Geleceği Karartmak Butyrun DErs Almak İçin İdeal

de@tly

Banned
Katılım
27 Kas 2007
Mesajlar
209
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
¢єηηєттєη

Bakkal Necati zoru zor etti beklemekten. Sedanın ekmek almaya geleceğini bildiği için sabırsızlanıyor. Yüzünün ifadesini merak ediyordu. Sedanın uzaktan geldiğini görünce hemen tezgahın arkasına geçip kasanın olduğu alçak tabureye oturdu. Başı zor görünüyordu oturduğu yerden. Aklınca onu göremeyince tezgahın arkasına geçecek, oda sıkıştıracaktı laflarıyla:

-Günaydın Necati amca.

-..?

Seda ses gelmeyince daha önceden iyi bildiği oyunu tahmin etmiş başını yazar kasanın yanındaki mermerin üstünden uzatıp :

-Günaydın dedim duymadın mı?

-Ooo günaydın seda kızım dalmışım .

-Uyumuyordun ama .

-Yok gözüm açık dalmışım .

-Hayırdır seni böyle daldıran ne ?

-Vicdansızın kahpenin biri bir bebek bırakmış bu gün cami avlusuna da ona vicdanım sızlıyordu.

-Bebekmi?

-Evet. Hem de iki günlük ya var ya yok.

-Allah Allah. Peki ne oldu bebek şimdi.

-Muhtarı çağırdık. O bugün araştıracak kimden olabilir diye. Çok kızdı cemaat çok. Bir bulunsa Allah kurtarsın. Hiç iki günlük bebe terk edilir mi? Allahsız.

-Yaa.Ne insanlar var .

-Ha seda sabah namaza giderken seni aşağı sokakta gördüm tam ezan vakti. Nerden geliyordun öyle.

-Benimi? Ne zaman? Benzetmişsindir. Benim ne işim var o saatte oralarda?

-Hadi hadi saklama tanırım ben seni yürüyüşünden bile. Seslenecektim vazgeçtim sonra sorarım diye.

-Yok ben değildim, yanılmışsındır sen.

-Ben seni iki kilometreden görsem tanırım. Ama sen bilirsin. Ben kimseye söylemeden sana bir sorayım dedim. Belki bana açılırsın diye.

Sedanın suratı bembeyaz olmuş, bu yakalanıştan nasıl kurtulacağını hesap etmeye çalışırken titremeye başlamıştı. Heyecandan kekeleyerek konuşuyor. Pot kırmamaya çalışsa da gittikçe batıyordu. Bakkal Necati iki ekmeği poşete koyup eline sıkıştırırken:

-Sen al şunları eve git bir.İyice düşün. Bir karar ver. Ben bu işi yani çocuk işini çözeceğim. Bir düşünde öyle gel.

Son kelimelerini söylerkenki sırıtışı sedayı kızdırır gibi olsa da ekmeği kaptığı gibi koşarak eve yöneldi.

-Bak zilliye parasını da vermedi!!! Şimdi tamamen emin oldum işte. Ben bu işten pay çıkarmazsam adam değilim.

Necati dayı sedanın geri geleceğini bekleyedursun, Seda kahvaltı bile yapmadan odasına kapanmış , bu işten nasıl kurtulabileceğinin hesabını yapmaya çalışıyordu. Kendi kendine kızmaktan da geri durmuyordu.

-Ah be kızım. Sen tam dokuz ay annene bile bir şey belli etme karnını saklamayı becer. Tam bitti derken dünyanın en nalet adamına yakalan. İnkar etsen ne yazar. Beni o saatte orada gördüğünü birine söylesin her şey çıkar ortaya. Zaten dedikodular ayyuka çıkmış kim inanır senin olmadığına. Rezil olmayı boş ver. Bunlar insanı ipe götürür birde. Bu adamı susturmalıyım ama nasıl? Bir yolunu mutlaka bulmalıyım.

Bakkal Necati hayatında belki de ilk defa öğlen vakti dükkanı kapatıp camiye gitti.Ger çek niyetini Allah bilir fakat bu satırların yazanı Çocuğun akıbetinin merakının da bunda payı olduğunu Biliyordu.

-Hayırdır Necati dayı sen öğlenleri pek gelmezdin?

-İşler zaten kesat. Pek gelen giden olmuyor. Hiç olmazsa hem öğleni kılayım hem de şu çocuk ne oldu bir öğreneyim dedim muhtar.

-Ha.Karakola götürdük sabah ama komiser şimdilik Musa dayıda kalsın daha iyi dedi. Onlarda bir araştırma yapacaklarmış. Bir iki yazışma falan işte.

-Allah Allah yazık bebeğe bir orada bir burada. Peki kimin olduğu hakkında bir duyum var mı?

-Yok dayı nereden olsun. Olsa polis bırakır mı peşini?

Bakkal Necati camiden çıkıp bakkala geldiğinde sedayı kapıda beklerken buldu. Bir çırpıda kapıyı açıp tezgahın arkasına geçti gene içeri buyur ederken.
 
ee sonuc bakkal iş bitirmişmi o cocuga ne olmuş
 
Devamı vardır umarım. tam da heyecanlı yerindeydi.
Acaba çocuk kimin? Seda'nınsa bu çocuğu kimle yaptı? Bakkal Necati'nin amacı?
 
ee gerisi nerde ya merak içinde bıraktın bizi...
 
yaw arkadaşlar bu iki dosya halindeydi ben yanlışlıkla ilinci dosyayı sildim.kusura bakmayın .ama buşlur bulmaz ekleyeceğim...
 
canınız sağolsun amacım iyi bir paylaşımcı olarak gördüğüm şeyleri sizinle paylaşmak.en önemliside ARKADAŞLIK
 
Gel şöyle gel. Anlat bakalım bu işin aslı astarı nedir?

-Aslı astarı yok ki.

-Ben değildim mi diyorsun yani?

-Ya bendimde. Sen bunu kimseye söylemesen? Ortaya birde çocuk çıktı şimdi. Millet ne der sonra. Kimin ağzını büzeceksin . Seda bırakıp kaçmıştır derler. Demeseler de düşünürler.

-Valla düşünseler haklılar. Ben bile düşünmedim değil hani ama, Muhtarla konuştum şimdi. Çocuğu karakola bırakmışlar. Komiser bu konuda bilgisi olup ta söylemeyeni bulursam zanlı saklamaktan hapse attırırım diyormuş. Çok kızmış bu işe. Şu kadar çocuğu sokağa atanı bulursam deyip copu gösteriyormuş. Bilmem ki.

-Sen sır saklamayı bilirsin Necati dayı. Çocuğun benimle bir ilgisi yok ama kimselere anlatamam. Hele annem öldürür beni. Gözünü seveyim ağzından olmadık bir şey kaçırma.

Bunları konuşurken cilvesini de az bir şey takınmayı ihmal etmemişti. O bundan anlar ancak diye düşünüp. Yapabileceği hiç bir şey yoktu başka, olay örtbas olup kapanana kadar bu adamı idare etmeliydi. Sonrası Allah kerim. Necati dayının "Eh tamam bari" der gibilerden başını eğmesiyle içi biraz olsun rahatlamış ve etrafına bir bakındıktan sonra eğilip tezgahın arkasında oturan adamın yanağına artık masumane mi yoksa rüşvet mi belli olmayan bir öpücük kondurmuştu. O anda Bakkal Necati’nin yüzü yayılmış ve

-Hah şöyle. Sen bana böyle davran ben dilimi tutmayı bilirim. Ne zamandır koşturuyorsun beni peşinden zilli seni." Diye gevşedi.

Seda çıkarken işaret parmağını sallayıp Tavrını koydu:

-Fazla ileri gitmek yok ama.

-Tamam tamam sen böyle davran da.

O sıralarda mahalle çalkalanıyor terk edilen çocuğun kimden olabileceği dedikoduları ayyuka çıkıyordu. Bir iki ağızdan sedanın da adı çıksa da fazla taraftar bulamadığı için kaynayıp gitmişti. O kadarda değildi. Tamam ümitle adı çıkmıştı ama hamile kalsa haberleri olmaz mıydı. Dokuz ay bu. Nasıl saklanacak. Hem kim doğurtacak. Muhakkak duyulurdu Belli olurdu .!!!!

Camiye bırakılan çocuk haberi sadece bu mahalleyle sınırlı kalmamış diğer mahallelere de ulaşmıştı. Diğer mahallelerde adı unutulmuş bir ebe olduğu kimsenin aklına gelmiyordu. Sedanın da aklına gelmiyordu bu haberin onun kulağına gidebileceği. Hatta ebenin zamanında bu işlerden çok başı ağrıdığını bir kaç kere çocuk ticaretinden dolayı içeri girip çıktığını kimse hatırlamıyor, Karakol, komiser bilmiyordu bile. Yıllar önce olan olaylar kapanıp gitmişti hafızalardan. Bu ülkenin idarecileri bu yüzden demiyorlar mıydı işte :

-Türk milleti unutkandır ! AFFEDİCİDİR Diye.

Ebe Melahat oturduğu yerden bu işi nasıl kotaracağını kara kara düşünürken allem ediyor kallem ediyor bir çıkış yolu bulamıyordu. Aklına gelen bir kaç yoldan da hafızaların tazeleneceği korkusuyla vazgeçiyordu hemen. Adını duyurmamalıydı bu işte ama nasıl. Önce mahalleye gidip bir tur atsa mıydı acaba? Tam bunu geçirirken aklından, gençliğinde ara sıra geceleri eve aldığı bakkal Necati geldi aklına. Mahalle onun mahallesi değilmiydi? Ne düşünüp duruyordu ki sabah beri. "Yarın ilk iş bir uğramalıyım yanına"

Akşamı akşam sabahı sabah zor etti ebe Melahat. Sabah ilk iş kalktığında gün ağarmaya yeni dönmüş ortalarda kimseler gözükmüyordu. Ama gene de etrafını kolluyor onun bu mahallede göründüğü bilinmesin istiyordu. Sağına soluna bir daha bakıp daldı içeri

-Hayırlı işler hayırsız .

-Sen ne dolaşıyorsun kız burada, kokumu aldın?

-Bırak şimdi gevezeliğin zamanı değil.

-Hayırdır öyleyse ne istiyorsun?

-Sen bir vakit bulursan bana gelsene konuşalım biraz

-Ne o benimi özledin bu yaşta sen.

-Sen bir gel de ne özledim anlatırım.

-Akşama gelirim öyleyse.

-Akşama kalma kapat dükkanı gel peşimden. Önemli.

-Tamam sen çık geliyorum. Bir gören olmasa bari!

On beş dakika sonra yola çıktığında bakkal Necati nin kafasında şekillenmeye başlamıştı bile olayın seyri. Bu kız doğumu Melahat’ta yapmış olmalıydı. “Ulan ben nasıl düşünemedim bunu” diye hayıflanırken Melahatın da neden gelmiş olabileceğini kestirince bir an vazgeçip geri dönmek istemişti korkudan.

-Bu karı adamın başını belaya sokar. Yok yere bok yoluna gitmeyeyim şimdi. Bir gören olsa mahallede çocuğu unutur herkes beni konuşur. Al başına belayı.

Bunları düşünüyor fakat adımlarını geri döndürmeyi de beceremiyordu bir türlü. Geçmiş günleri düşündükçe vazgeçiyordu geri dönmekten. Ondan bir şey umduğundan değil ama eski kaşarın her yerde parmağı olduğunu bildiğinden belki sebepleneceği bir şey çıkardı kim bilir?

Kapıyı tıklatmasına gerek kalmadan açılmıştı kapı içerden. İçeri girip gözüne kestirdiği koltuğa oturdu kaykılarak. Bir sigara yakıp ayak ayak üstüne attı peşin satan gibi. Melahatın oturmasını beklemeden

-Gel dedin geldik bak, ikiletmeden. Kıymetini bil. Söyle bakalım derdin ne?

-Acelen mi var? Çay koymuştum. İçerken konuşuruz. Bir soluklan hele.

-Sırası mı soluklanmanın? Ortalık kalabalıklaşmadan geri çıkayım.

-Ne o sen eskiden korkmazdın bu eve girmeye?

-Korkmaktan değil. O zaman gece gelir gece çıkardım.
Şimdi bir gören olsa sormaz mı senin ne işin var ebe Melahatın evinde. Zaten bir çocuk meselesidir kaynıyor mahallede. Tamda üstüme düşer valla.

-Bende onu sormak için çağırdım, buralara kadar geldi. Nedir bu meselenin aslı astarı?

-Sanki sen bilmiyorsun. Sen bir anlat hele bildiklerini. Sonra ben sana derim bir bir.

-Benim bildiğim ne olacak ki? Ne varsa sende.

-Sen böyle davranırsan ben gideyim. Sendeki sana bendeki bana kalsın.

Ayaklanıp gider gibi yapmasının verdiği telaş her halinden belli oluyordu ebe melahatın. Kolundan tutup:

-Otur hele dellenme. Söz verdim sakliycam diye.

-Benim söz vermediğimi nereden biliyorsun?

-Sen kime söz vermişsin?

-Bak gene başladı ...

-Tamam tamam. Sizin mahalleden bir kız geldi geçen hafta. Doğurdu doğuracak. Karnı küçük diye saklamış saklayabildiği kadar. Yeminler içtirdi ebe hala halledersen sen halledersin diye. Yeminli olduğumu söylesem de dinletemedim. Ağzımdan girdi burnumdan çıktı. Acıdım dayanamadım. Öldürürüm kendimi deyince canı yeminimden önemli diye kabul ettim. Doğurdu daha kanı durmadan sardı çocuğu çıktı gitti. Yalvardım “bana bırak ona iyi bir yer bulurum” diye ama yosma kabul etmedi. Ben yavrumu kimselere bırakmam diye. Birde ağlıyor görsen çoban çeşmesi sanırsın. Zilli gitmiş cami avlusuna bırakmış yavruyu. İçim gitti. Parçalandım ama bir duyulursa adım mahvolurum. Aklıma sen gelince bildiklerini bir öğreneyim dedim.
-Adını söylemedin?​
 
Geri
Üst