muratcolez
New member
- Katılım
- 28 Nis 2007
- Mesajlar
- 9,287
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Hükümet Göreve!
Sivil ve demokratik bir anlayışın, ülkemize hakim olması yakın bir gelecekte mümkün mü?
Bu sorunun yanıtı bin yıl süreceği iddia edilen “28 Şubat’tan” bu yana netlik kazanamadı…
Çünkü…
Türkiye,” demokrasiyi” koruma adına, “demokrasiyi” yok sayan zihniyetin pençesinde, “demokratik bir toplum” olma mücadelesi veriyor…
Bu mücadeleyi verirken de, darbeler ve muhtıralar karşısında siyasi istikrarını korumaya çalışıyor.
Siyasi istikrarın korunması için ise, ülkeyi geriletmeyi amaçladığı söylenen “sözde irticai eylemler bahane edilerek sahneye konan oyunları” çözmeye çabalıyor.
Bu keşmekeş içerisinde ise, dünya ülkeleri arasında hep ikinci sınıf demokrasi ülkesi olarak anılmaktan başka bir şey yapamıyor…
-------------------------
Her ne kadar “darbe dönemleri” geçmişte, “post modern darbe” ise kötü anılarda kaldı denilse de, bu konuda birilerinin iştahı hiç kesilmiş değil…
Darbe dönemlerinden heveslerini alamayanlar, ülkeyi sürekli darbe konumuna getirmek için akla hayale sığmayacak planlar ile karşımıza çıkmaya devam ediyor.
Rejim her an tehlikedeymiş havası ile millet sürekli geriliyor.
İş, sözde rejim tehlikesi ise, anayasa ihlali, kimilerince hak edilmiş oluyor.
Bu tehlike karşısında ise kendi yetki dahili dışında dahi olsa bazı kurumlar kendilerini sosyal, ekonomik ve kültürel hayata müdahale edebilecek konumda görüyor.
Böylelik ile gerçek mana da demokratik yaşamın garantörü olan halk, tehlike haline dönüştürülüyor.
Türk halkının demokratik yaşama kavuşma, ekonomik refaha ulaşma hedefleri ise sürekli olarak sekteye uğruyor.
Askeri müdahaleler, darbeler, muhtıralar karşısında ise gerçek bir demokratikleşme sürecine girebilmenin tek çaresi olan sivil anayasa bir türlü gerçekleştirilemiyor.
Hükümet, bu süreçte yeni bir anayasanın yapılmasının kolay olmadığını söyleyerek şimdilik geri çekilmeyi yeğlese de, Türkiye’nin 21. yüzyıl ölçülerine uygun bir ülke konumuna gelebilmesi için, müdahalelerin demokratik rejim içindeki yerini sorgulaması kaçınılmaz gözüküyor.
Son olarak, Genelkurmay Harekat Daire Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü’nce Nisan 2009’da hazırlandığı iddia edilen ‘AKP ve Gülen’i Bitirme Planı ülke gündemimize girdi. Genelkurmay Başkanlığı konu ile ilgili yayın yasağı getirdi ve soruşturma başlattı.
Tuğgeneral Metin Gürak ‘Konu tüm yönleriyle soruşturuluyor’ derken, Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nin yayın yasağı kararında ‘belgenin sızdırılması ve yayınlanması hususlarında soruşturma yapıldığından’ denilmesi dikkat çekiyor.
Bu durum akla, Nokta dergisinin emekli orgeneral Özden Örnek'in "darbe günlüklerini” yayınlamasından sonraki süreci akla getiriyor.
O günlüklerde 2004 yılında, dönemin kuvvet komutanlarının içinde yer aldığı "Ayışığı" ve "Sarıkız" kod adlı iki darbe girişimi bütün ayrıntılarıyla yer almasına rağmen, bu iddialar yerine, iddiaları gündeme taşıyan dergi hedef tahtasına oturtulmuştu.
-----------------------
Şimdi de iddialar doğru ise yeni bir ‘andıç’ ile karşı karşıyayız.
Merak edilen, Ergenekon 2009’un halen aktif olduğunun söylendiği bir dönemde süreç nasıl işleyecek?
Hükümetin görevi, Türk Milleti'nin ulusal menfaatlerini düşünerek ne gerekiyorsa, onu yapmak ise, şimdi ‘iktidar’ kendisine bağlı bir kurumun, yine onun varlığına karşı ‘psikolojik savaş’ yürütme hazırlığı içerisine girmesi iddiaları karşısında nasıl hareket edecek?
Bu sorunun cevabını tartışırken;
Ülkemizin her yerinden mühimmatların fışkırdığı bir dönemde, ÖSS’de halen “başörtüsü yasağı uygulayarak laikliği ve demokrasiyi korumaya çalıştığımızı” sanırım, unutmamamız gerekiyor…
Kaynak