Hatırla Sevgili, Unutmak Tükenmektir!

myhard34

New member
Arkadaşlar bir arkadaşımın yolladığı linkteki güzel yazıyı sizlerle paylaşıyorum. Umarım beğenirsiniz :goz:

Yazı Ufuk Ötesi gazetesinde çıkmış; doğrusu biraz aklım karıştı! Buyrun yazıyı siz okuyun ve değerlendirmesini siz yapın!

.........................................................o o o o o o o...............................................

HATIRLA SEVGİLİ, UNUTMAK TÜKENMEKTİR!​



Bilmem, hatırlar mısınız diyeceğim ama ‘unutmak ne mümkün’ diye söyleneceğiniz yabancı pembe diziler yayınlanırdı televizyonda, bundan 20 yıl kadar önce. O vakitler böyle onlarca özel televizyon kanalı yoktu Türkiye’de… O vakitler ki; TRT’nin “nur-nimet” olduğu, Türk insanın dünyaya açılan yegâne penceresi olduğu yıllardır… Televizyon bugünkü gibi “renkli” değildi ve bu dizilerin haricinde başka bir tercih imkânınız yoktu.
İşitme Engeller Haber Bültenini kerhen seyrettiğimiz, hele hele Çin işkencesinden farksız olan Pazar Konserini dinlemek zorunda kaldığımız yıllardır o yıllar… Sezen Cumhur Önal'ın sunduğu Müzik Yelpazesi ise tam bir evlere şenlikti… İşte o “hey gidi günlerde” TRT, tıpkı Kültür Bakanlığının 1940’larda Yunan Klasiklerini basıp dağıttığı gibi gayrı milli kültürün gönüllü mümessilliğini yapıyordu. Anlayacağınız devlet televizyonu TRT fikir, inanç, ahlak değil yabancı kültürü dayatıyor, milletimizi dizilerle uyutup, insanımıza “pembe” rüyalar kurduruyordu.
TRT’de sabah ve akşam saatlerinde ‘arkası yarın’ pembe diziler olurdu. Bu dizilerden hatırda kalanlar arasında neler yok ki; Zenginlerde Ağlar, Yasenna, Yaban Gülü, Yalan Rüzgârı, Hayat Ağacı, Altın Kızlar, Kökler, Hanedan, Sevgi Bağları, A Takımı, Cosby Ailesi, küçük zenci çocuğun oynadığı Webster, Güzel ve Çirkin gibi dizileri de seyretmişti yurdum insanı. Bu diziler yüzünden ocaktaki yemeğini yakan kadınlar da az değildir hani.
Kadınlar ve genç kızların “Mariyanna başlıyo koşun” diye birbirlerine haber vermesi, sonra pür dikkat bu diziyi seyretmeleri nasıl unutulur ki… Çocuklar, Susam Sokağı programı, gençler ise Alf, Kara Şimşek dizileri seyretmeyi ihmâl etmezlerdi.
Geceleri de yabancı dizi oynardı. Mesela Köle İzaura, Mavi Ay, Çarli'nin Melekleri vardı. Hele hele kötü adam Ceyar’ın olduğu TRT’deki “Dallas” dizisi hiç unutulur mu? Hatta kötü bir adama “Ceyar” lakabı takmak moda bile olmuştu o günlerde… Daha sonraki yıllar Uzaylı Zekiye, Mahallenin Muhtarları, Bizimkiler, Kaynanalar gibi birkaç Türk dizi filmi yayına girdi de hiç olmazsa “bizden” bir şeyler seyredebildik.

HATIRLA SEVGİLİ

Şimdilerde yabancı pembe dizilerin yerini yerli diziler aldı. Dizi enflasyonunun yaşandığı günümüzde gün geçmiyor ki, yeni bir dizi yayın hayatına merhaba demesin. Bu dizilerden kaliteli olanlar yok da değil hani… Ümidimiz odur ki; dizi ve film senaryolarının arttığı, kaliteli oyuncuların çoğaldığı günümüzde Türk ve İslâm tarihinde önemli yere sahip konuların da ekranlara taşınması, milletimizi millî ve manevî olarak şuurlandırmasıdır.
Geçtiğimiz günlerde sezon finalini yapan ve büyük bir ilgiyle seyredilen bir dizi yani ATV’deki “Hatırla Sevgili” konusu itibariyle çok tartışıldı. Birçok yönden eleştirilen bu siyasi dizi, 27 Mayıs İhtilali öncesinden 1980 İhtilali sonrasına kadar geçen siyasi tarihimizi konu ediyordu.
‘Hatırla Sevgili’, tarafsız olamadığı için birçok eleştiri aldı. Aslında diziye eleştiriler haksız da değil! Çünkü dizide sol görüşlüler ‘tam bağımsızlıkçı fakat sürekli ezilen, horlanan, mağdur’, milliyetçiler ise son derece kötü tasvir edilerek tahammülsüz, kaba, şiddet yanlısı, ezen insan tipi olarak aktarılmaktadır. Hele hele Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ‘tam bağımsızlıkçı, Kemalist, birer halk kahramanı’ olarak sunulması düşündürücüdür. Dizinin senaristi Nilgün Öneş bir gazetedeki röportajında ‘tarafsız olmadığını” şu sözlerle itiraf etmiştir: “Ben bir tarafım. Amcam da dayım da İşçi Partisi üyesiydi. Onlarla aynı fikirde bir babanın çocuğu olarak benim çocukluğumdan beri bir görüşüm vardı. Diziye de bunu yansıttım tabii”
Dizi de bağımsızlık yanlısı halk kahramanı gösterilen Deniz Gezmiş kimdir, nasıl biridir? Deniz Gezmiş, THKO’yu yani Türk Halk Kurtuluş Ordusunu kurmuştur. Kime karşı kurmuştur bunu? TSK’ya yani Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı! Deniz Gezmiş samimi bir Atatürkçü olsaydı TSK’ya karşı THKO’yu kurar mıydı? Elbette kurmazdı. Peki, o zaman Gezmiş nasıl Kemalist olarak nitelendirilebiliyor?
Başka ne yapmıştır Deniz Gezmiş?
Mayıs 1969'da İÜ Hukuk Fakültesi’ni işgale önderlik etti. Filistin’e giderek “gerilla eğitimi” aldı. Ne için? Türk askeriyle, polisiyle çatışmak, galip gelirse Türkiye’yi komünist yapmak için. 11 Ocak 1971'de ne yaptı Gezmiş, THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi'ni soydu. Deniz Gezmiş kısaca işte böyle bir halk kahramanı (!)dır!
Hatırla Sevgili’de dikkatimizi çeken çok önemli bir husus da, Deniz Gezmiş’in idam edilişi öncesinde imamı sert bir şekilde reddetmesi ve son sözlerinin yayınlanmamasıdır! Ayrıca ne Gezmiş’in Marksist oluşu ne de Marksizm konu edilmiştir dizide. Dizide Gezmiş’in son sözleri kasten makaslanmış, Gezmiş’in Marksist olduğu saklanmaya çalışılmıştır. Halbuki Gezmiş’in idam sehpasındaki son sözleri birçok sol görüşlü yazarın ve canlı tanıklarının ifadesine göre şöyledir: “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği ve bağımsızlık mücadelesi! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Kahrolsun emperyalizm!”
Gezmiş’in kast ettiği emperyalizm yalnızca ABD emperyalizmidir. Sovyet Rus ve Çin emperyalizmine karşı bir eylemi yoktur Gezmiş’in… Çünkü Türkiye ona göre Amerikan’ın uydusu değil Moskof uşağı olmalıdır. Yani “Tam Bağımsız Türkiye” sloganı koca bir aldatmacadır! “Yaşasın Kürt Halkının Bağımsızlık mücadelesi!” diyen Gezmiş nasıl olur da Kemalist, Tam Bağımsız Türkiye’ci” olabilir?
Şimdi soralım dostlar, Türk Bayrağının indirip yerine oraklı çekiçli kızıl bayrağı asanlar, Atatürk posterlerini indirip Lenin’in resmini asanlar, Süleymaniye Camisinin duvarına ve bazı üniversitelerin kapısına (haşa) “Muhammed’in piçleri giremez!” yazısını yazanlar Hatırla Sevgili dizisindeki gibi tam bağımsızlıkçı, Kemalist ve masum mudurlar?
“ABD bu olayları başlattı, gençleri kışkırttı” diyerek sözde tarihi (!) bir tespit yapanlar bilmelidirler ki; elbette ABD sağ-sol çatışmasını kışkırtmıştır lakin bu büsbütün Türkiye’yi Rusya’nın kucağına atmak isteyen kızıl komünistlerin masumiyetini ortaya koymaz!

ŞEHİT SÜLEYMAN ÖZMEN!

Zülfiyâre dokunsa da hakikati söylemek bir yazarın, fikir adamının, bir aydının boynunun borcudur. Fikir namusu, dürüstlük, inanç da zaten bunu gerektirir.
Hatırla Sevgili dizisinin senaristi Nilgün Öneş ve onun bir halk kahramanı gibi takdim ettiği Deniz Gezmiş’i eleştirebilir, hatta nefret edebilirsiniz. Öneş, kendi fikirleri ve inancı doğrultusunda hareket etmiş ve böylece ideallerine hizmette bulunmuştur. İşte tam bu noktada aynanın karşısına geçmeli, bir vicdan muhasebesi yaparak kendimizi sorgulamalıyız. Ya biz ne yapıyoruz?
Kıymetli okuyucular, Şehit Süleyman Özmen’in Eyüp Sultan mezarlığında harap halde bulduğumuz kabrini resimledik… Gerçekte ise bu resim bizim şuan ki hâlimizin resmidir! 22 yaşında şehit verdiğimiz Özmen’in adına marşlar, türküler yakmıştık oysa… Özmen ki; din uğruna, vatan uğruna, bayrak uğruna şehit verdiğimiz binlerce ülkücüden yalnızca bir tanesiydi… Dirilerine yeterince sahip çıkamadığımız, iyi atlara binip giden güzel insanların bari ölülerine sahip çıkalım…
İşte aziz dostlar, Hatırla Sevgili dizisinden çok sanırım kendimize kızmalıyız… Bizim nefs okşayan sloganlara değil, inanmış, adanmış koç yiğitlere ihtiyacımız var. Gezmiş’in 36 sene sonra parkası müzede sergilenirken ne hazindir ki; 38 sene sonra Şehit Süleyman Özmen’in kabrinin bakımı yapıldı.
Hatırla Sevgili, Unutmak Tükenmekti… Yoksa tükendik mi!

YAZININ LİNKİ:
http://www.ufukotesi.com/yazigoster.asp?yazi_no=20080659
 

Börteçine9

New member
Atlara atlayıp terk ettiler.

Cennet müjdesini aldıkları zaman.

Beş bin can.

Beş bin beden.

Beş bin eğilmez baş. Beş bin bükülmez vatan.

Biri onyedisinde Velican,

Annesinin elinde örgü örürken gördüğü şişlerin nereden bilirdi ki bir gün cılız vücudunun katline örüleceğini.

Biri Mustafa

Yargılanması bitmeden alelacele boynuna geçen urganda son nefesi verirken Allahın adından başka bir kelamı demeyen Pehlivan oğlu Mustafa.

Bizim çocuklar deyince

Ertuğrul Dursun Önkuzu

Tanıyanlar ve bilenler bu güzel ismi duyunca gözlerinde yaş hissetmiyorsa bu dünyada merhamet hislerini kaybetmiş demektir.

Ya da geçmişini, şanlı geçmişini, makama paraya sattığı yolunu ve yol arkadaşlarını unutmuş demektir.

Bir insanın bisiklet pompasıyla ciğerlerine hava doldurmak suretiyle şehit edilmesi.

Dursunun son nefesi bisiklet pompasından çıkan hava….



Okuyanlar diyordur nereden çıktı böyle bir yazı

Yaşanmış bitmiş, otuz yıl öncesinin unutturulmaya çalışılan o günlere dokunuş niye.

Ben bu yazıyı okuyan bazı model (bu kelimeyi bilerek seçtim. Her döneme uygunluk gösteren, iktidar yalaklarını kastediyorum) tiplerden düşünmelerini beklemiyorum. Onlar kararlarını çoktan vermişlerdir kuvvetten ve yalaklanmaktan yana.

Bizim bahçede yalak var ama sadece ineklerimizi su içiriyoruz ordan.

Ve de bir dönemlerin ülkücülerden geçinen şahsiyetsiz er kişi olmayan arka Türklerden de düşünmelerini beklemiyorum.

Onların bizim için düşünmelerini sağlayacak kadar boşa verecek paramız yok. Toroslardan , soroslardan akan ırmaklarımız yok bizim. Amerikada çiftliklerde tavukçuluk yaparken bizi İzmirde sigortalı yada sosyal güvenlik destekleme pirimli de gösterenimiz de yok.

Kiramızıda biz ödüyoruz,

Elektiriğimizi de

Suyumuzu da.

Adam gibi.

El açıp birilerine alın öptürürken dizlere düşen eteklerden de öpmüyoruz.

Rize için ne hissediyorsak, Diyarbakır içinde onu hissediyoruz.

Maraş içinde

Çorum içinde.

Sivas içinde.

Trabzonu ne kadar seviyorsak

Tunceliyi de Vanı da Manisayıda o kadar seviyoruz.

Malatyayı sevdiğimiz kadar.

Bazı siyaset fahişeleri gibi Rize de ayrı kelamımız, Konyada ayrı kelamımız, Bitliste ayrı kelamımız yok.

Sözümüz tek ve bir bizim.



Hatırla Sevgili

30 yıllık kinin bitmeyen ülkücü düşmanlığının son kusmuğu bir senaryo.

Genç zihinlere ülkücü hareketin şanlı mücadelesini farklı anlamlar yükleyerek kirletmek isteyen bir yalan tarih makinesi.

Çokta üzerinde yazmaya gerek yok.

Yalanın savunmasını yapacak halimiz hiç yok.

Beş bin yiğit tarihe kayıt düşülmüş.

Tevellütleri yitik kalsa da.

Gönlümüzde yitmeyecekler.

Fahişe ruhluların fahişe gönüllerinde olmalarına lüzum hissetmez bu sevda.

Bizim sevgimiz ve vefamız yeter.

Para için sevmedik biz bundan sonrada sevmeyiz hiç kimseleri hele kimsecik dahi olamayanları.
 

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Söz gümüş ise
sükut altındır.Sükut'u tercih etmek şu iki yorumun üzerine boynumuzun borcudur.

Durmak yok,sahte dizilere,yeni kahramanlara devam.

Tarih mi?
O hep yalan söyledi zaten.
 

HTML

Üst