Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Referandum sürecinin kilit tartışmasına savcılık noktayı koydu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından Özel Yetkili Savcı Hamza Keleş, Kenan Evren başta olmak üzere 12 Eylül darbecilerinin yargılanma sürecine görevsizlik kararı verdi ve bir anlamda beklenen oldu.
Referandum tartışmaları sırasında özellikle liberal ve yandaş medyanın Evet kararı çıkması için 12 Eylül darbesini sık sık kullandıklarına şahit olduk. Darbecilerin yargılanmasını isteyen yazar ve aydın kesime göre hayır oyu verecek olanlar tarihe kara bir leke olarak geçeceklerdi. Hayır oyu vererek yalnızca darbeci zihniyeti desteklemiş oluyorlardı. Hayırcı kesimi, Kenan Evren’in ve de darbeyi gerçekleştirenlerin yargılanma sürecine engel olmakla itham ediyorlardı. Aynı süreçte Anayasa Hukuku Profesörleri referandum ile geçici 15.madde kaldırılsa bile darbecilerin zamanaşımı dolduğundan dolayı yargılanamayacaklarını,hukukun geriye işlemediğini anlatmaya çalıştılar.
Bu süreçte liberal yazarlar ve hükümet yanlısı medya özellikle sol, Kemalist, ulusalcı basın ve aydın kitleyi Neden “hayır” oyu kullandıklarını bilmemekle suçladılar. Şimdi görülüyor ki asıl kandıranlar “yetmez ama evet”çiler.
Referandumdan hemen sonra 13 eylül sabahı,Yetmez Ama Evet platformunun üyeleri Beşiktaş adliyesinde savcılığa darbecilerin yargılanması istemiyle suç duyurusunda bulundu. 80 kişinin imzaladığı bu suç duyurusunun altında Ufuk Uras, Kezban Hatemi, Ahmet İnsel, Baskın Oran, Ömer Laçiner gibi isimler de bulunmaktaydı. Bugüne kadar bu gibi isimlerin başını çektiği suç duyurusunda bulunma yarışında rakamlar toplam olarak iki bini işaret ediyor ve sonuç görevsizlik. Kim kandırılıyor öyleyse?
ADALET BAKANI’NIN CEVABI
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Trt-1’de yayınlanan Enine Boyuna programında bu konuyla ilgili verdiği yanıtlar fazla söze gerek bırakmıyor: Radikal Gazetesi Ankara temsilcisi Murat Yetkin tekrar soruyor: 12 Eylül'ün sorumluları yargılanacaklar mı?
Bakan: "mağdurlar başvuru yapabilirler, yargılanıp yargılanmama konusunda mahkeme karar verecek."
Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu da aynı soruyu tekrar soruyor ve diyor ki "Siz bu değişikliği hazırlarken yargılama yapılıp yapılmayacağı konusunda bir fikriniz yok muydu?"
Bakan yine aynı şeyleri tekrarlıyor ve diyor ki: "Bu değişiklikte asıl önemli olan şey anayasadan bu ayıbın kaldırılmasıdır". Bu sözler bile sürecin sonunu tasvir etmeye yetmektedir.
OLUMLU İSTİSMAR
Referandum sürecinde, Başbakanın Meclis’te grup oturumunda Erdal Eren’in idamı ve darbecilerle ilgili yaptığı konuşmadan sonra Ahmet İnsel Açık Radyo’ya verdiği röportajda bunun bir istismar olup olmadığı sorusuna bile “olumlu bir istiSmardır ve tercih ediyorum” demiştir. Kenan Evren’in ve darbecilerin yargılanması ile ilgili ise onları yargılamasak ta itibarlarını geri alalım diyerek darbecilerin yargılanmasının imkansızlığını kendisi de kabul ediyor ama aynı Ahmet İnsel, “Yetmez Ama Evet” hareketinde en çok darbecilerin yargılanacağı savını kullanıyor veya kullandırtıyor. Liberal basın ve Yetmez Ama Evetçiler, Kenan Evren için yargılama zemini oluşturduk diye sevinirken şunu unutuyorlar: Darbecilerin yargılanacağı söylemi ölü doğmuştur. Yine de bütün hukuki veriler tersini gösterirken hükümet yanlısı yandaş ve liberal medyanın bu söylemi tutturması kendilerinin büyük bir aldanmışlık içinde olduğunu göstermektedir.
Darbecilerin yargılanıp yargılanmayacağı ile ilgili son söz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığna ait durumda. Ancak böylesi bir konjoktürde sonucu tahmin etmek bizler için zor değil.
Aynı şey olduğunu geçtim cehaletten ideolojik saplantıdan gözleri kör olmuş kişiler bunlar Ne desek beyhude amaç belli idi onuda yaptılar gerisi hiç umurlarında değil Zafer kazanmış komutan nidaları ile yorum yaparlardı bakalım ne gibi kulp bulacaklar bunlarada
Anayasanın çok açık emrine rağmen Cumhurbaşkanı abdullah gül için YARGILANIR diyen yargımızın haline bakın! Darbeci sözkonusu olunca görevsizlik kararı veriyorlar!
Mahkeme çok yanlış bir karar almıştır, inşaallah yargıtay da aynı hataya düşmez.
Anayasanın çok açık emrine rağmen Cumhurbaşkanı abdullah gül için YARGILANIR diyen yargımızın haline bakın! Darbeci sözkonusu olunca görevsizlik kararı veriyorlar!
Mahkeme çok yanlış bir karar almıştır, inşaallah yargıtay da aynı hataya düşmez.
Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa ve diğer yasalarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin önerisi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
bu yasada cumhurbaşkanının daha önce işlediği suçlardan dolayı yargılanamayacağı yer almıyor.
yani doğal olarak cumhurbaşkanının yargılanabileceği sözkonusudur.
yasalarda sorumsuzluklar ve muafiyetler açık açık sıralanırken, sorumsuzluklar ve muaf olmama dururmları sıralanmaz. bu işlerin dışında kalan herşeyden sorumludur ve yargılanabilir.
şöyle düşünelim:
bir cumhurbaşkanı kıskançlık dolayısıyla karısını öldürecek ve cumhurbaşkanı diye yargılanmayacak mı ?
ya da cumhurbaşkanı seçilmiş bir kişi seçimden önce bir dolandırıcılığa karışmış ve dava devam ederken cumhurbaşkanı seçilmişse dolandırıcılık davası cumhurbaşkanı olması nedeniyle kesintiye mi uğrayacaktır?
daha önce de defalarca belirttiğim gibi cumhurbaşkanı görev ve sorumululuk tanımı yapılırken adı geçen olaylar dışında yargılanabilir.
ancak bütün hukukçuların etrafında birleştiği bir durum söz konusudur.
cumhurbaşkanlığı makamı böyle yargılamaları kaldırabilecek ve yargılamayla imajı zedelenebilecek bir makam değildir. yani cumhurbaşkanı olan kişinin görevi devam ederken çok önemli suçlar hariç yargılanmaması gerekir.
cumhurbaşkanı seçilecek kişinin seçimden önce bu yargılamaların bitmesini beklemesi gerekir ya da hakimlerin çok önemli suçlar hariç yargılamalarını cumhurbaşkanının görev süresini bitirdikten sonraya bırakmaları gerekir.
2. durumda da karşımıza zaman aşımı mevzusu çıkıyor.
o zaman doğru olan ve yapılması gereken şey cumhurbaşkanlığına aday olan kişinin hakkında devam eden soruşturma, kovuşturma ya da dava olmamasına dikkat etmesi gerekir.
böylece hem kendine hem de cumhurbaşkanlığı makamının imajına bir zarar gelmesinin önüne geçilmiş olur.
abdullah gül'de böyle yapmalıydı.
adı cumhurbaşkanlığı için geçmeye başladığında meclisten dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyip yargılanmasının bir an önce bitirilmesini talep etmeliydi.
eğer bunu yapmış olsaydı şu anda kimse bu konuları konuşmuyor olacaktı.
yani burda hata sadece davayı açan hakimde değil aynı miktarda abdullah gül'dedir de.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin önerisi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
ama bakmakla görmek arasındaki farktan kaynaklanıyor armızdaki fark.
sen sadece bakıyorsun ama ben görüyorum.
çünkü anlasan koyu harfle yazdığın yerlerin öncesini ve sonrasını ve hatta yazılmayan ama anlatılmak isteneni de anlardın.
en komiğide "res'en imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz" lafının cumhurbaşkanının dokulmaz olması gibi gibi algılaman.
resen ne demektir?
önce bunu bir araştır.
"kanunlar lafziyle ve ruhiyle meridir"
bu sözden bişey anladın mı?
anlamamışsındır.
lafzi ve ruhi ne demektir?
kanunlar söyledikleriyle ve söylemek istedikleriyle geçerlidir demektir.
kanun herşeyi teker teker sıralamayabilir. ama kanun koyucu orda kanun uygulayıcısana kanunun ruhuyla anlatır.
hakimin takdir yetkisinin büyük bölümde dayanağı da burdaki ruhiyle ifadesidir.
gelelim olayımıza.
cumhurbaşkanlığı türkiyedeki en yüksek makamdır. kanun koyucular bu makama talip olan ya da bu makamı işgal eden kişilerin suç işlemeyeceği ya da seçilme sırasında hakkında bir dava olmayacağı varsayımıyla bu kanunu yapmışlardır.
yani kanun koyucuların aklına abdullah gül'ün kayıp trilyon davasında yargılanırken milletvekilliği fokunlmazlığı zırhına bürünüp yargılanması tmamlanmadan cumhurbaşkanı seçileceğini daha doğrusu cumhurbaşlanlığına aday olan bir kişinin hakkında böylesine bir dava varken aday olmayacağını varsaydıkları için kanunu böyle yazmışlardır.
ama kanunun ruhu cumhurbaşkanının hiç bir şekilde yargılanamayacağı anlamını taşımamaktadır.
bu konu üzerine sabaha kadar yazarım. hemde kanuni dayanaklarıyla birlikte yazarım.
ama gerek yok.
çünkü ben ne kadar anlatırsam anlatayım senin anlayacağın bilgin kadardır.
eğer olayın ne olduğunu gerçekten öğrenmek sitiyorsan bilgi sahibi olmalısın.
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak yanlışların en büyüğüdür.
ben bu konuyu nerden mi biliyorum?
üniversitedeki anayasa hukuku derslerinden biliyorum. ve cumhurbaşkanının yargılanması hakkında 2-3 hafta hocamızla tartıştığımızı da belirteyim.
onun için önce biraz bilgi sahibi olup sonra yorum yaparsan daha güzel olur.
yoksa söylediklerin sığ sularda yüzmeye çalışan gemiler gibi olur...
1 . Kendi başına, kendiliğinden.
2 . Bağımsız olarak, kimseye bağlı olmaksızın:
"Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine ... yargı mercilerine başvurulamaz."- Anayasa.