Hazır Cevaplar

ileney

New member
AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ?
Kadıköy Camiinde vaaz vermekte olan Hoca'ya:
- Hocam, at nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi? diye sormuşlar.
- Hoca:
- Zannetmiyorum, O nallardan her atta dört tane var ama, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar. Diye cevap vermiş.


--------------------------------------------------------------------------------

HAYATI SEYRETMEK
Yazar Kazancakis, bir ihtiyara "neye bakıyorsun?" diye sorduğunda, ihtiyar adam gözlerini akan sudan ayırmadan şu cevabı verir:
- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma.


--------------------------------------------------------------------------------

SELÂMDAKİ İNCELİK
Muzaffer Özek Hoca'nın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç:
- Selâmünaleyküm babalık... diye selâm verince, hazret selâmı alır:
- Aleykümselâm kuru kalabalık...


--------------------------------------------------------------------------------

ÖRTÜNMEK İÇİN GİYİNMEK!
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi'nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü varmış.
Davetten çıkınca, bir gazeteci sormuş:
- Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi?
Gandi, hiç aldırmadan cevap vermiş:
- Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.


--------------------------------------------------------------------------------

HUZUR
Zeynel Âbidin Hazretleri abdest alırken sapsarı kesilirdi. Sebebini sorduklarında şu cevabı verdi.
- Kimin huzurunda durduğumu düşünürseniz, sebebini anlarsınız...

KABRİSTAN
Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:
- İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.


--------------------------------------------------------------------------------

ÇINAR AĞACI MAYDANOZUN NESİ OLUR?
Selim Gündüzalp, sosyoloji hocaları olan rahmetli Seyit Ahmet Arvasi'ye:
- Hocam demiş, "insan maymunun gelişmiş şeklidir" diyorlar. Ne dersiniz?
Seyit Ahmed Arvasi şu cevabı vermiş:
- O mantığa göre, çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.


--------------------------------------------------------------------------------

MEZAR TAŞI YAZISI
Behlül Dânâ'ya biri sorar:
- Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım?
Behlül Dânâ şu cevabı verir:
- Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."


--------------------------------------------------------------------------------

ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLARSA
Amerika'lı iş adamı, bir Çinli'yle alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.


--------------------------------------------------------------------------------

BATI İLE MUKAYESE

Mehmet Akif Berlin'den döndüğünde dostları : Ne var ne yok? diye sorarlar. İstiklâl Marşı Şairimiz şöyle cevap verir: "Ne olsun, gördüğüm kadarıyla

onların yaşayışları dinimiz gibi, dinleri de yaşayışımız gibi..."




--------------------------------------------------------------------------------

HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR?
- Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş:
- Eğer otuz dokuzunda ölmezsen!..


--------------------------------------------------------------------------------

ÖLÜM NEDİR?
Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüs'ün cevabı şu olmuş:
- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.


--------------------------------------------------------------------------------

HER KOYUN
Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine:
- Sen kendi işine bak, dermiş. Her koyun kendi bacağından asılır.
Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül.
Halife, kendisini sıkıştırdığında:
- Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş. Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.


--------------------------------------------------------------------------------

ORUÇ NASIL ŞİŞMANLATIR?
Hekimoğlu İsmail'e, "Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız?" dediklerinde:
- Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum.


--------------------------------------------------------------------------------

RİYAKÂRA CEVAP
Adamın biri, Hz. Ali'yi gıyabında yani ardından kötülediği halde yüzüne karşı övmeye başlayınca, ondan şu karşılığı almıştır:
- Söylediklerinden daha aşağı, fakat içinden geçirdiklerinden daha üstünüm.


--------------------------------------------------------------------------------

BAKIŞ FARKI!
Adamın biri, Muhammed Bin Vâsi'nin bacağındaki yarayı görüp, "Sana acıyorum" dediğinde, ondan şu cevabı almış:
- Ben, aynı yaranın gözümde çıkmadığına şükrediyorum.


--------------------------------------------------------------------------------

SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmed Âkif'i küçük düşürmeye çalışıp:
- "Affedersiniz, demiş. Siz baytar mısınız?"
Mehmed Âkif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?


--------------------------------------------------------------------------------

MÜJDE
Harun Reşid'in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ'ya latife yollu takılarak:
- "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
- Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.


--------------------------------------------------------------------------------

ZOR AMA GÜZEL
Cüneyd-i Bağdâdî'ye: "Sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
- Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.


--------------------------------------------------------------------------------

YETMEZ Mİ?
Asr-ı saadetteki muhteşem hadiselerden duygulanan bir genç:
- "Keşke Peygamberimiz'in (sav) devesi olsaydım" deyince, hoca efendi atılmış:
- Ümmeti olman yetmiyor mu?


--------------------------------------------------------------------------------

PEYGAMBER HÂNESİ
Hz. Mevlânâ, evlerinde yiyecek olarak hiçbir şey kalmadığını söyleyen hanımına tekrar tekrar sormuş:
- Gerçekten hiçbir şey kalmadı mı?
- Evet, demiş eşi. Hiç yiyeceğimiz kalmadı.
O yoklukta tükenmez hazinelerin sahibini bulan Mevlânâ, ellerini kaldırıp:
- Allah'ım sana hamd-ü senâlar olsun, diye şükretmiş. Evim, Peygamber hanesine benzedi.


--------------------------------------------------------------------------------

DERDİN DEVASIZI...
İbn-i Sinâ'ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.


--------------------------------------------------------------------------------

BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal)'a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!


--------------------------------------------------------------------------------

HERKES YANINDAKİNİ VERİR!
Kendisine hakaret edilen Hz. İsa'ya (a.s.):
- "Niçin karşılık vermediniz?" diye sorduklarında:
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.


--------------------------------------------------------------------------------

KAZA ETMEK
Yolculardan biri, otobüs şoförünün yanına gider ve namaz vakti geçmeden bir mola vermesini rica eder.
Şoför sinirlenerek:
- Kaza edin efendim, der. Ne olur yani?
Adam, sakin sakin cevap verir:
- Ben kaza etmeden, ya sen kaza edersen?


--------------------------------------------------------------------------------

RUHLAR NEREYE GİDER?
İbn-i Abbas hazretlerine "Ruhlar cesetlerinden ayrılınca nereye giderler?" diye sorduklarında, o yüce insandan şu cevabı almışlar:
- Yağı biten kandillerin ışığı nereye gidiyorsa, oraya...


--------------------------------------------------------------------------------

KADER
Kenân Rıfâi'ye sormuşlar:
- Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!


--------------------------------------------------------------------------------

İFTİHAR
Şeyh Şâmil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Aleksandır:
- Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince, Şeyh Şâmil'in cevabı şu olmuş:
- Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.


--------------------------------------------------------------------------------

İNSAN ve TANSİYON
- "İnsan, kâinata hakim bir varlıktır" diyen felsefe öğretmenine, öğrencilerden biri, şu cevabı vermiş:
- Tansiyonuna bile hakim olamayan insan, kâinata nasıl hakim olur?

KORKUYA GEREK YOK
Bir Rus generali, Şeyh Şâmil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şâmil:
- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.


--------------------------------------------------------------------------------

TAKVA NE DEMEK?
Ebu Hureyre "takva"nın ne olduğunu soranlara:
- "Siz hiç dikenli yoldan geçtiniz mi?" dedi. Onlar da "Evet geçtik" dediler.
Bunun üzerine: "O halde oradan geçerken ne yaptınız?" diye sordu. Onlar:
- Dikenlerden sakındık, dediler.
- İşte takva da, günah ve hatalardan sakınmaktır, cevabını verdi.


--------------------------------------------------------------------------------

İNSANIN MAHARETİ
Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya'ya:
-Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
Ârif Nihat Asya, şöyle cevap verir:
- Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!


--------------------------------------------------------------------------------

GÖNDERİLEN, GÖNDERENDEN HABERCİDİR
Dahi kumandan Halid Bin Velid Hazretlerinden, Efendimizi (s.a.v.) anlatmasını istemişler.
- Bu hususta son derece acizim demiş.
Israr etmişler.
- Gönderilen, gönderenin şanına lâyık olur, buyurmuş. Onu gönderen Allah (c.c.) olduğuna göre, gerisini anlayın artık.


--------------------------------------------------------------------------------

GÜNLÜK
Bir Hıristiyan, Ahmed Vefik Paşa'ya:
- Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
- Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.


--------------------------------------------------------------------------------

HAKLI TENKİT
Eflâtun, bir grup arkadaşı arasında oturan Sokrat'a:
- Geçen gün bir arkadaşını herkesin arasında azarladın, diye çıkışmış. O sözleri baş başa kaldığın zaman söyleyemez miydin?
Sokrat, soruya soruyla karşılık vermiş:
- Beni böyle azarlamak için, baş başa kalmamızı bekleyemez miydin?


--------------------------------------------------------------------------------

OLMADIĞI YERİ GÖSTERİN
Materyalist öğretmen, öğrencisine:
- Söyle bakalım, demiş. Allah nerede? Eğer bilirsen portakal vereceğim.
Öğrencinin cevabı şu olmuş:
- Siz bana O'nun olmadığı yeri gösterin, ben size bahçe dolusu portakal vereyim.


--------------------------------------------------------------------------------

HANGİSİ İÇİN İYİ?
Zengin bir adam, İslâm büyüklerinden birine:
- "Bin altınım var, size versem ne dersiniz?" diye sorduğunda, şu cevabı almış:
- Verirseniz sizin için iyi olur. Vermezseniz de benim için.

HER ŞEYE İYİ YÖNÜYLE BAKMAK
Hz. Lojman'a:
- "Edebi kimden öğrendin?" diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş:
- Edepsizlerden.


--------------------------------------------------------------------------------

EŞSİZ CÖMERTLİK
Hz. Ebû Bekir'in cömertlikte de bir eşi yoktu. Bir defasında cihad için yardım istendi... Bütün sahabiler koşuştular. Kimi malının yarısını, kimi dörtte birini getirmişti. Hz. Ebu Bekir'in getirdiği ise, malının tamamıydı.
Resulûllah (a.s.v.) kendisine sordu:
- Ailene ne bıraktın?
Hz. Ebubekir, cevap verdi.
- Allah ve Resûlü'nün muhabbetini!..


--------------------------------------------------------------------------------

KANAAT
Bir talebe, hikmet sahibi bir zât ile sohbet ederken:
- Cennet'te küçük bir yerim olsa bana yeter deyince, o zât şu cevabı verdi:
- Âhiret için ettiğin kanaati, keşke dünya için de etseydin.


--------------------------------------------------------------------------------

GÜZEL İNSANLAR
Sahabelerden biri, Hz. Ebûbekir'in yanına gelerek:
- Çok günahkarım, der. Benim için dua eder misiniz?
Hz. Ebûbekir:
- Yâ Rabbi, der. Bir günahkar, bir diğerinden dua istiyor. İkisini de affeyle.


--------------------------------------------------------------------------------

BİLİNMEYEN LEVHALAR
İngiliz Büyükelçisi, eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan "Yâ Hafız" (Muhafaza eden Allah (c.c.) ) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçeci zade Fuat Paşa'ya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuat Paşa, İngiliz'in anlayacağı dille cevap vermiş:
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.


--------------------------------------------------------------------------------

ÇOK YÜZLÜLER
Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi:
- İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.


--------------------------------------------------------------------------------

UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlânâ Hazretleri, talebelerinden biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
- Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa.
Mevlânâ, tebessüm ederek karşılık verir.
- Aralarında bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.


--------------------------------------------------------------------------------

KALEMİN İŞİ ZOR
Ünlü gazeteci ve yazarlardan Velid Ebüzziya, İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanıp beraat ettikten sonra, genç meslektaşlarına nasihat etmiş:
- Şu sıralarda sakın fincancı katırlarını ürkütmeyin...
Yusuf Ziya Ortaç, başını sallayarak:
- Bu söylediğin imkansız üstadım, demiş. Zira ortalıkta o kadar çok katır var ki!..


--------------------------------------------------------------------------------

DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye:
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.


--------------------------------------------------------------------------------

ATLIYA CEVAP
Efendimiz (s.a.v.) sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak,
- Bu kavmin efendisi kim? diye sordu O'nu arıyorum.
Efendimiz (s.a.v.) bu soruya, gurur olur endişesiyle "benim" diye cevap vermedi. Ve o anda sahabelerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti:
- Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.


--------------------------------------------------------------------------------

SAĞLAM İŞ
Mehmed Âkif, Berlin'den döndüğünde sormuşlar:
- Berlin'de ne var ne yok üstat!
Şöyle cevap vermiş:
- Gördüğüm kadarıyla işleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük.


--------------------------------------------------------------------------------

MUTLULUK
Tolstoy'a "nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
- Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek.


--------------------------------------------------------------------------------

İMTİHANSIZ GEÇMEK YOK
Öğretmen, öğrencilerin aklını karıştırmak için:
- Çocuklar demiş. Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek:
- Öğretmenim demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?


--------------------------------------------------------------------------------

NE BAL VAR, NE DE PEKMEZ...
A. Geylanî Hazretlerinin üzerine hiç sinek konmazdı. Onun bu haline vakıf olanlardan biri sordu.
- Üzerinize sinek konduğunu hiç görmüyoruz? Sebebi nedir?
Şu cevabı verdi:
- Niçin konsun ki? Üzerimde ne dünyanın pekmezi var, ne de ahiretin balı...


--------------------------------------------------------------------------------

ALIŞVERİŞE GELDİK...
İbn-i Muhayrız isimli din alimi, elbise almak için bir mağazaya girdiğinde, içerdekilerden birisi onu tanıdı ve dükkan sahibine:
- Bu zât, İbn-i Muhayrız'dır, dedi.
İbn-i Muhayrız kendisine özel bir muamele yapılmaması için hemen dışarı çıkarken:
- Biz paramızla bir şeyler almaya geldik, dedi. Dinimizle değil.


--------------------------------------------------------------------------------

İHLASLI OLMAK
Yahya bin Muaz'a:
- Kul ne vakit ihlaslı sayılır? diye sormuşlar. Cevaben şöyle buyurmuş:
- Kendisini öven insanla, tenkit eden insanı bir gördüğü vakit...


--------------------------------------------------------------------------------

SİZ DE ORTAKSINIZ
Süfyan-ı Sevrî, evinin kapısı önünde bir dostuyla sohbet ederken, önlerinden son derece süslü giyinmiş bir adam geçti. Dostu bu adama hayranlıkla bakarken, Süfyan-ı Sevrî ona şöyle buyurdu:
- Eğer sizler gıpta ile bakmamış olsaydınız, bu adam böyle süslenip israfa girmezdi. Hayranlığınızı ifade eden tavrınızla bu adamın 'israf' günahına siz de ortak oluyorsunuz.


--------------------------------------------------------------------------------

REHBER BÖCEK
Ebü'l-Haccac Aksurî'ye:
- Maneviyatta rehberin kim? diye sorduklarında:
- Bir böcek, dedi.
Alay ediyor sandılar. İzah etti:
- Dışarıda gezerken, fener direğine çıkmak isteyen küçük bir böcek gördüm. Kaygan olduğu için yarı yoldan düşüyor, fakat hiç yılmıyordu. Yüzlerce defa aynı hareketi tekrarladı. Onu o halde bırakıp mescide gittim. Çıktığımda bir de ne göreyim, direği tırmanmış, fenerin yanında duruyor. O hayvan engellerden yılmama ve sebat etme konusunda rehberim oldu.


--------------------------------------------------------------------------------

BİR ÖKÜZ UĞRUNA
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce:
- Ne bahtsız adammışım, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.


--------------------------------------------------------------------------------

MALIN NEREDE?
Hasan el-Basrî, "Ben ölümden korkuyor ve onu sevmiyorum" diyen birine şu cevabı vermiştir:
- Malını geride bıraktığın için ölümü sevmiyorsun. Eğer malını ileriye (ahirete) gönderseydin, peşinden gitmek isteyecektin.


--------------------------------------------------------------------------------

DAHA ZORUNU YAPIYOR!
Hz. Ali'ye:
- Allah, bu kadar insanı nasıl hesaba çeker? diye sorulduğunda, şöyle cevap vermiştir:
- Nasıl rızıklandırıyorsa öyle.
--------------------------------------------------------------------------------

CİMRİ
Meşhur Cimri Paşa, atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde "Lâ havle" çekermiş.
Bir gün atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim, "Lâ havle" yiye yiye "Ve lâ kuvvete" oldular.


--------------------------------------------------------------------------------

NAMAZIN FAYDASI NE !
Mehmet Kırkıncı: "Hocam, ben namaz kılmakla Allah'a ne faydam oluyor?" diye soran birine şu cevabı vermiş:
- Senin namaz kılmamakla kendine ne faydan oluyor?


--------------------------------------------------------------------------------

NASIL GEÇİRİR?
Necip Fazıl'a, "Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?" diye sormuşlar. "Evet geçirir" demiş. Bunun üzerine "deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?" demişler. Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:
- Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.


--------------------------------------------------------------------------------

KÖŞE
Hazret-i Şems'i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Hazret, meclise girer girmez, kapı eşiğine oturmuş. Kendisini baş köşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş:
- Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!


--------------------------------------------------------------------------------

İÇİMİZDEKİ HOROZ
Çocuk:
- Babacığım, demiş. Bana bir horoz alsan da, sabahları ötüp beni namaza kaldırsa.
Adam:
- Canım oğul, diye cevap vermiş. Senin içindeki horoz ötmedikten sonra, dışarıdaki horozun fayda vereceğini mi sanıyorsun?


--------------------------------------------------------------------------------

YEMEĞE YENİLMEK
Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân, doktoruna, "Bir günde ne kadar yemek yemeli?" diye sordu. Doktoru:
- Üçyüz gram kadar yeter, dedi.
Babegân
- Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki? diye bunu az bulunca, doktor şu karşılığı verdi:
- Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.


--------------------------------------------------------------------------------

HAKLI ÖLÜM

Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!




--------------------------------------------------------------------------------

BEN ÇEKİLİRİM
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü
filozof Diojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka
hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe
geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben
bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diojen, kenara çekilerek
gayet sakin şu karşılığı verir:

- Ben çekilirim!!


--------------------------------------------------------------------------------

HER KES İŞİNİ YAPSIN
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için
Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..


--------------------------------------------------------------------------------

DÜNYA İÇİN EĞİLMEYE DEĞMEZ
Meşhur bir filozofa:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar
fakirsiniz?
diye sorulduğunda:
- Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.


--------------------------------------------------------------------------------

AKIL VERGİSİ
Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse
budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve
seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza
karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.


--------------------------------------------------------------------------------

EŞEK KULAĞI
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galileo' ye hasımlarından biri:
- Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galileo:
- Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama,
seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?


--------------------------------------------------------------------------------

HARİTA SAVAŞI
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide
kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
zapt etmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.


--------------------------------------------------------------------------------

MİNİ ETEK
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'ya Mini etek hakkında ki görüşlerini sormuşlar. Asya, bir beyitle cevap vermiş: Onlar diyor mini etek, ben diyorum hani etek...


--------------------------------------------------------------------------------

DERSİN EN İYİSİ
İdam edilmek üzere olan bir mahkuma:
- Diyeceğin bir şey var mı? diye sorduklarında:
- Bu bana iyi bir ders oldu!!


--------------------------------------------------------------------------------

SIR SAKLAMASINI BEN DE BİLİRİM
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı
yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri
ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.


--------------------------------------------------------------------------------

YAKLAŞAN YAKLAŞANA
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken,
keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Bizde onlara yaklaşıyoruz.


--------------------------------------------------------------------------------

ŞANSA İNANMAK
Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanır mısınız?
Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle
açıklardım.


--------------------------------------------------------------------------------

AÇIK KAPI

Hersek'li Arif Hikmet odasında çalışırken, kapısı açıkmış. tanımadığı iki kişi içeri girmiş. Şair tanımadığı bu iki adama ne istediklerini sormuş. Adamlar, "Kapıyı açık gördük, içeri girdik" demişler. Bunun üzerine son divan şairlerinden Hersek'li Arif Hikmet gülümseyerek esprisini yapmış: Köpeklerde öyle yapar.


--------------------------------------------------------------------------------

BİR YERİNİZ Mİ AĞRIYOR?

Küstahın biri bir toplantıda Mehmet Akif'İ Küçük düşürmek için alaylı alaylı: "Siz Baytardınız galiba" der. Akif karşılık olarak: "Evet bir yeriniz mi ağrıyordu?"


--------------------------------------------------------------------------------

BİZ DOMUZ YEMEYİZ

Kafkas Kartalı İmam Şamil, nihayet yakalanmıştı. Rus çarı tarafından sarayda ağırlanıyordu. Bu sıralarda çar tarafından verilen bir ziyafette, çeşitli yemekler yeniliyordu. Şamil'in önünde tepeleme bir pilav ve kızarmış kuzu vardı iştahla yiyordu. Çar bir avuç imanlı kahramanıyla, Rus ordularını perişan eden Şamil'i şişmanca bir kumandanına göstererek: "İştahı hayli yerinde..." dedi. General de: "Evet Haşmetmeap... Beni bile yemesinden korkuyorum, karşılık verdi." Çarın emriyle bu sözler Şamil'e tercüme edildi. Şamil Ciddiyetini bozmadan tercümanı dinledi ve : "General bu hususta endişe duymasın. Biz müslümanlar domuz eti yemeyiz" cevabını verdi
 

aysenur83

New member
Eski insanlar ne kadar da nüktedanmış. Yeri geldiğinde lafı resmen gediğine koymuşlar. Bize örnek olsun:) Bu güzel paylaşımın için teşekkürler arkadaşım...
 

ileney

New member
aysenur83' Alıntı:
Eski insanlar ne kadar da nüktedanmış. Yeri geldiğinde lafı resmen gediğine koymuşlar. Bize örnek olsun:) Bu güzel paylaşımın için teşekkürler arkadaşım...
Allah'a şükürler olsun ki o eskilerin eserleri hala okunuyor ve yine şükürler olsun ki bizim atalamız

sevgiyle....
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
Güzel vecizeler...Paylaşım için saol...Güzel ollmuş...Bii tanede benim aklıma geldii...

Bir denyo öğretmen öğrencilerin kafasını karştırmak için henüz 5. sınıf olan öğrencilere "Hani Allah nerde..Ondan bii portakal isteyin de versin bakalım.Ama bakın ben verebiliyorum çünkü varım..o veremez çünkü yok" der.
bunun üzerine bir öğrenci
-Hocam ben elma istiyorum?
 

HTML

Üst