ChaMuR
Altın Üye
- Katılım
- 19 Ocak 2006
- Mesajlar
- 11,259
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bu olay Hatay'ın Altınözü ilçesi'nde yaşanmıştır.
Olay korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürperticidir...
Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa ne yapardınız ?
Kendisi Altınözü'lü olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Adana'da yaşayan işadamı, Altınözü Antakya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.
Ancak dışarısı hem zifiri karanlık hem de korkunç bir kar - tipi fırtınası başlamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 1 Km metre mesafedeki, Altınözü'ne dönüş yolu kenarına varır.
Oradan geçen bir arabaya binip, Altınözü'ne ulaşma derdindedir.
Fırtına daha da şiddetlenir....
Adam bir-kaç adım ötesini bile görememektedir.
Gelip-geçen bir araba da yoktur...
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder.
Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder...
İçeridekilere merhaba demek ister.
Ama o da ne ?
Araba da kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok !!!
Birden paniğe kapılır.
Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir.
Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır.
Adam dua etmeye başlar.
Tüm günahları için tövbe eder.
Arabayı durdurması için Allah'a yalvarır...
Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak, sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar.
Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dişarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir !
Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır.
"Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini arabadan dişarı fırlatır...
Bir kaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir.
Defalarca bildiği tüm duaları okuyarak, yürüyerek Enek köyüne ulaşır ve bir kahvehaneye girer...
Üstübaşı ıslak ve şok haldedir.
Kendisini tanıyanlar hemence sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler.
Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına gelen doğa üstü ve korkunç olayı anlatır.
Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur...
Yaklaşık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye Enek Köyü'nden iki kişi girer.
Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler.
Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler :
- Hasan baksana;
Şu sobanın başında oturan geri zekalı,
bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken,
arabaya binip de inen kişi değil mi ?
Olay korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürperticidir...
Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa ne yapardınız ?
Kendisi Altınözü'lü olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Adana'da yaşayan işadamı, Altınözü Antakya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.
Ancak dışarısı hem zifiri karanlık hem de korkunç bir kar - tipi fırtınası başlamıştır.
Benzin istasyonuna yaklaşık 1 Km metre mesafedeki, Altınözü'ne dönüş yolu kenarına varır.
Oradan geçen bir arabaya binip, Altınözü'ne ulaşma derdindedir.
Fırtına daha da şiddetlenir....
Adam bir-kaç adım ötesini bile görememektedir.
Gelip-geçen bir araba da yoktur...
Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder.
Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder...
İçeridekilere merhaba demek ister.
Ama o da ne ?
Araba da kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok !!!
Birden paniğe kapılır.
Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir.
Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır.
Adam dua etmeye başlar.
Tüm günahları için tövbe eder.
Arabayı durdurması için Allah'a yalvarır...
Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak, sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar.
Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dişarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir !
Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır.
"Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini arabadan dişarı fırlatır...
Bir kaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir.
Defalarca bildiği tüm duaları okuyarak, yürüyerek Enek köyüne ulaşır ve bir kahvehaneye girer...
Üstübaşı ıslak ve şok haldedir.
Kendisini tanıyanlar hemence sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler.
Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına gelen doğa üstü ve korkunç olayı anlatır.
Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur...
Yaklaşık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye Enek Köyü'nden iki kişi girer.
Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler.
Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler :
- Hasan baksana;
Şu sobanın başında oturan geri zekalı,
bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken,
arabaya binip de inen kişi değil mi ?