"Hakkındaki suçlardan hüküm giyerse milletvekili olamaz"

h.yilmaz

New member
Katılım
5 Haz 2006
Mesajlar
479
Reaction score
0
Puanları
0
"Hakkındaki suçlardan hüküm giyerse milletvekili olamaz"

CHP Genel Sekreteri Önder Sav, "Sayın Başbakan'ın 'zimmet, resmi evrakta sahtekarlık, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak' suçlarından yargılanması gerekirken, dokunulmazlık nedeniyle yargılanmaması durumuyla yüz yüzeyiz. Başbakan Erdoğan bu suçlardan herhangi birinden yargılanıp hüküm giymesi durumunda, değil Başbakan olmak, Anayasa'nın 76. maddesine göre milletvekili bile olamaz" dedi.


Ankara- CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Genel Merkezi'nde, Şeker Bayramı nedeniyle partililer ve yurttaşlarla bayramlaştı. Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan CHP Genel Sekreteri, "Sonuç ne çıkarsa çıksın, Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlanma devriminin yürüyüşü sürecektir" dedi. Seçim ve halk oylaması sonuçlarının bütün insanları düşündürdüğünü ve heyecanlı bir beklentiye soktuğunu ifade eden Sav, "Sanıyorum Pazar günü halk oylaması herhangi bir olay yaşanmadan, bir gerginliğe neden olmadan atlatılır. Ben, devletin güvenlik güçlerinin bu konuda çok sağlıklı görev yapacaklarına, sandık güvenliğini sağlayacaklarına inanıyorum" dedi.

Bir yanlış anlama nedeniyle parti olarak Yüksek Seçim Kurulu'na başvuruda bulunduklarını belirten Sav, "İsteyen siyasi parti temsilcilerine sandık sonucunu belirleyen tutanağın örneğinin verileceği ifade edildi" dedi.


"Halk oylaması genel seçim değil"

Halk oylamasının bir genel seçim olmadığına dikkat çeken Sav, "Kuşkusuz, siyasal iktidara el değiştirtecek bir seçim değil ama siyasal iktidarın rotasını belirleyecek bir seçimdir" diye konuştu. İktidarın kendisine göre Anayasa değişikliği gerçekleştirdiğini iddia eden CHP Genel Sekreteri, şöyle dedi:

"Siyasal iktidar, kendisine göre bir yargı özlemi içinde Anayasa değişikliğini gerçekleştirdi. Suça göre değil, suçluya göre yargıç arayışına girildi. Bu, adaleti kökünden sarsacak bir anlayıştır. Tabii temelinde siyasal iktidarın mensuplarının geride bıraktığımız dönemde işledikleri birtakım suçların da gelecekte üstünün örtülmesi anlamını taşıyacaktır. Dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına yönelik verilen sözler havada kalmıştır. Anayasa değişikliğinde dokunulmazlığa ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Oysa, Anayasa ve Adalet Karma Komisyonunda bekleyen 670 dosya bulunmaktadır. Maalesef, üzülerek söylemeliyim ki bu dosyalardan 4-5 tanesi de Sayın Başbakan'a aittir."




"Erdoğan, yargılanırsa milletvekili olamaz"

Başbakan'ın, "zimmet, resmi evrakta sahtekarlık, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak" suçlarından yargılanması gerekirken, dokunulmazlık nedeniyle yargılanmadığını ifade eden Sav, Başbakan'ın bu suçlardan herhangi birinden yargılanıp hüküm giymesi durumunda, değil Başbakan olmak, Anayasa'nın 76. maddesine göre milletvekili bile olmasının mümkün olmadığını vurguladı.



"Türk seçmeni önseziyle gereken cevabı verecek"

Türk seçmeninin, her zamanki engin önsezisiyle 12 Eylül'de kendisine dayatılan Anayasa değişikliğine gereken cevabı vereceğini belirten CHP Genel Sekreteri, halkın kararından sonra AKP'nin önünü daha iyi göreceğini ve değerlendirmeler yapacağını umduğunu belirterek, "Gerekli gereksiz hukukla oynamama dersini alacaktır" dedi.



"Sandıklar, güvence altında olacaktır"

Sandıkların güvence altında olacağını belirten Sav, "CHP'nin sandık başında görev alacak tüm temsilci ve gözlemcileri, bu konuda gerekli eğitimi almıştır. CHP'nin temsilci ve gözlemcileri, sandık başında değerlendirmeyi ölçülü bir şekilde sağlayacaklar ve sandık kurulu başkanı ile birlikte YSK'nın kapısına kadar tutanakları götürecekler" dedi.



"Sonuçlar CHP'nin kaderini çizmeyecek"

Referandum sonuçlarının CHP'nin kaderini çizecek bir halk oylaması olmadığını belirten Sav, "Ama ülkenin kaderini ilgilendiren bir konudur. O nedenle biz, genel seçim kadar halk oylamasına da gereken önemi veriyoruz" diye konuştu.



"Başbakan dini siyasete alet etmenin ustası"

"Sayın Başbakan'ın dün cami çıkışında miting yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Sav, "Bu, bizim yeni rastladığımız bir olay değil. Sayın Başbakan, dini siyasete alet etmenin çok ustasıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden bu yana hep dini siyasete alet ederek işleri getirmiştir ama bunun sonu yoktur"
dedi.



"Başbakan ağlama üstadı, 13 Eylül günü doya doya ağlayacak"

Bir basın mensubunun, "Sayın Başbakan, televizyon programında ağladı" hatırlatmasına da Sav, "Sayın Başbakan, bir ağlama üstadı. Onun örnek aldığı ustaları da var. Mesajlarını ağlayarak veren birçok ustası var Sayın Başbakan'ın. Ağlamak, bir zafiyetin ürünüdür. Sayın Başbakan, herhalde 12'yi 13 Eylül'e bağlayan gece doya doya ağlayacaktır, sonuçları gördükten sonra" diye konuştu.

"Pensilvanya'dan gelen bir mesajda, 'ölüleri dahi kaldırıp, mümkünse oy kullandırın' denilmişti. Ölülerin oy kullanma olasılığı var mı, buna yönelik bir önlem aldınız mı?" sorusuna da Sav, şöyle dedi:

"Bunun söylenmemiş olmasını dilerim. Ölülerimizi rahat bırakmak gerek. Mezar taşlarıyla siyaset olmaz ama Türkiye'de maalesef mezar taşlarıyla siyaset yapan insanlar, bundan medet umar hale gelmişlerdir. Kimden gelirse gelsin, ister din ister siyaset adamından gelsin, bu sözü fevkalade yakışıksız buluyorum."



kaynak
 
kanunu uydururlar onlar için zor mu sanki......
 
hapisten başbakanlığa uzanan yol
bu geçmişe sahip insan nerede gülecek misin ağlayacak mısın
 
daha once yattıgnına sayın
 
yukarıda adi suçlardan bahsediliyor. bu durum hiç rahatsız etmiyor mu sizi?

hukum giymek ayrı bahsetmek ayrı suçlamak ayrı idıa etmek ayrı
bukadar konusmaya hiç luzum yok varasa elince belge savclıga versin yoksa sussun

100 millet vekili var artı bdp artı mhp var toplnasınalr versinler yuce divana
yapmıyorlarsa susacaklar camur at izi kalsın

1990 da durum buydum herkesın elının altın doslyalr vardı herkes birilerini tehdit ederdi ne oldu hiçbişi olamdı ne mesut yılmaz demireli yargılata bildi nede demirel mesut yılmaza bir şey yapa bildi sadece medyadan birbirlerini uyardılar delikanlı olan laf yapmaz iş yapar
 
adından da belli ama ali dokunulmazlık ne onu bilmiyor
 
ben biliyorumda soruşturma acıp kaldıra bilirler sorundeğil o

Yüce Divan, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyeleri, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilleri, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerinin görevleriyle ilgili suçlarından dolayı yargılamaya yetkili yüksek mahkemedir. Anayasa'nın 148. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, Yüce Divan sıfatını Anayasa Mahkemesi kullanır ve gerektiğinde Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yüce Divan sıfatıyla toplanır.

Yüce Divan'da savcılık görevini Yargıtay cumhuriyet başsavcısı ya da yardımcısı yapar. Yüce Divan'ın kararları kesindir, bunlara karşı hiçbir merciye başvuruda bulunulamaz.

Cumhurbaşkanının vatan hainliği suçundan ve Başbakan veya Bakanlardan birinin TBMM iç tüzüğünde gösterilen şekilde yargılanmasını gerektiren bir suçu dolayısıyle Yüce Divanda yargılanmalarına karar verilebilir. Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, TBMM üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tam sayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır. Ondan sonra yüce Divana sevkedilir. Başbakan ve Bakanlardan herhangi biri hakkında açılan soruşturma neticesinde hazırlanan rapor Mecliste görüşülür. Meclis gerek gördüğünde ilgiliyi Yüce Divana sevk kararı verir. Yüce Divana sevk kararı ancak üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır.Başbakan yüce divana sevk edilirse, hükümet düşmüş sayılır.

Yüce Divan'da sorgusu yapılmış olan sanığın sonraki oturumlara gelmemesi ve Yüce Divanca da duruşmada hazır bulunmasına gerek görülmemesi hallerinde, duruşmadan vareste tutulma istemi bulunmasa dahi gıyabında duruşmaya devam edilerek kamu davası sonuçlandırılabilir. Müdafi her zaman duruşmada hazır bulunabilir.

Yüce Divanda sanığın sorguya çekilmesi sırasında, üyeler ve Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili, Başkanın izni ile sanığa soru sorabilirler.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1876 Kanun-i Esasisi Yüce Divan adı altında müstakil bir mahkeme öngörmüştür. Bu Divan, İtham ve Hüküm dairelerinden oluşuyordu. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu İtham Dairesinin vazifesini Cumhuriyet Başsavcısına verdiği için Yüce Divanı sadece Hüküm Dairesi olarak tek daire şeklinde düzenlemişti. 1961 ve 1982 Anayasası (madde 148) Yüce Divan adı altında müstakil bir mahkeme kurmamış bu mahkemenin vazifesini de yapmak üzere Anayasa Mahkemesini yetkilendirmiştir.

birlesin muhalefet acsınlar sorusturmayı
 
ŜĒƳƊĬĀŁĬ;5143559' Alıntı:
hukum giymek ayrı bahsetmek ayrı suçlamak ayrı idıa etmek ayrı
bukadar konusmaya hiç luzum yok varasa elince belge savclıga versin yoksa sussun

100 millet vekili var artı bdp artı mhp var toplnasınalr versinler yuce divana
yapmıyorlarsa susacaklar camur at izi kalsın

1990 da durum buydum herkesın elının altın doslyalr vardı herkes birilerini tehdit ederdi ne oldu hiçbişi olamdı ne mesut yılmaz demireli yargılata bildi nede demirel mesut yılmaza bir şey yapa bildi sadece medyadan birbirlerini uyardılar delikanlı olan laf yapmaz iş yapar

sen hiç mi televizyon izlemiyorsun ya da gazete okumuyorsun? milletvekilliği donulmazlığı adi suçlar da dahil yargılanmayı engelliyor. hukukun nasıl sağlıklı işlediğini bilen ülkelerdeki vatandaşlar hakkında şüphe bulunan herhangi bir çalışanın açığa alınması yönünde baskı yapıyor, soruşturmanın sağlıklı yürümesi açısından. kaldı ki burada ülkenin neredeyse tümüne hükmeden bir iktidar ve cemaatinden bahsediyoruz. burada ahmet, mehmet önemli değil, onurlu bir vatandaşın hangi partiden olursa olsun hakkında böyle iddialar bulunan kişilerin meclise girmesine izin vermemesi gerekir.
 
ŜĒƳƊĬĀŁĬ;5143565' Alıntı:
ben biliyorumda soruşturma acıp kaldıra bilirler sorundeğil o

Yüce Divan, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyeleri, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilleri, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerinin görevleriyle ilgili suçlarından dolayı yargılamaya yetkili yüksek mahkemedir. Anayasa'nın 148. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, Yüce Divan sıfatını Anayasa Mahkemesi kullanır ve gerektiğinde Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yüce Divan sıfatıyla toplanır.

Yüce Divan'da savcılık görevini Yargıtay cumhuriyet başsavcısı ya da yardımcısı yapar. Yüce Divan'ın kararları kesindir, bunlara karşı hiçbir merciye başvuruda bulunulamaz.

Cumhurbaşkanının vatan hainliği suçundan ve Başbakan veya Bakanlardan birinin TBMM iç tüzüğünde gösterilen şekilde yargılanmasını gerektiren bir suçu dolayısıyle Yüce Divanda yargılanmalarına karar verilebilir. Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, TBMM üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tam sayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır. Ondan sonra yüce Divana sevkedilir. Başbakan ve Bakanlardan herhangi biri hakkında açılan soruşturma neticesinde hazırlanan rapor Mecliste görüşülür. Meclis gerek gördüğünde ilgiliyi Yüce Divana sevk kararı verir. Yüce Divana sevk kararı ancak üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır.Başbakan yüce divana sevk edilirse, hükümet düşmüş sayılır.

Yüce Divan'da sorgusu yapılmış olan sanığın sonraki oturumlara gelmemesi ve Yüce Divanca da duruşmada hazır bulunmasına gerek görülmemesi hallerinde, duruşmadan vareste tutulma istemi bulunmasa dahi gıyabında duruşmaya devam edilerek kamu davası sonuçlandırılabilir. Müdafi her zaman duruşmada hazır bulunabilir.

Yüce Divanda sanığın sorguya çekilmesi sırasında, üyeler ve Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili, Başkanın izni ile sanığa soru sorabilirler.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1876 Kanun-i Esasisi Yüce Divan adı altında müstakil bir mahkeme öngörmüştür. Bu Divan, İtham ve Hüküm dairelerinden oluşuyordu. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu İtham Dairesinin vazifesini Cumhuriyet Başsavcısına verdiği için Yüce Divanı sadece Hüküm Dairesi olarak tek daire şeklinde düzenlemişti. 1961 ve 1982 Anayasası (madde 148) Yüce Divan adı altında müstakil bir mahkeme kurmamış bu mahkemenin vazifesini de yapmak üzere Anayasa Mahkemesini yetkilendirmiştir.

birlesin muhalefet acsınlar sorusturmayı

chp milletvekillerinden birisi dokunulmazlığının kaldırılması için meclise başvuruyor fakat akp'liler istemediği için olmuyor. daha sonra adını hatırlayamadığım bu zat avrupa insan hakları mahkemesine başvuruda bulunuyor ve akp bu mahkemelerde lobi çalışmalarına başlıyor olumsuz karar çıksın diye.

peki neden AİHM'ne gidiyor bu adam?
demek ki dokunulmazlıklar iktidar istemezse kaldırılamıyor, iktidar istemezse bırak başbakanı hiç bir milletvekili yargılanamıyor.

neden akp bunu engellemeye çalışıyor?
millete örnek teşkil edecek diye. o zaman kendilerinin de dokunulmazlıklarını kaldırmaları gerekecek.

aslında bu konular çok tartışıldı........
 
kanunu uydururlar onlar için zor mu sanki......

99'da hapisten çıktığında siyasi yasaklılığı vardı. 2002'de seçildikten 1 ay sonra yapılan anayasa değişikliğinde değiştirilen 1 madde Erdoğan'ın yasaklılığını kaldırmaya yetti. Daha sonra Siirt'te çevrilen oyun , ve eşinin memleketinden %85 kadar bir oy oranı... :) Ne kadar komik değil mi ?
 
yukarıda adi suçlardan bahsediliyor. bu durum hiç rahatsız etmiyor mu sizi?

Bu "kalpazanlık" masalı taa Tayyip'in Belediye Başkanlığı zamanlarına dayanıyor. O zamanlar "akbil" denen teknoloji harikaları (!?) daha yeni İstanbul'da kullanılmaya başlamış ancak CHP nin teknoloji özürlü Savları bunun nasıl işlediğini kavrayamamşlar.

Şaşılacak bir şey yok aslında. Telefonunun açma/kapama tuşlarını çözemeyen idareciler akbilin nasıl işlediğini nereden bilebilir ki...Bu işte bir indireGandi olabileceğini varsayıp Savlarıyla hemen Savcılarına koşturup şikayette bulunmuşlardır: Suçlamanın (!?) içinde "kalpazanlık" yapıldığı Savı da vardır.

Mahkeme sözkonusu olayın birinci dereceden ilgililerini yargılamış ve suçsuz bulmuştur. Bu davada ikinci dereceden ilgili olan, imzası dahi bulunmadığı halde davaya dahil edilen Tayyip "dokunulmazlığı" nedeniyle yargılnamamış dolayısıyla mahkumiyet ya da beraat kararı da verilememiştir.

Şimdi diyeceksiniz ki gitsin mahkemeye yargılansın kendisini temize çıkarsın. Acaba Ziya Gökalp'in yazdığı şiiri okuyan Tayyip'e hapis cezası verenler, kendi ayağıyla mahkemeye gelen Tayyip'e ne yaparlar? Aklarlar mı yoksa tepetaklak mı yaparlar?

Heey gidi...Yılların Saadetçisi olan ben, burada durmuş Tayyip'i savunuyorum. Doğruya doğru...
 
Bu "kalpazanlık" masalı taa Tayyip'in Belediye Başkanlığı zamanlarına dayanıyor. O zamanlar "akbil" denen teknoloji harikaları (!?) daha yeni İstanbul'da kullanılmaya başlamış ancak CHP nin teknoloji özürlü Savları bunun nasıl işlediğini kavrayamamşlar.

Şaşılacak bir şey yok aslında. Telefonunun açma/kapama tuşlarını çözemeyen idareciler akbilin nasıl işlediğini nereden bilebilir ki...Bu işte bir indireGandi olabileceğini varsayıp Savlarıyla hemen Savcılarına koşturup şikayette bulunmuşlardır: Suçlamanın (!?) içinde "kalpazanlık" yapıldığı Savı da vardır.

Mahkeme sözkonusu olayın birinci dereceden ilgililerini yargılamış ve suçsuz bulmuştur. Bu davada ikinci dereceden ilgili olan, imzası dahi bulunmadığı halde davaya dahil edilen Tayyip "dokunulmazlığı" nedeniyle yargılnamamış dolayısıyla mahkumiyet ya da beraat kararı da verilememiştir.

Şimdi diyeceksiniz ki gitsin mahkemeye yargılansın kendisini temize çıkarsın. Acaba Ziya Gökalp'in yazdığı şiiri okuyan Tayyip'e hapis cezası verenler, kendi ayağıyla mahkemeye gelen Tayyip'e ne yaparlar? Aklarlar mı yoksa tepetaklak mı yaparlar?

Heey gidi...Yılların Saadetçisi olan ben, burada durmuş Tayyip'i savunuyorum. Doğruya doğru...

İşte kaderin bir cilvesi olsa gerek , Kadir Topbaş'ın da bir farkı yok desem yalan söylememiş olurum değil mi ? Hollandalı'ların " bu otobüsleri kullanamazsınız " uyarısına aldırmayan Topbaş o kadar Phileas'ı Edirnekapı'da yatırıyor...Giden trilyonlar ne oldu ? Daha doğrusu farklı fatura gösterilip farklı ödeme yapılan trilyonlar...
 
Bu "kalpazanlık" masalı taa Tayyip'in Belediye Başkanlığı zamanlarına dayanıyor. O zamanlar "akbil" denen teknoloji harikaları (!?) daha yeni İstanbul'da kullanılmaya başlamış ancak CHP nin teknoloji özürlü Savları bunun nasıl işlediğini kavrayamamşlar.

Şaşılacak bir şey yok aslında. Telefonunun açma/kapama tuşlarını çözemeyen idareciler akbilin nasıl işlediğini nereden bilebilir ki...Bu işte bir indireGandi olabileceğini varsayıp Savlarıyla hemen Savcılarına koşturup şikayette bulunmuşlardır: Suçlamanın (!?) içinde "kalpazanlık" yapıldığı Savı da vardır.

Mahkeme sözkonusu olayın birinci dereceden ilgililerini yargılamış ve suçsuz bulmuştur. Bu davada ikinci dereceden ilgili olan, imzası dahi bulunmadığı halde davaya dahil edilen Tayyip "dokunulmazlığı" nedeniyle yargılnamamış dolayısıyla mahkumiyet ya da beraat kararı da verilememiştir.

Şimdi diyeceksiniz ki gitsin mahkemeye yargılansın kendisini temize çıkarsın. Acaba Ziya Gökalp'in yazdığı şiiri okuyan Tayyip'e hapis cezası verenler, kendi ayağıyla mahkemeye gelen Tayyip'e ne yaparlar? Aklarlar mı yoksa tepetaklak mı yaparlar?

Heey gidi...Yılların Saadetçisi olan ben, burada durmuş Tayyip'i savunuyorum. Doğruya doğru...

1-sav'ın akbil'i ya da telefonu anlayıp anlayamaması kendisinin bireysel sorunu. burada chp ve yargıçların iddiasından söz ediliyor.

2-mesele sadece akbil meselesi yada sadece tayyip erdoğan ve akp meselesi değil. ben bu gibi konularda partizanlık yapılmasına karşıyım. çünkü diğer partililer hakkında da bekleyen dosyalar var. meclise girenlerin hepsinin temiz olmasını isterim, bu ister chp'li ister akp'li ister mhp'li olsun, hiç farketmez.

bu konuda akp'yi eleştirmemin sebebi yargılamalara onların engel olmasıdır.

3-tayyip erdoğan'ın akbil ve diğer adi suçlardan yargılanması için dokunulmazlıkların sınırlandırılması yeterlidir. siyasi dokunulmazlıklar kaldığı sürece buna dahil olnan suçlamalardan yargılanma tehlikesi kalmıyor (şiir davası ve benzerlerinden bahsediyorum). bu sebeple "dokunulmazlıklar siyasi sebeplerden dolayı yargılanmanın önüne geçiyor" sözü akp'nin uyduruduğu bir kılıf gibi görünüyor.

4-yolsuzluk sorunu tüm milletin geçmişten beri en büyük sorunlarından bir tanesidir. bu konuda millet olarak sağcısı-solcusu, dindarı-dinsizi-light dindarı biraraya gelip kararlı bir duruş sergileyemezsek, memleketin kaynakları siyasi kamplaşmalardan beslenen belirli çevrelere akmaya devam edecektir. bu çevreler bugün başkası yarın başkası olur hiç önemli değil...
 
Chp için Hayır Diyenler Sizi Sattılar:S Önder Sav Oy Kartını Kaybetti Diye Kullanamaşmış:D Kemal Kılıçdarogluda Kullanmamış Ne Diceksiniz:D
 
Chp için Hayır Diyenler Sizi Sattılar:S Önder Sav Oy Kartını Kaybetti Diye Kullanamaşmış:D Kemal Kılıçdarogluda Kullanmamış Ne Diceksiniz:D

Allahu Alem günah vebal almak istemiyorum ama galiba planlı bir çalışmaydı bu oy kaybetme diye bişi ben inanmıyorum ve nanıyorum ki Başbakan bunu biliyordur ve belkide ortaya çıkaracak.
Çünkü bunu şurdan anlıyorum daha yasak kalkmadan sonuç "s" si bile görünmeden itiraz dilekçelerini gönderdiler 3 ayrı kağıtta hemde 10 000 tane.
Ama tabi öyledir demiyorum sadece işaretler ve deliller bunu söylüyor...
 
İşte kaderin bir cilvesi olsa gerek , Kadir Topbaş'ın da bir farkı yok desem yalan söylememiş olurum değil mi ? Hollandalı'ların " bu otobüsleri kullanamazsınız " uyarısına aldırmayan Topbaş o kadar Phileas'ı Edirnekapı'da yatırıyor...Giden trilyonlar ne oldu ? Daha doğrusu farklı fatura gösterilip farklı ödeme yapılan trilyonlar...

Topbaş'ın da mı dokunulmazlığı varmış?
 
Chp için Hayır Diyenler Sizi Sattılar:S Önder Sav Oy Kartını Kaybetti Diye Kullanamaşmış:D Kemal Kılıçdarogluda Kullanmamış Ne Diceksiniz:D

evet diyen de hayır diyen de öncelikle kendisi sonra da ülkesi için oy kullandı. kimsenin kimse için oy kullandğı yok.
 
Geri
Üst