Vtnsvr
New member
Konya CHP Milletvekili Sayın Atilla Kart, TBMM’nin 22. döneminde, kendisi hakkında düzenlenen iki fezlekenin “kovuşturmasının dönem sonuna kadar ertelenmesine” dair karara itirazı, TBMM’de reddedilmesi üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurarak “adil yargılama hakkının engellendiğinin ve hak ihlali yapıldığının” saptanmasını istemişti.
AİHM Sayın Kart’ı haklı görerek “Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1 maddesini ihlal ettiğine” karar verdi.
3.Kasım.2003 tarihinde yapılan genel seçimler öncesi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile televizyona çıkan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dokunulmazlıkların kaldırılacağına dair halka söz vermesine karşın iktidara geldikten sonra buna yanaşmadığı gibi “biz mahkemelere güvenmiyoruz, onun için dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz” diyerek yargıya güvensizliğini açıkça belirtmişti.
Muhalefet partisinin savı ve halkın beklentisi, yasama görevinin yapılması sırasında TBMM kürsüsünde söylenen sözler hakkında dokunulmazlığın devam etmesini, seçim öncesi ve seçildikten sonra işlenen kişisel suçlar hakkında dokunulmazlığın kaldırılmasıdır.
Ne var ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dâhil, birçok milletvekili hakkında zimmet, ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma, rüşvet ve diğer çeşitli suçlardan fezlekeler bulunduğundan, dokunulmazlıklar gündeme geldiğinde, diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlıkları ile birlikte hepsini kaldıralım gerekçesiyle, sudan nedenlerle, iktidar partisi dokunulmazlıkların kaldırılmasına yanaşmamaktadır.
Sayın Atilla Kart hakkında AİHM’nin verdiği karar üzerine, AKP’li Anayasa hukuku Profesörü ve TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu, her zaman yaptığı hukuki yorumları aratacak yeni bir yorumda bulundu.
Ne imiş efendim, “AİHM’nin milletvekili dokunulmazlığı hakkında ki kararının yanlış olduğunu, Üniversitelerde özerklik neyse, mahkemelerde bağımsızlık neyse, burada dokunulmazlığın fonksiyonu aynıdır” diyerek işin içinden, yağdan kıl çeker gibi çıkıverdi.
Sayın Kuzu’nun, söyledikleriniz tamamen yanlış. Üniversite özerkliği, yapılan görevle sınırlıdır. O görev anında veya o görevi yapan göreve gelmezden önce bir suç işlemişse bağımsız yargı derhal yakasına yapışır. O kişi Üniversitede bulunduğu sürece bu suçunun ertelenmesi diye bir yasa maddesi yoktur. Eğer varsa lütfen Sayın Kuzu açıklasın. Bizde bu tür hatalı yazılar yazmayalım. 100.yıl Üniversitesi rektörü Yücel Aşkın olayı bunun canlı örneğidir.
Keza yargı mensupları için de ayni durum söz konusudur. Yargıçlar, yargı görevini yaparken bir yerden emir ve talimat almazlar. Yargı yetkisini kullanırken bağımsız karar verirler. (Tabii bu gün için o bağımsızlıkları varsa) Ancak yargıçlığa başlamadan önce ve yargı görevini yaparken, görevle ilgili veya kişisel bir suç işlemeleri halinde, hemen Adalet Bakanı tarafından görevlendirilen adalet müfettişlerince, Yargıçlar ve Savcılar yasasına göre yapılan soruşturma sonunda, suçları sabit görüldüğünde, haklarında ceza davası açılacağı gibi, disiplin soruşturması sonucunda, Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Meslekten çıkarmaya kadar çeşitli disiplin cezaları ile cezalandırılırlar.
Şemdinli davasının iddianamesini yazan Van Cumhuriyet Savcısı olayı bunun canlı örneğidir.
Verdiğim bu iki örnekle milletvekili dokunulmazlığının benzer tarafı nerede Sayın Kuzu.
Her olayda olduğu gibi hukuku hep AKP’den yana nalıncı keseri gibi yontmak niye? Sayın Kuzu.
AKP’ye oy veren %47 size inanabilir. Ama biz hukukçular, sizin hukuki olaylar konusunda politik kimliğinizle yaptığınız yorumlara inanmıyoruz. Sayın Kuzu.
Hukukçuluk mesleği yüce bir meslektir. Koşullar ne olursa olsun hukukçu vicdanının sesini dinleyerek daima doğruları söylemek zorundadır. Bu doğrulardan kendisi veya bir yakını zarar görse bile.
Bu olanlardan sonra bir hukukçu olarak, AİHM kararı hakkındaki yorumunuza, hayret ki hayret!... demekten kendimi alamıyorum. 14.7.2008
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
AİHM Sayın Kart’ı haklı görerek “Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1 maddesini ihlal ettiğine” karar verdi.
3.Kasım.2003 tarihinde yapılan genel seçimler öncesi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile televizyona çıkan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dokunulmazlıkların kaldırılacağına dair halka söz vermesine karşın iktidara geldikten sonra buna yanaşmadığı gibi “biz mahkemelere güvenmiyoruz, onun için dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz” diyerek yargıya güvensizliğini açıkça belirtmişti.
Muhalefet partisinin savı ve halkın beklentisi, yasama görevinin yapılması sırasında TBMM kürsüsünde söylenen sözler hakkında dokunulmazlığın devam etmesini, seçim öncesi ve seçildikten sonra işlenen kişisel suçlar hakkında dokunulmazlığın kaldırılmasıdır.
Ne var ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dâhil, birçok milletvekili hakkında zimmet, ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma, rüşvet ve diğer çeşitli suçlardan fezlekeler bulunduğundan, dokunulmazlıklar gündeme geldiğinde, diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlıkları ile birlikte hepsini kaldıralım gerekçesiyle, sudan nedenlerle, iktidar partisi dokunulmazlıkların kaldırılmasına yanaşmamaktadır.
Sayın Atilla Kart hakkında AİHM’nin verdiği karar üzerine, AKP’li Anayasa hukuku Profesörü ve TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu, her zaman yaptığı hukuki yorumları aratacak yeni bir yorumda bulundu.
Ne imiş efendim, “AİHM’nin milletvekili dokunulmazlığı hakkında ki kararının yanlış olduğunu, Üniversitelerde özerklik neyse, mahkemelerde bağımsızlık neyse, burada dokunulmazlığın fonksiyonu aynıdır” diyerek işin içinden, yağdan kıl çeker gibi çıkıverdi.
Sayın Kuzu’nun, söyledikleriniz tamamen yanlış. Üniversite özerkliği, yapılan görevle sınırlıdır. O görev anında veya o görevi yapan göreve gelmezden önce bir suç işlemişse bağımsız yargı derhal yakasına yapışır. O kişi Üniversitede bulunduğu sürece bu suçunun ertelenmesi diye bir yasa maddesi yoktur. Eğer varsa lütfen Sayın Kuzu açıklasın. Bizde bu tür hatalı yazılar yazmayalım. 100.yıl Üniversitesi rektörü Yücel Aşkın olayı bunun canlı örneğidir.
Keza yargı mensupları için de ayni durum söz konusudur. Yargıçlar, yargı görevini yaparken bir yerden emir ve talimat almazlar. Yargı yetkisini kullanırken bağımsız karar verirler. (Tabii bu gün için o bağımsızlıkları varsa) Ancak yargıçlığa başlamadan önce ve yargı görevini yaparken, görevle ilgili veya kişisel bir suç işlemeleri halinde, hemen Adalet Bakanı tarafından görevlendirilen adalet müfettişlerince, Yargıçlar ve Savcılar yasasına göre yapılan soruşturma sonunda, suçları sabit görüldüğünde, haklarında ceza davası açılacağı gibi, disiplin soruşturması sonucunda, Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Meslekten çıkarmaya kadar çeşitli disiplin cezaları ile cezalandırılırlar.
Şemdinli davasının iddianamesini yazan Van Cumhuriyet Savcısı olayı bunun canlı örneğidir.
Verdiğim bu iki örnekle milletvekili dokunulmazlığının benzer tarafı nerede Sayın Kuzu.
Her olayda olduğu gibi hukuku hep AKP’den yana nalıncı keseri gibi yontmak niye? Sayın Kuzu.
AKP’ye oy veren %47 size inanabilir. Ama biz hukukçular, sizin hukuki olaylar konusunda politik kimliğinizle yaptığınız yorumlara inanmıyoruz. Sayın Kuzu.
Hukukçuluk mesleği yüce bir meslektir. Koşullar ne olursa olsun hukukçu vicdanının sesini dinleyerek daima doğruları söylemek zorundadır. Bu doğrulardan kendisi veya bir yakını zarar görse bile.
Bu olanlardan sonra bir hukukçu olarak, AİHM kararı hakkındaki yorumunuza, hayret ki hayret!... demekten kendimi alamıyorum. 14.7.2008
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
