By CaPTaiN
New member
Hayaletler Şehri
Ben K.K.T.C Magosa Doğu Akdeniz Üniversitesinde öğrenciyim. Bu okula gireli daha doğrusu Kıbrıs'a geleli 3 ay oldu. Ben Türkiyedeyken Magosa hakkında birsürü hikayeler duyuyordum ve bu hikayelerin hepside inanılması zor olan hikeyelerdi. Magosanın asıl adı famagusta dır yani hayaletler şehri. Ben duyduklarımın hiçbirine inanmazdım takii... Kasım 2000 günlerden cumaydı. Her Cuma akşamı olduğu gibi arkadaşlarla dışarı çıkmıştık kale içine gitmeyi planlamıştık. Saat gece 11 sularıydı biyere oturduk karnımızı doyurduk. Yemeğimizi yedikten sonra arkadaşlar biz bara gidiyoruz sende gelirmisin dediler ama ben onlara bu gün hiç keyfim olmadığını siz gidin bende şimdi evime gider yatarım dedim neyse onlardan ayrılmıştım. Daha sonra kale içinin o dar ve karanlık sokaklarında yürümeye başlamıştım sokakları aydınlatan hiç ışık yoktu. Ayın verdiği ışık en azından nereye gittiğimi anlamama yardımcı oluyordu. Bir sürü eskiden kalmış evin önünden geçip duruyordum evlerin kapıları okadar büyük ve o kadar ürkütücü görünüyorduki kapıların yanına fazla sokulamıyordum. Bir an için ayak sesleri duyduğumu zanettim tak tak tak... Önümde kimseler yoktu arkama döndüm bakdım ama oradada kimsecikler yoktu neyse herhalde yanlış duydum dedim kendi kendime ve yürümeye devam ettim. Ama neden bilmiyorum garip bir duygu hissediyordum sanki birileri beni izliyordu. Yani sizede olmuştur mutlaka belkide kafada yaratılan bir kurgu olabilir tam olarak bilmiyorum ama bu duyguyu o ortamda hissetmek o kadar kötüydükü neyse ben hızlı adımlar yürümeye başladım ve o anda olan oldu... Şu anda şu satırları yazarken ellerim titiriyor. tüylerim diken diken oldu... Bir anda önümden bişeyler geçti bunlar gölgeydi 2 insanın gölgesi bir anda hızlıca geçti önümden sadece gölgelerini gördüm. Bir anda dona kalmıştım (şu an çok korkuyorum). O anda arkamda bişiler nasıl anlatayım nefes sesleri duydum. Arkamı dönmek istemiyordum koşarak ordan kaçmak istiyordum ama yapamadım... Arkamı döndüm ve iki insan gördüm daha doğrusu iki asker. Üstlerindeki kıyafetler çok eskiden kalma asker elbiseleriydi ikisininden kafasında da şapka vardı karanlıkta yüzleri tam olarak seçilmiyordu. Bunlar ingiliz askerleriydi ama ingiliz askerlerinin orada ne işi vardı kıbrıs savaşından sonra adaya hiç ingiliz sakeri gelmemişti. Bana ingilizce bişiler anlatıyolardı soru soruyolardı çok kızgın oldukları ağızlarından çıkan kelimelerin sert vurgusundan belli oluyordu hiçbişey diyememiştim hiç bişey yapamamıştım... İkisininden elinde o hani antikacılarda gördüğümüz büyük gösterişli tüfeklerden vardı bana sürekli bişiler söylüyorlardı. Sonunda solumdaki asker tüfeğini bana doğru kaldırdı ve bana go down go down diye bağırdı. Ben dizlerimin üstüne çöktüm bu arda ağlamaya başlamıştım beni öldüreceklerdi kafamı aşağıya doru sarkıttım ve gözlerimi sıkıca kapattım. En son duyduğum şey askerin silahının klik sesiydi... Çok korkuyordum ama çok. Biraz sonra hiç bir ses duyamıyordum gözlerim hala kapalıydı ve yavaş yavaş gözlerimi açtım kafamı havaya kaldırdım ama orada kimse yoktu... Ondan sonrasını hatırlamıyorum kendimi nasıl eve attığımı bile şurumu kaybetmiş gibiydim... Ertesi sabah nasıl olduysa nasıl kendime güvendiysem olay yerine gittim keşke gitmeseydim tekrar kale içine indim dün akşam olayın olduğu sokağa girdim ama büyük bir kargaşa vardı herkes çığlıklar atıyordu. İlk önce anlamamıştım ama kalabalığa yaklaştım ve kalabalığı yardım ortada bir adam yatıyordu kanlar içerisinde üstünü gazete kağıtlarıyla örtmüşlerdi. Orda bulunan birine n'oldu diye sordum ve bana dün gece bu adamın askerlere silah çektiğini ve askerlerinde onu vurduğunu söyledi... Kafayı yemek üzereydim. Tirtir titriyordum ölen adamın bir ingiliz olduğunu duyunca başımdam kaynar sular dökülmüştü..... 1 ay kimseyle konuşmadım hatta evden dışarı bile çıkmadım bu olayı ilk size anlatıyorum... Ama hala kendime soruyorum neden? neden? neden? Aradaki bağ neydi ve neden ben?
Ben K.K.T.C Magosa Doğu Akdeniz Üniversitesinde öğrenciyim. Bu okula gireli daha doğrusu Kıbrıs'a geleli 3 ay oldu. Ben Türkiyedeyken Magosa hakkında birsürü hikayeler duyuyordum ve bu hikayelerin hepside inanılması zor olan hikeyelerdi. Magosanın asıl adı famagusta dır yani hayaletler şehri. Ben duyduklarımın hiçbirine inanmazdım takii... Kasım 2000 günlerden cumaydı. Her Cuma akşamı olduğu gibi arkadaşlarla dışarı çıkmıştık kale içine gitmeyi planlamıştık. Saat gece 11 sularıydı biyere oturduk karnımızı doyurduk. Yemeğimizi yedikten sonra arkadaşlar biz bara gidiyoruz sende gelirmisin dediler ama ben onlara bu gün hiç keyfim olmadığını siz gidin bende şimdi evime gider yatarım dedim neyse onlardan ayrılmıştım. Daha sonra kale içinin o dar ve karanlık sokaklarında yürümeye başlamıştım sokakları aydınlatan hiç ışık yoktu. Ayın verdiği ışık en azından nereye gittiğimi anlamama yardımcı oluyordu. Bir sürü eskiden kalmış evin önünden geçip duruyordum evlerin kapıları okadar büyük ve o kadar ürkütücü görünüyorduki kapıların yanına fazla sokulamıyordum. Bir an için ayak sesleri duyduğumu zanettim tak tak tak... Önümde kimseler yoktu arkama döndüm bakdım ama oradada kimsecikler yoktu neyse herhalde yanlış duydum dedim kendi kendime ve yürümeye devam ettim. Ama neden bilmiyorum garip bir duygu hissediyordum sanki birileri beni izliyordu. Yani sizede olmuştur mutlaka belkide kafada yaratılan bir kurgu olabilir tam olarak bilmiyorum ama bu duyguyu o ortamda hissetmek o kadar kötüydükü neyse ben hızlı adımlar yürümeye başladım ve o anda olan oldu... Şu anda şu satırları yazarken ellerim titiriyor. tüylerim diken diken oldu... Bir anda önümden bişeyler geçti bunlar gölgeydi 2 insanın gölgesi bir anda hızlıca geçti önümden sadece gölgelerini gördüm. Bir anda dona kalmıştım (şu an çok korkuyorum). O anda arkamda bişiler nasıl anlatayım nefes sesleri duydum. Arkamı dönmek istemiyordum koşarak ordan kaçmak istiyordum ama yapamadım... Arkamı döndüm ve iki insan gördüm daha doğrusu iki asker. Üstlerindeki kıyafetler çok eskiden kalma asker elbiseleriydi ikisininden kafasında da şapka vardı karanlıkta yüzleri tam olarak seçilmiyordu. Bunlar ingiliz askerleriydi ama ingiliz askerlerinin orada ne işi vardı kıbrıs savaşından sonra adaya hiç ingiliz sakeri gelmemişti. Bana ingilizce bişiler anlatıyolardı soru soruyolardı çok kızgın oldukları ağızlarından çıkan kelimelerin sert vurgusundan belli oluyordu hiçbişey diyememiştim hiç bişey yapamamıştım... İkisininden elinde o hani antikacılarda gördüğümüz büyük gösterişli tüfeklerden vardı bana sürekli bişiler söylüyorlardı. Sonunda solumdaki asker tüfeğini bana doğru kaldırdı ve bana go down go down diye bağırdı. Ben dizlerimin üstüne çöktüm bu arda ağlamaya başlamıştım beni öldüreceklerdi kafamı aşağıya doru sarkıttım ve gözlerimi sıkıca kapattım. En son duyduğum şey askerin silahının klik sesiydi... Çok korkuyordum ama çok. Biraz sonra hiç bir ses duyamıyordum gözlerim hala kapalıydı ve yavaş yavaş gözlerimi açtım kafamı havaya kaldırdım ama orada kimse yoktu... Ondan sonrasını hatırlamıyorum kendimi nasıl eve attığımı bile şurumu kaybetmiş gibiydim... Ertesi sabah nasıl olduysa nasıl kendime güvendiysem olay yerine gittim keşke gitmeseydim tekrar kale içine indim dün akşam olayın olduğu sokağa girdim ama büyük bir kargaşa vardı herkes çığlıklar atıyordu. İlk önce anlamamıştım ama kalabalığa yaklaştım ve kalabalığı yardım ortada bir adam yatıyordu kanlar içerisinde üstünü gazete kağıtlarıyla örtmüşlerdi. Orda bulunan birine n'oldu diye sordum ve bana dün gece bu adamın askerlere silah çektiğini ve askerlerinde onu vurduğunu söyledi... Kafayı yemek üzereydim. Tirtir titriyordum ölen adamın bir ingiliz olduğunu duyunca başımdam kaynar sular dökülmüştü..... 1 ay kimseyle konuşmadım hatta evden dışarı bile çıkmadım bu olayı ilk size anlatıyorum... Ama hala kendime soruyorum neden? neden? neden? Aradaki bağ neydi ve neden ben?