Hükümet tersanelerde ölümleri durduramıyor...Tuzlada bir kişi daha öldü

no.pasaran

Banned
Katılım
16 Ocak 2008
Mesajlar
125
Reaction score
0
Puanları
0
Çıkarları uğruna insanların ölümüne göz yumanlar müslüman mı oluyor?
Alın size çok müslüman akplilerden bir örnek...

Mikail Kavak tersanelerin sekiz aydaki 16. kurbanı oldu. Kavak'ın öldüğü Desan Tersanesi'ni denetleyen Bakan Çelik 'Önlemleri beğendim' demişti

İSTANUL - İşçi 'mezbahanesine' dönen Tuzla tersanelerinde bu kez 25 yaşındaki Mikail Kavak adlı işçi, elektrik çarpması sonucunda öldü. Ölümün adresi ise eski AKP milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'na ait, en son 3 Eylül'de Bekir Özmen adlı işçinin yine elekrik çarpmasından öldüğü Desan Tersanesi'ydi. Limter-İş Sendikası, Desan ile birlikte beş tersane hakkında altı ay önce suç duyurusunda bulunmuş ancak takipsizlik kararı verilmişti.

Bir yıldır çalışıyordu
Adli takipsizliği, ölümler takip etti ve Kavak, şubat ayında cenazesi kalkan üçüncü, ocak ayından bu yana dördüncü, sekiz ay içinde ölen 16'ncı tersane işçisi oldu.
DİSK'e bağlı Liman, Tersane, Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası'nın (Limter-İş) açıklamasına göre Desan'da faaliyet gösteren 'Gemkur' adlı taşeron şirkette kaynakçı olarak çalışan Mikail Kavak, dün kaynak yaptığı sırada elektrik akımına kapılarak öldü.
25 yaşındaki Kavak'ın cesedi, Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. Ağabeyi Durmuş Kavak'ın da tersanede kaynakçı olarak çalıştığı Mikail Kavak'ın bir kaçyıl önce tersanede işe başladığı öğrenildi.

Aynı yerde ikinci ölüm
Desan Tersanesi, bir önceki dönem AKP'den İstanbul Milletvekili olan Cengiz Kaptanoğlu'na ait. Bu tersanede 3 Eylül 2007'de Bekir Özmer adlı işçi de elektrik çarpması sonucunda ölmüştü.
Tuzla'da geçen 21 Ağustos'tan 3 Eylül'e kadar, Özmen'in de içinde bulunduğu beş işçinin art arta ölmesi sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Desan'ın da içinde bulunduğu tersaneleri teftiş etmişti. Kaptanoğlu'nun da katıldığı teftiş sırasında basın Desan'a alınmamış, işçiler Çelik'e, "Patronlar tarafından yönlendiriliyor, iş kazası yaşanmayan bölümlere götürülüyorsunuz" diye tepki göstermişti.
Çelik ise "Alınan önlemleri beğendim" demişti. Bu arada, 13 günde beş ölüm sonrasında Limter-İş, kazaların meydana geldiği Kaptanoğlu'nun Desan'ı, MHP'li İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak'ın kuzeni Kenan Torlak'a ait Torgem'i ile Selah, Tuzla Tersanenicilik ve Umut Gemi şirketleri hakkında 'ihmal sonucu ölüme sebebiyet vermek' suçunu düzenleyen TCK'nin 85. maddesinden suç duyurusunda bulunmuş ancak 'takipsizlik' verilmişti.
Kavak, şubat ayında kazalarda yaşamını yitiren üçüncü, ocak ayından bu yana dördüncü, son yedi ayda ise 14'üncü işçi oldu.

Yürek burkan ölümler
Cevat Toy, 12 Şubat'ta Dearsan Tersanesi'nde geminin ambarına düşerek, 4 Şubat'ta 19 yaşındaki Metin Turan denize düşüp boğularak, 14 Ocak'ta Sedef Tersanesi'nde yine 19 yaşındaki Onur Bayoğlu adlı işçi ambara düşerek ölmüştü. Tuzla'da Torlak Ailesi'ne ait Torgem Tersanesi'ndeyse 15 Şubat'ta Orhan Erim adlı işçi vinçte sıkışarak yaralanmıştı.

İki tersane kurallı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın, 13-24 Eylül'de 43 işyerinde yaptığı teftiş tersane gerçeğini ortaya koymuştu. Sadece iki işyerinde kusur bulunmazken, 41 işyerinde 590 kusur belirlendi, 190 bin YTL para cezası kesildi. Rapora göre, Aralık 2006'dan Eylül 2007'ye kadar tersanelerde 386 iş kazası oldu. Bunlardan sekizi ölümle, ikisi de organ kaybıyla sonuçlandı. Ölümlerden üçü elektrik çarpması, ikisi düşme, ikisi 'kalp krizi' ve biri de sıkışma sonucunda meydana geldi. Rapora göre, yaralanmayla sonuçlanan kazalar şöyle: Elektrik çarpması (23), düşme (72), yanma (24), kesilme (37), cisim çarpması (47), göze çapak kaçma (52), sıkışma (40).
Bakan Çelik, sorunun çözümü için 8 Şubat'ta sendikacılar ile işverenleri aynı masada buluşturmuş, burada yaptığı açıklamada şu bilgileri vermişti: Faal 44 tersanede 563 taşeron şirket var. İşçilerin 3 bin 886'sı ana işverene, 18 bin 42'si ise taşerona bağlı çalışıyor. Limter-İş ölümlere yol açtığını iddia ettiği 'teşoron' uygulamasının kaldırılmasını önerirken, işverenler buna yanaşmamıştı.
Ayrıca Çelik, 10 müfettişinin beş aydır tersanelerde inceleme yaptığını ve bir ay içinde rapor sunacaklarını kaydetmişti. Ancak tersane patronları ne bu görüşmeye ne de ölümlere aldırış etti.

Sendikacılar işten atıldı
Dearsan Tersanesi'nde Cevat Toy'un ölümünden sonra bir açıklama yapan Limter-İş Genel Eğitim Sekreteri Kamber Saygılı, Dearsan'daki işinden 23 taşeron işçiyle birlikte atılmıştı. Aynı şekilde Limter-İş Genel Başkan Vekili Hakkı Demiral da Gisan Tersanesi'nden atıldı.
Limter-İş bugün saat 12.00'de Desan Tersanesi önünde CHP İstanbul Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Çetin Soysal'ın da katılacağı bir basın açıklaması yapacak. Grup, Kavak'ın öldüğü yerde incelemede bulunacak.


Çelik: Suçlu çıksın ortaya
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, geçen hafta DİSK Genel Kurulu'nda, "Tuzla tersanelerinde taşeronluk almış başını gidiyor. Taşeronlukla ilgili köklü düzenleme yapılması gerekiyor. Bir sendika 'Taşeronluğu tümden kaldıralım' dedi. 'Tamam' dedik. Saygı duyuyoruz. Taşeronluk eşittir kayıt dışılık, eşittir birçok olumsuzluklar, niteliksiz birçok Anadolu gencini getirip burada olumsuz şartlarda istihdam etme, birçok sosyal ve ailevi problemlerle karşı karşıya kalma. Ne yapmamız gerekir? Sendika ve işveren bir hafta içinde taşeronluk sistemiyle ilgili yapılması gereken düzenlemeyi getirecek ve bunu İş Kanunu'na yerleştireceğiz. Bunu yapmalıyız."

'Sorunu çözelim'
İşsizlik Fonu'ndan işçi eğitimine kaynak aktarılacağını belirten Çelik,Tuzla'daki işverenlerin de çok acil kısa süre içinde 250-300 kişinin eğitim görebileceği bir eğitim merkezi inşa edeceğini kaydetti. 'Tuzla'da iş yoğunluğunun da fazla olduğunu anlatan Çelik şöyle devam etti: "Tuzla'daki tablo sizin de, bizim de yüreğimizi acıtıyor. Bunu başka türlü düşünmek doğru değil.
Elbirliğiyle bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Sorun işverendeyse acıyan namerttir, sorun hükümetteyse bu konuda eleştiriyi almayan da namerttir. Böyle şey olur mu? Kimdeyse suç çıksın ortaya. Bizim gecemizin de gündüzümüzün de Tuzla'da olduğunu bilin."

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=247748
 
önce sendikaları pasifize edersin sonra.işyerlerine taşeronları getirip işçiyi pasifize edersin.
ondan sonra fazla mesai yaptırırsın.işçi ne yaptığını bilmez duruma gelir.sendika diyeni kapı önüne koyarsın.iş ve işçi güvenliği de hak getişre.
ölen olursa ALLAH tan dersin olur biter.
 
eline sağlık no.pasaran bu konu kimsenin umrunda değil,herkes amerikan bezli türban konusuna endeklenmiş durumda ülkenin kendi iç dinamiklerini akıllarından silmişler!.. bi ek haberde ben yapmak istiyorum!..



Üç gün önce Tuzla'daki tersanelerden birinde güvertede çalışırken düşen ve saatlerce can çekişerek yaşamını yitiren Cevat Toy'un işçi arkadaşları, öfkelerini dile getirdikleri için artık işsiz. Ölümlere tepki göstermek yasak ama tersanelerin Türkiye'de işçilere tanınan "özgürlükler" açısından eksiği değil fazlası var: Günde 15 saat çalışmak, gemi tepelerinde canbazlık yapmak, ölüme meydan okumak...


Ölüm makinesi olarak da tanımlanan Tuzla tersanelerinde iş kazalarının önüne geçilemiyor. Tersaneler çoktan tabutluk haline dönüşmüş durumda. Üç gün önce Dearsen Tersanesi'nde yaşamını yitiren Cevat Toy’un( 40) ardından işçiler tepkilerini tersane önüne tabutla gelerek ortaya koydular. Tersane işçileri için ölüm ile yaşam arasında ince bir çizgi bulunuyor. Ambulans sirenlerinin sesi arasında çalışan işçiler ölümü enselerinde hissettiklerini belirtiyor.

Ağır iş yükü tanımına giren tersanelerde, sıradan bir aleti tamir eder gibi işlerin yürütülemeyeceğini herkes biliyor. Ancak bunun bilinmesi, koşulları farklılaştırmıyor.

Tersanede temizlikçi, taşlamacı, boyacı, demirci, kaynakçı olarak çalışan işçiler bir baret dahi kullanmıyor. İşçilerin ezilmelere ya da diğer kazalara karşı korunması mümkün değil. Patronlar içinse siparişlerin yetiştirilmesi dışında başka bir şeyin önemi yok, iş kazalarına karşı önlemler alınması “maliyetleri” yükseltiyor. Yüzlerce taşeronun çalıştığı sektörde, taşeronların çalışma koşullarının denetlenmesi ise daha da zor. İşçilerin ancak onda birinin kayıtlı olduğu sektörde taşeronlar aracılığı ile “kayıt dışılık” sağlanıyor. Düşük ücretlere “kiralanan” işçiler 1 günde 12-13 saat çalıştırılıyor. Günlük 28YTL-35YTL arasında değişen ücretlerle çalıştırılan işçiler saati ortalama 2 YTL’ye çalışmış oluyor. Zaman zaman işçilerin çalışma süresi 15 saati buluyor. Usta sıfatına sahip işçilerin ücretleri ise 50YTL-70YTL arasında değişiyor. Çoğunlukla Batman, Diyarbakır, Samsun ve Urfa’dan göç yolu ile İstanbul’a gelen işçilerin İstanbul’da yaşamak için başka bir alternatifi yok. Emek güçlerini herhangi bir taşerona teslim etmek durumunda kalan işçilerin çoğu sağlıksız yaşam koşullarına da sahip. Tuzla'nın arka mahallelerindeki 20 metrekarelik odalar 700 YTL'ye kiraya veriliyor. Bu nedenle her odada onlarca insan kirayı paylaşarak bir arada yaşıyor. Sektörde sigortalı işçi sayısı ise oldukça düşük.

Çalışma Bakanı: Ölenler de suçlu
Dün yapılan DİSK Genel Kurulu'nda konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik "iki taraf"ın da sorumluluğu bulunduğunu söyledi. Çelik, Tuzla'da bazı tespitler yaptıklarını ve üç yılda 1061 kusur tespit ettiklerini belirterek, bir boşluk bırakmamak için yeniden müfettiş gönderdiklerini söyledi. Teftişlerin tamamlandığını bildiren Çelik, şunları kaydetti: "İki tersanede kusursuzluk tespit edildi. Diğerlerinde birçok kusur var. Bununla ilgili maddi yasaların öngördüğü çerçevede cezalar, 200 milyarın üzerinde cezalar yazıldı. Sonra bu müessif olaylar devam edince iki hafta önce yetkili yetkisiz sendika ayrımı yapmadan bakanlığa davet ettim. 'Bu gidişat gidişat değil, yapılması gerekenleri yapalım' dedim. Zaten biz mevzuat açısından yapılması gerekenleri, müeyyideleri ve denetimleri ağırlaştıran düzenlemeleri yapıyoruz. Sizlerin de yapması gerekenler var."

Sorunlardan birinin taşeronluk olduğunu belirten Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Taşeronluk almış başını gidiyor. Bütün ilgili sendikaların olduğu toplantıda, 'Taşeronlukla ilgili köklü düzenleme yapılması gerekiyor' dedik. Bir sendika 'Taşeronluğu tümden kaldıralım' dedi. 'Tamam' dedik. Saygı duyuyoruz. Taşeronluk eşittir kayıt dışılık, eşittir birçok olumsuzluklar, niteliksiz bir çok Anadolu gencini getirip burada olumsuz şartlarda istihdam etme, birçok sosyal ve ailevi problemlerle karşı karşıya kalma. Ne yapmamız gerekir? Sendika ve işveren bir hafta içinde taşeronluk sistemiyle ilgili yapılması gereken düzenlemeyi getirecek ve bunu İş Kanunu'na yerleştireceğiz. Bunu yapmalıyız."

2010’a kadar siparişler dolu
Geçtiğimiz günlerde, 2010 yılına kadar tersane siparişlerinin dolu olması ile övünen Çalışma Bakanı, işçi ve işveren temsilcilerinin sorumluluklarını yerine getirmesi üzerinde durmuştu. Şurası açık ki iş kazalarının sayısındaki artışa bakanlık makul bir açıklama getiremiyor. En fazla gereken tedbirlerin alınması gerekliliği üzerinde durulurken, denetimlerin yapıldığı belirtiliyor. Sektördeki taşeron sayısının fazlalığı, bir taşeron şirketinin kapanıp yerine başka birinin açılması, iş güvenliğine yönelik gerekli tedbirleri almaya direnen patronlar, iş güvenliğini ve denetimini zorlaştıran unsurlar.

Devasa gemiler, lüks tüketimin bir parçası olan yatlar inşa edilmesi, siparişlerin yerine getirilmesi ve dünya sıralamasında ön sıraların paylaşılması için tersane patronları seferberlik ilan etmiş durumda. Sanayi üretiminin her geçen gün daraldığı ülkemizde tersanelerdeki üretimin yarattığı katma değer çok önemseniyor. Milyonlarca dolarlık gemilerin inşası için karın tokluğuna çalıştırılan işçiler, patronların gözünde siparişlerin yetiştirilmesi sağlayan bir unsur olmaktan öteye geçemiyor. İşçilerin günlük siparişi yetiştirememeleri durumunda taşeron firma yevmiyelerinde kesintiye gidebiliyor. Böylesi bir baskı işçilerin çalışırken “rahat nefes” alamamasını beraberinde getiriyor. Sektörde örgütlü bulunan sendika ve dernekler ise yapılan işin ağır iş kapsamında ele alınması ve gerekli iş güvenliğine yönelik yönetmeliklerin uygulanmasını talep ediyor. İşçilerin örgütlenme hakkı engellenmeye çalışılırken, sendikalı işçileri taşeronlar iş vermemekle tehdit ediyor.

Kazalara tepki gösterenler işten atılıyor

Dearsan tersanesinde çalışan Cevat Toy’un ölümünden iki gün sonra tersaneye çalışmaya giden işçiler tersanede üretim halindeki gemiye Tersane İşçileri Birliği’nin (TİB-DER) “Artık yeter! Ölmek istemiyoruz ” yazılı pankartını asarken, Limter-İş öncülüğünde gerçekleşen bir başka eylemde ise işçiler tersane önüne tabut bıraktılar. Her iki eylem de patronlar tarafından cezalandırıldı. Aynı gün içerisinde Güven Makine adlı taşeronda çalışan 25 işçinin işine son verildi. Patronlar işçileri işten atarken, taşeron firmanın da iş sözleşmesini fes etti. Böylelikle taşeron firmaları örgütlü işçileri işe almamaları konusunda uyarılmış oldu.

İşine son verilenler arasında Gisan Tersanesi Güven Makine taşeron firmasında çalışan Limter-İş Genel Sekreteri Kanber Saygılı, Gisan Tersanesi Öz Denizcilik taşeron firmada çalışan Limter-İş Genel Başkan Vekili Hakkı Demiral da bulunuyor.

İş kazalarına yönelik eylemler dün de sürerken, Tersane İşçileri Birliği, Dearsan tersanesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu tarafından yapılan açıklamada; "Tersane patronlarının aşırı kâr hırsı bu kez Cevat'ı aldı aramızdan. 2008 yılında bir ayda üç işçi arkadaşımız iş cinayetine kurban gitti. Yani son 8 ay içerisinde 15 işçi arkadaşımıza mezar oldu bu tersaneler. Çünkü tersane patronları halen üç kuruşluk masraf yapıp, iş güvenliği tedbirlerini almıyorlar. Bu ülkenin bakanı,denizcilik müsteşarı da tersane patronlarına herhangi bir müeyyide de bulunmuyorlar” ifadelerine yer verildi.

Tersane işçileri; işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması, ağır ve tehlikeli işler kapsamında bulunan gemi inşa sektörünün bu kapsamda belirtilen yönetmeliğinin hayata geçirilmesi, 7 saatlik iş günü 35 saatlik çalışma haftası, yasadışı olarak işleyen taşeronluğun kaldırılması, işçilerin sendikal örgütlülüğünün engellenmemesi talebinde bulunuyorlar.


KAYNAK
 
bir haberde BirGün den...
yani bir yerde sürekli insanlar ölüyor ama kimsenin haberi bile yok üstelik istanbulda oluyor bu olay nasıl olur aklım almıyor şaka gibi medya gerçekten çok büyük bi engel gerçeklerin önünde

ESKİ AKP MİLLETVEKİLİ'NİN SAHİBİ OLDUĞU TERSANE'DE İŞ CİNAYETİ: Uyardığınız patronlar Meclis'te!

Son 7 ayda Tuzla Tersaneler Bölgesi'ndeki tersanelerde hayatını kaybeden işçi sayısı önceki gece Eski AKP Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'nun sahibi olduğu Desan tersanesi'nde yaşanan bir diğer 'iş cinayeti' sonrasında 17'ye yükseldi. Desan Tersanesi'nde çalışırken elektrik akımına kapılan tersane işçisi yaşamını yitirdi. Tersane sahibinin eski bir milletvekili olması ve yine adı sıkça işçi ölümleri ile gündeme gelen Torlak ve Yardımcı Tersanelerinin sahiplerinin de şu an Meclis'te AKP ve MHP'den milletvekili olmaları 'cinayetlere' başka bir boyut kazandırıyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 'ilgileniyoruz, araştırıyoruz' açıklamalarında bulunurken, işçiler "hesap verecek olan tersane patronları milletvekili iken kim kimden hesap soracak' diyor.

Yine adı Tersane İşçilerinin Ölüm Listesi'nde sıkça görülen Torgem Tersanesi'nin sahibi ise Torlak Tersanesi'nin sahibi ve MHP Milletvekili Durmuş Ali Torlak'ın kardeşi Kenan Torlak. Yardımcı Tersanesi'nin sahibi ise AKP İstanbul Milletvekili Hasan kemal Yardımcı.

TAŞERONLAŞMA SENDİKAYA ENGEL
Limter-İş Sendikası ise yaşanan iş cinayeti üzerine yaptığı açıklamada "Yılın ilk iki ayında 4, son yedi ayında 17, son sekiz yılında 52 iş cinayeti. Artık yeter!" dedi. Önceki dönem AKP Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'nun, vekil olduğu dönemde satın aldığı Desan Tersanesi'nde 3 yıldır çalıştığı bildirilen 26 yaşındaki Mikail Kavak, önceki sabah 09.00 sıralarında kaynak yapmaya başladı. Tersanede kaynakçı yardımcısı olarak çalışan Kavak, elinde tuttuğu cihazlardan gelen yüksek elektrik nedeniyle hayatını kaybetti. Kayıtlara elektrik çarpması olarak geçen iş cinayetinin ardından Kavak'ın cesedi, Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

Bu ölümle birlikte son 3 yılda Tuzla'da ölen tersane işçilerinin sayısı 3 6'ya, son bir ay içerisinde ölen işçilerin sayısı ise 4'e yükseldi! 14 Ocak'ta Onur Bayoğlu, 4 Şubat'ta Metin Turan ve 12 Şu-bat'ta Cevat Toy'un iş cinayetine kurban gittiği bu ay içerisinde, Torgem Tersanesi'nde çalışan Orhan Erim'de 15 Şubat'ta vinç ile iskele arasında sıkışarak yaralanmıştı.

Liman, Tersane, Gemi Yapım Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç, iş cinayetlerinin asıl sorumlusunun taşeronlaştırma olduğunu kaydetti. 2006'da 18 bin 500 iş kazası olduğunu belirten Dinç "Bu devasa bir rakam. 4857 Sayılı İş Yasası'na göre gemi işinin tamamı taşeronlara verilemez. Ölümler daha çok gemi yapımıyla ilgili işlerde ve taşeron işçilerde oluyor. Kadrolu, yani ana firmalara bağlı olan işçiler hayatlarını kaybetmiyor" dedi. Dinç'e göre, bunun nedeni de iş güvenliğinin, maliyeüeri kaldıramayacak, ağır ve tehlikeli iş kolları yönetmeliğini aynen uygulayamayacak taşeronların üzerine yüklenmesi. Çünkü ana firma kendi kadrosundaki elemanlara gerekli şartları sağlıyor.

İş cinayetlerinin en büyük nedeni olarak taşeronlaştırmayı gösteren Dinç, taşeronlaştırmanın aynı zamanda sendikalarının örgütlenmesine de engel teşkil ettiğini söyledi. Tersanelerde taşeronlar tarafından çalıştırılan işçilerin büyük çoğunluğunun eğitim durumunun düşük olduğuna dikkat çeken Dinç, getirilen işçilerin hemen hemen hepsinin taşeronların akrabaları olmasından dolayı işçilere örgütlülük bilinci veremediklerinden yakındı. Dinç, "Bakanlığın örgütlenmemiz önündeki engelleri ortadan kaldırması gerekiyor" dedi.

'ÇÖZÜM BULUNMUYOR'
Sendikalarının yaşanan sorunların çözümüne ilişkin ilgili makamlara öneriler götürdüklerini ve bu önerilerin şimdiye kadar dikkate alınmadığını söyleyen Dinç, bakanlığın ölümler arttıktan sonra kendileri ile görüşmeyi kabul etmesini Türkiye'deki iktidar anlayışının bir göstergesi olarak değerlendirdi. Dinç iş cinayetlerinin önüne geçilmesi için şu önerilerde bulundu: "Tuzla Tersanelerini ağır ve tehlikeli iş kolu için öngörülen kurallara tabi olması ve uygulanıp uygulanmadığı noktasında denetime tabi tutulması gerekiyor. İşçinin temel güvenlik gereksinimlerini sağlamalı ve bütün işçinin güvenliğini sağlayacak malzemelerin işporta malzemeleri değil, gerçekten işçinin yaşamını güvence altına alacak malzemelerden oluşması gerekiyor. Sendikal örgütlenme üzerinde sürdürülen baskıların kaldırılması gerekiyor. Çünkü bize göre bu sorunlar örgüdü mücadelenin engellenmesinden kaynaklanıyor."
 
Geri
Üst