shephard_9
New member
Hamas için PKK ile mi savaşıyoruz yani!
20 Haziran 2010 Pazar, 10:44:56
GENELKURMAY Başkanlığı, bilgilendirme toplantısına “şaka” gibi açıklamayla girdi cuma günü:
“Terör daha da artacak.”
Orada olsaydım, “Bravo, iyi bildiniz” diye alkışlardım.
Burada aylar önce yazdım, “PKK bu yaz terörü tırmandıracak.
Yayınlarında açıklıyorlar, ‘Düşük yoğunlukludan orta yoğunluklu savaşa geçeceğiz’ diyor” diye.
Ortada bir sürpriz yok yani. İşte sonuç.
Bir günde 11 şehit daha.
Son birkaç aydaki şehit sayımız 50’yi aştı.
Başbakan’ın sözleri de Genelkurmay’dan daha az “şaka” değil.
“Bir yılda 5000 şehit verdiğimiz günleri unutmadık” diyor.
Terörün başladığı 1983’ten bu yana bir yılda 5000 şehit verdiğimiz olmadı.
Bırak onu, 100 şehit verdiğimiz yıl bile yok hatırladığım kadarıyla. 5000 nereden çıktı anlamadım. Anlatır herhalde bir ara.
Öcalan elimizde, terör yine tepede. Sanki 1990’ların ilk yarısına geri dönüyoruz.
Anlamak mümkün değil.
Ve yine Başbakan diyor ki: “Arkasında kimin olduğunu biliyoruz. Ama bedelini ödemeye hazırız.”
İsrail ve ABD’yi kastediyor.
Ama bu işler şaka değil, oyun değil.
Kastetmekle olmaz. Belge gerektirir, bilgi gerektirir.
Varsa zaten kastetmekle yetinmezsin.
Yoksa eğer, böyle bir şey söylemezsin.
Ben size bir şey söyleyeyim.
PKK’nın arkasında ne İsrail var, ne ABD.
Ama PKK sorunun farkında ve Türkiye ile sorunu olanlara mesaj yolluyor, “Biz buradayız” diye.
Diyelim ki, Başbakan haklı ve bir şeyler biliyor. Durumu kurtarır mı?
Başbakan’ın dediği şu: “Hamas ve Gazze için İsrail’i sıkıştırıyoruz. Onlar da bize bunu yapıyor.”
De ki öyle.
Peki bu kimin suçu?
Kendi güvenliğini, kendi vatanının evlatlarını Hamas’ı korumak için ateşe atmış olmuyor mu bu ülkeyi yönetenler?
O Hamas ki, onlara yardım götürdüğünü zanneden 9 Türk ölürken, “Biz arabulucu olarak Mısır’ı istiyoruz” diyen, yardım gemileri için Kıbrıs Rum Kesimi’ni aracı gösteren bir “parti”.
Başbakan haklıysa, Türkiye dış politikasının bedelini kendi evlatlarını teröre şehit vererek ödüyor.
Yok eğer haksızsa, o zaman da içeriksiz çözüm arayışlarının bedelini yine evlatlarını şehit vererek ödüyor.
Bu ülke elbette tüm varlığını bedel ödeyerek kazandı ve korudu.
Ama boşa bedel ödeyerek değil.
Hepimiz İmralı’nın tutuklusuyuz
PROFESÖR Ümit Özdağ’ın önemli bir cümlesi vardı dünkü saldırıları yorumlarken.
“Öcalan’la bugüne kadar yapılan görüşmelerin zabıtları açıklansın” dedi.
Çok yerinde bir öneri. Çünkü Öcalan’la devlet de görüşüyor, terör örgütü adına avukatları da.
Devletle yaptığı görüşmeleri bilmiyoruz. Avukatları ile yaptığı görüşmelerin bazı bölümleri ise PKK’nın yayın organlarında okunabiliyor.
Mesela son görüşmesinde avukatlarına şöyle diyor Öcalan:
“Eğer belirli koşullar sağlanırsa, örgütün tüm silahlı güçlerini belirli bir yerde toplar, NATO veya bir başka uluslararası güç aracılığıyla teslim olmalarını, silah bırakmalarını sağlarım. Hâlâ bu gücüm var.”
Bu ilginç bir cümle. Önemli bir cümle.
Ve bana göre, bu cümlenin gösterdiği gerçek şu:
Biz Öcalan’ı İmralı’da devletin kontrolü altında zannediyoruz değil mi?
Hayır, bu cümleden anladığım kadarıyla şu: Öcalan, İmralı’da serbest. Ülkenin geri kalanı onun tutuklusu.
Bu durum nasıl tersine çevrilebilir bilmiyorum.
Bazı önerilerim var ama şu aşamada yazmamak daha iyi galiba.
Fatih Altaylı
Hamas için PKK ile mi savaşıyoruz yani! - Haberturk.com
20 Haziran 2010 Pazar, 10:44:56
GENELKURMAY Başkanlığı, bilgilendirme toplantısına “şaka” gibi açıklamayla girdi cuma günü:
“Terör daha da artacak.”
Orada olsaydım, “Bravo, iyi bildiniz” diye alkışlardım.
Burada aylar önce yazdım, “PKK bu yaz terörü tırmandıracak.
Yayınlarında açıklıyorlar, ‘Düşük yoğunlukludan orta yoğunluklu savaşa geçeceğiz’ diyor” diye.
Ortada bir sürpriz yok yani. İşte sonuç.
Bir günde 11 şehit daha.
Son birkaç aydaki şehit sayımız 50’yi aştı.
Başbakan’ın sözleri de Genelkurmay’dan daha az “şaka” değil.
“Bir yılda 5000 şehit verdiğimiz günleri unutmadık” diyor.
Terörün başladığı 1983’ten bu yana bir yılda 5000 şehit verdiğimiz olmadı.
Bırak onu, 100 şehit verdiğimiz yıl bile yok hatırladığım kadarıyla. 5000 nereden çıktı anlamadım. Anlatır herhalde bir ara.
Öcalan elimizde, terör yine tepede. Sanki 1990’ların ilk yarısına geri dönüyoruz.
Anlamak mümkün değil.
Ve yine Başbakan diyor ki: “Arkasında kimin olduğunu biliyoruz. Ama bedelini ödemeye hazırız.”
İsrail ve ABD’yi kastediyor.
Ama bu işler şaka değil, oyun değil.
Kastetmekle olmaz. Belge gerektirir, bilgi gerektirir.
Varsa zaten kastetmekle yetinmezsin.
Yoksa eğer, böyle bir şey söylemezsin.
Ben size bir şey söyleyeyim.
PKK’nın arkasında ne İsrail var, ne ABD.
Ama PKK sorunun farkında ve Türkiye ile sorunu olanlara mesaj yolluyor, “Biz buradayız” diye.
Diyelim ki, Başbakan haklı ve bir şeyler biliyor. Durumu kurtarır mı?
Başbakan’ın dediği şu: “Hamas ve Gazze için İsrail’i sıkıştırıyoruz. Onlar da bize bunu yapıyor.”
De ki öyle.
Peki bu kimin suçu?
Kendi güvenliğini, kendi vatanının evlatlarını Hamas’ı korumak için ateşe atmış olmuyor mu bu ülkeyi yönetenler?
O Hamas ki, onlara yardım götürdüğünü zanneden 9 Türk ölürken, “Biz arabulucu olarak Mısır’ı istiyoruz” diyen, yardım gemileri için Kıbrıs Rum Kesimi’ni aracı gösteren bir “parti”.
Başbakan haklıysa, Türkiye dış politikasının bedelini kendi evlatlarını teröre şehit vererek ödüyor.
Yok eğer haksızsa, o zaman da içeriksiz çözüm arayışlarının bedelini yine evlatlarını şehit vererek ödüyor.
Bu ülke elbette tüm varlığını bedel ödeyerek kazandı ve korudu.
Ama boşa bedel ödeyerek değil.
Hepimiz İmralı’nın tutuklusuyuz
PROFESÖR Ümit Özdağ’ın önemli bir cümlesi vardı dünkü saldırıları yorumlarken.
“Öcalan’la bugüne kadar yapılan görüşmelerin zabıtları açıklansın” dedi.
Çok yerinde bir öneri. Çünkü Öcalan’la devlet de görüşüyor, terör örgütü adına avukatları da.
Devletle yaptığı görüşmeleri bilmiyoruz. Avukatları ile yaptığı görüşmelerin bazı bölümleri ise PKK’nın yayın organlarında okunabiliyor.
Mesela son görüşmesinde avukatlarına şöyle diyor Öcalan:
“Eğer belirli koşullar sağlanırsa, örgütün tüm silahlı güçlerini belirli bir yerde toplar, NATO veya bir başka uluslararası güç aracılığıyla teslim olmalarını, silah bırakmalarını sağlarım. Hâlâ bu gücüm var.”
Bu ilginç bir cümle. Önemli bir cümle.
Ve bana göre, bu cümlenin gösterdiği gerçek şu:
Biz Öcalan’ı İmralı’da devletin kontrolü altında zannediyoruz değil mi?
Hayır, bu cümleden anladığım kadarıyla şu: Öcalan, İmralı’da serbest. Ülkenin geri kalanı onun tutuklusu.
Bu durum nasıl tersine çevrilebilir bilmiyorum.
Bazı önerilerim var ama şu aşamada yazmamak daha iyi galiba.
Fatih Altaylı
Hamas için PKK ile mi savaşıyoruz yani! - Haberturk.com