DeLiYuReQ
New member
15 Kasım 2007 itibariyle kamuoyu yeni bir gazeteyle tanışmıştı. Adı “Taraf”.
Her türlü iktidar odağına eşit mesafede duracağı, demokrasi ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu olacağı iddiasıyla yola çıkan bu gazete on ayı aşkın bir süredir her gün yayınlanıyor.
Ezber bozma iddiasındaki bu gazetenin künyesi ve yazar kadrosu gerçekten ilgi çekici. Türkiye’nin en tanınmış, en güzide(!) gayrı milli isimlerini çok kısa bir sürede Taraf’ta buluşturan gazete yöneticileri ve sahipleri gerçekten takdire şayan bir işe imza atmışlar ve her türlü övgüyü bizce hak etmişlerdir.
Milli değerlere sövmeyi aydın olmak için bir ön şart kabul eden, her türlü kutsal değerden yoksun yazar ve yönetici kadrolarından oluşan bu gazete; çıktığı ilk günden beri sözde Ermeni soykırımı konusunda Ermeni tezlerinin, Kıbrıs ve Ege konusunda Rum ve Yunan tezlerinin yılmaz savunucusu olmuştur.
Daha yayına başladığı ilk aylarda gazetenin genel yayın yönetmeni Ahmet Altan ve ABD’den ithal yazarı Yasemin Çongar bölücü terör örgütünün yöneticileriyle görüşmek üzere Kandil Dağı’na çıkmış ve gazetecilik adı altında terör örgütünün sözcülüğünü yapmıştır.
Söz konusu gazeteyi takip edenler; bu ve bunun gibi pek çok yüz karası olayın gazetecilik başarısı olarak topluma sunulmasını gerçekten ibretle izlemektedirler.
Bu yazıyı yazmamdaki sebep yani bardağın taşıran son damla da 28 Eylül tarihinde Yıldıray Oğur’un “Manifestom” isimli köşesinde yazdıkları.
Yıldıray Oğur; yazısında toplumun pek çok kesimine sorular sorarak onlara akıl verdikten sonra Ülkücülere de bir soru sormuş.
“Bir ülkü ocağı üyesi olarak her Ermeninin hayatına sinmiş bu 1915’in acısının ne menem bir şey olduğunu anlamaya çalışan ve sizi uyaran vicdanınızı hiç özgür bıraktınız mı?” diyen Yıldıray Oğur, 1915’teki Türklerin Ermenilere zulmettiğini iddia etmiş ve Ülkücüleri de Ermenilerin acılarını anlamaya davet etmiş ve kendince bizi vicdanımızı özgür bırakmaya çağırmıştır.
Tarihi gerçekleri Türk milleti aleyhine saptıran ve soylu Türk tarihine dil uzatırken aynı zamanda ülkücüleri de işin içine katma gafleti gösteren Yıldıray Oğur ne yapmak istemektedir?
Yıldıray Oğur ve onun gibi düşünenler her fırsatta Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iftirasını atarken, Hocalı’da Ermenilerin Azeri soydaşlarımıza yaptığı soykırıma görmezden gelmiş; bu çelişkilerinden de hiç utanmamışlardır.
Doğu Türkistan’da, Kerkük’te, Batı Trakya’da zulme uğrayan, kültürlerini yaşamaları yasaklanan Türklerin yaşadıkları sıkıntılar neden bu gayrı milli zihniyetlilerin ilgisini hiçbir zaman çekmemiştir. Türkler zulme uğrarken gözlerinin kör, kulaklarının sağır olmasının sebebi nedir? Yoksa tek suçu(!) Türk olmak olan bu mağdur ve mazlumların hakları, insan hakları kategorisine girmemekte midir?
Kürt kimliği tanınsın, Kürtçe resmi dil olsun gibi pek çok şey söyleyen bu grup; söylediklerinizin İspanya, Belçika gibi Avrupa ülkelerinde uygulandığını ve bu gibi uygulamaların oralarda bölünme sürecini hızlandırdığını bilmiyorlar mı? Bu söylemlerinin ve önerilerinin uygulandığında Türkiye ve Türk milletinin nelerine mâl olacağını hiç düşünmüşler midir?
İnsan hakları ve demokrasi havarisi kesilirken, kendilerinden başkalarının da demokrat ve insan haklarına saygılı olabileceği de birkaç kez olsun akıllarına bile getirmemiş olan bu güruh demokrasi ve insan hakları gibi kutsal değerleri kendilerine zırh yaparak Türk milletine ve onun bağrından kopmuş Türk milliyetçilerine saldırmaktadırlar.
Bu zevat, vicdanını özgür bırakmaya davet ettiği ülkücülerin vatan, millet, mukaddesat sevgisini ve bu kutsal değerlere bağlılığını biraz olsun anlamaya çalışmışlar mıdır?
Bu örnekleri ve soruları çoğaltmak mümkün. Ülkücüler, hiçbir dış mihraktan destek almadığı ve destek beklemediği için vicdanı gayet hürdür. Ancak Yıldıray Oğur gibilerin vicdanları ne kadar serbesttir, onu da yüce Türk milletinin vicdanına bırakalım.
___________________________________
Sinan GÜLER / Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi Basın ve Halkla İlişkiler Masası Başkanı
KAYNAK
Her türlü iktidar odağına eşit mesafede duracağı, demokrasi ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu olacağı iddiasıyla yola çıkan bu gazete on ayı aşkın bir süredir her gün yayınlanıyor.
Ezber bozma iddiasındaki bu gazetenin künyesi ve yazar kadrosu gerçekten ilgi çekici. Türkiye’nin en tanınmış, en güzide(!) gayrı milli isimlerini çok kısa bir sürede Taraf’ta buluşturan gazete yöneticileri ve sahipleri gerçekten takdire şayan bir işe imza atmışlar ve her türlü övgüyü bizce hak etmişlerdir.
Milli değerlere sövmeyi aydın olmak için bir ön şart kabul eden, her türlü kutsal değerden yoksun yazar ve yönetici kadrolarından oluşan bu gazete; çıktığı ilk günden beri sözde Ermeni soykırımı konusunda Ermeni tezlerinin, Kıbrıs ve Ege konusunda Rum ve Yunan tezlerinin yılmaz savunucusu olmuştur.
Daha yayına başladığı ilk aylarda gazetenin genel yayın yönetmeni Ahmet Altan ve ABD’den ithal yazarı Yasemin Çongar bölücü terör örgütünün yöneticileriyle görüşmek üzere Kandil Dağı’na çıkmış ve gazetecilik adı altında terör örgütünün sözcülüğünü yapmıştır.
Söz konusu gazeteyi takip edenler; bu ve bunun gibi pek çok yüz karası olayın gazetecilik başarısı olarak topluma sunulmasını gerçekten ibretle izlemektedirler.
Bu yazıyı yazmamdaki sebep yani bardağın taşıran son damla da 28 Eylül tarihinde Yıldıray Oğur’un “Manifestom” isimli köşesinde yazdıkları.
Yıldıray Oğur; yazısında toplumun pek çok kesimine sorular sorarak onlara akıl verdikten sonra Ülkücülere de bir soru sormuş.
“Bir ülkü ocağı üyesi olarak her Ermeninin hayatına sinmiş bu 1915’in acısının ne menem bir şey olduğunu anlamaya çalışan ve sizi uyaran vicdanınızı hiç özgür bıraktınız mı?” diyen Yıldıray Oğur, 1915’teki Türklerin Ermenilere zulmettiğini iddia etmiş ve Ülkücüleri de Ermenilerin acılarını anlamaya davet etmiş ve kendince bizi vicdanımızı özgür bırakmaya çağırmıştır.
Tarihi gerçekleri Türk milleti aleyhine saptıran ve soylu Türk tarihine dil uzatırken aynı zamanda ülkücüleri de işin içine katma gafleti gösteren Yıldıray Oğur ne yapmak istemektedir?
Yıldıray Oğur ve onun gibi düşünenler her fırsatta Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iftirasını atarken, Hocalı’da Ermenilerin Azeri soydaşlarımıza yaptığı soykırıma görmezden gelmiş; bu çelişkilerinden de hiç utanmamışlardır.
Doğu Türkistan’da, Kerkük’te, Batı Trakya’da zulme uğrayan, kültürlerini yaşamaları yasaklanan Türklerin yaşadıkları sıkıntılar neden bu gayrı milli zihniyetlilerin ilgisini hiçbir zaman çekmemiştir. Türkler zulme uğrarken gözlerinin kör, kulaklarının sağır olmasının sebebi nedir? Yoksa tek suçu(!) Türk olmak olan bu mağdur ve mazlumların hakları, insan hakları kategorisine girmemekte midir?
Kürt kimliği tanınsın, Kürtçe resmi dil olsun gibi pek çok şey söyleyen bu grup; söylediklerinizin İspanya, Belçika gibi Avrupa ülkelerinde uygulandığını ve bu gibi uygulamaların oralarda bölünme sürecini hızlandırdığını bilmiyorlar mı? Bu söylemlerinin ve önerilerinin uygulandığında Türkiye ve Türk milletinin nelerine mâl olacağını hiç düşünmüşler midir?
İnsan hakları ve demokrasi havarisi kesilirken, kendilerinden başkalarının da demokrat ve insan haklarına saygılı olabileceği de birkaç kez olsun akıllarına bile getirmemiş olan bu güruh demokrasi ve insan hakları gibi kutsal değerleri kendilerine zırh yaparak Türk milletine ve onun bağrından kopmuş Türk milliyetçilerine saldırmaktadırlar.
Bu zevat, vicdanını özgür bırakmaya davet ettiği ülkücülerin vatan, millet, mukaddesat sevgisini ve bu kutsal değerlere bağlılığını biraz olsun anlamaya çalışmışlar mıdır?
Bu örnekleri ve soruları çoğaltmak mümkün. Ülkücüler, hiçbir dış mihraktan destek almadığı ve destek beklemediği için vicdanı gayet hürdür. Ancak Yıldıray Oğur gibilerin vicdanları ne kadar serbesttir, onu da yüce Türk milletinin vicdanına bırakalım.
___________________________________
Sinan GÜLER / Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi Basın ve Halkla İlişkiler Masası Başkanı
KAYNAK
