VoyVoy
FoRuM MüHeNDiSi
HABİB BABA
Habib Baba, 4.Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah
dostlarındandır. Yaşlıdır,fakirdir,gariptir.Fakat Rabbinin katında da
alemlere denk bir değerin sahibidir.Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan
yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiştir.Yolculuğunun tozunu,
yorgunluğunu atmak için bir hamama gider... Niyeti, şöyle iyice bir
keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna denk kılmaktır.Fakat hamamcı
Habib babayı içeri sokmak istemez.'Bugün' der, 'Sultan Murad'ın
vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.'Habib baba
üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır...'Ne olursun' der, 'kimseye
varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım.Bu tozlu bedenle
Rabbime ibadet ederken utanıyorum.Binbir dil döker.Hamamcı ehl-i
insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı
göstererek ...'Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter
ki vezirler, senin farkına varmasınlar.'Habib baba sevinerek kendine
gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar... Ve bu arada hamamcının
karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı
biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir... Ama sadece görünümü...
İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad'dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.'Hele bir bakalım'
demiştir, 'bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne
yaparlar, nasıl eğlenirler?'Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet
ettirerek, hamama getirmiştir.Az önce yaşananlar bir kez daha
tekrarlanır...Hamamcı vezirler der almak istemez... Padişah ise, ne
olursun der, bastırır ve padişah galip gelir... Habib babanın
yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına
fısıldar:'Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştemali beline
gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler:
'Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler.'Sonra 4.Murad da Habib
babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada,
hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri
ortalığı çınlatmaktadır...Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının
sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah hikmeti gereği
dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham
etmemiştir...Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir
delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur:'Evladım' der,
'Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir keseleyivereyim.'Padişah
aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve bü yük bir haz duyar... Haz
duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf
bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken:
'Buyur baba' der, 'ellerin dert görmesin'Bu arada içerideki alemin
sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib baba, 4.Murad'ın
sırtını bir güzel keseler... Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek
istemez.. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan
iyiliklerin kölesidir.'Baba' der, 'gel bende senin sırtını keseliyeyim
de ödeşmiş olalım.' Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz,
tebessümle;'Olur evlad' deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada,
Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını
arar...'Baba' der, 'görüyormusun şu dünyayı... Sultan Murad'a vezir
olmak varmış... Bak adamlar içerde tef,dümbelek hamamı inletiyorlar,
sen ve ben ise burada iki hırsız gibi...'Habib baba Sultan Murad'ın
cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler...
Sultan Murad'ın Habib babadan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi
elden düşürten cinstendir:'Be evladım' der, Habib baba, 'Sultan Murad
dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki,
O seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir...
Habib Baba, 4.Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah
dostlarındandır. Yaşlıdır,fakirdir,gariptir.Fakat Rabbinin katında da
alemlere denk bir değerin sahibidir.Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan
yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiştir.Yolculuğunun tozunu,
yorgunluğunu atmak için bir hamama gider... Niyeti, şöyle iyice bir
keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna denk kılmaktır.Fakat hamamcı
Habib babayı içeri sokmak istemez.'Bugün' der, 'Sultan Murad'ın
vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.'Habib baba
üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır...'Ne olursun' der, 'kimseye
varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım.Bu tozlu bedenle
Rabbime ibadet ederken utanıyorum.Binbir dil döker.Hamamcı ehl-i
insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı
göstererek ...'Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter
ki vezirler, senin farkına varmasınlar.'Habib baba sevinerek kendine
gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar... Ve bu arada hamamcının
karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı
biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir... Ama sadece görünümü...
İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad'dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.'Hele bir bakalım'
demiştir, 'bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne
yaparlar, nasıl eğlenirler?'Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet
ettirerek, hamama getirmiştir.Az önce yaşananlar bir kez daha
tekrarlanır...Hamamcı vezirler der almak istemez... Padişah ise, ne
olursun der, bastırır ve padişah galip gelir... Habib babanın
yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına
fısıldar:'Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştemali beline
gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler:
'Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler.'Sonra 4.Murad da Habib
babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada,
hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri
ortalığı çınlatmaktadır...Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının
sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah hikmeti gereği
dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham
etmemiştir...Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir
delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur:'Evladım' der,
'Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir keseleyivereyim.'Padişah
aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve bü yük bir haz duyar... Haz
duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf
bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken:
'Buyur baba' der, 'ellerin dert görmesin'Bu arada içerideki alemin
sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib baba, 4.Murad'ın
sırtını bir güzel keseler... Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek
istemez.. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan
iyiliklerin kölesidir.'Baba' der, 'gel bende senin sırtını keseliyeyim
de ödeşmiş olalım.' Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz,
tebessümle;'Olur evlad' deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada,
Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını
arar...'Baba' der, 'görüyormusun şu dünyayı... Sultan Murad'a vezir
olmak varmış... Bak adamlar içerde tef,dümbelek hamamı inletiyorlar,
sen ve ben ise burada iki hırsız gibi...'Habib baba Sultan Murad'ın
cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler...
Sultan Murad'ın Habib babadan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi
elden düşürten cinstendir:'Be evladım' der, Habib baba, 'Sultan Murad
dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki,
O seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir...