Hased,dünya Sevgisi,cimrilik

MüHeNDiS

MüHeNDiS
Katılım
14 Mar 2006
Mesajlar
1,310
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Cinnetlerden...
MANEVİ HASTALIKLAR

7-HASED 8-DÜNYA SEVGİSİ 9- CİMRİLİK

7- HASED


Kalbin huzurunu bozan manevi hastalıklardan birisi de haseddir. Çünkü denilmiştir ki;
'Hased ihlasın kalbe girmesine bir perdedir.'
Hased; kendisine bir faydası olmasa bile başkasının hakkıyla elde ettiği nimetlerden mahrum olmasını istemek demektir. Bu arada şunu da belirtmekte fayda vardır; Başkalarının sahip olduğu nimetlerin benzerine sahip olmayı istemek hased değil gıpta etmektir.
Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Hased, ateşin odunu yaktığı gibi, sevap ve iyilikleri yakar.' (Buhari)

Hased, şeytan tarafından olup Allahu Zülcelal'in razı olmadığı ve buğz ettiği bir sıfattır. Hased öyle kötü bir şeydir ki, sahibini hem dünyada hemde ahirette perişan eder. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte;
'Bazı kullar vardır ki Allah'ın nimetlerine düşmandırlar.'Buyurmuş; sahabeler;
'Ey Allah'ın Resulü bunlar kimlerdir?' diye sorduklarında, Hz. Peygamber (a.s.v) şöyle buyurmuştur;
'Allah'ın kullarına verdiği nimetlerden dolayı onlara hased edenlerdir.'
İnsanın dağlar kadar ameli de olsa, hased bütün bu amellerin sevabını yok eder. Halbuki insan binbir zahmetle, nefsini zorlayıp amel yaparak sevap kazanıyor, bu sevaplarını da hased ederek boşu boşuna mahvetmesi çok yazıktır. Hased eden kimse Allahu Zülcelal'in nimetlerinin düşmanıdır. O'nun takdirine kızgındır. O'nun kulları arasındaki yaptığı taksime razı değil demektir.
Anlatıldığına göre, bir melike yakın olan bir adam, ona hep;
'İyiliklere iyilik et, kötüleri de affet. Çünkü iyiler iyiliğe layıktırlar, kötüler de nasıl olsa Allahu Teala'dan cezalarını bulurlar.' Derdi. Bu adamın melike yakınlığını kıskanan rakibi, bu yakınlık nimetini bozmak istedi ve melike;
'Bu adam, senin ağzının kötü koktuğunu söyler. Dilersen, onu çağır ve kendin gör.' Dedi. Melik;
'Öyleyse onu getir.' dedi. Rakib onu buldu ve önce kendisine bol sarımsaklı yemek yedirdi. Ondan sonra da melikin kendisini istediğini bildirdi. Adam, bu haliyle melikin huzuruna çıkınca, elini ağzının üstüne koydu. Melik kendi kendine;
'Demek ki bu adam ağzımın kokusundan sakınıyor.' dedi ve hemen ona bir yazı yazıp hazine memuruna gitmesini emretti.
Adam dışarı çıkınca, rakibi onu karşıladı ve elindeki yazının hazineye yazıldığını görünce, bununla adama para verileceğini zannetti ve tamaha kapılıp onu kendisine vermesini rica etti. Adam da verdi. Rakib, yazıyı götürüp memura verdi. Memur yazıyı açıp okudu. Melik;
'Bu yazıyı getireni cellata boğazlat, derisini yüzdür, içine saman doldurup bana gönder.' diye yazmıştı. Rakibin itiraz ve feryatları arasında emir yerine getirildi ve onun samanlı postu melike gönderildi. Adam işin aslını öğrenince, melike;
'Ben demedim mi, kötüler nasıl olsa cezalarını bulurlar?.'dedi. Melik onu tasdik etti ve kendisine daha çok değer vermeye başladı.
İbn-i Şirin şöyle demiştir;
'Ben dünyaya ait birşeyden dolayı hiç kimseyi kıskanmadım. Çünkü bu kimse cennet ehli ise, onun şimdiki nimeti ileri de göreceği nimetlerin yanında çok az kalır ve kıskanmaya değmez. Ve eğer o cehennem ehli ise, bugün yarın azablara düşecektir. Böyle bir kimse de kıskanılmaz.'
Hasedçi başkasında bir nimet görünce kendini mağrur hisseder ve bunun kahrını duyar. Hasedin diğer kötü huylardan farkı, hedef insanın perişan olmasından ve elindeki nimetin yok olup gitmesinden başka bir şeyle tatmin ve teskin olmamasıdır. Onun için Hz. Muaviye (r.a);
'Herkesi memnun etmek mümkündür. Fakat, hasedçi nimetin zevalinden başka bir şeyle memnun olmaz.' Demiştir.
İnsanda hased uyandıran ve hased etmeye iten sebeblerden birisi buğz ve düşmanlıktır. Bir kimseye buğz ve düşmanlık eden, onun iyilik ve nimet görmesini istemez ve bundan rahatsızlık duyar. Buna karşılık bela görmesine sevinir ve bundan memnun olur.
Sorunları kaynaklarından çözen islam dini, bu yüzden müslümanlara buğz ve düşmanlık edilmesini men etmiş ve bunu haram saymıştır. Buğz ile hasedin birlikteliğini bildiren ayet-i kerimelerin birinde şöyle buyrulmuştur;
'Münafıklar, elinizdeki nimetin zeval bulmasından ve sıkıntı çekmenizden hoşlanırlar. Size karşı duydukları buğz ağızlarından da (sözlerinden) bellidir. Kalblerinde gizledikleri buğz ise daha büyüktür.' (Al-i İmran;118)
Şunu da belirtmek lazımdır ki, kıskançlık ancak dünyaya ait işlerde olur. Ahiret işlerinde ise, kıskançlık olmaz. Çünkü bu alanda ne nefis ne de şeytan yoktur. Bu sebeble maksadı Allah rızasını kazanmak ve cennete gitmek olan bir kimse, aynı maksad için çalışan kimseleri kıskanmaz. Aksine onları sever ve onlara duacı olur.
Hased, insanlara hep iyilik dileyen ve kendileri de iyilik bulan peygamberlerin ve salih müminlerin huyunun bırakılması, dünya ve ahiret rüsvaylığına mahkum olan iblis ve onun izinde giden kafirlerin huyuna sahip çıkılmasıdır.
Hepsi de kalbe yerleşen büyük günahlar olan bu durumlar, ateşin odunu yakması gibi sevapları yakar ve gecenin gündüzü karartması gibi kalbi karartırlar.
Hased etmek yanlış olduğuna göre, doğru olan müminlerin nimet ve iyilik görmelerine sevinmek, hizmet ve faziletlerinden dolayı onları sevmektir. Bu şekilde sevmek ve sevinmek hem kalbe rahatlık verir, hem de kişiye sevap kazandırır.
Hased hastalığını tedavi eden amel ise, kıskandığı insanı methetmek, ona sevgi ve ilgi göstermek, kendisine yardım etmek ve iyilikte bulunmaktır. Bunları yapmak, acı bir ilacı içmek gibi nefse zor gelir, ancak memnuniyet verici bir sonuç ortaya çıkarır.
Her kim bu ilacın acılığına sabrederse, o kimse şifa bulmanın ferahlığına kavuşur.


8- DÜNYA SEVGİSİ


Kalbin huzurunu bozan manevi hastalıklardan birisi de dünya ve mal sevgisidir. İnsanın kalbinde dünya sevgisi ne derece varsa, ahiretin sevgisi o derece o kimsenin kalbinden çıkar. Kim neyi severse Allahu Zülcelal ona istediğini nasip eder. Dünyayı sevenlere dünyayı nasip eder. Çünkü Allahu Zülcelal'in yanında dünyanın hiçbir değeri yoktur. Nitekim Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
'Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Elbette Allah'tan korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır.'(En'am;32)

Hz. Peygamber (a.s.v) da bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Dünyayı seven ahireti sevmez, ahireti sevende dünyayı sevmez. Siz baki olan ahireti fani olan dünyaya tercih edin.' (Taberani, Hakim)
Dünyaya karşı uyanık olmak lazımdır. Dünyaya az rağbet edip onun hakkında olmayacak beklentilere girmemek gereklidir. Dünya öyle istikrarsız bir yerdir ki, sağlam olan birden hastalanır, emniyet içinde olan birden korkuya müptela olur, sevinçli olan birden kederlenir. Zengin olan bir anda fakirleşir. Dünyaya önem verip onu sevmek akıllı kimselerin işi değildir. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Dünya ahirette evi olmayanın evi ve orada malı bulunmayanın malıdır. Dünya malını aklı olmayan toplar.'
Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'İnsan, &'Malım, Malım.' der. Halbuki, onun malı yediği ve giydiği şeylerdir.(Müslim)
Dünyayı seven bir kimse, öldüğü zaman sevdiğinden ayrıldığı için azab çeker. Bu azabın şiddeti de dünya sevgisinin şiddeti ölçüsündedir. Allahu Zülcelal'i ve ahireti seven ise, ölürken sevdiğine kavuştuğu için sevinç duyar. Bu sevincin büyüklüğü de Allah ve ahiret sevgisinin büyüklüğü derecesindedir.

İnsanda Allah ve ahiret sevgisini oluşturan ve güçlendiren şey, Allah'ın marifeti ve Allah'a ibadettir.

Onda dünya sevgisi uyandıran ve kuvvetlendiren şey ise, nefsin şehvetlerine uymaktır. Nefsin şehvetleri bu yüzden kötülenmiştir.
Dokuz yüz elli sene yaşayan Hz. Nuh (a.s) vefat hastalığında;
'Dünyayı nasıl buldun?' diye sormuşlar. Kendisi de;
'Dünyayı iki kapılı bir han gibi dördüm. Bir kapıdan girdim, diğerinden çıktım.' demiştir.
Gerçekten dünya hayatı çok kısadır. Bakınız, Hz. Nuh (a.s) dokuz yüz elli yaşadığı halde sanki onu hiç yaşamamış gibi görmüştür. Buna göre kendi halimizi düşünmemiz gerekmektedir.
Su ile ateş nasıl bir arada bulunmazsa, dünya ve ahiret sevgisi de aynı kalbte bulunmaz. Onun için baki olan ahiret hayatı için geçici olan bu dünyayı satanlar, her ikisini de kazanırlar. Ama dünya için ahiretini satanlar, her ikisini de kaybederler.


9- CİMRİLİK


Kalbin huzurunu bozan manevi hastalıklardan birisi de cimriliktir. Cimrilik Allahu Zülcelal'in vermiş olduğunu, insanlardan esirgemek, ihtiyacı olanlara vermemektir. Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
'Allah'ın lütfundan kendilerine verdiğinden cimrilik edenler, sakın bunu kendilerine akıllı bir iş sanmasınlar. Aksine bu kendileri için bir kötülüktür. Onların cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.'(Al-i İmran:180)
Hz. Peygamber (a.s.v) da bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Cimrilik, kökü cehennemde olan ve dalları dünyaya sarkan bir ağaçtır. Bu dallardan birine tutunan bir kimseyi, bu dallar onu cehenneme çeker. Cimrilik yapan cennete giremez.'(Tirmizi)
Cimrilik Allahu Zülcelal'in gazabına sebeb olan çirkin bir sıfattır. Sahibini hem dünyada hem ahirette perişan eder. Şunu unutmamak lazımdır ki; insan, kıyamet gününde ancak yaptıklarının karşılığını alacaktır. Hayır yapmışsa hayırla karşılaşacak, şer yapmışsa şer ile karşılaşacaktır...
 
Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Hased, ateşin odunu yaktığı gibi, sevap ve iyilikleri yakar.' (Buhari)

Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'İnsan, &'Malım, Malım.' der. Halbuki, onun malı yediği ve giydiği şeylerdir.(Müslim)
Dünyayı seven bir kimse, öldüğü zaman sevdiğinden ayrıldığı için azab çeker. Bu azabın şiddeti de dünya sevgisinin şiddeti ölçüsündedir. Allahu Zülcelal'i ve ahireti seven ise, ölürken sevdiğine kavuştuğu için sevinç duyar. Bu sevincin büyüklüğü de Allah ve ahiret sevgisinin büyüklüğü derecesindedir.

Hz. Peygamber (a.s.v) da bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Cimrilik, kökü cehennemde olan ve dalları dünyaya sarkan bir ağaçtır. Bu dallardan birine tutunan bir kimseyi, bu dallar onu cehenneme çeker. Cimrilik yapan cennete giremez.'(Tirmizi)
Cimrilik Allahu Zülcelal'in gazabına sebeb olan çirkin bir sıfattır. Sahibini hem dünyada hem ahirette perişan eder. Şunu unutmamak lazımdır ki; insan, kıyamet gününde ancak yaptıklarının karşılığını alacaktır. Hayır yapmışsa hayırla karşılaşacak, şer yapmışsa şer ile karşılaşacaktır...



Bu Guzel bilgilerin icin Allah c.c razi olsun senden.
Hayirli Kullarindan olmamizi nasip eyle YARABBIM...Amin:ter:
 
Geri
Üst