αѕ!_υє_мαυ!
όℓυ ∂σgмυ$ &
''Gidekaldım'' ben işte...
Nedir, bilir misiniz siz ''gidekalmak?''...
Görünen suretim gitti de, ruhumu bıraktım ardımda... Geri alamadım... Almak da istemedim...
İki kişi olmuştum ben... Biri giden... Biri de kalan... ''Kalan'' görünmez... Bilinmez... Ama ordadır hep... Hissettirir varlığını...
İşte benim kalan'ım da öyle hissettiriyor varlığını... Biliyorum...
Sıcaklığını... Kokusunu... Gülümseyişini... Gözyaşlarını tutmanın parlaklığıyla cam gibi pürüzsüz zümrüt yeşili gözlerini... Yürek titreten usulcacık, şefkatli, sevgi dolu dokunuşunu... Bazı bazı hırçınlaşan, deliren, bakmaya cesaret edilemeyen hırçın bakışlarını... Bazen çığrından çıkaran, bazen de mest eden inatçılığını... Korunmanın verdiği uysallıkla üstüne sinen bebeksi, masum çocukluğunu... Hayallerini...
İşte o yüzden gidekaldım ben... Ne kaldım... Ne de gidebildim...
Kalan'ların ardından bakakaldı giden'im... Gittiğini zannedenim...Peşlerinden koştu belki yakalarım diye... Yetişir gibi oldu, ama kalan'lar çoktan küsmüştü giden'e, kaçtılar ondan... Hem de son bi kez arkalarına bile bakmadan kaçtılar...
Kocaman bir ayna var tam ortamda... Bir tarafında kalan ben, diğer tarafında giden ben... Bir taraf hayallerim... Tertemiz... Bir taraf gerçeğim... Kapkara... Uzansam dokunacak kadar yakın, ama tutmaya gelince gökteki yıldızlar kadar uzak...
Alıntı