GİTME BARIŞ
gitme, amasra''nın oğlu
sürme gözlü barış!
duydum ki terk ediyormuşsun bu dünyayı
sana iyi ki doğdun diyemeden mi gidiyorsun, barış?
doğum günün elveda gününmüş
oysa ki gencecik
yağız bir delikanlıydın sen
anadolu''nun bağrından kopup gelen...
sana gitme desem;
kalıt mısın barış?
üzme gözü yaşlı babacığını
üzme zavallı, biçare anacığını
gitme, barış
amasra''nın güzel sesli oğlu, gitme!
keşke yine hulusi tekelioğlu''nun vefasız oğlu
naz''ın şoför tarığı olsan
ve geçsem ekran karşısına
izlesem seni doyasıya.
şimdi dualarım sanadır barış!
aileni, sevenlerini bırakıp gitme
gitme, ne olur BARIŞ!
gitme, amasra''nın oğlu
sürme gözlü barış!
duydum ki terk ediyormuşsun bu dünyayı
sana iyi ki doğdun diyemeden mi gidiyorsun, barış?
doğum günün elveda gününmüş
oysa ki gencecik
yağız bir delikanlıydın sen
anadolu''nun bağrından kopup gelen...
sana gitme desem;
kalıt mısın barış?
üzme gözü yaşlı babacığını
üzme zavallı, biçare anacığını
gitme, barış
amasra''nın güzel sesli oğlu, gitme!
keşke yine hulusi tekelioğlu''nun vefasız oğlu
naz''ın şoför tarığı olsan
ve geçsem ekran karşısına
izlesem seni doyasıya.
şimdi dualarım sanadır barış!
aileni, sevenlerini bırakıp gitme
gitme, ne olur BARIŞ!
sonsuz rüya
---------------------------
Barış Akarsu
kumral bir gece altında
sarhoş şişeler geliyor sana doğru
içlerinde güneye doğru göç eden kuş gözleri
kamyonun farları sönük
biraz yalnız sitemkar
hicâzkâr muhayyer sümbüle
aşk meşk yok
ayakları beş mevsim
çığlık onun ağzında
hani açık havada ıslık çalanlardan
yükselen ateş
aşağı doğru iniş
tekrar yokuş
kelepir zincire vurulur
yalancı yarim
üşümeyi öğrenir o da
gecesinde günün her sabah
sen yoksun
kabaca yontulmuş bir tomruk gibi
kefene üşüyen
kayalar devrilir üzerime
karanlık yıldızların arkasındadır
gece erir göremezsin
göklere sığındım ölemezsin
kumral bir gece altında
sarhoş şişeler geliyor sana doğru
içlerinde güneye doğru göç eden kuş gözleri
kamyonun farları sönük
biraz yalnız sitemkar
hicâzkâr muhayyer sümbüle
aşk meşk yok
ayakları beş mevsim
çığlık onun ağzında
hani açık havada ıslık çalanlardan
yükselen ateş
aşağı doğru iniş
tekrar yokuş
kelepir zincire vurulur
yalancı yarim
üşümeyi öğrenir o da
gecesinde günün her sabah
sen yoksun
kabaca yontulmuş bir tomruk gibi
kefene üşüyen
kayalar devrilir üzerime
karanlık yıldızların arkasındadır
gece erir göremezsin
göklere sığındım ölemezsin
susku