Haremime Girdiler Sayın Başbakan!

Vtnsvr

New member
Kaynak: Fatma Sibel Yüksek-Açık İstihbarat




“Haremime girdiler” lafını ben ilk kez Başbakan Erdoğan’dan duydum…Bir Başbakan’ın ağzından böyle özgün bir kavram çıktığına tanık olmamıştık; ne demek olduğunu merak ettik haliyle…



Bazı ‘kendini bilmezler’ Sayın Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağının tartışıldığı günlerde, “Onun eşi türbanlı; türban Köşk’e mi çıkacak?” şeklinde fikir beyan etmişlerdi. İşte buna çok sinirlendi Başbakan…O’na göre, eşiyle ilgili bir konunun gündeme getirilmesi “hareme girmek” oluyordu…



Derken, bu tanımlamayı sık sık gündeme getirmeye başladı..



“Sayın Başbakan, oğlunuz gemi almış, hayırlı olsun…”



“Haddini bil, haremime girme!”



“Sayın Başbakan, kızlarınızın eğitim masrafını İngiltere’de yaşayan işadamı arkadaşınızın karşıladığı doğru mu?”



“Hareme girdin, yakarım bak seni!”



“Sayın Başbakan, dünyanın sayılı zenginleri arasında adınız geçiyor?”



“Hareme girdin terbiyesiz! Çek ayağını!”



Sonra, bu “haremime girdin” meselesine şöyle bir açıklık getirdi Sayın Başbakan:



''Ben göreve geldiğimden beri bu kesim maalesef eşimden çocuklarıma kadar hepsiyle ne yazık ki çok çirkin, hakaretamiz tabirler kullanmak suretiyle ilgilendiler, Hala da devam ediyorlar. Gazeteler, dergiler hepsi...''



Böyle dedi…



Bunun üzerine dilbilimciler, Osmanlıca üstadları, köşe yazarları “harem” kelimesinin anlamını araştırmaya giriştiler.



“Harem”, Arapça “mahrem”, yani “gizli ve özel olan” kökünden geliyordu..”Mahremin saklandığı yer” demek oluyordu..Sayın Başbakan, hâşâ sümme hâşâ şeriat devrinde kadınların kapatıldığı haremleri kastetmemişti. Ruhat Mengi gibi modern ablalar, “Ayol bu çağda harem olur mu!” diye boşa kuruntu yapmışlardı…Başbakan, Arapça’ya biraz âşinaydı ya; o bakımdan şeyetmişti yani…


Efendim sonra geçenlerde yeni bir “haremime girdin” vakası daha yaşadık..



Sayın Cumhurbaşkanımız Sir Abdullah Gül, “first lady”sini alarak Göcek koylarında tatile çıktı. Derken DHA muhabiri tarafından görüntülenen bir fotoğraf gazetelere ve internet sitelerine düştü. Hayrünisa Gül olduğu iddia edilen mavi başörtülü bir kadın, denizde omuz hizasından görüntülenmişti…


Öyle Angela Merkel gibi “haremi” falan görünmüyordu…Dolayısıyla, internetteki muzır yorumcuların Angela Merkel’in Alman paparazziler tarafından ‘zoomlanan yerine” ilişkin yorumlarına mâruz kalmadı….


Buna rağmen, Sir Abdullah Gül kıyameti kopardı…



Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, tarihinde ilk kez “harem kapsamındaki bölgeler” üzerine resmi bir açıklama yaptı ve “O fotoğraflar Sayın Hanımefendi’ye ait değildir” denildikten sonra, iözel hayatın gizliliği ilkesi üzerine akademik hayatımıza açılım getirecek bir ders verildi…



Tamam. Değilse değil…Allah korumuş! Ya o bayan Hayrünnisa Gül olsaydı ve tövbe tövbe sabah gazeteyi açar açmaz Angela Merkel’inki gibi bir görüntüyle karşılaşsak ne olacaktı?



Bir kere vatandaşlar olarak moralimiz bozulacak, güne kötü başlayacaktık…


Geçelim onu; Penguen dergisinin ve ekşi sözlük yazarlarının başına gelecekleri düşünebiliyor musunuz? Muhtemelen Penguen dergisi gece yarısı Terörle Mücadele ekipleri tarafından basılacak, yazar ve çizerleri “Ergenekon kapsamında” gözaltına alınacaklardı. Ekşi Sözlük yazarlarının IP numaraları bir bir tespit edildikten sonra “iddianame ekleri” arasında halka teşhir edilerek “kişisel verileri yasa dışı yollardan edinme, onur ve haysiyete tavassut, gizli örgüt üyesi olmak” gibi suçlardan 22,5 yıl hapisleri istenecekti…


Herkes ucuz kurtuldu!



Herkes ucuz kurtuldu da…bendeniz ucuz kurtulamadım…


Şöyle ki:



Neredeyse on gündür 2 bin 500 sayfalık iddianameyi ve 1 milyon sayfalık “ek delilleri” okumaya çalışıyorum…Makarna tarifi yapanı mı ararsınız, sevgilisine pırlanta almayı tasarlayıp da alamayanı mı..Hemoroid ameliyatı olan da var..Kemal Kerinçsiz’e anlatıyor…Kerinçsiz de “Zor bir illettir ya, üzüldüm, geçmiş olsun” diyor…



Aaa! Sonra bir baktım, benim telefon görüşmelerim geçiyor! Neler yok ki…Artık devletimiz açıkladığına göre ben de yazabilirim; Sayın Ekrem Dumanlı için “muhabbet tellalı” anlamına gelen o Farsça kelimeyi kullanmışım meselâ.. Önemli bir siyasetçimize de halk arasında “üçüncü cins” anlamında kullanılan o meşûm sıfatı revâ görmüşüm…



Derken efendim, gelinmiş Behiç Gürcihan ile yaptığımız muhabbetlere…”Bunlar nişanlıdır, evlenecekler, ayıp olur; erkekliğe yakışmaz” falan demeden Allah ne verdiyse yazmışlar da yazmışlar….



Bu konuşmaların, “Türkiye’nin en büyük davasına” katkısı nedir? Bilmiyoruz. Bilen varsa beri gelsin…



Şimdi….



Sayın Cumhurbaşkanı….



Sayın Başbakan….



Sayın Adalet Bakanı…



“Haremime girdiler” efendim, şikâyetçiyim!



Tamam Türkiye’nin “first lady”si değilsek de sevdiğimiz adamın gönlünün “first lady”siyiz…Bir gün “first lady falan olacağımız da yok. Şu halimizle belki “21 milyonuncu lady” ancak oluruz…


İyi ama; sizin “first ladylerinizin” mahremi mahrem de, bizimkisi yol geçen hanı mı?



Bu rezalete, bu hukuksuzluğa, bu kalleşliğe neden sessiz kalıyorsunuz?



Delikanlılığa sığar mı bu yapılan?



Bu özel konuşmaları “delil” diye iddianameye koyan savcı!



1 milyon kâğıdı hiçbir ayrıma tabi tutmadan Beşiktaş Adliyesi’nin önünde basına dağıtan İstanbul Başsavcılığı!



Kendi karanlık hayatlarına bakmadan bunları ağızlarının suyu aka aka yayımlayan Sabah ve Zaman gazetesi yetkilileri! Yalaka internet sitelerinin yalama olmuş, ilkokul mezunu sahipleri!



Peşinizi bu dünyada da, öbür dünyada da bırakmayacağım…


Öyle tazminat davaları açacağım ki size; haremlerinizde asılı iç çamaşırlarınıza kadar, her şeyinizi haciz yoluyla alacağım….


Kendisinde yasaları ve insanlık kurallarını çiğneme hakkı görenler…



Bence sizi zor günler bekliyor. Hem yasalar önünde, hem Allah’ın huzurunda suçlusunuz…
 

free!

artık yok...
saçma sapan dalga geçtiğini sanmış bayan.
onu bile yapamamış ya...
 

Vtnsvr

New member
Herkes işine geldigi gibi konuşuyor.Yazar çok güzel ve haklı şekilde durumu özetlemiş.
 

HTML

Üst