iGoogle
New member
CHP muhalefet tarzını değiştirdi. AK Parti hükümetine karşı laiklik, cumhuriyet ve rejim gibi kavramların etrafında sürdürdüğü muhalefet söylemini yolsuzluk dosyalarına kaydırdı.
Doğrusunu da yaptı; çünkü sistem üzerinden muhalefetin yıpratıcı etkisi olmadığını 22 Temmuz seçimlerinde gördü. Ayrıca bu siyaset kendisine de yaramadı, oyları artmadı, yerinde saydı. Rejim bekçiliğinin toplumsal bir karşılığı yok.
Türk toplumunun yolsuzluklar konusunda ne denli hassas olduğu ortada. Bugüne kadar iktidarlar seçim kaybetmeye kadar varan en ağır darbeleri yolsuzluk iddialarından aldı. İddia diyorum çünkü bırakın yargı kararını, medyaya yansıyan iddiaların bile toplumda karşılığı var. CHP'nin AK Parti hükümetini yıpratmak için izlediği yol doğru. Bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismi öne çıktı. Gün geçmiyor ki yeni bir yolsuzluk dosyasıyla medyada yer almasın.
Bir partinin yolsuzluklar karşısındaki samimiyeti nasıl ölçülür? Rakip partinin yanlışlıklarını bir dedektif titizliğiyle adım adım izleyerek mi? Hayır. Kendi partisinde adı yolsuzluklara karışan kim olursa olsun ona en acımasız tavrı koyarak. Hiç çekinmeden onların dosyalarını da tıpkı rakip partinin dosyaları gibi gündeme taşıyarak. Bu konularda gerek CHP'nin gerekse Kılıçdaroğlu'nun sicilinin pek parlak olduğu söylenemez. Bunun için uzun araştırmalara gerek yok, medyaya yansıyan birkaç haberi kısaca hatırlamak yeterli.
Anayasa Mahkemesi CHP'nin harcamalarında usulsüzlük tespit etti. Belgesel falan dendi, ama Tuncay Özkan zamanında Kanaltürk'e aktarılan trilyonlara ilişkin tatmin edici açıklama yapılamadı. Bunların sorumluları hakkında bugüne kadar işlem yapıldığına ilişkin gelişme yaşanmadı. Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz'ın gizli ses kaydında söyledikleri unutulacak mı? Orada Başkan kendi partililerinin talepleri karşısında 'yamyamlar' demek zorunda kalıyor.
Peki CHP ne yaptı? Olayı araştırmak için komisyon kurdu, buradan ne çıktı? Mersin Belediyesi hakkında ortaya konulan iddialar da akıl alır gibi değil. Dosya çok kabarık. Bir bölümü medyada yer aldı. Parti sözcülerinin beylik bir iki cümlesi dışında CHP'den hiç ses çıkmadı. Bitmedi, Derviş Günday CHP milletvekili. Yıllarca bir meslek odasında başkanlık yaptı. Emekliliğinin sorunlu olduğu ortaya çıktı. İlgili kurum bugüne kadar aldığı paraların iadesini istedi. Ancak sonuç alamadı. Sendika kökenli Bayram Meral hakkındaki iddialar manşetlere taşındı.
Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili iddialar ise yekün tutuyor, alt alta sıralandığında bir kitaba ancak sığar. İşte birkaçı: SSK genel müdürlüğü döneminde hırsızlıktan sabıkalı bir kişiyi memur yaptı, sınavda 40 puan alan birini 70 puan almış gibi göstererek göreve atadı, 18 yaşını doldurmayan kişiyi memur yaptı, yazılı sınavı bile kazanamayanlar memur olarak atandı, terör örgütü ile ilişkisi olduğu öne sürülen bir müdürü görevde tuttuğu için uyarı cezası aldı.
İddialar yargıda nihai karara bağlanmış değil. Yargı sürecini DSP'li bakan durdurdu çünkü. Son iddia ise bir televizyon kanalında gündeme geldi: Deniz Feneri davasını izlemek üzere Almanya'ya giden Kılıçdaroğlu iki PKK'lı ile aynı araçta Alman polisin takibine yakalandı. Ekranlardan yapılan 'Kılıçdaroğlu'nun görüştüğü Mustafa Güler ile Nevzat Rıdvan PKK'lıdır. Uyuşturucu kaçakçılığı da yapıyorlar. Kılıçdaroğlu, ilişkisinin ne olduğunu açıklamalıdır' çağrısı cevapsız kaldı. Son iddia bile çok ağır. Buna bir cevap vermeli. Eğer Kılıçdaroğlu sessiz kalırsa partisi devreye girmeli.
Yolsuzluklar, usulsüzlükler konusunda ötekini veya rakip partileri suçlamak, itham etmek kolay. Asıl mücadele önce içeriye dönük iddiaların üstüne gidilmesinden geçiyor. 'CHP bu sınavı başarabildi mi?' sorusunun cevabını ise siz verin...
http://www.haber7.com/haber/20081114/Hep-iddia-edip-cevap-verilmezse.php
Doğrusunu da yaptı; çünkü sistem üzerinden muhalefetin yıpratıcı etkisi olmadığını 22 Temmuz seçimlerinde gördü. Ayrıca bu siyaset kendisine de yaramadı, oyları artmadı, yerinde saydı. Rejim bekçiliğinin toplumsal bir karşılığı yok.
Türk toplumunun yolsuzluklar konusunda ne denli hassas olduğu ortada. Bugüne kadar iktidarlar seçim kaybetmeye kadar varan en ağır darbeleri yolsuzluk iddialarından aldı. İddia diyorum çünkü bırakın yargı kararını, medyaya yansıyan iddiaların bile toplumda karşılığı var. CHP'nin AK Parti hükümetini yıpratmak için izlediği yol doğru. Bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismi öne çıktı. Gün geçmiyor ki yeni bir yolsuzluk dosyasıyla medyada yer almasın.
Bir partinin yolsuzluklar karşısındaki samimiyeti nasıl ölçülür? Rakip partinin yanlışlıklarını bir dedektif titizliğiyle adım adım izleyerek mi? Hayır. Kendi partisinde adı yolsuzluklara karışan kim olursa olsun ona en acımasız tavrı koyarak. Hiç çekinmeden onların dosyalarını da tıpkı rakip partinin dosyaları gibi gündeme taşıyarak. Bu konularda gerek CHP'nin gerekse Kılıçdaroğlu'nun sicilinin pek parlak olduğu söylenemez. Bunun için uzun araştırmalara gerek yok, medyaya yansıyan birkaç haberi kısaca hatırlamak yeterli.
Anayasa Mahkemesi CHP'nin harcamalarında usulsüzlük tespit etti. Belgesel falan dendi, ama Tuncay Özkan zamanında Kanaltürk'e aktarılan trilyonlara ilişkin tatmin edici açıklama yapılamadı. Bunların sorumluları hakkında bugüne kadar işlem yapıldığına ilişkin gelişme yaşanmadı. Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz'ın gizli ses kaydında söyledikleri unutulacak mı? Orada Başkan kendi partililerinin talepleri karşısında 'yamyamlar' demek zorunda kalıyor.
Peki CHP ne yaptı? Olayı araştırmak için komisyon kurdu, buradan ne çıktı? Mersin Belediyesi hakkında ortaya konulan iddialar da akıl alır gibi değil. Dosya çok kabarık. Bir bölümü medyada yer aldı. Parti sözcülerinin beylik bir iki cümlesi dışında CHP'den hiç ses çıkmadı. Bitmedi, Derviş Günday CHP milletvekili. Yıllarca bir meslek odasında başkanlık yaptı. Emekliliğinin sorunlu olduğu ortaya çıktı. İlgili kurum bugüne kadar aldığı paraların iadesini istedi. Ancak sonuç alamadı. Sendika kökenli Bayram Meral hakkındaki iddialar manşetlere taşındı.
Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili iddialar ise yekün tutuyor, alt alta sıralandığında bir kitaba ancak sığar. İşte birkaçı: SSK genel müdürlüğü döneminde hırsızlıktan sabıkalı bir kişiyi memur yaptı, sınavda 40 puan alan birini 70 puan almış gibi göstererek göreve atadı, 18 yaşını doldurmayan kişiyi memur yaptı, yazılı sınavı bile kazanamayanlar memur olarak atandı, terör örgütü ile ilişkisi olduğu öne sürülen bir müdürü görevde tuttuğu için uyarı cezası aldı.
İddialar yargıda nihai karara bağlanmış değil. Yargı sürecini DSP'li bakan durdurdu çünkü. Son iddia ise bir televizyon kanalında gündeme geldi: Deniz Feneri davasını izlemek üzere Almanya'ya giden Kılıçdaroğlu iki PKK'lı ile aynı araçta Alman polisin takibine yakalandı. Ekranlardan yapılan 'Kılıçdaroğlu'nun görüştüğü Mustafa Güler ile Nevzat Rıdvan PKK'lıdır. Uyuşturucu kaçakçılığı da yapıyorlar. Kılıçdaroğlu, ilişkisinin ne olduğunu açıklamalıdır' çağrısı cevapsız kaldı. Son iddia bile çok ağır. Buna bir cevap vermeli. Eğer Kılıçdaroğlu sessiz kalırsa partisi devreye girmeli.
Yolsuzluklar, usulsüzlükler konusunda ötekini veya rakip partileri suçlamak, itham etmek kolay. Asıl mücadele önce içeriye dönük iddiaların üstüne gidilmesinden geçiyor. 'CHP bu sınavı başarabildi mi?' sorusunun cevabını ise siz verin...
http://www.haber7.com/haber/20081114/Hep-iddia-edip-cevap-verilmezse.php
çıksın meydana