 15'te geldi aradaki dört saatte ne oldu?

Kamuoyunda yaygın bir söylenti var.

Çekilme hadisesinin arkasındaki esas ismin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Genelkurmay İkinci Başkanı Ergun Saygun olduğu yönünde.

Yani halkın bir kısmı Büyükanıt Paşa'nın da bazı konularda "by pass" edildiğini konuşuyor.

R.T.Erdoğan'ın dış politika başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu'nun Bağdat'a gitmeden önce ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson'dan adeta izin alır tarzda bir araya gelmesini nasıl yorumlamamız gerekir? (Serdar Turgut, Akşam gazetesi, 2 Mart 2008)

Kaldı ki BBC'ye ;"İşimiz bitene kadar çekilmeyiz" restini çeken de Davutoğlu'dur.

TSK'nın Irak'tan apar topar çekilmesi Türk milletinde derin travmaya sebep olmuş halde ve toplum tarafından "çuval vakası"ndan ağır bir aşağılama olarak algılanmaktadır.

Bu olay tahmin edilenden daha büyük siyasi ve toplumsal kırılmalara sebep olacak gibi gözüküyor. Bu olayın şuyu-u vukuundan beter.

Başbakan Erdoğan'ın "Kimseden emir almayız" (Milliyet 3 Mart 2008) sözü toplumda mizah konusu haline getirilmiş ve insanlar kara mizah unsuru olarak kullanıyor.

Erdoğan'ın sık sık kullandığı "Benim genelkurmay başkanım" sözü toplumda çok büyük "ti" konusu ve alerji yaratıyor.

AKP yandaşı medya, Türk ordusunun Irak'tan apar topar çekilmesini komuta kademesinin üstüne yıkmaya çalışıyor. Ve maalesef Yaşar Büyükanıt -belki devlet terbiyesindendir- bu oyuna geldi.

Türk ordusu nasıl siyasi otoritenin verdiği talimatla Irak'a girdiyse yine siyasi otorite ve "başkumandan"ın direktifiyle geri çekilmiştir.

Yani sorumlu hükümettir.

Şimdi Türk milleti "Bu haltı yiyecek idiysek niçin 24 şehit verdik" diye "kalpgâhı" vurulmuş bir durumda soruyor.

Milletin kırılmış yüreğini kim tamir edecek?

Ordunun çekildiğini Irak'taki müstemleke hükümetinin Kürt Dışişleri Bakanı Zebari'den duyan Türk milleti artık neye inanacağını bilmiyor.

Türkiye'nin üzerine belanın katmerlisi geliyor. Ekselans Talabani Ankara'da, sonra da Barzani. Sonrası!?

Rüşvetle "dış siyasi etki" birbirine benzer. İspatlaması zordur ama herkes bilir.

Sahi ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crocker, Mesud Barzani'ye ne dedi?

Dick Cheney Türkiye ziyaretini neden iptal etti?

Türk subaylarının başına çuval geçirme emrini veren General Odierno Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin PKK ile masaya oturması gerektiğini söyledi.

MHP lideri Sayın Bahçeli ile CHP lideri Sayın Baykal'a yönelik hakaratamiz genelkurmay bildirisi ise "bumerang"a dönüşmek üzere.

Ve son söz, kurumsal kimliği üzerine titrediğim TSK Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa'ya.

Dikkat!

Toplumda gittikçe "Çevik Bir'e benzediğiniz" konuşuluyor ve halk şunu soruyor:

"Büyükanıt Paşa,"

ekonomik milli güvenlik varlıklarımızı AKP "babalar gibi satarken";
AKP'nin çıkardığı Vakıflar Kanunu Lozan'ı delerken niçin ses çıkarmadı ve
Oyakbank'ın satışına niçin rıza gösterdi?
 

HTML

Üst