hala batı hayranı olun bakiiiim.....!söz meclisten dışarı....

esLem

New member
Türkler Barbar mıdır? İşte En Büyük
Cevabı

17/03/2006 - 17:51

"1957 Yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden
mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden doktor Ömer Muşluoğlu,
görev yaptığı hastahanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi
şöyle anlatıyor:

Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar.. New York'ta Medical Center
Hospital'da görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum
takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar
önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine,
tedavisine verilmiyor.Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum.
Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen yetmiş beş
yaşlarında.."Kan
vereceğim kolunuzu açar mısınız?" dedim. Adamcağız kanserdi ve
aynı zamanda kansızdı. Kolunu açtım, baktım pazusunda bir Türk bayrağı
> dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim:
-"Siz Türk müsünüz?"
-Kaşlarını yukarıya kaldırarak "hayır" manasına bir işaret yaptı. -Ama
ben hâlâ merak
ediyorum. "Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?"
-"Aldırma öylesine bir şey işte" dedi. Ben yine ısrarla: "Fakat
benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim
bayrağım..."
Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve
mırıltı halinde sordu:
-"Siz Türk müsünüz?"
-"Evet Türk'üm..."
İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı.. Anlatmaya
başladı:
"Yıl 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de.. Orada savaşmak üzere
bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben,
Avustralya Anzaklarındandım. İngilizler bizi toplayıp dediler ki: 'Barbar
> Türkler
Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara
karşı cephe açmış durumda.. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok
önemlidir.' Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına
katıldık.
Beynimizi yıkayan İngilizler Türklere karşı topladığı askerlerin
tamamını
Çanakkale'ye sevkediyormuş. Bizi gemilere doldurup Mısır'a
getirdiler,
orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alıp Çanakkale'ye
getirdiler.
Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen
gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler
> geceyi gündüze çeviriyordu.
Her taaruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının
baharında
can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti
gördükçe şaşırıyorduk.
Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi
sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey
neydi?
İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler
barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer bu barbarlıktan > değil,
kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş. Biz karaya
cıktık.Taarruz edeceğiz, bizi püskürtüyorlar.. Tekrar taaruz > ediyoruz,
bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz.. Derken böyle
bir taarruzda başımdan yediğim bir dipcik darbesiyle kendimden geçmişim.
Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl
korktuğumu
anlatamam. İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı
ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli > bakmıyorlar,
yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan
yiyeceklerden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların
yiyecekleri çok çok azdı. Bu hâldeyken bile
kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı...Dedim ki
kendi kendime:
'Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler, ama
öldürmüyorlar...Veyahut
isteseler önceden öldürebilirlerdi.. Halbuki beni cephenin
gerisine götürdüler..' Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu
> duygularla Yazıklar olsun bana' dedim. 'Böyle asil insanlarla ben
niye
savaşıyorum,
niye savaşmaya gelmişim?
Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış'
diyerek pişman oldum.. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe
> karşı ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce.. Nihayet bizi serbest
bıraktılar. Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu
unutmamak
için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu
işte.."
>
> Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:
>
> Talihin cilvesine bakın ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarımı
iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de
Amerika gibi
bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden > bir
> Türk... Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir
> Türkle
> karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türkler gerçekten çok
> merhametli
> insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle
inanıyorum.
>
> Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz?" dedi.
"Ömer" cevabını verdim. Merakla tekrar sordu: "Peki niçin Ömer ismini
> vermişler
> sana?"
>
> -"Babam müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak
bana
> Ömer
> adını vermiş."
>
> -"Senin adın müslüman adı mı?"
>
> Ben -"Evet, müslüman adı" deyince yüzüme
> baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta oturmasına yardım ettim.
> Gözleri
> dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: "Senin adın güzelmiş. Benim
> adım
> şimdiye kadar Josef Miller idi, şimdiden sonra "Anzaklı Ömer"
olsun."
>
> -"Olsun" dedim.
>
> -"Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?"
>
> Şaşırdım, nasıl da birdenbire müslüman olmaya karar vermişti.
Meğer o
> bunu
> hep düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için
> gerçekleştirememiş..
>
> -"Tabii" dedim. "Müslüman olmak çok kolay." Sonra kendisine
imanın ve İslâmın şartlarını
> anlattım, kabul etti. Hem kelime-i şehadet getiriyor,hem de
> ağlıyordu..
> Mırıldandı: "Siz müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih
> bulsan
> da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?"
>
> Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk'ı
zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim.
Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir
gün yanına
gittiğimde samimi bir şekilde rica etti.
>
> -"Beni yalnız bırakma olur mu?" "Ne gibi Ömer
> amca?" "Ara sıra gel de bana İslâmiyeti anlat!.. Sen çok güzel
> şeylerden bahsediyorsun. O
> sözleri duydukça kalbim ferahlıyor." O günden sonra her gün yanına
> gittim,
> bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım.
>
> Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam
> hatırlamıyorum,
> hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer,
lütfen
> 217
> numaralı odaya gelin!" Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına
vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık >
duran
> sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile
koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum,
> kendisine
> kelime-i şehadet söylettirdim, o şekilde kucağımda teslim-i ruh
etti...
>
> Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman
Türk Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu. Ne
> yalan
> söyleyeyim, ağladım...

 

fare_07

**forum haşeresi**
tüğlerim diken diken oldu
 

iSpiK

Kadim Dost
ne mutlu ömer e de ömer amcayada...
 

osiris_cemo

New member
1.023.456 kere verildi Anzak ömer diye aratırsanız bulursunuz. :D gerçekten çok etkileyici bir hikaye
 

syn-dbn

New member
imizdeki değerlerimizi türklüğümüzü unutmayalım arkadaşlar lütfen bırakın bu amerıkan hayranlığını bız onlardan çok çok daha üstün bır mılletız bırakın peşinden gitmeyi onlar bızım peşimizden gelsınler.kendimize gelelim uyanalım artık
 

Cree

Murat
Bunu Daha Öncede Okumuşdum Hala Tüylerim Diken Diken Oluyor Atalarıız Çok Kıymetli İnsanlarmış Onlar Gibi Olabilsek yeter bize
 

güldiyarı

New member
çok güzel bi çalışma eline sağlık. inşallah bizlerde atalarımıza layık torunlar olup, ardımızda bizi hayırla yad edecek torunlar bırakırız.
 

DUR YOLCU!

New member
her okuduğumda gözlerim doluyor ağlıycak gibi oluyorum (ağlıyorum ulen bazen)
benim dedem buydu işte keşke bende öyle olabilsem ...!
 

RuTH

Altın Üye
Daha Önce Okumuştum Bu Makaleyi Çok Etkilenmiştim Tüylerim Diken Diken Oldu.
Paylaşıma Teşekkürler
 

HTML

Üst