Gregor Samsa

zuhaha

New member
Gregor Samsa

Burçin Özdeş

“Dönüşüm”, esas itibarı ile, Gregor Samsa karakteri üzerinden gerçeğe dönüşen bir kişisel başkalaşımın değil, bu karakter yoluyla ‘toplumsal bir başkalaşım (metamorfoz) döneminin anlatılmasıdır. Bu ‘toplumsal başkalaşım’, özgürlükçü liberal ekonomi döneminden, örgütlü kapitalizm dönemine geçen toplumsal yaşam alanıdır. Kafka, bu geçiş döneminin getirdiği çelişkiler ve sarsıntılar arasında, bireyin toplumsal sınırlanmışlığını ve bu sınırlanmışlığın yarattığı “çıkışsızlığı” aktarır. Basitçe bakılacak olursa, Gregor Samsa’nın başkalaşımı, toplumun başkalaşımı ile açıkça çakışır. Ancak bu iki başkalaşım arasındaki ilk ve en belirgin olan fark; Samsa’nın aniden bir böceğe dönüşmesine karşın, toplumun ağır işleyen bir süreç içerisinde başkalaşıma yönelik devinimidir. Toplumsal hayat henüz dönüşümünü tamamlamamıştır ve Samsa’nın aksine, sürmekte olduğu bu geçiş döneminde ne liberalist ne de kapitalist bir yapıdadır.

Bu başkalaşımın ilk izini daha öykünün başında, Gregor Samsa’nın yatağının karşısındaki komidinin üzerinde durmakta olan çalar saatin ‘tik tak’ larıyla simgelenen, tekdüze kapitalizmin çarkları imgesinde buluruz. Ayrıca ‘zamanın akışkanlığı’, Samsa’nın kendisini alamadığı uyku haline rağmen, durmaksızın işleyişi ve yine Samsa’nın yataktan çıkarak mağazaya gitmek isteyişi yoluyla da kapitalizmin kurguladığı düzenin, birey düzene katılmasa da işleyecekmiş izlenimi uyandıran, ancak bireyi de kendi çarklarına katılmaya güdüleyen duruşuna bir atıfta bulunulmaktadır. Bu bağlamda, Samsa’nın gece daldığı “tedirgin düşler” sırasında, bu dişlilerden kaçış yolu olarak bir böceğe dönüştüğü de ileri sürülebilir.

Fakat işte tam da bu sırada, Gregor Samsa’nın ve ailesinin, katı ve tekdüze kapitalist ilişkilerin aksine, mağaza ile daha insancıl bağlar kurduğu ortaya çıkıverir, mağaza müdürünün kendisini aramaya gelişiyle beraber. Bu noktadan itibaren, Samsa’nın psikolojik portresi de netleşmeye, oluşmaya başlarken, bu insani bağlar da açık biçimde bir ‘toplumsal geçiş’ dönemini ortaya koymaktadır. Gerçi bu ilişkide de, gerek mağaza müdürünün, çalışanı Samsa ile gerekse de mağaza müdürünün, otoriteyi temsil eden patronu ile olan ilişkilerinde derin bir çelişki sezilmektedir. Şöyle ki; mağaza müdürü Samsa’ya, patronu karşısında kendisini savunurken hem tam güvence vermekten geri kalmadığını hem de kendisine duyduğu güvenin tam olmadığını söylemekten geri durmaz.

Gregor Samsa’nın, ailesi tarafından, mağaza patronuna, aldıkları borç vasıtasıyla bir köle misali kiralandığı anlaşılır. Samsa’nın emeği, iş gücü bir anlamda otoriteye kiralanmıştır. Samsa’yı modern bir köleye dönüştüren bu kiralama elbette köleleştirilen (Samsa) birey tarafından, önemsenen (aile fertleri) kimseler adına katlanılması gereken bir hal almıştır. Samsa’nın düşü, hep bu kölelikten kurtulmak üzerinedir. Öyle sanıyorum bu noktada da günümüz kapitalist toplumlarındaki bireyin, yine kendisi yahut önemsediği bireyler adına kiraladığı, kullanılmasına izin vermek zorunluluğunda kaldığı emeği ile günün birinde çarkın dişlilerinden kurtularak, bir nevi ‘kişisel cennetini’ yaratıp, bu cennet yoluyla kurtuluşunu düşleyişiyle bir özdeşlik yatmaktadır.

Ayrıca Gregor Samsa’nın, bu köleleştirilme halini uysallıkla kabullenişinin altında yatan, insancıl iyi niyetine karşın, bu durumun babası tarafından öngörülerek kullanılması yine kapitalist toplumda sarsılan ‘güven’ duygusuna bir göndermedir. Buradan yola çıkarak Samsa’nın, diğer insanların elinde şekillenebilecek, zayıf bir karaktere sahip olduğunu, “dönüşümü” sonucu girdiği böcek kılıfının da onun sürdürmeye aday olduğu ‘asalak hayatı’ simgelediğini söylemek mümkündür. Daha da ironik bir saptama ise; Samsa’nın, bu ‘asalak adaylığını’, uysallığından yola çıkarak öngören babasının da bu durumdaki olası kalıtsal payı olabilir. Böylelikle Samsa ve babası, zaman zaman birbirilerinin bir tür yansıması olarak karşımıza çıkacaktır. Doğal olarak bir yansıma, birçok yanılsamayı da beraberinde taşıyacak ve böylelikle Gregor Samsa üzerinden, ilk toplumsal çıkışsızlık kısır döngüsü filizlenmeye başlayacaktır.

Kafka, Samsa’nın işiyle, ailesiyle ve kendi kendisiyle olan ilişkilerini apaçık üç ayrı parçada ele almış ve bu ‘parçalanmış yapıyı’ sürekli yanıtsızlıklarla daha da garipleştirmiştir. Daha ilk cümlede her şey olup bitmişken, okuyucu bu olan bitene bir yanıt arayışına sürüklenecek ancak Kafka sözü geçen bu üç ana parçada, hiç de doyurucu olmayan fakat oldukça mantıklı yanıtsızlıklar sunacaktır ona. Zaten “Dönüşüm”, temelinde, bir ‘garipliği’ anlatmakla beraber, aynı zamanda özde bir ‘tragedya’nın izini sürerek, okuyucu tarafından alışılagelmiş bir yapıyı da devam ettirir.

Kafka, “Akademi İçin Bir Rapor”da ve “Şarkıcı Josefine”de de ‘hayvan öyküleri’ anlatmıştır. Fakat “Dönüşüm” bunlardan epey farklıdır. Sözü geçen diğer iki öyküde neredeyse tümden, gülünçleme (travesti) kullanılırken, “Dönüşüm”ün ayrıntılarda, aksine gerçekçiliği, olabilirliği, bir başka deyişle ‘mantıklılığı’ göze çarpar. Yine adı geçen öykülerde, ‘insanlaşmış hayvanlar’ anlatılırken, “Dönüşüm”ün kahramanı Gregor Samsa, bir insandır ve hatta bir hayvana dönüştükten sonra, insan olduğu süre boyunca farkına varamadığı, içinde saklı kalmış kimi ‘insani değerlere’ de ulaşacak olan bir insandır. Samsa’nın böcekleşmesini eğer, kapitalist çarkın dışına kolay bir ‘kaçış’ olarak addedecek olursak, bu kurtuluşun ardından, bahsi geçen ‘insani değerleri’ keşfetmesi de az iğneleyici değildir.

Öyküde kesif bir ‘çıkışsızlık’ ve kısır döngü sezinlenir. Örneğin çalar saatin ‘tik tak’ları ile, öykünün hemen başında sahne alan zamanın hızlı akışı, ikinci bölümü muştulayan, Gregor’un odasındaki dolaşmaları ile artık erimeye başlamıştır. Öykünün bu parçasındaki ilk gülünçleme yollu imge, kendi odasında bir tutuklu gibi hisseden böcek Samsa’dır. Samsa üzerinden Kafka, kendi kıstırılmışlığına, tutukluluk haline atıflarda bulunur. Yalnızlığına hayıflanır bir başka deyişle.

Gregor Samsa’nın, odasının içinde çizedurduğu yuvarlaklar bu büyük kısır döngüyü ve yaşamındaki hiçbir döngünün onu sonuca, kurtuluşuna ulaştıramadığını gösterir. Samsa’nın babası tarafından atılarak, zırhını delip, orada saplanıp kalarak çürüyen ve böylece ölümüne yol açacak olan bir ‘elma’ ile Kafka, doğrudan doğruya, ‘ilk günah’ı ve ‘yitirilen cenneti’ anımsatmakla beraber, öykü boyunca bu ve benzeri dinsel imgeleri desteklemekten de kaçınmıştır.

Öykü boyu, ailesi içerisinde Gregor’a en yakın olan kişi ise kız kardeşi Grete’dir. Kız kardeş karakterinin adının bile, ses benzeşimli bir ad oluşu tesadüf değildir. Bu benzeşimi, karakter olarak da, dönüşüm olarak da sergileyecektir Grete. Evet, dönüşüm olarak da sergileyecektir çünkü Öykünün başlangıcında, Samsa’ya yakınlığı, dönüştüğü böceği onunla özdeşleştiremeyişi ve aile içinde üstlendiği ‘hastabakıcılık’ rolüyle dikkat çeken Grete, öykünün sonunda, Samsa’yı dönüşmüş olduğu böcek kılıfı içinde “Görürsün sen Gregor!” diyerek, tehdit edecek, karşı safa geçecek, ailesinin yanında yer alacaktır. Esas ‘dönüşüm’ öyküsü, Grete’nin dönüşümüdür!

Grete’nin bu dönüşümü, Gregor Samsa’nın dönüşümünden daha da uygun bir biçimde anlatılmıştır öykü kurgusuna üstelik. Bununla beraber, Almanca’da “schwester” olarak karşılığını bulan ‘kız kardeş’ sözcüğü, aynı zamanda Hıristiyanlıktaki ‘rahibe’ anlamını da içermektedir ki bu yolla Kafka, adeta psikolojik bir gölge oyununa dönüşen, Gregor Samsa’nın öyküsüne bu dinsel motifi küçük bir süs olarak iliştirmekten de öteye gitmiştir. Böylelikle Kafka’nın, Gregor Samsa’nın durumuna, yazgısına karşı çıkma çabasından olsa gerek, Tanrısal hoşgörüyü bile karşısına aldığını, böylelikle çıkışsızlığını taçlandırdığını ima ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Kafka bu dini motifleri hiçbir zaman üsteleyerek, ön plana çıkarmamış olsa da başka öykülerinde de bu motifler, birer sanatsal imge olarak yerini bulur. Örneğin; “Dava” romanında Josef K. , tutuklandıktan sonra, adeta gökten düşüveren (öyküde hiç de yeri olmayan) “güzel bir elmayı” ısırıverir.

Grete ile ilgili bir başka parçasında öykünün, şu meşhur keman dinletisi bulunur. Kiracı beylerin bir süre sonra rahatsızlık duydukları bu dinletiden Gregor tam aksi büyük ve dipsiz bir haz almaktadır. Kemanın sesinin kesilmesini istememektedir ve kızkardeşini, görüntüsünden de faydalanarak odasına kaçırmak ister. Samsa’nın müzikle beraber, insani duygularını herşeye rağmen koruması halinin açığa vurulması bir yana, bu genç kızı kaçırma öykücüğü sanki başka bazı mitsel karakterlere atıflar içerir: Bie ejderhadan genç kızı kurtaran Ermiş Georg ya da Kapadokyalı Prens Aziz Gregorius. Bu noktada Grillparzer’in ’Yoksul Çalgıcı’sına değinmek gerekir. Kafka, günlüklerinde de bu öykünün kendisini nasıl etkilediğinden yer yer dem vurmuştur.(9 Ağustos1912-Günlükler)

Esasen bir karakterin insandan hayvana dönüşümünü konu alan bu öykü, sonuca ulaştığında yani Samsa öldüğünde hem bir masal ya da anti-masal söylemin kurallarının da dışına taşacak ve hattâ okunduğunda verdiği sanılabilecek öz fikir olan ’nasıl bir hayat sürerse kişi, o biçimde de son bulacaktır yaşantısı’ fikri de çürümeye bırakılır yazar tarafından. ünkü Samsa, Grete’nin deyişiyle bir ’şey’ olabilir ancak, değersiz bir yaratık ya da nesne. Bu durumda bu basit öz fikir öykünün ulaştığı son ile çelişecektir. Öykü Grete’nin dönüşümünü de içeren, geride kalan aile fertleri için mutlu denilebilecek bir son parçacıkla bitirilirken bu ’mutlu son’ tablosunun bir gerçeküstülük ile gerçeklik dönüşümünün dengelenmesinden uzaktır. Son da tıpkı Samsa’nın yanıtsızlığı gibi askıda kalan sorularla bezenmiştir ve ’sanat ve yaşam karşıtlığı’(Thomas Mann) savunusuna, Kafkaesk bir paradoks yoluyla atfedilmiş bir zorlamadır ancak...
 

HTML

Üst